Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Düşler - Histeri Üzerine
_Düşler, bilinçaltına giden kraliyet yoludur. Freud _Düşlerde akıl hastalarının yaşadıklarını yaşarız. Wundt _Deli, uyanık bir düş görendir. Düşler bize, gizli doğamızı göstermek ve ne olduğumuzu değil, eğer başka bicimde yetiştirilseydik ne olabileceğimizi ortaya koymak için vardır. Kant _Düşte insanın gerçek karakteri ortaya çıkar. Düşler, kısa süreli çılgınlık, çılgınlık da, uzun bir düştür. Schopenhauer _İyi insanlar, başkalarının uyanıkken yaptıklarını yalnızca düşünde görenlerdir. Platon _Aristo Bize düşlerin tanrılar tarafından gönderilmediğini ve şeytani olduğunu çünkü doğanın İlahi değil şeytani olduğunu söylemiştir. Aristo düşleri akıl ile ondan öncekiler ilahi olarak yorumlamış. Her düşün bir anlamı vardır. Aristoteles bu bağlamda en iyi düş yorumcusunun benzerlikleri en iyi kavrayan kişi olduğuna değiniyor. Şifre çözmek önemli. ___ _Karın bölgesinin bilinci, bizden saklanan karanlık bir kıta mı? _Biz dahi, düş ile mistizm arasında birçok bağ bulunduğunu yadsımaya çalışmıyoruz. _Düşünen ile düş göreni ayırt etmek gerekir. _Düşlerin bir bölümü yaşantımızla hiç ilintili değildir ama kaynağı nedir? _Histeri, unutulmuş yaralanmalardan ibarettir. _Düş, gecenin çocuğudur. _Bilinçdışının kaynağı, enerjisini içgüdülerden alan arzulardır. _İlkel insanlar düşlerin, tanrıların mesajları olduklarını kesin gerçek saymışlardı. _Uykunun belli bir döneminde beynin davranışında değişiklikler olduğu ve düşlerin bu donemde görulduğu, bu kitabın yazıldığı tarihten 50 yıl sonra kanıtlanmıştır. _Düş mü bizi başka diyarlara götürür yoksa başka diyarları mı getirir? _Düşler, gündelik korkularımızı bize en korkunç bicimlerde gösterirler. _Düşler, boğulmuş duşuncelerin boşaltılmasıdır. Düş görülemezse düşünceler birikecek ve baskı yapacaktır. Düşler beyin için emniyet sübabıdır. Zamanın iyileştirici etkisi de kısmen buna dayanmaktadır. _Düşlerde ilkel dünyaların izlerini görebileceğimiz söylenir _Düşte ahlak yoktur ve kayıtsızlık her şeyin uzerinde egemenlik surer. Uyanıkken dehşete kapılacağı eylemleri rüyada sakince yapar. Ahlaksız denen düşler, yaşamın yasakladığı şeylerin tohumlarının düşlerde yeşermesidir ___ _Düşte, gizli düşünceler biçimlenir ve renklenerek farklı şekillere girerler. İçe atılan heyacan kılık değiştirerek başkaldırır. Zihinsel öğelerin birbiriyle zincirleme bağlantıları vardır. En şiddetli bicimde uyanık olan ruhsal etkinlikler en derin bicimde uyuyan etkinliklerdir. Dirençleri yenmek ve direnç altına ışık tutarak özü açığa çıkarmak gerekir. Çatlakları doldurarak düşü yorumlarız. _Yanılsama kuramı: Doğada bir at görürüz, yaklaşınca inek olduğunu, daha da yaklaşınca insan olduğunu fark ederiz. Düşte de böyle. _Schiller: Bir duşunce cok önemsiz ya da cok garip gelebilir ama kendisinden sonra gelen bir başka duşunceyi önemli kılıyor olabilir ve başka duşuncelerle bağlantı icinde cok etkin bir halkaya donuşebilir. _Önyargıların bazen doğrulanabileceğini, bizi boşuna bir uğraşmadan kurtardıkları için yararlı kabul edildiklerini sezeriz. _Bazı duyu izlenimleri aklı sakinleştirmek icin gerekli bile olabilir. Değirmenci, değirmeninin takırtılarını duyduğu surece uyuyabilir. _Hasta kadın rüyasında çocuğun kendisini çıngıraklı yılanın sokarak intihar edeceğini söylüyordu. Bir gün önce ise engerek yılanı hakkında konferansa katılmıştı. Engereğin çıngırağa dönüşmesi kleopatranın çıngıraklı yılanla intiharına bağlanabilir. Cleopatra ile çıngıraklı yılan benzerdir. ___ _Düş ve Delilik_ _Deli, uyanık bir düş görendir. Kant _Düşlerde akıl hastalarının yaşadıklarını yaşarız. Wundt _Herhangi bir kişi, düşlerindeki davranışları uyanıkken gösterse deli olarak kabul edilirdi. Freud _Düş ve delilik arasındaki içsel bağlantılar, onların temelde akraba olduğunu gösteren benzerliklerdir. Bir gözlemde deliliğin dehşet verici bir düşten kaynaklandığını ileri sürerler. _Düş gören, delilerin, katillerin ve onların kurbanlarının, cücelerin ve devlerin, şeytanlann ve meleklerin rolünü oynayan bir aktördür. _Akıl hastaları normale dönse bile düşte hala hastalık belirtileri devam eder. Düşteki hızlı düşünce parçacıkları ve psikozlardaki düşünce