Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

mustafa kemal cumhuriyetinin imamı
Dinozor sözcüğünün sıkça ve biraz da keyifle kullanıldığı günlerde, İsmet Özel'le İsmail Kara'nın Kanal 7'deki söyleşilerinden birinde İsmet Özel, dinozor denilen hayvanın olumsuz bir niteleme için seçilmesine tarizen olsa gerek, bu hayvan türünü gergedan'la (rhinoceros inducus) karşılaştırmış ve aşağı-yukarı şöyle demişti: Dinozor, çevresine (doğa koşullarına) uyum sağlayamadığı için yok olmuş, soyu tükenmiş bir hayvan türü iken, gergedan ise tam aksine çevresine uyum sağladığı, sağlamayı becerdiği için soyunu sürdürebilmiş, günümüze kadar gelmeyi başarabilmiş bir hayvan türüdür. Dildeki benzetmeler, bir bakıma sözün gücünü gösterir ve bazılarının dilinde sövgüyü simgelerken, bazılarının dilinde tam da aksi bir anlamı imleyebilirler. Nitekim Mina Urgan'ın, anılarına seçtiği başlık aracılığıyla uyandırmaya çalıştığı etki de işte böylesi bir çapraşıklığı kendisine dayanak noktası kılıyor: Bir Dinozorun Anıları. Sözümona, "Evet, ben bir dinozorum, hem de iflah olmaz bir dinozor. N'olmuş yani?" demeye çalışıyor; daha doğrusu demeye çalışıyor değil, diyor, sonra da tanımaz olduğunu söylediği tanrı ile, inanmaz olduğunu söylediği ötedünya sözcüklerini dilinden düşürmeksizin 82 yıllık yaşantısını tüm çıplaklığıyla (!) gözler önüne seriyor. Urgan'ın 82 yıllık yaşantısı, her ne kadar ilginç kişi ve olaylarla dopdolu ise de esasen cansıkıcı, kuru, duygusuz ve daha da önemlisi köksüz ve cansız; gerçekçi yani. Tıpkı anlatımı gibi. Bu tanım(lama)ları, kendisini rencide etmek amacıyla dile getirmiyorum; üstelik rencide olacağını da sanmıyorum.* Çünkü hayatı süresince olmak istediğini olmaya çalışmış ve bu yolda ömrünü tüketmiş bir satıcının, seyredilmesi için çizdiği yaşantı tablolarının kendisi dışında alıcı bulmamasından yakınmaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Böyle olmasaydı, soyunun tükenmişliğiyle övünmez ve "zamane (...)lerine" bu denli kızmazdı. Oysa adını ve soyadını iki şaire (Mina'yı babası Tahsin Nahit'e, Urgan'ı ise Necip Fazıl'a) borçlu olduğunu öğrendiğimiz Urgan'ın soyu tükenmiş değil, azalmış sadece. Bu yüzden kendisini dinozor yerine, gergedan türünün yerine koymalı ve hiç değilse biraz da gülümsemeyi becerebilmeliydi. Ama bu ikisini de yapmamış, yapamamış. Bari siz gülümseyin ve bu yaşlı sosyalistin aktardığı şu küçük anı parçasını kemâl-i ciddiyetle okumayı deneyin: İnsanlara karışmalı derken, Beyazıt camiinin vaktiyle bana karışan imamı aklıma geldi: Ben onyedi yaşındaydım, ama çok daha küçük gösteriyordum. Yanımdaki iki erkek arkadaş otuza yakındı ama daha yaşlı görünüyorlardı. (Benden daha bilgili olduklar için, kendimden yaşlılarla dostluk etmeyi yeğ tutardım küçükken). Bir akşam onlarla Emin Efendi kahvesinde otururken "nargile içeceğim" diye tutturdum. Bana çocuk gözüyle baktıkları, biraz da şimarttıkları için, "Bu sigaraya benzemez, çok serttir" diyerek, önce beni uyardılar; sonra da istediğimi yaptılar. Öksüre tıksıra nargileyi içmeye çalıştığım sırada; temiz yüzlü, ak saçlı, yaşlı bir imam, Beyazıt camiinden çıktı. Emin Efendi kahvesinden geçerken, bizim masamızın önünde durdu. Durumu şöyle bir inceledi. Sonra garsonu çağırdı. "Nargileyi şunun elinden hemen al" diye emretti ona. Sonra benim arkadaşlara döndü: Bir çocuğun nargile içmesi gibi bir münasebetsizliğe neden izin verdiklerini, maksatlarının ne olduğunu sordu; onları bir güzel haşladı. Ben "kendim istedim" diye lâfa karışmaya kalkınca, "Sen sus, daha çocuksun" diye beni de tersledi. Nargile masamızdan götürüldü, imam da uzaklaştı. Üçümüz de fena bozulmuştuk. Kahvede herkes bize bakıyordu. İmama çok içerlemiştim ilkin, daha sonraları düşünmeye başlayınca, onu haklı buldum. İmamları pek sevmem; ama o imamı sevdim. Günümüzün değil, Mustafa Kemal Cumhuriyetinin imamlarındandı o. Kız olduğum için değil, beni çocuk saydığı için nargileyi yasaklamıştı. Erkek çocuk olsam da aynı şeyi yapardı. Herkese karşı sorumluluklanı olan bir yurttaş gibi davranmıştı. Sanırım şimdi, Mina Urgan'ın ve benzerlerinin, kendilerini soyu tükenmiş bir hayvan türüne dahil etmelerini niçin yadırgamış olduğumu anlamışsınızdır. Dedim ya, ben aslında aydınları sevmem; ama bu aydını sevdim. Çünkü o günümüzün değil, eski devrin aydınlarından.
Sayfa 119 - Kapı Yayınları / cumhuriyet hatıraları / * Bu yazının ilk yayımlandığı tarihte Mina Urgan hayattaydı.Kitabı okudu
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.