Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Faşizm, tüm yetkilerin tek kişide toplandığı baskıcı ve gerici bir sistematiktir. _Her insan faşisttir. İnsanlar aldatılmadı. Sadistçe, faşist diktaları arzuladılar ama Neden? _Freud, “Ruh Çözümlemesi” adını verdiği özel bir yöntem keşfederek, ruhsal yaşama egemen olan etkenleri buldu. Freud’un buluşları, evrensel ve ölümsüz ahlak değerlerinin savunuculuğuna yeltenen, dünyanın nesnel tin buyruğunda olduğunu ileri süren, çocukların cinsel yaşamını engelleyip, cinselliği sadece üreme işlevine indirgeyen fizikötesi dini inançlara yaman bir darbe indirmiştir. _İnsanlar binlerce yıl faşist aşağılanma ve sömürülmeye yani köleliğe neden katlanmışlardır? Marxçılık buna yanıt verememiştir ama Freud tatminkar bir analiz yapmıştır. Çocuğun cinsel yaşamının bilinçaltına itilmesi, cinsel enerjiyi yok etmemekte ama cinsel etkinliği bilincin denetiminden çıkarmaktadır. Dolayısıyla cinsel enerjiyi güçlendirmekte, ruhsal yaşamın bir sürü hastalıklı bozukluğunda dışa vuracak biçimde yönünü değiştirmektedir. Bu kural hiç ayrıksız bütün uygar insanlara uygulandığı için, Freud, tüm insanlığın hasta olarak kapısında beklediğini söyleyebiliyordu. Başlangıçta çocuğun cinsel arzularıyla ana-babanın yasaklamalarını karşı karşıya getiren çatışkı, sonradan bireyin içindeki güdülerle ahlakın çatışmasında sürüp gitmektedir. Bilinçaltı dünyasına giren ahlaksal kaygılar, ergin kişide, cinsel yaşamla bilinçdışı ruhsal yaşamın yasalarını bilip öğrenmesini engellemektedir. Bunlar cinsel arzunun bilinçaltına itilmesini («cinsel direnme»yi) körüklemekte, dünyanın çocuğun cinsel yaşamının bulunuşuna gösterdiği direnci açıklamaktadır. _Faşizm; politik, dini ve ekonomik gericiliğin en aşırı anlatımı olarak doğarak, devrimci yenilik hareketlerini bozguna uğrattı ki amacı ve özü de buydu. _İnsanlar sadistleşip, kendilerine faşist diktatörler buluyorlarsa, bunun nedeni orgazma ulaşamamalarıydı. Orgazmın etkisi sadece haz vermekle sınırlı değildir, politikaya da uzanır. _Kitleler özünde iyi olsalar da 6000 yıllık devlet deneyimleri sonunda emir almaya alışmışlardır. Özgürlükten korkan, köleliğe hızla koşan kitlelerin önce özgürlükle yeniden tanışmaları gerekmektedir. Faşizm özel bir hükûmet biçimi değil, kitle psikolojisinin tarih içerisinde ortaya çıkan özel bir halidir. _Dış baskılar ve iç gerginlik; bencilliğin, nevrozun, nefretin, sadizmin, açgözlülüğün, faşizmin, yabancı düşmanlığının temeliydi. _Kulluk ve demokrasi zıt kavramlardır. Kulluk, cinsel güçsüzlüğün, çaresizliğin, otorite korkusunun, yaşama korkusunun ve mistizmin bir karmasıdır. Böyle bir yapı ile insanlar demokratik hayatı beceremezler. _Kitlesel mistik törenler, faşizm de dâhil, sıradan insan kalabalıklarının binlerce yıldır baskılanan biyolojik dürtüleri ve tatminsiz orgazm birikimiyle oluşan irrasyonelliğinin açığa çıkmasını sağlar. Emperyalizm, faşizmi kullanır ve ekonomik etmenler, faşizmin yeşereceği toprağı oluştururlar. Ekonomik ve psikolojik öğelere ideolojik öğenin de katılmasıyla Faşizm, bir kitle eylemine dönüşmüştür. _Din bir baskı aracıdır ve insan boşalabilmek için vaazlara müziklere ihtiyaç duyar. _Marx'çılık, 1929 buhranının