Bir gastronomi distopyası.
Hiç düşündük mü acaba, duzdolabına koyduğumuz sebzelerin, meyvelerin hisleri var mıdır diye? Ya da onları dolabın soğuk, nemli ve karanlık köşelerinde unuttuğumuzda hiç acı çektiklerini düşünüyor muyuz?
İşte bu kitap bizi bunları düşünmeye itiyor.
Kitabın konusuna değinecek olursak biraz;
Gelin beraber kulak verelim hislerine.
Bir inançla yetişip büyüyen, bu inanç uğruna zorluklara dayanan bu sebze ve meyveler için nedir bu kadar değerli olan inanç?
Bütün huzurun orda olduğuna inandıkları İrembağ içindi yaşanan her şey, çekilen her çile.
Kitap genel itibari ile çok acı ve eğlenceli ilerliyor. Okurken israf ettiğimiz her şeye üzülüyoruz ki bence kitabın amaçlarından birisi de bunu sağlamak ve gayet başarılı olduğunu söylemek isterim bu konuda.
Ayrıca yazara da güzel eseri için teşekkür ederim