Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Evrenin sırlarını bulmak istiyorsanız; enerji, frekans ve titreşim cinsinden düşünmelisiniz. _3, 6 ve 9 sayılarının azametini bilseydiniz evrenin anahtarını elde edebilirdiniz. _Nefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi, bütün dünyayı aydınlatmaya yeterdi. _Evren enerjiyle doludur. Nesiller sonra makinelerimiz, evrendeki herhangi bir noktadan elde edilen enerjiyle çalışacaklar. İnsanoğlunun, makinelerini doğanın dişli takımına bağlamayı başarması an meselesidir. _Aklımızın almayacağı bir hızla sonsuz bir uzay içinde fırıl fırıl dönüyoruz, etrafımızdaki her şey bizim gibi dönüyor, her şey hareket ediyor, her yerde enerji var. Kendimizi doğrudan bu enerjiye açabileceğimiz bir yol olmalı. Sonra stokları hiç tükenmeyen ve çabasız elde edilen her türlü enerji biçimiyle insanlığın ilerlemesi büyük bir ivme kazanacak. Sırf bu muazzam ihtimalleri düşünmek bile zihnimizi genişletiyor, umutlarımızı kuvvetlendiriyor ve kalplerimizi neşeyle dolduruyor. _İnsan beynindeki alfa dalgaları 6 ile 8 hertz arasındadır. Dünyanın elektriksel rezonansı da 6 ile 8 hertz arasındadır. Bu sistemi elektronik olarak kontrol edebilirsek insanoğlunun bütün zihinsel sistemini de kontrol edebiliriz. _Artık kozmik düşünmeye başladık. Sempati hislerimiz bilinmeyen uzaklıklara kadar yayılıyor. “Weltschmerz”(Dünya acısı) bakterileri üşüştü üstümüze. _Yakın bir gelecekte aklımızda oluşan bir imgeyi ekran üstüne yansıtmak ve istenen yerde görüntülenmesini sağlamak mümkün olacak _Dünyanın herhangi bir yerinde, irademiz dahilinde elektriksel bir etki yaratabiliriz. Denizdeki bir taşıt gibi hareket halindeki bir cismin konumunu ve yönünü, kat ettiği mesafeyi veya hızını saptayabiliriz. _Yakın bir gelecekte, telgraf mesajlarının okyanus aşırı ülkelere kablosuz iletilmesini bekleyebiliriz. _Beynim sadece bir alıcıdan ibarettir; evrende ise bilgiyi, gücü ve ilhamı aldığımız bir öz vardır. Henüz bu özün sırrına erişemedim ama var olduğunu biliyorum. Tüm maddeler ilksel bir tözden gelir. Bu töz ışıksal eterdir. _İnorganik denen ve ölü kabul edilen maddeler bile dış uyaranlara tepki verirler ve içlerinde canlı bir öz olduğunu hataya yer bırakmayacak şekilde kanıtlarlar. Kristaller yaratılışın başından beri var olan canlı varlıklardır. _Çok yakında kablosuz olarak dünyanın her yerine mesaj iletmek öyle kolay olacak ki herkes kendi aygıtını yanında taşıyıp çalıştırabilecek. Bu konuya inancım öyle sağlam ki, enerji ve bilgi aktarımını artık teorik bir olasılıktan çok, elektrik mühendisliğinin bir gün çözmesi gereken ciddi bir meselesi olarak görmeye başladım. _Kablosuz teknolojisi tam anlamıyla kullanıma geçtiğinde bütün dünya koca bir beyne dönüşecek ki aslında şu anda da öyle; her şey gerçek ve ritmik bir bütünün parçası. Birbirimizle anlık olarak, mesafe sorunu yaşamadan iletişim kurabileceğiz. Bununla da kalmayacak, televizyon ve telefon aracılığıyla, binlerce kilometreye rağmen birbirimizi, sanki yüz yüze oturuyormuşuz gibi göreceğiz; üstelik bunları yapmamızı sağlayacak aletler mevcut telefonumuzdan çok daha basit olacak. Ceket cebinde bile taşınabilecek. _Enerjinin kablolar olmadan ekonomik bir şekilde iletimi insanoğlu için her şeyin üstünde bir önem taşımaktadır. Kablosuz enerji iletimi sayesinde insanoğlu havaya, denize ve çöllere karşı mutlak bir üstünlük kazanacaktır. Madencilik, pompalama, nakliyat, yakıt yakma gibi zaruretlerden kurtulacak ve israfın önüne geçecektir. _Kazara ortaya çıkan ve deneylerle de teyit edilen gerçek, yani olanca azametiyle bu gezegenin, elektrik akımları karşısında küçük bir metal toptan farksız olduğu gerçeği ve bu gerçek sayesinde, akla hayale sığmayan ve hesaplanamaz sonuçlara gebe sayısız olasılığın elde edileceği kabul gördüğünde; ilk santral açıldığında ve bir telgraf mesajının, âdeta bir düşünce gibi gizli ve müdahalesiz bir şekilde dünyanın her yerine iletilebileceği, tüm tonlamalarıyla insan sesinin ânında yerkürenin her köşesine doğru ve anlık olarak yinelenebileceği, bir şelaleden sağlanan enerjiyle her yerde —karada, denizde ya da havada— ışık, ısı ve hareket gücü elde edilebileceği gösterildiğinde, insanlık tıpkı çomak sokulmuş karınca yuvası gibi karışacak: Sonra seyreyleyin cümbüşü! _Yalnız kalın, icadın sırrı buradadır; yalnız kalın, fikirler buradan doğar. Akıl inziva halindeyken ve kesintisiz kendi başınalığında