halk kitlelerinin düşünsel evrimini sola kaydıracağını öne sürmekteydi. Ama iktisadi bunalım, halkın tüm emekçi katmanlara yayılan düşünsel bir sağa kaymayla sonuçlandı. Dolayısıyla, yoksullaşan halk kitlelerinin nasıl olup da ulusçuluğa geçtikleri sorusu ortaya atılmadı. _Cinsellik_ _Cinsellik, hayatın amacıdır. Her şeyin ana noktasıdır. Her şey onunla ilgiliir. _Orgazmın en iyi yanı, fazla enerjinin serbest kalmasıyla nevrotik durumların oluşumunu azaltmasıdır. Orgazmdan yoksun olan erkek ve kadın sürekli bir gerginlik içindeydi ve bu gerilimi içinde tutmak için beden, zırh geliştiriyordu. _Vücudun biyo-enerjetik ritminin düzenli işleyişinin aksaması iki yolla meydana gelmektedir. Birincisi, uzun süreli herhangi bir istenmeyen davranışa maruz kalmak ya da kısa süreli şiddetli bir travma bunu tetikleyebilir. İkincisi ise, cinsel işlevin doğrudan aksaması ile oluşan süreğen gerginliktir _Cinselliğin baskı altına alınması, entelektüel ve duygusal işleyişte genel bir zayıflama yaratır. Özellikle, insanların "bağımsızlıklarını", irade güçlerini ve eleştirel yeteneklerini azaltır. Cinsel ahlakın kök salması ve organizmada değişiklikler meydana getirmesi, otoriter bir düzenin kitlesel psikolojik temelini biçimlendiren özgül psişik yapıyı yaratır. _Bastırılmış psikoseksüel enerji, kaslarda ve organlarda gerçek fiziksel engellere neden olabilir ve bahsedilen bu beden zırhı, enerjinin serbest kalmasını engelleyebilirdi. _Biyolojik enerjik ritmin bozulması ve büyük oranda cinsel durgunluk ve onunla eş zamanlı olarak oluşan zırhlanma kanser hastalığının ana temel sebepleridir. Baskılar, içe atmalar, bilinçaltından kaynaklı sürekli kas gerginlikleri… _Irkçılık, bastırılmış cinselliğinin ürünüdür. Irkçı öğreti orgazm güçsüzlüğü çeken insanın kişiliğinde dışa vuran biyolojik bir hastalıktır. _Cinsel özgürlüğün olmadığı, bastırılmış cinselliğin güdülerin hayat bulduğu toplumlarda eşcinselliğin görüldüğünü, cinsel özgürleşmenin tüm toplumu kuşattığında eşcinsellik de azalacaktır. _Asker giysisinin cinsel etkisi, ritimli hareketin mükemmelliğinden gelen geçit törenlerinin cinsel kışkırtması, askerlerin kılıç çekmesinin göstermeci yanı bir ev kadınına ya da küçük bir memur hanıma, yıllarca mürekkep yalamış siyasetçilerin seslendiğinden daha fazla seslenir _Tanrı, var oluşun her aşamasında olan, beden içinden ve var olan her şeyin içinden aralıksız akan en temel kozmik enerjidir. _Küçük insan, varolabilmek için kendisine iyi davranmadığını düşündüğü hayatta, ayakta durabilmek için daima abartılı tavır ve düşüncelere ihtiyaç duyar. _Akıl dışı ideolojik bir ortamda yetişen insanlar, akıl dışı kişilik yapıları kazanırlar. _Gerçekçi olmayan bir düşünüşü gerçekçi kanıtlarla çürütemezsiniz. Onu çürütmek için akıl dışı işlevlerini gün ışığına çıkarmak gerekir. _Bütün zorbalar, ezilen yığınlar arasından çıkmıştır. _Orgon(Libido)nun, yaradılışın esas yapı taşı olduğunu, gerçek evrenin gelişimindeki ilk ana maddeyi bulduğunu ve bu fizik maddenin iki orgon akımının karışımı (kozmik orgazm) ile ortaya çıktığını öne sürüyordu. _Sıradan insanlar, akla gelmeyecek hareketleri son derece rutinmiş gibi yapabilirler. Bir maçta seyircilerin