uçuşmalarında tam bir zaman duygusu yitimi vardır. ___ _Düş ve Semboller_ _Örümcek korkusu, anayla cinselliği; köprü, doğumdan ölüme gidişi; kürk de kadını saran erkeği sembolize eder. Kelebek, aşk ve dönüşümün simgesidir; Kartal, özgürlük ve cesaretin; Köpek, karşılıksız aşk ve sadakatin; Kurt, disiplin ve ruhun özgürlüğünin. Labirentler bağırsak. Küçüklük uzak geçmiştir. Terleyen insan rüyasında ateş üzerinde yürüdüğünü görür. Bağırsak ağrısı çamurlu bataklıkları, baş ağrısı evin örümceklerle kaplandığını, nefes alev saçan ocak, pipo penis, kürk kasık kılları, kadının kalçaları 2 evin birleşimini, küçük yol ise vajinayın kayganlığnı temsil edilir. Çişini yapamazsa öleceği öğretilen çocuk trafik sıkışınca da aynı boğuntuyu yaşar. Puro ise bazen sadece bir puro değildir. Ağzınızdaki sigara başka anlamlara geliyor mu? Bir çeşit yetişkin emziği? Bir zamanlar aç veya kaygılı hissettiğinizde emdiğiniz anne memesi ya da bir penis? _Bir gökgürültüsü bizi bir savaşın ortasına goturebilir; bir horozun ötüşü bir adamın dehşet cığlığına donuşebilir; bir kapı gıcırtısı hırsızlara ilişkin bir duşu uretebilir. Ayağımızla yatağın kenarını itiyorsak kendimizi korkunc bir ucurumun kıyısında dikiliyorken, ayaklarında bir sıcak su şişesi ile yatarken duşunde Etna Dağına tırmandığını, kafasında yara olan adam Kızılderililer tarafından kafaderisinin yüzüldüğünü görmüş. Çalar saat bana rüyada tabakları düşüren garsonu, kilise çanını, devlerin masada gürültülü şekilde dişlerin vurarak çiğnedikleri ise koşan atın nal sesleri. Binalar, merdivenler ve havalandırma bacalarıyla temsil edilen cinsel organlar. Kişilerle temsil edilen erkek organı ve manzaralarla temsil edilen kadın organı. Şapkadaki eğri bir tüy (iktidarsız) bir erkeği simgelediği bir düş bildirir. ___ _Düşlerin Özellikleri_ _Düşler, zaman ve mekandan bağımsızlığıdır. Düşlerde akıl devre dışıdır ve mucizevi olanaksız şeyler gerçekmişçesine yaşanır. Kralız, uçarız, büyü yaparız, ölülerin dirildiğine, taşın konuştuğuna vs inanırız. Düşlerin 10’da 9’u saçmadır. Mantıksızlık, tutarsızlık ya da saçmalık içermeyen hiçbir düş yoktur. Bir düş, ruhsal, duygusal ve zihinsel bir anarşidir. Düşlerde ruh, ruhsal bir otomata dönüşür. Gerçek hayatta insanın kendini tanrı sanması, nevrotik bir düşi deliliktir. En anlamsız nesneler bir araya gelir. Unutulmuş olaylar, yanılsamalar birleşerek canlanır. Düşlerde çağrışımlar serbest güreş yapıyor gibidir. Zihinsel yaşamın ruhani düzeye yukselmesi, bu sozler yalnızca mistikler ve dinciler tarafından yinelenmektedir. Ünlü mistikler insan söz konusu olduğunda metafiziğe giden yolların, düşlerden gectiğini bildirir. _Düş görme, “Muzik bilmeyen bir adamın piyanonun başına geçmesine benzetilir. _Engisizasyon mah. “Eğer bir kişi duşunde kufur sayılacak şeyler gördüğünden soz ederse engizitorler, bunu, onun yaşamında araştırma fırsatını kacırmazlar, cünkü bir adamın gündüzün uğraştığı şey gece geri gelme alışkanlığı gosterir.” _Çocukluk da düşlerin kaynağını oluşturur. _Düşlerde ayrıntılar, tesadüfler, değersiz olaylar, dikkat edilmemiş sözler daha sık görülür. Bir acı olay değil de olayın yanındaki yaralı yüz mesela. _Düşler hazımsızlıktan ileri gelir kuramına göre düş bir uyku bozukluğudur. _Düşlerin nedenlerini ruhbilimin mi yoksa fizyolojinin mi alanına girer. _Uykudan önce uzandığımız zaman baskıladığımız istençdışı düşünceler açığa çıkar. Bu gevşemeyi yorgunluk sanırız. Bu yolla istençdışı” düşünceler “istençli; düşüncelere dönüşür. _Hipertimezik düşler vardır: Hipertimezi, olağanüstü bellek ve geçmiş tüm ayrıntılarıyla hatırnalır. _Unutulan sözler, düşlerde açığa çıkar. Bir olay bilinçaltında kalırsa düşlerde açığa çıkar onun için taze acılar değil eski olayları düşlerde daha çok görürüz. _Düşlerin çoğu uyandıktan sonra unutulur. Düşler parçalıdır ve erirler. Yeniden gorulen duşler de gozlemlenmiştir. Ruhsal küremizde, gökyüzündeki bulutlar gibi uçuşan düş yapıları, rüzgarın ilk üflemesiyle dağılırlar.” Duşler, tıpkı yıldızların parıltısının güneş ışığına teslim olması gibi yeni gunun izlenimleri onunde kenara cekilirler. __ _Düşlerin Kaynakları ve Semboller_ _Düşler 3’e ayrılır: İstek, Sıkıntı, Ceza düşleri. _Wundt, düşleri, “sinirsel