Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Diyalektik Politik - Hile, Laiklik, Cahiller, Din
_Kanun ve Adalet_ _John Trenchart ve Thomas Gordon: Hukuksuz gücü savunup, keyiflerine göre hareket etmek isteyenler kadar arsız ve bencil sahtekarlar emin olun yoktur. Dilediklerine zulmederler ama kendilerine her ne zaman küçücük bir zarar dokunduğunu zannetseler, mağduriyette en gürültücü, davranışlarında ise en insafsız olanlarıdır. Ancak, kendilerinin dışındakiler soyulduğunda, zulme uğradığında ve katledildiğinde şikayetler fitne olarak kabul edilir. Bu durumun düzelmesini istemek ise lanetlenir. Bu, bütün yalanların kötülüklerin müsebbibi değil midir? Sonuç olarak, kontrole tabi olmayan güç yalnızca Tanrı’ya mahsustur ve hiçbir insan birbirlerine eşit olmayan insanlara emanet edilemez _Cicero: Kanun, yapmamız gereken şeyleri emreden, yapmamamız gerekenleri yasaklayan ve doğada bulunan en üst düzeydeki akıl yürütmedir. Kanun, iyiyi savunan ve kötüyü cezalandıran, adil olanla adaletsiz olan arasındaki ayrımdır. Eğer cahil ve niteliksiz insanlar, ilaçlarla şifa vermek yerine ölümcül zehirleri verirlerse buna, muhtemelen, doktor tedavisi denemez. Bir soyguncular çetesinin, kendi menfaatleri için mecliste geçirdiği kurallara, kanunlar denilmesi doğru değildir. Yıkıcı bir düzenleme olmasına rağmen bir ülke onu kabul etse bile bir ülkedeki bu tip bir kural kanun olarak adlandırılamaz. (Kanunların Doğası) _Spinoza: İnsanların özgür yargıları çok farklı olduğundan herkes yalnızca kendisinin her şeyi bildiğini düşünür. Bireylerin bütünüyle kendi kararlarına göre hareket etme haklarından feragat etmemeleri halinde barışı muhafaza etmek imkansızdır _Hume: Onların ilerlemesini dikkatli bir şekilde engellemezsek keyfi gücün bizi perişan etmesinden endişe edilmektedir. İnsanlar özgür düşünmeye alışmadıklarında ve doğru ile yanlışı ayırt edemediklerinde bu çok tehlikeli olabilir. _John Trenchart: Dürüst insanların sahip olacağı tek güvence dürüst olmayı çıkarı haline getirmek, hilekar olanlara karşı sahip olacağımız en iyi savunma hilekar olmayı hilekarlar için en kötü şey haline getirmektir. Diğer mevkilerde birçok aşağılık insan olduğundan en iyi yol, kötülüğü herhangi bir makam için tehlikeli bir hale getirmektir. _Jefferson: Aramızda birliği bozmaya çalışanlar ya da birliğin cumhuriyetçi yapısını değiştirmeye çalışanlar varsa aklın onunla mücadele etmede özgür bırakıldığı yerde yanlış düşüncelerin hoşgörüyle karşılanabildiğini gösteren güven abidesi olarak onlara dokunmayalım. Her ne kadar çoğunluğun iradesi her koşulda geçerli olmaya devam edecekse de haklı olan iradenin makul olması gerektiği, azınlığın eşit haklara sahip olması gerektiği, hukukun eşit bir şekilde uygulanması gerektiği ve bunları ihlalin zulüm olacağı ilkeleri de akılda tutulmalıdır. _Locke: İlk olarak, doğru ve yanlışın standartı olan ortak rıza tarafından kabul edilen, onaylanan, yerleşik ve bilinen kanunlar ile aralarındaki çatışmaları çözüme bağlayacak ortak tedbirlere ihtiyaç vardır. İkinci olarak, tarafsız bir hakime gereksinim vardır. Üçüncü olarak, doğal yaşamda haklı olunduğunda hükmün desteklenmesi ve uygulanması için güce ihtiyaç duyulur. _Eğer bir insan doğru yoldan ayrılırsa, bu onun kendi talihsizliğidir. Size hiçbir zararı yoktur. Bu hayatta yapıp ettiklerinin öteki dünyada onu perişan etmesi beklendiğinden onu cezalandırmamız gerekmez. Her insan, kendi iyiliği için neyin uygun olduğunu tasavvur edebilir ve en iyi olduğunu umduğu yönde gidebilir. Hiç kimse, komşularının işlerini kötü idare ettiğinden şikayetçi olamaz. Hiç kimse servetini meyhanelerde tüketen bir mirasyediyi cezalandıramaz. Belli bir kimsenin, bir diğer kişiye, o başka dindendir diye, sivil çıkarları konusunda zarar vermeye hiçbir surette hakkı yoktur. Bütün zor kullanma yetkisi yargıya aittir. _Otoriteleri nereden doğmuş olursa olsun, ruhani olduğu için, bu otoritenin kilise sınırları dahilinde kalması gerekir ve bu, hiçbir şekilde sivil işlere yayılamaz. Çünkü kilisenin kendisi devletten ayrı ve farklı bir şeydir. Onlar Tanrı’ya tapmaktan (insanlar onlar hakkında ne düşünürlerse düşünsünler) başka hiçbir şey için endişe etmemelidirler _Ralp Emerson: Yolun kenarında oturup yolculara bilmeceler soran Sfenks, cevap veremeyeni canlı canlı yutar. Eğer yolcu, bilmeceyi çözebilirse, Sfenks