birbirlerine kanlı bıçaklı saldırmaları onların gündelik yaşamıdır. _Hastalarınla neden cinsel ilişkiye giriyorsun?" diye sorduklarında "Bir erkeğin bazen aptalca davranması gerekir, demişti. _Faşist başkaldırı her zaman, devrimci bir duygunun gerçek karşısında korkudan illüzyona saptığı yerde meydana gelir. _İnsanoğlu, kendi iç örgütlenmesini şöyle görmektedir: beyin, «evrimin en yetkin ürünü»dür. O, insanın «yönetim merkezi»dir, tıpkı bir Devlet'in «hükümdarı»nın «uyrukları»na buyruk verişi gibi, vücuttaki bütün organlara «İçtepiler» göndermektedir. Vücudun organları beyne, «Sinir» denen telgraf telleriyle bağlıdırlar. Bu görüş tepeden tırnağa yanlıştır, çünkü insan bedenindeki organların, yeryüzündeki milyarlarca organizmada beyin oluşmadan çok önce birer dirimsel işlevi vardı. __ _Sorunu kestirip atmadıkça, duruma çare bulmak olanaksızdı çünkü İşçi sınıfının devrimci bilincine seslenmenin, yenilgilerin üstüne bir örtü atmanın, hoşa gitmeyen olguları yanılsamalarla güzelleştirmenin insanı başarıya götürmeyeceği açıktı. _Gerçekliğe gerici açıdan bakan anlayış ne çelişkilere aldırır, ne de gerçek olgulara. Gerici siyaset, evrime karşı çıkan bütün toplumsal güçlerden kendiliğinden yararlanır. Bilim, gerici güçler karşısında mutlaka üstün gelmeleri gereken devrimci güçlerin hepsini bulup ortaya çıkarmadıkça, siyasal gericilik bu oyunu başarıyla sürdürecektir. _Köktenci olmak, Marx'ın tanımıyla, işleri kökünden ele almaktır; işleri kökünden ele alırsanız, çelişik süreçleri yakalarsınız, gerici öğeyi mutlaka yenersiniz. Başka türü davranırsanız, kaçınılmaz bir biçimde makinacı (mekanist) ya da fizikötesi görüşlere varır, başka bir deyişle bozguna uğrarsınız. _Marx'çılığın temel iktisadi ilkesi: Başkalarının emeğine el koyanların, mallarına el konması ilkesine dayanıyordu. Toplumsal üretim, ürünlere toplumun el koymasıyla tamamlanmalıdır. El koymanın birinci edimi, toplumsal devrimdir. Sanayileşmiş ülkelerdeki halkın çoğunluğu müthiş bir yoksulluk içinde yaşıyor ama başkalarının emeğine el koyanların mallarına el koyma bir türlü gerçekleşmiyordu. Ya toplumculuk ya barbarık seçeneği karşısında kalan toplumsal evrim, geçici bir süre için barbarlığı seçmişti. Çünkü, faşizmin güçlenmesinin, işçi hareketinin yerinde saymasının gerçek anlamı buydu. Peki, neredeydi sorun? Marx'ın temel görüşü, işin (emeğin) bir mal gibi sömürüldüğü, anamalın birkaç kişinin elinde toplanmış bulunduğu, bu durumun çalışan insanları günden güne daha yoksul kılacağı düşüncesine dayalıydı. _Hitler'den önceki Alman özgürlük hareketi, Kari Marx'ın iktisadi ve toplumsal kuramına dayalıydı. Alman faşizmini anlayabilmek için, Marx'çıhğı tanıyarak yola çıkmak gerekir. _Almanya'da toplumculuğun iş başına gelmesinden sonra, özgürlük uğrunda canlarını esirgemediklerini kanıtlamış olan!arın bile, Marx'çılıktan kuşkulanmaya başladıkları saptanabiliyordu. Bu kuşku, akıl erdirilemeyen ama su götürmez bir olguya dayanmaktaydı. _Akıllı devrimcilerin Marx'çıları şöyle suçladıkları duyuluyordu: «Siz Marx'çılar, alışkanlık gereği Kari Marx'ın öğretisine sahip çıkıyorsunuz. Sizin savunduğunuz Marx'çılık hapı yuttu. 