îşte o öğretmen, koşmuş gelmiş, bir de bakmış ki, uzun bir kuyruk dükkânın önünde. Kuyruğun en arkasındaki adamın kulağının dibine sokulmuş. “Arkadaş, demiş, Fakir’in kuyruğu mu?” Adam şöyle bir bakmış öğretmenin
gözlerine bilgiç bilgiç. Başını sallamış. “Fakirin kuyruğu ya...” demiş. Kuyruğa girmiş öğretmen, elinde Fakir’in kitapları. Saatlerce beklemiş. Yavaş ilerleyip de sırası gelince, bir de ne görsün. Fakir Baykurt’un kuyruğu diye girdiği kuyruk, Et-Balık kurumu’nun mağazasının önündeki et kuyruğu. Bozulmuş. Homurdanaraktan kuyruktan çıkmış, Kitabevi’ne gelmiş.
Kitabevindeyse in cin top oynuyor. Fakir, kitabevinin sahip-
leri ve birkaç kişiyle oturmuş sohbet etmekte...