uyarılmaya bağlı olanlar” ve “çağrışımlara bağlı olanlar” diye iki ana sınıfı ayırırlar. _1) Dış uyarılmalar: Uykuda bile ruhun beden dışı dunya ile surekli bir ilişki icinde bulunduğunun kanıtıdır. Her gürültü kendine uyan bir düş imgesini uyarır. _Bir gökgürültüsü bizi bir savaşın ortasına goturebilir; bir horozun ötüşü bir adamın dehşet cığlığına donuşebilir; bir kapı gıcırtısı hırsızlara ilişkin bir duşu uretebilir. Ayağımızla yatağın kenarını itiyorsak kendimizi korkunc bir ucurumun kıyısında dikiliyorken, ayaklarında bir sıcak su şişesi ile yatarken duşunde Etna Dağına tırmandığını, kafasında yara olan adam Kızılderililer tarafından kafaderisinin yüzüldüğünü görmüş. Çalar saat bana rüyada tabakları düşüren garsonu, kilise çanını, devlerin masada gürültülü şekilde dişlerin vurarak çiğnedikleri ise koşan atın nal sesleri… _Uyuyana bilerek bir duyusal uyaran verilebilir deneyi. Tüyle burnunu gıdıkladılar, yüzüne işkenceyle maske geçirdiler, sıcak ütü yaklaştırıldı ve adam evinde yanan kömürlerde yürüttüklerini gördü. _2) İç uyarılmalar: Gözleri ağrıyorken uyuyunca rüyasnda çok küçük harfli bir şeyler okuduğunu görmüş. _3) Organsal bedensel uyaranlar: Aristo hastalıkların düşte kendilerini belli ettiklerini sölemiş. Kalp ve akciğer hastalıklarında anksiyete düşlerinin. Hipokrat düşlerin sağaltma işlevinden bahsetmiş. Akciğer hastalıkları cekenler, boğulma, soluk yollarını kapayarak karabasanları deneysel olarak uyarmayı başardığına. Kol ya da bacak, duşte, bir hayvan ya da canavar olarak ortaya çıkabilir. _Yunanlılarda, hastaların düş kahinleri vardı. Hasta, Apollon tapınağına girer, orada ceşitli torenlere katılır, kutsal sularla yıkanarak, masajla ve tutsulerle arınır ve sonra da bir coşku icinde, kurban edilmiş bir kocun derisi uzerine uzanırdı. Orada uyur ve hastalığının carelerini duşunde gorurdu. ______ _Düşlerin Yorumu 2_ _Bir erkek cinsel organı simgesi olarak Şapka_ _Bir şapkanın bir erkek olması gerektiği belki garip gelebilir. Rüyasında önü dik ve iki yanı sarkık şapka giyen bir kadın, sokaktaki subaylara: 'Hiçbiriniz bana hiçbir zarar veremez!’ diye düşünmüş. O şapka onun tatmin edici ve koruyucu bir erkeğe ait olduğunu simgeliyor. Kadın, bir süre sessiz kaldı ve sonra kocasının testislerinden birinin ötekinden daha sarkık olmasının ne anlama geldiğini ve bunun tüm erkeklerde aynı olup olmadığını sorma cesaretini buldu. Böylece şapkanın dikkate değer ayrıntısı açıklandı ve yorum onun tarafından kabul edildi. Öteki daha az saydam olgular beni bir şapkanın aynı zamanda kadın cinsel organları yerine de gecip gecemeyeceğini düşünmeye yöneltti. _Ruh cözümleme yönlemine getirilmiş pek cok karşı cıkış arasında bana en garip geleni ve belki de en cahilcesi denebilecek olanı, düşlerde ve bilinçdışında simgeciliğin varlığına duyulan kuşkudur. _Bir düşünceyi görsel bir imgeye dönüştürme sürecinde düş görenler tarafından özel bir yetenek ortaya konur ve bir cözümleyici kendi tahminleriyle onu izlemede nadiren eşittir. Bu nedenle eğer düş görenin -temsilin yaratıcısının- sezgisel algısı onların anlamını acıklayabilirse bu ona büyük doyum verir. _Şapkadaki eğri bir tüy (iktidarsız) bir erkeği simgelediği bir düş bildirir. ___ _Düşlerin dili ve düşünceleri – Semboller_ _Bugüne dek düş sorununu çözmek icin yapılmış her girişim, onların bizim belleğimizde bulunan görünür içerikleriyle ilgilenmiştir. Biz, düşlerin gürünür içerikleriyle, soruşturmamızın sonuçları arasına yeni bir ruhsal malzeme sınıfı katmış bulunuyoruz. Yani onların gizli içeriklerini ya da bizim yöntemimizle ulaşılan ‘düş düşünceleri’ni. Bir düşün gizli anlamını bulup çıkarmamızı sağlayan şey onun görünür içeriği değil, düş düşünceleridir. Böylece önümüze daha önce hiç var olmamış yeni bir görev çıkmış oluyor: Yani, düşlerin görünür içerikleriyle gizli düş düşünceleri arasındaki ilişkileri araştırmak ve ikinciyi birinciye dönüştüren süreçlerin izini surmek görevi. Düş düşünceleri, onları öğrenir öğrenmez kavranabilir. _Düş içeriği sanki resim yazısıyla ifade edilmiştir ve harflerinin tek tek düş düşünceleri diline dönüştürülmesi gerekir. Eğer bu harfleri simgesel ilişkileri yerine resimsel değerlerine göre okuyacak olursak yanlışa