1929 büyük buhranda, kitlelerin sola değil de sağa kayışını açıklayabilmek için daha başka kanıtlar öne sürüyorsunuz. Ruhu ve aklı yadsımak, onlarla alay etmek ve her şeyin özünün bunlar olduğunu anlamamak gibi temel bir yanılgıya düşüyorsunuz. Kusur, eytişimsel maddeciliğin bir türlü siyasal gerçekliğe uyamayışında, bağlanamayışındaydı. _Marx'çı siyaset, siyasal uygulamada, kitlelerin ruhsal yapısıyla gizemciliğin toplumsal etkilerini hesaba katmamıştır. _İnsanlığın büyük düşünürlerinin bir sürü yapıtı gibi, Marx'çılık da yozlaşmış, içi boş formüller haline getirilmiştir. Marx'çı siyasetçilerin elinde, bilimsel devrimci içeriğini yitirmiştir. Bu siyasetçiler günlük siyasal kavgaya öylesine kendilerini kaptırmışlardı ki, kendilerine aktarılan canlı felsefeyi meyve verir hale getiremediler. _Marx'çılıkta, yoksullaşan halk kitlelerinin nasıl olup da ulusçuluğa geçtikleri sorusu ortaya atılmadı. _Cinsel Arzuları Bastırmanın Toplumsal İşlevi_ _İnsanoğlunun dine ve devlete başkaldırmayı engelleyen ahlaksal yapısı nasıl açıklanabilir? Marx'çılar, açıklayamadıkları bu gibi görüngülerin yanından dönüp bakmadan geçer giderler. Frcud'un toplum kuramı, böyle bir davranışı çocuklukta babayı temsil eden bütün kişiler karşısında edinilen suçluluk duygusuyla açıklar ama hiç bir kılgısal çözüm önermemektedir. _Kitle ruhbilimi'ne giren akıl dışı görüngülerin çözümlemesine girişebilmek için, cinsel yaşamın ortaya çıkardığı sorunlara göz atmak kaçınılmaz bir zorunluluktur. _Marx: Toplumsal üretim araçlarını ellerinde bulunduranlar, ezilen sınıfı kırk yılda bir kaba kuvvetle boyundurukları altına alırlar. Başlıca silahları, devlet aygıtını çok güçlü bir biçimde ayakta tutan, ezilenlere uyguladıkları düşünsel (ideolojik) güçtür. _Freud, ruh çözümlemesi adını verdiği özel bir yöntemle, ruhsal yaşama egemen olan süreci buldu. Diğer önemli buluşları şunlardır: Bilinç, ruhsal dünyanın küçücük bir parçasıdır. Bilinçdışı, ruhsal süreçlere bağlıdır. Düş, yarım kalmış edim, ruh ve akıl hastalarının tutarsız sözleri gibi tümden anlamsız ruhsal olayların bile bir işlevi ve anlamı vardır. Eğer bunları insan kişiliğinin gelişme tarihi içersine oturtabilirsek. O güne dek belli belirsiz bir beyin fiziği («beyin masalbilimi») ya da giz dolu nesnel bir din (akıl) varsayımı biçiminde bitki gibi yaşayagelmiş bulunan ruhbilim, bu buluşla, ansızın doğal bilimler arasına giriyordu. Freud'un ikinci büyük buluşu, üreme işlevinden bütünüyle bağımsız, çok etkin çocukluk dönemi cinsel yaşamıydı. Böylece, cinsel yaşam'la üreme'nin, cinsel dünya ile üreme dünyası'nın hiç mi hiç özdeş olmadıkları ortaya çıkıyordu. Beri yandan, ruhsal süreçlerin çözümsel açımlaması, cinsel yaşamın, ya da bu alanda harcanan cinsel enerji'nin (libido'nun) vücudun dokusundan geldiğini, ruhsal yaşamın başlıca devindiricisi olduğunu gözler önüne seriyordu. Demek ki, dirimsel önkoşullarla toplumsal koşullar ruh dünyasında biraraya gelmekteydi. 