daha çok işler. Düşünmek için büyük bir laboratuvara ihtiyaç yoktur. Yaratıcı zekâyı köstekleyen harici tesirlerden uzakta özgünlük büyüyüp serpilir. _Bana tüm çalışmalarımda rehberlik eden tutku, doğa güçlerini insanoğlunun menfaati için kullanmaya duyduğum tutkudur. _Ben bir ışığın parçasıyım ve bu müziktir. Işık, altı duyumu da doldurur: Onu görürüm, duyarım, hissederim, koklarım, ona dokunur ve onu düşünürüm. Düşünmek altıncı duyumdur. Işık parçacıkları notalar şeklinde yazılmıştır. Yıldırım başlı başına bir sonat olabilir. Binlerce yıldırım ise bir konserdir. Bu konser için Himalayalar’ın buzlu tepelerinde duyulabilen Yıldırım Balosu’nu yarattım. _İçgüdü, bilgiyi aşan bir şeydir. Hiç şüphesiz, mantıksal çıkarım ya da beynin istemli herhangi bir çabası sonuç vermediğinde bize gerçeği gösterecek ince sinirlerimiz vardır. _Düşünce_ _Düşünceler baş döndürücü doruklar gibidir. Önce seni rahatsız ederler; bir an önce aşağı inmek istersin, kendi gücüne güvenemezsin. Ama sonra hayatın karmaşasından uzakta olduğundan ve bulunduğun irtifanın ilham verici etkileriyle sakinleşirsin, adımların kararlı ve sağlam bir hal alır ve sonra daha da baş döndürücü dorukları aramaya başlarsın. _İnsan bütün enerjisini tek bir işe odaklamalı, tüm benliğiyle tek bir gerçeği idrak etmeli; işte o zaman, kutsal ateş onu kavursa bile kendisinden daha az yetenekli milyonlarca kişi peşinden gelecektir. Başarmak için çok az bir şansı olsa bile gece gündüz yılmadan çalışılmalı. Gelişimin büyüklüğünü belirleyen işin niceliği değil niteliğidir. _Benim çok çalışkan olduğum söylenmiştir hep; düşünce emeğe denk görülüyorsa belki de öyleyimdir çünkü neredeyse bütün çalışma saatlerimi düşünmeye adadım. Ama çalışmak katı bir kurala bağlı kalarak, belli bir zamanda belli bir performans göstermekse şayet, o halde aylakların en boşta gezeni olabilirim. Zorlama altında gösterilen her türlü çaba yaşam enerjisinden feda etmeyi gerektirir. Ben asla böyle bir bedel ödemedim. Tam tersine ben düşüncelerimle beslendim, geliştim. _Karışık_ _Büyük anlardan büyük fırsatlar doğar. _21. yüzyılda robotlar, antik medeniyetlerdeki kölelerin yerini alacaktır. _Medeniyetin yayılması yangının yayılmasına benzetilebilir. Önce bir kıvılcım çıkar, sonra alev halini alır, derken tüm gücü ve hızıyla ateş sarar her yanı. _Anti-sosyal davranışlar, konformistlerle dolu bir dünyada zekânın göstergesidir. _Birkaç sene evvel geliştirdiğim bir telsiz araçla toprak altındaki madenleri tespit etmek mümkün olmuştu; aynı şekilde denizaltıların yerleri de tespit edilebilir. _Atmosferdeki nemin yağış halini almasını tamamen kontrol edebileceğimiz zaman çok yakındır. Sonrasında okyanuslarından sınırsızca su çekip dilediğimiz kadar enerji üretmemiz ve yerküreyi sulamamız ve tarımla tamamen değiştirmemiz mümkün olacaktır. Bir keresinde Colorado’da yoğun bir sisten yağış elde etmeyi başardım. _Bilimsel gelişmeler ahlâk kurallarımızla geleneklerimizi bile değiştirebilir. Belki de kısa bir süre sonra olayların gidişatına öyle bir alışacağız ki birilerinin iskeletimizi ya da organlarımızı mercek altına yatırdığım bildiğimiz halde rahatsız olmayacağız _Duyularımız, dış dünyanın yalnızca küçük bir bölümünü algılamamızı sağlar. Ancak belli bir mesafe kadar işitebiliriz. Birbirimizi anlayabilmek için duyusal algılarımızın ötesine ulaşmalıyız. Zekâmızı iletebilmeli, malzemeleri taşıyabilmek ve varlığımız için elzem enerjileri nakledebilmeliyiz. _Geçmiş çağlardan günümüze kalmış pek çok anıt var; saraylarla piramitler, Yunan tapınaklarıyla Hıristiyan katedralleri. Bunlar insanın kudretinin, ulusların azametinin, sanat sevgisinin ve dinî ibadetin simgeleri. Oysa Niagara’daki anıtın daha kendine özgü, günümüz düşünceleri ve temayülleriyle daha uyumlu bir durumu var. Bilimsel çağımıza yaraşır bir anıt o, aydınlanma ve barışın anıtı. Doğa güçlerinin insanın emri altına alınmasını, barbarlığın terk edilişini, milyonlarca kişinin yokluk ve sefaletten kurtuluşunu simgeliyor. _Bir fikrin başarısı, özünde var olan değerden ziyade çağdaşlarının tutumuna bağlıdır. Zamanlıysa hemen uygulamaya geçilir, zamansızsa, güneşin sıcağına aldanıp topraktan baş veren bir filiz gibi, bastıran donla büyümeden ölür. _Maddeyi yaratıp yok etmek, dilediği biçimlerde bir araya getirmek insanoğlunun akıl gücünün en yüce tezahürü ve fiziksel dünyaya karşı kazandığı en büyük zafer olacaktır. _Birkaç