düşeceğimiz kesindir. Varsayın ki onumde bir resimli bilmece var. Çatısında bir sandal bulunan bir ev, alfabenin tek bir harfi, kafası koparılmış koşan bir adam. Şimdi zıtlıkların bolluğu karşısında yanlış yöne saptırılmam ve resmin saçma olduğunu bildirmem olasıdır. Ama bu resim bilmecesi hakkında ayrı ayrı her öğeyi temsil edilebilecek bir sozcukle değiştirirsek varabiliriz. Bu bicimde bir araya getirilecek sözcukler, artık sacma değil son derece güzel ve anlamlı bir şiir parcası oluşturabilir. _Bir düş bir tür resim bilmecesidir ve öncüllerimiz bilmeceyi bir resim kompozisyonu gibi ele alma yanlışına düşmüşlerdir; bu yüzden de düşler onlara sacma ve değersiz gibi gelmiştir. _Düş içeriğini düş düşünceleriyle karşılaştıran birinin acık olarak göreceği ilk şey büyük ölcüde bir yoğunlaştırma işleminin gercekleştirilmiş olduğu olacaktır. Düşler, düş düşüncelerinin kapsamı ve zenginliğine kıyasla kısa, verimsiz ve özetlenmiş şeylerdir. Düş yazılacak olsa belki de yarım sayfaya sığabilir. Düşün altındaki düş düşüncelerini ortaya koyan cozumleme ise altı, sekiz hatta oniki kat fazla yer tutabilir. Yorum işi daha ileri götürülecek olursa düşün gerisine gizlenmiş daha başka düşünceler de ortaya cıkabilir. Bir düşün tümüyle yorumlandığından hicbir zaman emin olunamayacağını gösterme olanağım olmuştu. O halde yoğunlaştırmanın miktarını belirlemenin olanaksız olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz. _Cok sık olarak tum gece boyunca pek cok düş gördüğümüz ve gördüklerimizin coğunu unutmuş olduğumuz izlenimine kapılırız ve eğer tümünü anımsayabilseydik o da düş düşünceleri kadar kapsamlı olurdu. Düş-işlemi sırasında yoğunlaştırmanın olduğu hipotezi, düşlerin unutulma olasılığından etkilenmez; cünkü bu hipotezin doğruluğu, akılda tutulmuş olan her bir düş parcacığına ilişkin duşuncenin miktarı ile kanıtlanmıştır. Düşün yitik parcalarının akılda kalmış düş parcalarıyla zaten ulaşmış olduğumuz duşuncelerle ilişkili olduğunu varsaymamızın hicbir haklı nedeni yoktur. _İnsan tüm olgularda bu yeni bağlantıların, yalnızca daha önce bir başka yoldan düş düşüncelerine bağlanmış düşünceler arasında kurulduğundan emin olabilir. Yeni bağlantılar, sanki ana hatlan ayrılıp tekrar birleşen tren yolları ya da kısa devreler gibi oteki daha derin birleştirici yolların varlığı sayesinde mümkün olmaktadır. _Düşlerin oluşumunun bir yoğunlaştırma sürecine dayanması, tartışma gütürmeyen bir gercek olarak kalmaktadır. Düşün, düş düşüncelerinin sadık bir cevirisi olmadığına; onların ileri derecede eksik ve boluk porcuk bir anlatımı olduğu sonucuna varabiliriz. Bu gürüş en uygunsuz goruştur. Ama onu geçici bir başlangıç noktası olarak alabilir. ___ _Cinsel birleşmenin simgesi olarak Çiğnemek_ _Annesi kendi kendine gitmek zorunda olduğu icin küçüğünü dışarı yollamıştı. Büyük kız, annesiyle bir trene binmiş ve küçüğünü dosdoğru rayların üzerinde yürürken görmüş; öyle ki çiğnenmesi kaçınılmazmış. Kemiklerinin kırılışını işitmiş. Sonra vagonun penceresinden parçalar arkadan görülmez mi diye anlamak için bakınmış. Sonra da annesine ufaklığı tek başına göndermiş olduğu için söylenmiş._Yorumu: Annesi onu akıl hastanesinden alıp götürmüştü ve doktor istasyonda ortaya cıkıp ona ayrılık armağanı olarak bir buket cicek vermişti. Annesinin bu yönelişe tanık olması cok uygunsuz olmuştu. Demek ki annesi bu noktada onun bir aşk olayını engelleyen bir figür olarak betimlendi ve bu, gerceklen bu ciddi hanımın hastanın genç kızlığında oynadığı roldu. Bir sonraki cağrışımı "parcalar arkadan görünmez mi diye anlamak icin bakındı" cümlesiyle ilişkiliydi. Düşün cephesi kuşkusuz insanı ezilmiş ve ciğnenmiş küçük kızının parcalarını düşünmeye yöneltiyordu. _Kız, babasını banyoda çıplak olarak arkadan görmüş olduğunu anımsadı ve bir erkeğin cinsel organlarının arkadan bile görülebildiği ama bir kadınınkinin görülemediğine vurgu yaptı. Annesinin kendisinden sanki cinsel organları yokmuş gibi yaşamasını beklemesine sitem etti ve aynı sitemin düşün acılış cümlesinde ifade edildiğine işaret etti: "annesi kendi kendine gitmek zorunda olduğu icin küçüğünü dışarı yollamıştı". İmgeleminde "sokaklarda kendi başına gitmek" bir erkeği olmamak, hiçbir cinsel