1953 yılının Ağustos ayında İran'da gerçekleşen darbe de CIA'in gerçekleşmesine yol açtığı olaylar arasında yerini almıştır. Bu darbenin temelinde, "millileştirme" meselesi vardı. Aslında bu kelime ve kavram, komünizme karşı yararlı bir araç teşkil eden "milliyetçilik" kavramı ile uyum içerisinde görünüyordu; buna karşılık aynı zamanda "sosyalizm" ile de uyum sağlıyordu. O dönemde İran Başbakanı olan Muhammed Musaddık, millileştirme politikasını savunmakta idi. İran halkı tarafından çok sevilen bir lider olan Musaddık, yolsuzlukların önlenmesi, şeffaflık, demokrasi ve sınırlı monarşi fikirlerinin ateşli bir savunucusu idi. Bunun dışında, yabancıların ülkeyi manipüle etmelerine de şiddetle karşı çıkıyordu. "Kendi ülkesini yabancılardan destek almaksızın idare etmekten aciz olan bir ulus, yaşamaya layık değildir" şeklinde konuşuyordu. Her ne kadar Musaddık, birçok doğu bilimleri uzmanı ya da tutucu bakış açısına sahip Batılının, kendini fazla önemseme ya da duygusal istikrarsızlık olarak nitelendirdikleri bazı davranışlar sergiliyor olsa da örneğin devlet işlerini yatağından verdiği talimatlarla yürütmek, ya da zaman zaman bayılma veya ağlama nöbetlerine girmek gibi - bu davranışları onun İranlı seçmenler tarafından daha da fazla sevilmesine yol açıyordu. İranlılar, Musaddık'ın İran'ı her şeyin üzerinde tuttuğuna inanıyorlardı. Bu arada Musaddık, İran halkının geleneksel olarak Rusya'nın mütecaviz tutumuna karşı olan tutumunu da benimsiyordu. Rusya'nın yaklaşma girişimlerine hiç olumlu bakmaması, başlangıçta Başkan Dwight D. Eisenhower'ın da sempatisini kazanmasını sağlamıştı.