yıla kalmadan milletlerin ordulara, gemilere, tüfeklere; gemi, tüfek; yıkıcı etkisinin ve menzilinin sınırı olmayan çok daha korkunç silahlara gerek duymadan savaşması mümkün olacaktır. Düşman, kendisinden herhangi bir uzaklıktaki şehri yok edebilir ve kimse onu durduramaz. Yaklaşan felaketi ve dünyayı cehenneme çevirecek olayları engellemek istiyorsak uçan makinelerin ve kablosuz enerji iletiminin hiç gecikmeden geliştirilmesi ve bütün gücüyle kaynaklarını bu işe vakfetmesi için devleti ikna etmeliyiz. _Barış ancak evrensel bir aydınlanma ve milletlerin bir araya gelmesinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkabilir; dünyayı ilkel barbarlıklarla ihtilafın içine sokan, milli egoizm ve gurura olan fanatik bağlılığın bertaraf edilmelidir. _Doğal yatkınlıkları kuvvetli bir arzuya dönüştüğünde, insan amacına doğru kanatlı çizmelerle yol alır. _Erdemlerimizle kusurlarımız birbirlerinden ayrılamazlar; tıpkı kuvvetle madde gibi. Ayrıldıklarında insan diye bir şey kalmaz. _Hep yeni heyecanlara açızdır ama çok geçmeden onları kanıksar ve kayıtsız kalırız. Dünün mucizeleri bugünün sıradan olaylarıdır. _İnsan aklı düşünür ama düşündüğünü karmaşıklaştırır. Bir problem çözüldüğü anda o çözüm beraberinde yeni zorluklar, belki de daha önceden var olmayan sorunlar getirir. _Hepimiz biriz_ _Bütün canlılar evrenin çarkında iç içe geçmiş dişlilerdir. Görünüşte yalnızca çevresindekilerin etkisindeymiş gibi dursalar da harici tesirlerin alanı sonsuz mesafelere kadar yayılır. Uzayın sonsuz boşluğunda ne bir takımyıldızı ne bir nebula, ne güneş ne bir gezegen ne de yıldızlı semadan geçip giden bir gezgin vardır ki kaderini aynı şekilde kontrol etmesin -muğlak ve asılsız astroloji bakımından değil, gayet katı doğal bilimler bakımından. _Bizler bulunduğumuz ortamdaki kuvvetlerin kontrolü altında bulunan, şişe mantarı gibi suyun üstünde savrulan ama dışarıdan gelen uyaranların sonuçlarını özgür iradeyle karıştıran otomatlarız. Hareketlerimiz ve eylemlerimiz her zaman yaşamı korumak adına; ve birbirimizden bağımsız dursak da aslında görünmez bağlarla bağlıyız. Organizma mükemmel düzenini koruduğu müddetçe, kendini harekete geçiren uyaranlara uygun cevap verir ama herhangi bir bireyde dengesizlik baş gösterdiğinde o bireyin kendini koruma gücü hasar görür. Sağlam ve gelişmiş mekanizmaya sahip, çevrenin değişen koşullarına itaatkâr bir kesinlikle tepki veren hassas ve gözlemci bir kişi, doğrudan algılanması güç tehlikelerden kurtulmasını sağlayan, üstün bir mekanik duyuyla donatılmıştır. Ana organları büyük ölçüde hasar görmüş biriyle temas ettiğinde bu duyusu öne çıkar ve kişi “kozmik” acıyı hisseder. Yüzlerce örnekte bunun doğruluğu gözlenmiştir. _Bugün kimse milyonlarca bireyin ve sayısız tip ve şahsiyetin bir varlık, bir birlik oluşturduğundan kuşku duyabilir mi? Düşünce ve eylemde özgür olsak da gökkubbedeki yıldızlar gibi görünmez bağlarla bir arada tutuluyoruz. Bu bağlar gözle görülmez ama onları hissedebiliriz. Parmağımı kesersem canım acır: Bu parmak benim bir parçamdır. Üzgün bir arkadaşımı görürsem ben de üzülürüm: Arkadaşımla ben birizdir. Sonra ölmüş bir düşmanımı görürüm. Evrendeki bütün cisimler arasında en az umurumda olan bir cisim. Yine de beni kederlendirir. Hepimizin bir bütünün parçası olduğunu kanıtlamaz bu? _Sonsuza giderken bütün kuvvetler mükemmel bir uyum yakalarlar. Bu sebeple tek bir düşüncenin enerjisi, evrenin devinimini belirleyebilir. _Cehalet_ _Daha çok bildiğimizde cehaletimizin daha da arttığını söylemek ne kadar çelişkili dursa da doğrudur. Çünkü ancak aydınlanma yoluyla sınırlarımızın farkına varırız. Entelektüel gelişimin en memnuniyet verici sonuçlarından biri, yeni ve daha büyük ihtimallere kapı açmasıdır. _Dar görüşlü, kıskanç bireylere, çabalarımı gölgede bırakma zevkini yaşatmak istemiyorum. Bu adamlar benim için pis birer mikroptan farksızlar. Projem [Dünya Sistemi]doğa kanunları nedeniyle geri kaldı. Dünya buna hazır değildi. Zamanının çok ötesindeydi. Ama aynı kanunlar sonunda galip gelecek ve projeme muzafferane bir başarı getirecek. _Hareket halindeki bir kütle, yönünün değiştirilmesine direnecektir. Aynı şekilde dünya da yeni fikirlere karşı çıkar. Fikrin öneminin ve değerinin kavranması zaman alır. Cehalet, önyargı ve atalet fikrin erken gelişimine ket vurur. Samimiyetsiz bileşenler ve bencil sömürücüler itibarını zedeler. Düşmanları ona saldırır ve