ilişkisi olmamak anlamına geliyordu. Tüm anlattıkları bir kız çocuğuyken babasının kendisini yeğlemesi yüzünden annesinin kıskançlığından acı çekmiş olduğunu göstermişti. Aynı gece görulen ve düş görenin kendisini oğlan kardeşiyle özdeşleştirdiği bir başka düşle gösterildi. Aslında oğlansı bir kızmış ve sıklıkla kendisine bir oğlan çocuğu olması gerektiği soylenmiş. Oğlan kardeşiyle bu özdeşleşme, "ufaklık"ın bir cinsel organı anlamına geldiğini özellikle belirgin kıldı. Annesi oğlanı (ya da kızı) iğdiş etmekle tehdit ediyordu ki bu yalnızca kızın penisiyle oynaması uzerine verilecek bir ceza olabilirdi; boylece özdeşleşme kızın kendisinin de çocukken masturbasyon yapmış olduğunu kanıtlıyordu. İkinci duş kızların iğdiş edilmiş oğlanlar olduğu bicimindeki bebeksi cinsel kuramı anıştırıyordu. Boylece ilk düşte ufaklığı (cinsel organı) dışarı yollamak da iğdiş edilme tehdidi ile ilişkiliydi. Annesinden en son yakınması kendisini bir oğlan olarak doğurmamış olması nedeniyleydi. ___ _İdrar simgeciliği_ _Küçük oğlan, kendisine kulak verilmediğini görerek giderek daha yüksek sesle çığlık atmaktadır. O, dadısının uyanıp kendisine yardım etmesi konusunda ne denli buyurucu bir bicimde diretirse, düşün her şeyin yolunda olduğu ve kadın için uyanmaya hiç de gerek bulunmadığı yolundaki güvencesi o denli diretken olmaktadır. İşeyen çocuğun ürettiği su dereciği giderek daha olağanüstü boyutlara ulaşmıştır. Bir kayık yuzecek kadar genişlemiştir; ama bunu bir gondol, bir yelkenli ve sonunda bir şilep izlemektedir. _Saçma düşler_ _Düşlerin saçmalığı, düşlerin değerini yadsıyanlara, onları azalmış ve parçalı bir zihinsel etkinliğin anlamsız ürünü saymaları lehinde temel kanıtlarından birini sağlamıştı. Saçmalık yalnızca görünümdedir ve düşün anlamı daha yakından incelenir incelenmez ortadan kaybolur. _”Ölmüş olan babasını kaza yaparken, başı sıkışıp ezilirken, sol kaşının üzerinde dikey yönde bir yarayla yatakta yalarken görmüş.” Babası sorunları nedeniyle sıkıntıya düşse elleriyle alnının iki yanını, sanki başı çok genişmiş de onu sıkıştırmak istiyormuş gibi bastırma alışkanlığındaydı. Ne zaman düşünceli olsa alnında derin bir kırışık oluşurmuş. Bu kırışıklığın düşte bir yarayla yer değiştirmiş. Düş gören küçük kızının bir fotoğrafını cekmişti. Ancak fotoğraf camı parmaklarının arasından kaymıştı ve onu yerden aldığında uzerinde kucuk kızın alnında dikey olarak kaşına dek uzanan bir catlak görmüştü. _Binalar, merdivenler ve havalandırma bacalarıyla temsil edilen cinsel organlar_ _Kişilerle temsil edilen erkek organı ve manzaralarla temsil edilen kadın organı_ ************* _Histeri Üzerine Çalışmalar_ Breuer ile _Josef Breuer_ _Hayat, doğru cevapları olmayan bir sınavdır. _İnsanda hayallerin yerini anılar almaya başlamışsa, yaşlılık başlamış demektir. _Yalnızlık, hastalıkların üreyebileceği en iyi ortamdır. _Sorulmayan soru, en önemli sorudur. _Neden sona erince, sonuç da sona erer. Bu özdeyiş, tersine de çevrilebilir. _Hipnoz, yapay bir histeri'dir; Histeri ise bir psikoz'dur; Psikoz ise delilik'tir. Histerikler arasında açık zekalı ve sağlam kişilikli olanların bulunması, çelişkiye neden olur. Sonuçta hipnoid durum, düşlerde olduğu gibi deliliktir. _Freud, Breuer'le birlikte yarattığı ruh çözümlemesinin doğumunu gördü. Bu, başlangıcta basitce nevrotik hastaların zihinlerini inceleyerek onları sağaltma yöntemiydi ama cabucak ister hasta isterse sağlıklı olsun aklın genelde işleyişi hakkındaki bilgilerin yığılmasına doğru bir gelişim gosterdi. Freud böylece çocuklukta cinsel içgüdünün normal gelişimini ortaya koyması ve buyuk olcude düşleri incelemesine dayanan, günlük düşünce ve eylemlerimiz üzerinde etkili olan bilincdışı güçlere ilişkin temel buluşunu yapmayı başardı. Freud'un yaşamı olaysızdı ama duşunceleri yalnızca bircok uzmanlık alanını değil son yarım yuzyılın tum duşunsel yaşamını da bicimlendirmiştir. _(“Bastırılmış” sözcüğü, ruhcözumsel anlamıyla ilk kez kullanılışıdır. “Bastırma”, “savunma” ile eşdeğer olarak kullanılırdı.) _Histerik görüngüler üzerine_ Breuer - Freud 51 _Sıradan histeri olgusunda, tek bir büyük zedelenme yerine bir kışkırtıcı nedenler grubu oluşturan birçok kısmi zedelenmeler bulmamız hic de