3. buluş: Ana-baba-çocuk ilişkisinin temel yanlarının da (Oidipus karmaşası'nın da) içinde bulunduğu çocuğun cinsel yaşamının genellikle, çocuk cinsel edim ve düşüncelerinden ötürü cezalandırılmaktan korktuğu için («iğdiş edilme sıkıntısı»nın asıl anlamı budur) bilinçaltına itildiğidir; böylece, cinsel yaşam eylemden koparılmakta, bellekten silinmektedir. Çocuğun cinsel yaşamının bilinçaltına itilmesi, cinsel enerjiyi yoketmemekte ama cinsel etkinliği bilincin denetiminden çıkarmaktadır. Dolayısıyla cinsel enerjiyi güçlendirmekte, ruhsal yaşamın bir sürü hastalıklı bozukluğunda dışa vuracak biçimde yönünü değiştirmektedir. Bu kural hiç ayrıksız bütün « uygar insanlar»a uygulandığı için, Freud, tüm insanlığın hasta olarak kapısında beklediğini söyleyebiliyordu. Dördüncü önemli buluş, insandaki ahlaksal kaygıların dünya-üstü kökenli olmadıkları, çok küçük yaşlan başlayarak ana-babalarla temsilcilerinin çocuğa uyguladıkları eğitbilimsel (pedagojik) ölçülerden doğduklarıydı. Bu eğitbilimsel önlemlerin merkezindeyse, çocuğun cinsel yaşamını baskı altına almayı amaçlayanlar vardır. Başlangıçta çocuğun cinsel arzularıyla ana-babanın yasaklamalarını karşı karşıya getiren çatışkı, sonradan bireyin içindeki güdülerle ahlakın çatışmasında sürüp gitmektedir. Bilinçaltı dünyasına giren ahlaksal kaygılar, ergin kişide, cinsel yaşamla bilinçdışı ruhsal yaşamın yasalarını bilip öğrenmesini engellemektedir. Bunlar cinsel arzunun bilinçaltına itilmesini («cinsel direnme»yi) körüklemekte, dünyanın çocuğun cinsel yaşamının bulunuşuna gösterdiği direnci açıklamaktadır. _Ruhçözümcü toplumbilim, toplumu bir birey gibi ele alıp çözümlemeye kalkışmış, ekinsel süreci mutlak bir biçimde cinsel doyumun karşısına koymuş, yıkıcı güdüleri insanların yazgılarına kaçınılmaz biçimde egemen olan doğal dirimsel veriler diye yorumlamış. _Ancak bütün bunlar, nerden gelirlerse gelsinler, Freud'un büyük buluşlanna yönelecek her türlü saldırıya canımızı dişimize takarak karşı koyma konusundaki kararımızı değiştiremez. ............ . _Önsöz_ _Faşizmi, ekonomik bunalıma ve emperyalist eğilime bağlayan (Marksist), bastırılmış insanın akıldışı yapısına bağlayan (Freudçu) bir sentezle açıklamaya çalışmaktadır. Ekonomik ve psikolojik öğelere bu ideolojik öğenin de katılmasıyla Faşizm, Reich'a göre, bir kitle eylemine dönüşmüştür. _Wilhelm Reich faşizmin izlerini, Alman Faşizminin üzerine çok vurgu yaptığı ailede bulur. Aile cinselliğin, kadının ve çocukların baskılanması demektir. Cinsellik önemli bir üretici güç olduğundan onun faşist tahakküm altına alınışı, öğrenilmiş erkekliğin tırmandırılarak teşvik edilişi ve militarist söylemlerinde sıkça erkek yücelten öğelere bakıldığında faşizmin önce cinselliğin düzenlenişi üzerinde baskı yaptığı anlaşılacaktır. Reich'a göre komünistlerin başarısızlığının sebebi politikada yani uygulamadadır. Faşistlerin "komünizm eşlerinizi ortak mülkiyete açmak demektir." "komünistler son mal mülkünüze kadar sizi kamulaştırır" türü korkulara seslenen propagandalarında başarıya ulaştıklarını yine Reich aktarır. __ _Rona Aybay – Faşizm Üzerine_ _Faşizm, egemen sınıfların güdümündeki asker, polis ve sivil bürokrasinin, emekçileri, işçi, köylü ve ilericiler üzerindeki baskı rejimi demektir. _Faşizm, bir, askeri darbelerle gelen “açık faşizm”, bir de “parlamenter faşizm” olarak ikiye ayrılabilir. Parlamenter faşizmde partiler vardır, ancak düzen, emekçi sınıflara örgütlenme hakkı tanımaz. Azgınlaşan faşizmin kökü dışardadır. Sermayenin