onu yargılar. Ama en nihayetinde bütün bariyerler yıkılır ve yeni fikir yangın gibi yayılır. _Eksik gözlem cehaletin bir türüdür ve mevcut pek çok ölümcül kavramla aptal düşünceden sorumludur. _İnsanlığın ilerlemesini engelleyen en büyük direnç, Buda’nın deyişiyle, “Dünyanın en büyük kötülüğü” cehalettir. Cehaletten kaynaklanan bu direnç ancak bilginin aktarılması ve insanlığın heterojen unsurlarının birleştirilmesiyle mümkün olacaktır. Bu amaç uğruna hiçbir emek boşa harcanmış olmaz. _İcatlar sayesinde yarın öbür gün, bütün insanlığın arzuladığı ölümsüzlüğün, ebedi güzellikle gençliğin sırrı bulunacak olsaydı bir kütlenin hızını aniden değiştirmesini engelleyen etkenler aynı şekilde bu yeni bilgiye de direnç gösterirlerdi -ta ki zaman insanlığın düşüncelerini değiştirene kadar. _İptal olanTesla Kulesi için: Bu bir rüya değildir; bilimsel elektrik mühendisliğinin basit bir hüneridir! Ama kör, cesaretsiz ve kuşkucu dünyaya pahalı geliyor. İnsanlık, kâşifin araştırma duyusuyla kendi iradesiyle yönlendirilmeyi kabul edecek kadar ilerlemedi henüz. Ama kim bilir? Belki de günümüz dünyasında devrim yapacak bir fikri veya icadı desteklemek yerine büyüme çağındayken onu, parasızlıktan, bencillikten, küstahlıktan, aptallıktan veya cehaletten dolayı kösteklemek ve hırpalamak daha iyidir; belki de ticari varlığını yaratma mücadelesinde saldırıya ve baskıya maruz kalması, zorlu sınavlardan ve sıkıntılardan geçmesi daha iyidir. Işığa işte böyle kavuşuruz. Geçmişte büyük olan ne varsa alay konusu oldu, lanetlendi, savaşa ve baskıya maruz kaldı; ama o, bu mücadeleden daha kuvvetli, daha muzafferane zuhur etti. Bırakalım doğrulara gelecek karar versin ve herkesi çalışmalarıyla başarılarına göre değerlendirsin. Bugün onlarındır; uğruna çok çalıştığım gelecek ise benim. _Cehaletle savaşmak, savaş meydanında ölmekten daha görkemli olacaktır. Yeni bilimsel gerçeklerin keşfi diplomatların çekişmelerinden daha önemli bulunacaktır. Günümüz gazeteleri bile bilimsel buluşlara ve yeni felsefi kavramların üretilmesine haber muamelesi yapmaya başladılar. Yirmi birinci yüzyılın gazeteleri ise suçlara ya da siyasi ihtilaflara arka sayfada şöyle bir değinip geçecekler, yeni bilimsel hipotezleri ise manşetten vereceklerdir. _Einstein_ _Einstein’ın izafiyet teorisi, insanları şaşırtan, büyüleyen ve altında yatan hatalara gözlerini kör eden devasa bir matematik yanlışıdır. Teorinin, morlara büründüğü için cahil kimselerin kral sandığı bir dilenciden farkı yoktur. Yandaşları çok zeki insanlardır ama bilim insanı değil metafizikçilerdir. _Uzayın nitelikleri olamayacağı gibi basit bir sebebe dayanarak eğrilemeyeceğini savunuyorum. Yalnızca uzayı dolduran maddeleri ele alırken nitelikten bahsedebiliriz. Büyük kütlelerin karşısında uzayın eğrilebileceğini söylemekle bir şeyin hiçbir şey yokken harekete geçmesini iddia etmek eştir. _Mars_ _Mars’ta veya başka bir gezegende akıllı varlıklar varsa dikkatlerini çekecek bir şeyler yapabiliriz diye düşünüyorum. _Mevcut gelişmeler göz önüne alındığında Mars’a mesaj iletmek için bir makine yapılmasının önünde aşılmaz bir engel bulunmamaktadır. O gezegenin sakinlerinin, şayet kendileri elektrik konusunda hünerlilerse, bize ilettikleri mesajları kaydetmek de aynı şekilde güç olmayacaktır. Marslılar ya da bize sinyal gönderen başka bir gezegenin sakinleri, gönderdikleri mesajları uzay boşluğundan yakaladığımızı ve cevap gönderdiğimizi hemen anlayacaklardır. _Evlilik_ _Bazen evlenmeyerek işim uğruna çok büyük bir fedakârlıkta bulunmuşum hissine kapılıyorum. _Ressamlar ve müzisyenler evlenmeli, evet; ama mucitler evlenmemeli. Ressamla müzisyen, kadından ilham alabilir ve en güzel eserlerini aşkları sayesinde verebilir; oysa mucidin tabiatı öyle güçlü, vahşi ve arzuludur ki bir kadına kendini adadığında bilime verecek bir şeyi kalmaz. Sanmıyorum ki çok sayıda büyük icadını sayabileceğiniz bir mucit olsun. _Doğa_ _Doğanın kendisinden daha büyüleyici, üstünde çalışmayı daha çok hak eden bir konu yoktur. Bu büyük mekanizmayı anlamak, etkin kuvvetlerini ve onları yöneten yaslan keşfetmek, insan aklının en büyük amacı olmalıdır. _Descartes’ın üç yüz yıl önce bir ölçüde anlayıp öne sürdüğü yaşamın mekanik teorisinden daha inandırıcı bir şey yoktur. _Doğanın duyularımıza sunduğu sonsuz fenomenler arasında, bizi, insan yaşamı olarak adlandırdığımız devinimden daha fazla hayrete düşüreni