Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

464 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Kolombiyalı yazar, bu kitabı ile Nobel Edebiyat Ödülü almıştır. 2014 yılında hayatını kaybeden
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
eserlerini çoğunlukla büyülü gerçekçilik tarzında vermiştir. Büyülü gerçekçilik, olağan bir hikaye okurken bir anda araya giren fantastik öğelerle ne olduğunuzu şaşırmak suretiyle meydana gelen bir edebi olaydır :) Bu akım, ilk kez Alman yazar ve eleştirmenler tarafından kullanılmış ancak bu türde Latin Amerika edebiyatında çok daha fazla eser verilmiş. Bu yüzden akımın temsilcisi olarak gösteriliyor. Kitabımızda yüz yıldan bir miktar fazlaca bir süre içinde geçen Buendia ailesinin kaderini okuyoruz. Çok fazla karakter var ve her biri bir süreliğine baş kahraman oluyor. Yani yazar her karakteri merkeze alarak tek tek bize anlatıyor. Olaylar Jose Arcadio Buendia ile Ursula Iguaran ın akraba evliliği ile başlıyor. Yaşadıkları kasabadan kaçıyorlar ve başka bir yere yerleşip orada kendi evlerini kuruyorlar. Sürekli duyduğu ‘domuz kuyruklu bebek doğurma’ endişesi içine yerleşen Ursula, bunun gerçekleşmesi korkusu ile çocuk doğurmaktan korkuyor. Üç çocuk sahibi olan çiftin neyse ki çocukları sağlıklı doğuyor. Ancak her birinin karakteri bambaşka. İlk çocuk Jose Arcadio, kasabalarına gelen çingeneler ile kaçıyor ve dünyayı 60küsür kez dolaştıktan yıllar sonra dönüyor. İkinci çocuk Aureliano, yıllar içinde liberaller ve muhafazakarlar savaşında liberallerin komutanı oluyor ve Albay unvanını alıyor. Üçüncü çocuk Amaranta ise, erkeklerden kaçan, kendinde bulduğu en güçlü duygu olan kini ile yapayalnız bir hayat sürüyor. Yeğenlerini büyüterek geçiriyor ömrünü. Bu arada evlerini kurdukları yer zamanla bir kasabaya, şehire dönüşüyor. Roman boyunca okuyacağımız tüm karakterler, özellikle soyun devamı ilk çocuğun evlilik dışı ilişkisinden meydana gelen çocuklardan geliyor. Eserde çarpık ilişkiler, ensest ilişkiler, kumalar ve metresler cirit atıyor. Bu alışkın olduğumuz Latin Amerika pembe dizilerinden kalma bir durum olduğundan, çok rahatsız edici gelmedi bana. Çünkü bunun bize çok uzak bir kültürde yazıldığını biliyoruz. Bu çarpık ilişkiler insanın olduğu her yerde olabilir, ancak bunu edebi eserlere yansıtmak her kültürde kabul edilmeyebilir. Eserde bir çok unsur var: kapitalist düzene isyan, grevler, savaşlar, büyücüler, çingeneler, falcılar… Yazar bu unsurları olay örgüsünün içine çok güzel yerleştirmiş. Karakterlerin yüzyıl içerisinde birbirlerine sadece genlerini değil kaderlerini de kalıtım yoluyla aktardıklarını görüyoruz. Tarih tekerrür ediyor ve çok uzun bir yaşamı olan Ursula, buna çok yakından şahit oluyor. Yaşadıkları evin yüzyıl içerisindeki değişimini ve o evde doğup büyüyenlerin yüzlerindeki kırışıklıklarının yavaş yavaş oluştuğunu sayfa sayfa okurken görebiliyorsunuz. (Dikkat! Bir sonraki paragraf, kitabın sonu hakkındadır, eğer eseri okumadıysanız okumadan geçebilirsiniz.) En sonunda Ursula’nın korktuğu başına gelecek mi… Herkes göçüp gittikten sonra ailenin kalan son fertleri birbirlerine aşık oluyor. Bilmem kaçıncı Aureliano ve halası Ursula Amaranta.. Yaşadıklarının yanlış olduğunu bile bile aşklarına engel olamıyorlar ve hikayemiz bir domuz kuyruklu çocuğun doğmasıyla sona eriyor. Doğumdan sonra kan kaybı nedeniye Amaranta Ursula’nın ölmesi ve evin yüzyıldır başına bela olan kırmızı karıncaların doğan küçük Aureliano’yu parçalayarak yuvalarına götürmeleri ile hikaye son buluyor.. Tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar.
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,3bin okunma
·
106 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.