diktatörlüğü olan faşizm, sermaye uluslararası nitelikteyse bu “dinamik faşizmin” doğasında saklıdır. Faşizm, devlet kavramının yüceltilmesine çok önem verir. Devletin üzerinde hiç bir şey yoktur. Böylece faşizm bütün siyasal özgürlükleri ortadan kaldırmaktadır. Faşizm, mutluluk yerine ödevi, özgürlük yerine otorite ve disiplini, eşitlik yerine hiyerarşiyi, nicelik yerine niteliği koyuyor. Faşizm parlamenter rejimin temel ilkeleri olan halk egemenliği, seçim, kuvvetler ayrılığı, siyasal partiler, özgür tartışma gibi ilke ve kurumları açıkça reddetmektedir.” Faşist yönetimlerde bunun yanında elbetteki biçimsel demokrasilerde vardır. Ne var ki bu demokrasilerde karar verenler halk değildir. Halk adına karar verenler halk değildir. Halk adına karar aldıklarını iddia edenler başkalarıdır. Halk böyle demokrasilerde, sadece seçimden seçime oyunu sandığa atar gider. Bana göre buna demokrasi denemez. _Demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırırsanız artık orada demokrasinden bahsedilemez. _Viki_ _Faşizm, ilk olarak İtalya'da Benito Mussolini tarafından oluşturulan, otoriter devlet üzerine kurulu radikal bir aşırı milliyetçi politik ideolojidir. Hitler'in nasyonal sosyalizmi ve Franko'nun falanjizmi, faşizmden çok etkilenmişlerdir. _Faşistler kendi uluslarını, ulusal camianın kitlesel seferberliğini teşvik eden totaliter bir devlet yoluyla bütünleştirmeyi amaçlarlar. Liberalizme, demokrasiye, marksist sosyalizme ve komünizme muhalif faşist hareketler; devlete ihtiram, güçlü bir lidere bağlılık ve aşırı milliyetçilik ile militarizme verilen önem gibi ortak özelliklere sahiptir. _Faşizm, siyasal şiddeti, savaşı ve emperyalizmi; ulusal ihyaya ulaşmak için bir araç olarak görür ve güçlü ulusların, daha güçsüz ulusların yerine geçerek topraklarını genişletmeye hakkı olduğunu ileri sürer _Faşizm kavramın kökeni Antik Roma yöneticilerinin geniş hükûmet yetkisini sembolize eden, ucunda balta bulunan bir çubuk demetinin adı olan Latince fasces sözcüğünden ileri gelir. Aynı simge daha sonraları Fransız Devrimi sırasında Aydınlanma anlamında, halkın elindeki devlet gücünü temsil etmek üzere kullanılmıştır. _Bir rejimin faşist olarak nitelendirilebilmesi için, o rejimin ideolojisinin milliyetçi olması ve milletin varlık ve çıkarlarını her şeyin üstünde tutması gereklidir. Faşizmin amacı bir toplumu birlik-beraberlik, ulusal değerler, tarih bilinci, vatan-bayrak-devlet üçlemesi, halkçılık ve devletçilik gibi anlayışların altında bütünleştirmektir. Saldırgan milliyetçi olmakla birlikte -özellikle de nasyonal sosyalizmde- ırkçı boyutlara varabilmektedir. Milliyetçi veya ırkçı fikirlerin benimsenmesi ülkelere göre değişmektedir _Faşist yönetimlerin başa geçmesi Almanya'da demokrasiyle, İtalya'da hükümdarı tehdit etmekle (Roma'ya Yürüyüş), İspanya'da ise iç savaşın kazanılmasıyla gerçekleşmiştir. _Faşizmde, toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayan bir tek ideoloji bağlayıcı olarak ilan edilir. Gerek devlet gerekse de iktidarın dünya görüşüne göre ve lider ilkesine göre örgütlenir ve belirlenir. Basın ve yayın kuruluşlarının mevcut ideolojiye göre yayınlar yapması zorlanır. Hakim görüşe zıt düşünceler ve