yoktur. Esrarengiz kaynağı, geçmişin asla aralanamayacak perdesinin ardında gizlidir. İnsan yaşamını asla tam anlamıyla kavrayamayacak olsak bile bir devinimden ibaret olduğunu kesin olarak biliyoruz. Devinimin varlığı ise kaçınılmaz bir şekilde hareket eden bir kütle ile onu hareket ettiren bir kuvveti işarete eder. Dolayısıyla, yaşamın olduğu yerde kuvvetin harekete geçirdiği bir kütle vardır. Bütün kütleler eylemsizliğe sahiptir; bütün kuvvetler ise sabit bir şekilde süregelirler. _Doğa aynı sonuca pek çok yolla ulaşabilir. Fiziksel dünyadaki bir dalga gibi, her yeri kapsayan ortamın sonsuz okyanusunda, canlı organizmalar dünyasında, yaşamın kendisinde, bir akım darbesi ilerler, bazen belki ışık hızıyla gider, bazense öyle yavaştır ki asırlar boyunca aynı yerde sabit dururmuş gibi görünür. İnsanoğlunun idrak edemeyeceği karmaşıklıkta süreçlerden geçer; ama tüm formlarında, tüm aşamalarında, enerjisi bütünüyle mevcuttur. Uzak bir yıldızdan tek bir ışın demeti, gözüne geldiği bir geçmiş zaman diktatörünün hayatının gidişatına etki etmiş, milletlerin kaderlerini değiştirmiş, yerkürenin yüzeyini dönüştürmüş olabilir; Doğa olayları işte böyle çetrefilli, idrak etmesi böyle güçtür. Sonsuzluk boyunca enerjinin korunumu yasasına uygun olarak kuvvetlerin mükemmel bir dengede olduklarını, dolayısıyla da tek bir düşüncenin enerjisinin evrenin hareketini belirleyebileceğini göze aldığımız zaman dışında Doğanın o karşı konulmaz ihtişamına dair güçlü bir fikir edinmemizin yolu yoktur. _Elektrik_ _Elektriğin tam olarak ne olduğunu anladığımız gün çok büyük, insanlık tarihinde görülmüş en önemli olaya tanıklık edeceğiz. Gün gelecek, insanın rahatı hatta belki de varoluşu tamamen bu muhteşem etkene bağlı olacak. _Bir gün Maöak’ın sırtını okşarken bir anda kedinin sırtı parladı ve elimden kıvılcımlar çıktı. Babam buna elektrik dendiğini, fırtınalı günlerde ağaçlara düşenle aynı şey olduğunu söyledi. Annem paniğe kapılmıştı. Kediyle oynamayı bırak, alev alacak şimdi, diye çıkıştı. Tamamen soyut düşünüyordum. Doğa da bir kedi miydi? O halde onun sırtını okşayan kimdi? Ancak Tanrı olabilir sonucuna varmıştım. _Bu büyüleyici görüntünün, çocuksu hayal gücümde bıraktığı etkiyi ne kadar anlatsam az. Günlerce kendime elektriğin ne olduğunu sorup cevap bulamadım. Seksen yıl geçti; hâlâ aynı soruyu soruyorum ve cevap veremiyorum. _Elektriğin tarihi Binbir Gece Masallarındaki bütün öykülerden daha muhteşemdir. _Elektrik enerjisinin, Faraday’m 1831’deki buluşundan 1896 senesinde [Niagara Şelalesi’nde] Tesla polifaz sisteminin kurulumuna kadarki evrimi, hiç şüphesiz mühendislik tarihinin en muazzam hadisesidir. _Maddelerin çevrelerinden aldıkları dışında bir enerji söz konusu değildir. _Bilim insanları_ _Pek çok mucidin ortak bir sorunu var: Sabırsızlar. İşi ağırdan alıp bir şeyi önce kafalarında açık ve net olarak çalıştırmaya isteksizler. Akıllarına eseni hemen denemek istiyorlar. Sonuçta da bir sürü para ve iyi malzeme heba olduktan sonra yanlış yaptıklarını görüyorlar. Hepimiz hata yaparız ama hatayı işe koyulmadan yapmak en iyisi. _Bilim insanı hemen sonuç almayı hedeflemez. Gelişkin fikirlerinin hemen kabul görmesini beklemez. Onun işi çiftçinin işine benzer: İstikbal için çalışır. Görevi gelecek nesil için temeli kurup yönü işaret etmektir. Yaşar, emek verir ve umut eder. _Benim yöntemim farklı. Ben asıl işe geçmek için acele etmiyorum. Aklıma bir fikir geldiğinde onu önce hayalimde canlandırıyorum. Yapısını değiştiriyorum, iyileştirmeler yapıyorum ve aleti zihnimde çalıştırıyorum. Türbinimi düşüncelerimde mi yoksa atölyemde mi çalıştırdığım benim için kesinlikle önem taşımıyor. Dengesiz olup olmadığına bile dikkat ediyorum. Hiç fark olmuyor, sonuçlar hep aynı çıkıyor. Bu sayede elimi hiçbir şeye sürmeden gayet hızlı ve mükemmel bir tasarım yapabiliyorum. İcadımda düşünebildiğim her türlü geliştirmeyi işleme koyup da hiçbir yerinde hata göremediğim zaman, beynimin bu nihai ürününe somut bir şekil veriyorum. İcat ettiğim alet aynı düşündüğüm şekilde çalışıyor ve deney planladığım gibi sonuçlanıyor. _İnsanlığın sürekli artan bir ivmeyle gelişimi icatlara hayati bir bağla bağlıdır. İnsanın yaratıcı beyninin en önemli ürünleri olan icatların en yüce amaçları, zekânın maddi dünyaya tam anlamıyla egemen olması ve doğanın kuvvetlerinin insanın ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmasıdır. Bu, çoğunlukla