1950 yılında, romancı ve eski Komintern görevlisi Arthur Koestler, taraf değiştirmiş eski bir Marksist olarak Sovyet rejimine yönelik ateşli eleştirileri ile, CIA'in çalışmalarına önemli katkılarda bulundu. Batı Berlin'de bir miting düzenledi. II. Dünya Savaşı'nın ardından, Kızıl Ordu'nun hak iddia ettiği bölgede oluşturduğu ve Doğu Almanya adını verdiği kısa ömürlü devletin toprakları içerisinde yer alan Batı Berlin, demokrasinin hüküm sürdüğü küçük bir kuşatılmış yerleşim birimi niteliğinde idi. Koestler'in mitinginin ardından, CIA desteği ile Kültürel Özgürlük Kongresi oluşturuldu. Kongre tarafından yayınlanan "manifesto"nun ilk sözleri şunlardı: "Düşünce özgürlüğünün insanın vazgeçilmez haklarından biri olduğunu açıkça beyan ederiz". Görünmez eli ile bu işin içinde yer almış olan CIA, Kongre merkezinin, Avrupa'da sol eğilimlerin yaygın olduğu kültür başkenti Paris'te olmasına karar verdi.