muhalif seslerin çıkması çeşitli baskı unsurlarıyla önlenir. Aykırı yayın yapanlar sansürlenir, kapatılır. Böylece hakim düşüncenin karşısına farklı düşüncelerin çıkmasının önüne geçilmiş olunur ve tek tip düşünce, toplumda baskın hale getirilir. _Lider ilkesi: Gerek devlet gerekse de yönetim dünya görüşüne göre ve lider ilkesine göre örgütlenir. Patron ve işçi arasında işletme yöneticisinin iktidarına dayalı bir ilişki kabul edilir. _Milliyetçilik ve vatanseverlik: Faşizmde milliyetçilik en ön plandadır ve temel ideolojidir. İtalyan faşizminin özünde ırkçılık yoktur, milliyetçilik ve vatanseverlik vardır. Fakat Alman nasyonal sosyalizminde ise katı bir ırkçılık mevcuttur. _Bir ulusa, kültüre ya da “ırka” üye insanların toplumun geri kalanı üzerinde üstün oldukları iddiası. Bu yaklaşım aynı zamanda lider ilkesinde de ifadesini bulur. Belli bir kişi diğer herkesten ve topluluktan daha isabetli kararları alabilir durumdadır. _Popülizm ön plandadır. _Komünizm, faşizmin düşman ideolojisi kabul edilir. Bunun nedeni komünizmin faşizme ideolojik olarak ters düşmesidir. Komünizm, Avrupa’ya yayılacağı korkusu faşist liderler tarafından sıklıkla liberal ve muhafazakâr gruplarla ittifak kurmak üzere dile getirilmiştir. _Rejim karşıtlarının ve aşağı görülen halk gruplarının idam edilmeleri ve/veya öldürülmelerinin haklı görülmesi ve bir devlet politikası olarak yürütülmesi. _Sosyal Darwinizm: Daha çok nasyonal sosyalizmde görülür. En iyinin ayıklanması ve egemenliğine dayalı toplum anlayışı. Yani ari ırk, başka bir deyişle üstün ırk kavramının devlet yapısında ve toplumsal yapıda etkili olmasıdır. _Liberalizmin bireysel özgürlük anlayışı, faşizmin görüşü ile taban tabana zıttır. Faşizm bireylerin tamamen devlete bağlı ve devletin kontrolü altında olmasından yanadır. Ayrıca liberalizmin ortaya attığı kapitalizmi modeli reddedilir, ve kapitalizmin ortadan kaldırılmadığı orta yol korporatizm desteklenir. _Demokrasi: Demokrasi; çoğulculuk düşünceleri ile, devlet, ekonomi ve özel mülkiyet arasındaki ayrımda faşizmi önemli bir düşman olarak görür. _Muhafazakârdır. _Militarizm: Ekonomik hayat da dâhil olmak üzere toplumsal hayatın militarize edilmesi. Militer kitle yürüyüşleri ve büyük gösteriler faşizmin en önemli görünüşleridir. _Pasifizmin aşağılanması. Bunun yerine hareket adı altında militarizmin ve savaşın yüceltilmesi. Toplumun sürekli kışkırtılması, devrimci ilan edilen konular lehine zorunlu coşkunluk. _Kolektivizm: Halkın kitle olarak anlaşılması _Parti milisleri. Paramiliter çeteler. _Yiğitliğe, kahramanlığa ve savaşçılığa vurgu. Ulusun kendi tarihine yönelik mistikleştirilmiş bir algı. _Faşizm 3 temel üzerine kurulmuştur. Populizm yani halk yağcılığı, milliyetçilik ve militarizm. Faşizmin karşı oldukları: Demokrasi, liberalizm, komunizm… _Popülizm, halk yağcılığı – çıkarcılığı: Toplumdaki seçkin bir tabaka tarafından halkın çıkarlarının bastırıldığını ve engellediğini varsayan ve devlet organlarının bu seçkin tabakanın etkisinden çıkarılıp halkın yararına ve toplum olarak gelişmesi için kullanılması gerektiğini söyleyen siyasî bir felsefe veya söylem biçimi. __
·
384 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.