yanlış anlaşılan ve ödülsüz bırakılan mucidin görevinin de zor kısmıdır. Fakat mucitler, bu zorluğa karşın, onsuz, insan ırkının amansız koşullarda sürdürdüğü yaman mücadelesinde çoktan yok olacağı, fevkalade ayrıcalıklı zümrenin bir parçası olmanın ve sahip olduğu güçleri tatbik etmenin verdiği keyifte gani gani teselli bulurlar. _Bilim fizik dışı olguları araştırmaya başladığında, yüzlerce yıllık varlığında kat ettiğinden daha büyük ilerlemeyi on yıl içinde gerçekleştirecektir _Bilim nihai olarak insanlığın iyiliğini amaçlamadığı müddetçe kendisine ters düşer. _Tesla_ _Çocukluğumdan itibaren dikkatimi hep kendi üstümde toplamaya mecbur kalmışımdır. Bu, bana sıkıntı vermekle birlikte, şimdi düşününce gizli bir lütuftu da. Çünkü bana hayatın korunmasında iç gözlemin paha biçilmez kıymetini bilmeyi ve başarıya giden yolları öğretti. Meslek baskısı ve bilginin kapılarından içeri akan sonsuz tesirler modern varoluşu pek çok yönden tehlikeli kılmaktadır. Çoğu kimse dış dünya üstüne öyle derin bir tefekküre dalmıştır ki kendi içlerinde neler olup bittiğinden habersizdirler. Milyonlarca vakitsiz ölümün ana sebebi burada bulunabilir. Özenliliği düstur edinmişler dahi hayal gücünden sakınıp asıl tehlikeyi gözardı etme hatasına düşerler. Birey için geçerli olan, aşağı yukarı, toplum için de geçerlidir. _İlk gayretlerimiz tamamen içgüdüseldir. Büyüdükçe mantık öne çıkar ve daha planlı insanlar oluruz. Ama o ilk dürtülerimiz, en büyük cevherlerimizdir ve kaderlerimizi tayin edebilirler. Şimdi görüyorum ki bu dürtüleri bastırmak yerine anlayıp geliştirseydim dünyaya bıraktığım mirasa sağlam bir katkı yapmış olacaktım. Ancak yetişkin bir adam olana kadar içimde bir mucit yattığını fark edememiştim. _Sekiz yaşıma kadar zayıf, ikircikli bir kişiliğim vardı. Batıl inançların etkisi altında kalıyor, sürekli şeytani ruhların, hayaletlerin, devlerin ve karanlıktan çıkan melun canavarların korkusuyla yaşıyordum. Sonra bir anda gelen muazzam bir değişim bütün varlığımın gidişatını yerinden oynattı. _Mevcut yaşam koşullarında elimizden gelen işin en iyisini çıkarmak için uyarıcılara [çay, kahve, sigara, alkol...] İhtiyacımız olduğu doğrudur. Yıllardır benim yaptığım budur; bu sayede bedenimi ve zihnimi genç tutuyorum. _Bir mucidin beyninin bir yaratısının başarıya ulaştığını gördüğü anda hissettiği gibi yüreği saran bir heyecan daha olduğunu sanmam. Bu his insana yemeği, uykuyu, aşkı, her şeyi unutturur. _Öyle görünüyor ki ben hep zamanımın ilerisinde oldum. Niagara Şelalesi’nden benim sistemimle enerji elde edildiğini görmek için on dokuz yıl, en temel kablosuz sistem icatlarımın kullanıldığını görmek içinse on beş yıl beklemem gerekti. _Çocukken, Niagara Şelalesi’yle ilgili okuduğum bir tasvirden büyülenmiş ve hayalimde, şelalenin döndürdüğü koca bir çark canlandırmıştım. Amcama bir gün Amerika’ya gidip bu planımı gerçekleştireceğimi söyledim. Otuz yıl sonra Niagara’da hayalimin hayata geçtiğini gördüm ve zihnin sırrının erişilmez gizemi karşısında hayrete düştüm. _Sanatçıların eserlerine hep hayranlık beslemişimdir ama benim fikrime göre, onların eserleri yalnızca gölge ve suretlerdir. Oysa mucitler dünyaya elle tutulur, yaşayan ve işleyen eserler kazandırırlar. _Soylu reformcularla filozofların öğretilerinde insanseverlik ruhunu uyandıran, sanatçının ta kendisidir. Bu ruh, her alandan ve konumdan insana, maddi kazanç için değil başarmanın verdiği keyif ve yoldaşlarına sağlayabileceği iyilikler için çalışma azmini aşılamıştır. Bu tesirin altında insanlar işlerine devam ediyor, çalışmalarına derin bir sevgi besliyor, kendi alanlarında mucizeler yaratıyorlar. Bununla birlikte bilgiyi edinip yaymayı ana gayeleri ve keyif kaynakları olarak görüyor, dünyevi şeylerin ötesine bakabiliyor ve mükemmeliyet bayrağını taşıyorlar. O halde sanatçıyı onurlandıralım, ona şükranlarımızı sunalım; sanatçının şerefine içelim! _Nasıl yiyecek bir şey bulacağımı bilmeden çok gün geçirdim. Ama çalışmaktan hiç korkmuyordum. Çukur kazan adamların yanma gidip çalışmak istediğimi söylemiştim. Patronları üstümü başımı, beyaz ellerimi süzüp diğerlerine bakıp güldü. Ama, “Pekâlâ, ellerine tükür ve çukura atla,” dedi. O gün herkesten daha sıkı çalıştım. Günün sonunda elime iki dolar geçmişti. _Para benim için insanların ona atfettiği gibi bir değer taşımıyor. Ben bütün paramı, insanoğlunun hayatını kolaylaştıracak icatlar yaptığım