seyrek bir durum değildir. Bunlar bir zedelenme etkisini ancak birikme ile ve de yalnızca tek bir ıstırap öyküsünün kısmen öğeleri olduklarında gösterebilirler. Görünürde önemsiz bir durumun gercekten işleyen bir olayla birleştiği ya da uyarılmaya özel olarak yatkın olunan bir zamanda ortaya cıktığı ve o andan sonra inat eden bir zedelenme değeri kazandığı başka olgular da vardır. _Kural olarak hastayı hipnotize etmek ve hipnoz altında belirtinin ilk ortaya cıktığı zamana ilişkin anılarını canlandırmak gerekir ve bu yapıldığında bağlantıyı en acık ve en inandırıcı bicimde gostermek olanağına kavuşulur. _Olguların buyuk bir coğunluğunda, ne denli kapsamlı olarak yapılırsa yapılsın, başlangıç noktasını, hastanın basitce sorgulanmasıyla saptamak olanaksızdır. Geriye, başlatıcı etmene dek izini surebildiğimiz belirtiler arasında coğu yıllarca surmuş olan değişik turde sinir ağrıları ve duyu yitimleri, kontrak turleri ve felcler, histerik nobetler ve her gözlemcinin gercek sara saydığı sara benzeri kasılmalar ve tik doğasında bozukluklar, sureğen kusma ve her tur besinin reddedilmesine dek ilerleyen iştahsızlık, ceşitli gorme bozuklukları, durmadan yineleyen gorsel varsanılar vb. bulunmaktadır. _Başlatıcı nedenle hastalıklı gorungu arasındaki ilişki "simgesel" denebilecek bir ilişkidir - sağlıklı insanların duşlerde oluşturduğu turden bir ilişki. Örneğin zihinsel bir acıyı, bir sinir ağrısı ya da ahlaki bir tiksintiyi kusma izleyebilir. Neden sona erince, sonuç da sona erer. _Oldukca sık olarak izleyen yıllarda inatla suren az ya da cok ağır belirtileri oluşturan şey, cocukluktaki bazı olaylardır. _Histerikler asıl anımsamalardan acı çekerler. ___ _Histeri ve ruhsal zedelenme ilişkisi_ _Gözlemler bize, sıradan histeri ile ruhsal zedelenmesel nevrozların, hastalık oluşumu arasında bir ilişki kurulabileceği ve zedelenmesel histeri kavramını genişletmenin haklı olacağı gibi görünmüştür. Zedelenmesel nevrozlarda hastalığın işleyen nedeni onemsiz fiziksel yaralanma değil, korku duygusudur. Rahatsız edici duyguları -korku, anksiyete, utanc ya da ruhsal acı gibi- doğuran herhangi bir yaşantı bu tur bir zedelenme gibi işleyebilir. Etkilenen kişinin yatkınlığına bağlıdır. _Ruhsal zedelenmenin anısının, girişinden uzun sure sonra bile işleyen bir kışkırtıcı sayılması gereken bir yabancı cisim gibi davrandığını varsaymalıyız. Cunku başlangıcta buyuk bir şaşkınlıkla tek tek her bir histerik belirtinin, kendisini kışkırtan olayın anısını ortaya çıkarmayı ve ona eşlik eden duyguyu uyarmayı başardığımızda ve de hasta bu olayı olası en ayrıntılı biçimde anlatıp duyguyu dile getirdiğinde hemen ve kalıcı bir biçimde yok olduğunu bulduk. _Bilincdışı bir telkinle hasta, acılarının dinmesini umar ve işlevsel etmen sozel anlatım değil, bu beklentidir. Bu gözlem, hasta tarafından gercekleştirilen kendiliğinden otohipnozlarla olası olmuş ve gözlemciyi cok şaşırtmıştır. “Şimdi hipnozcunun iyileşmeyi nasıl başlattığını acıklayabiliriz. O hastayı sorununun ilk kez ortaya cıktığı duruma geri goturur ve şimdi yeniden ortaya cıkmış olan sorunla savaşmak uzere sozcukler kullanır” ___ _Tepki, bir katartik sağaltım yöntemidir. _İlk bakışta bu kadar uzun sure once yaşanmış olayların, bu denli şiddetli olarak işlemeye devam etmesi - tum anılarımızın maruz kaldığını gorduğumuz aşınma surecine onların anılarının maruz kalmaması - olağandışı gorunur. Anının silinmesi ya da duygusunu yitirmesi, değişik etmenlere bağlıdır. Bunların en onemlisi enerjik bir tepkinin bulunup bulunmamasıdır. "Tepki" sözcuğuyle duyguların deşarj edildiği tum bir istencli ya da istencsiz refleksler sınıfını -ağlamaktan öc alma eylemine dek- kastediyoruz. Eğer tepki oluşursa duygunun buyuk bir kesimi yok olur. Ağlayıp icini boşaltmak gibi deyimler bu gundelik gozlemlerin tanıklığını yapmaktadır. Eğer tepki baskılanırsa, duygu anıya ilişik olarak kalmaktadır. _İster eylemle ister sozle ya da en hafif bicimiyle göz yaşıyla böyle bir tepki yoksa, olayın her anımsanışı, başlangıctaki duygusal tonunu taşır. _Zedelenmenin anısı serbestleştirilmemiş de olsa buyuk bir cağrışımlar butunune katılır; kendisiyle celişebilen başka yaşantılarla birlikte ortaya cıkar ve başka duşunceler