deneylerime yatırdım. _Tarihin başlangıcından bu yana gerçekleşen bu en büyük savaştan [II. Dünya Savaşı] yeni bir dünya doğmalıdır; insanlığın fedakârlıklarını haklı çıkaracak bir dünya. Bu yeni dünyada zayıf güçlünün, iyiyse kötünün suistimaline uğramamalı; fakir zenginin şiddetiyle aşağılanmamalı. Zihnin yaratımları, bilim ve sanat, topluma insanlığın daha iyi ve barış içinde yaşaması için hizmet etmeli, bireylerin bencilce servet edinmeleri için değil. Bu yeni dünya mazlumun ve hor görülenlerin değil, onur ve saygınlıkta birbirine eşit özgür insanlarla ulusların dünyası olmalı. _Keşke bu ülkeye dair ilk izlenimlerimi kelimelere dökebilseydim. Binbir Gece Masalları"nda cinin insanları tatlı maceralarla dolu rüyalar diyarına taşıdığını okumuştum. Benim durumumsa tam tersiydi. Cin beni rüyalar diyarından gerçeklik diyarına taşımıştı. Ardımda bıraktığım şey [Paris] güzel, sanatsal ve her yönden büyüleyiciydi. Burada gördüğüm ise makineleştirilmiş, kaba ve iticiydi. “Burası mı Amerika?” dedim kendi kendime, acı dolu bir şaşkınlıkla. “Medeniyet açısından Avrupa’dan bir asır geri kalmış.” -buraya geldikten beş sene sonra- başka bir ülkeye gittiğimde, Amerika’nın Avrupa’dan bir asırdan bile fazla İLERİDE olduğuna kani oldum ve bugüne kadar da bu fikrimi değiştirecek bir şeyle karşılaşmadım. _Annem insanın tabiatından anlar, asla beni azarlamazdı. Bir kişinin kendi aptallığından veya ayıplarından başkasının çabalarıyla değil ancak kendi iradesiyle kurtulabileceğini bilirdi. _Zihin gücü Tanrı’dan, İlahi Varlık’tan gelir; zihnimizi bu gerçeğe odaklarsak bu yüce güçle uyumlanırız. Annem bana bütünü Kutsal Kitap’ta aramamı öğretti. _Dünyanın ne düşündüğü beni ilgilendirmiyor. Ömrüm boyunca, asıl ben öldükten sonra söylenecek olanlara kıymet verdim. _Vejetaryenliğin, mevcut barbarca alışkanlığa nazaran övgüye değer bir hareket olduğunu düşünüyorum. Bitkisel gıdayla yaşamımızı sürdürebileceğimiz hatta bundan fayda sağlayacağımız, teori değil, müspet bir gerçektir. Sırf bitkisel gıdayla beslenen pek çok insan topluluğu üstün fizik ve kuvvete sahiptir. Bizi kısıtlayan hayvani içgüdülerle iştahtan kurtulmak adına işe kökünden başlamalı, beslenmemizde radikal bir reform gerçekleştirmeliyiz. _Edison_ _Paris’ten 1884’ün baharında geldim ve hemen Edison’la tanıştırıldım. Gece gündüz deney yapıyor, tatilleri bile boş geçirmiyorduk. Hiçbir hobisi yoktu, sporu sevmezdi. Bir eğlence kaynağı yoktu; üstelik en temel hijyen kurallarını bile hiçe sayarak yaşıyordu. İşine işte böyle büyük ve kontrolsüz bir tutkuyla bağlıydı. _Edison’la tanışmamız benim için akıldan çıkmayacak bir hadiseydi. Yaşamının başında kendisine hiç fırsat tanınmamış, hiç bilimsel eğitim görmemiş birinin bunca iş başarmış olması beni hayran bırakmıştı. Oysa ben bir düzine dil öğrenmiş, edebiyat ve sanatla ilgilenmiş, en güzel yıllarımı kütüphanelerde geçirmiştim. _Edison samanlıkta bir iğne arayacak olsa, bir balansının azmiyle işe koyulur, iğnenin nerede olabileceğini durup düşünmez, aradığı nesneyi bulana kadar da sapla samanı birbirine katardı. Oysa küçük bir teori ve hesaplamayla, harcadığı emekten yüzde doksan tasarruf edebilirdi. Edison, ampirik araştırmanın en başarılı ve muhtemelen son örneğiydi. Başardığı her şey, sıklıkla rastgele sergilediği ama gayretlerini ve kaynaklarını esirgemediği ısrarlı test ve deneylerin sonucuydu. Aklı tek bir fikre saplanıp kalır, yerinden oynatmadık taş bırakmaz, bütün olasılıkları denerdi. _Edison’ın yöntemi verimsizliğin tepe noktasındaydı. Çünkü herhangi bir sonuç alınabilmesi için, uçsuz bucaksız bir zeminin kapsanması gerekiyordu. Bu açıdan bakınca, muazzam sayıda başarıya ulaşmış olması bir nevi mucizedir. _Kadınlar_ _İnsan dişisinin cinsiyet eşitliği mücadelesi, kadının daha üstün olduğu bir cinsiyet düzeniyle son bulacaktır. Yalnızca yüzeysel olgularla kendi cinsiyetinin gelişimini sezebilen modern kadın aslında insan ırkının bağrında şekillenen daha derin, daha kuvvetli bir şeyin tecelli edişidir. _Arı hayatının merkezinde kraliçe arı vardır. Kraliçe arı kovana kalıtsal hakkı olduğu için hükmetmez, -zira her yumurtadan bir kraliçe arı çıkabilir- bu böcek türünün rahmi görevini gördüğü için hükmeder. _En başından beri, sayısız nesildir, kadınların sosyal hayattaki itaatkârlığı, doğal olarak, erkeklerden hiç de geri kalmadığını bildiğimiz zihinsel yeteneklerinde kısmen körelmeye ya da en azından bu özelliklerin kalıtsal mirasında bir durulmaya yol açmıştır. Fakat kadınlar zihinsel hünerler ve başarılar açısından erkeklerle eş kapasitede olduklarını göstermişlerdir ve nesiller birbirini takip ettikçe bu kapasite daha da artacaktır; ortalama bir kadın ortalama bir erkek kadar tahsil görecek, hatta, beyninin uykudaki yetenekleri asırlarca dinlenmede kaldığı için daha güçlü çalışacak ve bu sebeple kadının tahsili daha bile iyi olacaktır. Kadınlar geçmiş emsalleri yok sayacak ve kendi gelişimleriyle medeniyeti irkilteceklerdir. _Kadınların yeni alanlarda girişimde bulunmaya başlaması ve liderliği yavaş yavaş ele geçirmeleri kadınsı hislerini köreltip nihayetinde tamamen yok edecek, annelik içgüdülerini ortadan kaldıracaktır. Böylelikle evlilik ve annelik nefrete uyandıracak ve medeniyet gitgide arıların mükemmel medeniyetine benzeyecektir. _Kadınlar önce eşitliklerini sonra da üstünlüklerini erkekleri fiziksel olarak taklit etme yoluyla değil, kadın zihninin uyanışıyla ortaya koyacaklar. _Din_ _Tanrı’nın nitelikleri olduğu söylenebilir; aslında yoktur, ona atfettiğimiz sıfatlar vardır ve bunlar da bizim uydurmamızdır. _Dinin ülküsüyle bilimin ülküsü arasında uyuşmazlık yoktur ama bilim teolojik dogmalara karşı çıkar; çünkü temeli gerçeklere dayanır. Bana sorarsınız, evren başlangıcı olmayan ve asla sonlanmayacak büyük bir makineden ibarettir. Doğal düzen karşısında insan da bir istisna değildir. İnsanoğlu tıpkı evren gibi bir makinedir. Aklımıza giren, hareketlerimizi belirleyen hiçbir şey yoktur ki dolaylı veya dolaysız, duyu organlarımıza gelen bir uyarana cevap olmasın. Çevremizle yapısal benzerliğimiz ve aynılığımız nedeniyle aynı uyaranlara benzer yanıtlar veririz ve tepkilerimizin uyumundan anlayış doğar. Çağlar boyunca sonsuz karmaşıklıkta mekanizmalar geliştirilmiştir ama “ruh” ya da “tin” dediğimiz, bedenin işlevler toplamından başka bir şey değildir. Bu işlevler son bulduğunda “ruh” ya da “tin” da aynı şekilde son bulur. _Din ancak bir idealdir. İnsanoğlunu maddi bağlardan azat etme eğiliminde ideal bir kuvvettir. Ben şahsen maddeyle enerjinin yer değiştirebileceğine inanmıyorum. Ne de bedenle ruhun. Evrende çok fazla madde var ve bunlar yok edilemez. Benim gördüğüm kadarıyla bu gezegende bireysellik yok. Böyle deyince gülünç gelebilir ama ben herkesin uzaydan geçen bir dalga olduğuna inanıyorum. Bu dalga aldığı yol boyunca her dakika değişiyor ve nihayet bir gün çözülüp gidiyor. _İnsan enerjisini yükseltme problemine üç olası çözüm buluyoruz: yemek, huzur ve çalışmak. Senelerdir bu konu üzerine düşünüp kafa yordum, tahminlerle teoriler arasında kendimi kaybettim. İnsanı bir kuvvet etkisinde hareket eden bir kütle olarak düşündüğümde ve açıklanamaz devinimini mekanik hareketler ışığında gözlemleyip temel mekanik prensiplerini bu devinimi incelemek için kullandığımda sözünü ettiğim çözümlere ulaştım ve gördüm ki bunların hepsi bana çocukluğumda öğretilmişti. Bu üç kelime Hıristiyanlık dininin ana ilkeleridir. Bu ilkelerin bilimsel açıdan anlamları ve amaçları benim için artık açıktır: kütleyi arttırmak için yemek, geri bırakan kuvveti yok etmek için huzur, insan devinimine ivme kazandıran kuvveti arttırmak için çalışmak. Bunu gördüğümüzde Hıristiyanlık dininin ne kadar bilge ve işlevsel olduğunu ve bu yönden diğer dinlere nazaran nasıl bir tezat oluşturduğunu düşünmeden edemeyiz. Hıristiyanlığın, asırlar süren tatbikî deneylerle bilimsel gözlemlerin sonucu olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Oysa diğer dinler kuramsal mantık yürütmenin neticesi gibi görünüyorlar. Dolayısıyla insanlığın performansını yükseltmek amacıyla elimizden gelen çabayı göstermek konusunda hem Bilimden hem Hıristiyanlıktan ilham alıyoruz. _Hal ve gidişatımızı idare etmek, iç rahatlığımızı sağlamak için hepimizin bir ideali olmalıdır ama bu idealin inanç, sanat, bilim ya da başka bir şeyden olması mühim değildir; yeter ki manevileştirici bir kuvvet görevi görsün. İnsanlığın bir bütün olarak barışçıl varoluşu için tek bir anlayışın hüküm sürmesi şarttır. . __ _Nikola Tesla_(1856-1943) _Sırp mucit, fizikçi ve elektrofizik uzmanı. Elektrik üzerine yaptığı sayısız deneyler ve buluşlar vardır. _Varolmanın Dayanılmaz Ağırlığı, Nikola Tesla'nın eserlerinden özenle derlenmiş bir seçkidir. _Sarih düşünmek: Kolay anlaşılır __
··
798 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.