tarafından törpülenir. Kazadan sonra tehlikenin anısı ve korkunun (hafiflemiş) yinelenmesi sonradan olanların -kurtarılma ve şimdiki zamanda guvencede olmanın bilinci- anısı ile birleştirilir. Yine bir kişinin aşağılanması da, kendisinin değeri uzerinde durması vb. ile duzeltilir. Bu cağrışım sureci yoluyla eşlik eden duygunun kaybolmasını sağlayabilir. _Gözlemlerimiz, histerik görüngülerin belirleyicileri olan anıların uzun bir sure şaşırtıcı bir tazelik ve tum duygusal renkleriyle ısrar eder hale geldiğini gostermiştir. Bu anılar, hastaların belleklerinden tamamen yok olmuştur. Diğer anılar gibi ellerinin altında değillerdir. Bu yaşantılar, hastalar normal bir ruhsal durumdayken belleklerinden tamamen yok olmuştur. Hipnoz altında sorgulanmadıkca bu anılar yakın gecmişteki bir olayın yitmemiş canlılığıyla ortaya cıkmazlar. _25 yıla dek eskiye dayanan belli anıların şaşırtıcı bicimde dokunulmamış olarak durdukları ve dikkate değer bir duyusal guce sahip oldukları saptanmış ve anımsandıkları zaman yeni yaşantıların tum duygusal gucuyle davrandıkları gorulmuştu. Görünen o ki bu anılar, yeterince serbestleştirilmemiş zedelenmelere uymaktadır. _Zedelenmeye tepki verilemeyen en az iki koşullar kumesi buluruz. Birinci grupta hastaların ruhsal bir zedelenmeye, zedelenmenin doğası sevilen bir kişinin onarılamaz yitimi olgusunda olduğu gibi bir tepkiyi dıştaladığı da hastanın unutmayı istediği şeyler soz konusu olduğu, bu yuzden de bilincli duşuncesinden isteyerek bastırdığı, ketlediği ve baskıladığı icin tepki vermediği olgular bulunur. Hipnoz altında histerik gorungulerin (örn. rahip ve rahibelerin, Avrupalı kadınların ve iyi yetişmiş cocukların histerik cılgınlıklarının) temeli olarak bulduklarımız tam da bu turden rahatsız edici şeylerdir. İkinci koşullar grubu anıların iceriği tarafından değil, hastanın soz konusu yaşantıları algıladığı ruhsal durumlar tarafından belirlenir. Cunku hipnoz altında histerik belirtilerin nedenleri arasında kendileri onemli olmayan ama ısrar ediciliklerini ağır bicimde felc edici (şiddetli korku gibi) duyguların bulunduğu ya da gunduz duşlerinin yan hipnotik bilinc kamaşması, oto-hipnoz vb. gibi kesinlikle anormal ruhsal durumlar icinde olunduğu sırada ortaya cıkmalarına borclu olan duşunceler buluruz. Bu gibi olgularda durumun doğası olaya bir tepkiyi olanaksız kılar. Coğu insanda ruhsal bir zedelenmenin bu anormal durumlardan birini üretmesi ve onun da tepkiyi olanaksız kılması olasıdır. Bu iki koşul grubunda ortak olan tepkiyle atılmamış olan zedelenmelerin cağrışımlar yoluyla uzerinde işlemlenerek de anlamamasıdır. Birinci grupta hasta rahatsız edici yaşantıları unutmak zorundadır ve buna uygun olarak onları cağrışımlardan olabildiğince uzağa dıştalar; oysa ikinci grupta cağrışımsal işlemleme başarısız kalır cunku normal bilinc durumu ile fikirlerin ortaya cıktığı patolojik olanlar arasında hicbir yaygın cağrışımsal bağlantı yoktur. O halde denebilir ki patolojik hale gelmiş fikirlerin böylesine bir tazelik ve duygusal güçle ısrar etmesinin nedeni serbestleştirme ve kellenmemiş çağrışımlarla yeniden üretilme yoluyla gerçekleşen silinme süreçleri tarafından yadsınmış olmalarıdır. ___ _Hipnoz – Histeri – Psikoz_ _Hastalandırıcı fikirlerin doğduğu anormal bilinc durumlarından soz etmek ve ruhsal zedelenmenin anısının, hastanın normal belleğinde bulunmadığını ama hipnoz altındaki belleğinde bulunduğunu vurgulamak zorunda kalmış oluyoruz. _Bilinç ayrışmasının her histeri olgusunda güdük bir derecede var olduğu ve böyle bir çözülme eğilimi ve onun sayesinde (hipnoid) anormal bilinç durumlarının onaya çıkmasının, bu nevrozun temel görüngüsü olduğuna inandık. _Hipnozda, hafif uyuklamadan uykuda gezmeye dek değişen anımsamadan tumuyle bellek yitimine dek değişeceği varsayılmalıdır. _Eğilimsel histeri, sağlıklı insanlarda bile cok yaygın olan ve örgü ya da benzeri uğraşların kadınları özellikle daha yatkınlaştırdığı gunduz duşlerinden gelişirler. Bu durumlarda ortaya cıkan "patolojik çağrışımlar, fikirlerden cok daha etkilidirler ve bu bulunması gereken şeydir. Bu sorular hipnotik telkinin etkililiği sorunuyla cakışır. _Hipnoz yapay bir histeridir. Histerinin temeli, hipnoid durumların varlığıdır. Histeri bir psikozdur, hukmuyle histerikler arasında zekası acık, sağlam kişilikli olanların bulunması arasındaki celişkiye ışık tutmuşlardır. Bu tipleme o kişilerin uyanıklık duşuncelerine uymaktadır ama hipnoid durumları icinde tumumuzun duşlerde olduğumuz gibi delidirler. Ancak bizim duş-psikozumuzun uyanıklık durumumuz uzerinde hicbir etkisi olmadığı halde hipnoid durumların urunleri uyanıklık yaşamına histerik belirtiler halinde sızarlar. _Charcot, histeri atağının şematik bir betimlemesini vermiştir; buna gore tam bir atakta dort evre ayın edilebilir: 1- Sara benzeri evre. 2- Geniş devinimler evresi. 3- Varsamsal evre. 4- En son akıl kargaşası evresi. (1887) Sık rastlanan tum histeri atağı tiplerini bu dort ayrı evrenin kısalması, uzaması, yokluğu ya da yalıtılmış olarak bulunmasından turetir. _Hipnoz altında bir atağı kışkırtmak mumkun oldu ve o zaman hasta, işvereninin kendisine sokakta kotu davrandığı ve bir sopayla vurduğu bir sahneyi yaşadığını bildirdi. _Histerik atakların altında yatan nedenler de serbestleştirme ya da cağrışımsal duşunce etkinliğiyle kurtulunmamış ruhsal zedelenmelerle ilişkilidir. Bu zedelenmeler de normal bilincli belleğinin ulaşamadığı bir yerdedir ve bilincin hipnoid durumlarının kısıtlanmış cağrışımları olan duşunsel iceriğine ilişkindirler. _Histerik atakların devinimsel evrensel tepki bicimleri, kucuk bebeklerin bile yaptıkları turden tekme atma gibi dışa vurum olarak yorumlanabilir. _Histeride hipnoid durumlarda ortaya cıkan fikir gruplarının var olduğu ve bunlann diğer fikirlerle cağrışımsal bağlantısının kopmuş olduğu ama kendi aralarında ilişkilenebildikleri ve boylece hayli orgutlenmiş ikinci bir bilinc oluşturdukları akılda tutulursa, histerik ataklar ozellikle ilginc bir ışık altında gorunurler. Öte yandan bir histerik atak bu ikinci durumun daha ust derecede bir orgutlenmesidir. _Atak ilk ortaya cıktığında bu hipnoid bilincin oznenin tum var oluşu uzerinde kontrol sağlamış olduğu anı işaret eder. _Ruhsağaltımsal yontemin iyileştirici bir etkisi, ilk yaşandığında serbestleştirilmemiş fikrin işleyici gücünü, boğulmuş duygusunun konuşma yoluyla bir çıkış yolu bulmasını sağlayarak bir son verir ve fikri (hafif hipnoz altında) normal bilince yerleştirerek ya da bellek yitiminin eşlik ettiği uykuda dolaşmada yapıldığı gibi hekimin telkinleriyle çıkarıp atarak çağrışımsal düzeltmeye uğratır. 1892 ... _Histerik_(Breuer) 236 ... _Bilincdışı Fikirler_ 273 ... ___ _Stigma – Damgalama: Ayrımcılık, etiketleme, aşağılama, kurban edici yaklaşım, leke, utanç. İtibar kaybettirici, gözden düşürücü, hor görücü bir tavır veya negatif bir davranış sergilemek. Hayvanların ya da esirlerin ayırt edilebilmesi için vücutlarına yapılan işaretler. Stigmata, İsa'nın çarmıha gerilişi sırasında vücudunda oluşan yara ve lekelerin ve de acının verdiği duyarlığın ismidir. _Hemianestez: Görme alanının daralması _Ketlemek: Baskılamak, engellemek. Kaygı nedeniyle duyguların bastırılması. _Akut: Hızlı başlayan, kısa süreli. Akut, kroniğin zıddıdır. _Kronik histeri nöbeti: Sürekli _Eğilimsel histeri _Gunduz duşleri _Histerik atak _Akut histeri _Hipnoid bilinç _Atak : _Tüm varoluşunun kontrolunu eline gecirir. _Yapay taklit _Törpüleme : _Zedelenme : _Duyguları deşarj etmek ... ___ _Josef Breuer_(1842-1925) Psikanalizin Babası _Yahudi asıllı Avusturyalı doktor. Öğrencisi Freud ile psikoterapinin kurucusu sayılmaktadır. _Freud ve başkalarınca ruh cozumlemesinin en buyuk oncusu olarak kabul edilen Avusturyalı hekim ve fizyolog. _Breuer, 1880'de Anna O. takma adıyla soz ettiği Bertha Pappenheim adlı bir hastasındaki histeri belirtilerini, hastanın gecmişindeki rahatsız edici olayları hipnoz olunca anımsamasını sağlayarak ortadan kaldırabildiğini gozlemledi. Buradan yola cıkarak nevroz belirtilerini bilincdışı sureclerden kaynaklandığı ve bu surecler bilincli duruma geldiği anda yok olduğu sonucuna vardı. _Daha sonraları, tedavinin temel kuramları konusunda aralannda göruş ayrılığı cıkınca işbirlikleri sona erdi. _İç kulakta bulunan Salyangoz kanallarının dengeyi sağlamadaki işlevini tanımlayan ilk bilim insanıdır. __
·
713 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.