ölürmüş. Hayatımız, kanatlı hakikatlerin ve olayların sonsuz uçuşundan başka nedir ki? Bu değişimler müthiş bir çeşitlilikte gelir, hepsi insan ruhuna sorular sunarlar. Bu hakikatlere ve zamana dair sorulara üstün bir akılla yanıt veremeyen insanlar, onlara hizmet ederler. Gerçekler onlara sorumluluklar yükler, onları ezer, gerçek bir insan yapan her ışık belirtsini söndüren hakikatlere tam anlamıyla itaat eden kalıp ve sağduyu insanları yaratır. Ancak insan içgüdülerine, duygularına sadık kalır, sanki üstün bir ırka aitmiş gibi görünen hakikatlerin hâkimiyetini reddeder, ruhuna sımsıkı yapışır ve özü görürse, o hakikatler yerlerine oturur, yerleşir, efendilerinin kim olduğunu bilir ve en zalimi dahi efendisini yüceltir. _Hükümetin görevi, vatandaşı hataya düşmekten kurtarmak değildir; vatandaşın görevi, hükümeti hataya düşmekten kurtarmaktır. Hakim R. Jackson _Pascal: Hükumetin öncelikli görevi işsizliği ortadan kaldırmaktır, aksi takdirde toplumun düzeni bozulur. _Edmunt Burke: Devleti oluşturan parçalar kendi yönetim anlayışlarını düşünmeksizin halkın her kesiminden farklı inançlara sahip insanları aynı çatı altında birleştirmek zorundadır. Aksi taktirde yetki ve iktidar kısa bir süre içinde yıkılacaktır. _Adam Smith: Yönetenlerin üç görevi vardır: 1- Toplumu diğer toplulukların işgalinden korumak 2- Toplumun her üyesini diğer üyelerinin zulüm ve adaletsizliklerinden korumak. 3- Toplumun tümüne maliyetinden daha fazla yarar sağladığı halde elde edilecek faydanın bir bireyin ya da az sayıdaki bireylerin karşılaştığı maliyeti karşılamaya yeterli olmayan bazı kamu kurumlarının ya da faaliyetlerinin oluşturulması, gerçekleştirilmesi ve sürdürülmesi görevi. ************ (Tartışma hilesi – Bilge - Kötülük) _Apagoji: Herhangi bir önermenin doğruluğunu kanıtlamak için karşıt önermenin saçmalığını göstermeye dayanan bir hile. _Ali Şeriati: Bir hakikati yok etmek istiyorsan; ona iyi saldırma, onu kötü savun. _Gustave Flaubert: İnsanlar başkalarının yaptığı namussuzlukları anlatarak namuslu olduklarına inanıyor. _Günah keçisi: Suçsuz olduğu halde başkalarının suçu üzerine yüklenilen kişi ya da topluluğa verilen isimdir. _Levent Ülgen(Akasya): Bugün vatan haini diye suçlananlar, vatan haini değil de onları suçlayanlar gerçek vatan haini ise? _Rasyonalizasyon = Mantığa uygun hale getirmek: Sorgulamadan inandığımız bir şey varsa ve inandığımız o şeye karşıt bir delil gösterilse de ne yapar ne eder o delili kendi inandığımıza uygun ait delil haline getiririz. Maslow _Toksik olumluluk: Zoraki bir şekilde pozitif kalabilme çabası. Yaşanılan olumsuz bir duyguyu yok saymak, görmezden gelmek veya reddetmek demektir. Endişe etme, her şey düzelecek demek, kişinin kaygılarını küçümseyerek reddettiğinizi ve yaşadıklarını anlamadığınızı gösterir ve problemin çözüm hedefini saptırabilir. 3 Maymun: Görmedim, duymadım, bilmiyorum anlamında bir sembol. __ _Edmunt Burke: En güzel ve doğru fikirleri, saçma şekillerde açıklarsanız, bunlar en gülünç hatta en saçma şeylere yol açar. Bu korkunç kurnazlık sonucu, akıl dışı tutkular başarılı olup kişilerin kafasında soru işaretlerine neden olabilmektedir. Mantıksız teorideki meselenin asıl amacı; diğer tarafın yanlış iddialarını ortaya çıkarmak için bir sebep göstermek ya da öteki tarafın ahlaksız ilkelerini yaymaya çalışmaktır. Eğer avukatların ve ilahiyatçıların tüm saçma teorileri, bilinen şeyleri hükümsüz bıraksaydı, dünyada ne kanun ne de din olurdu. _Bağnazlık, bilgeliğin karşı koymaya en az yetkin olduğu düşmanıdır. _Tarihi çarpıtıp kendi menfaatlerine göre yorumlayanlar, halkı kışkırtarak düşmanlıkları körüklerler ve tarihi adeta bir cephanelik olarak kullanırlar. Ataların kabahatleri için, hiçbir alakası olmayan insanları suçlamak ve bu sayede baskı sistemi kurmak, modern çağdaki adaletsizliklerden biridir. Hiç kimse, kendi davasında yargıç olamaz. Kurnaz insanlar menfaatleri için iktidarın fikirlerini benimseyeceklerdir. Bu yüzden dürüst olanlar, bu durumla baş etmekte oldukça zorlanacaklardır. Bu durumda oyunu sahneleyen gerçek oyuncular olmayacaktır. Batıl inanç, zayıf akılların sahip olduğu dindir. Bizi boş rüyalarla mutlu ediyorlar ve uyandığımızda sadece acı hissediyoruz. Kötülüğün zaferi için gereken tek şey, iyi kişilerin hiçbir şey yapmamasıdır. Kötüler birleştiği zaman, iyiler bir araya gelmelidir yoksa, teker teker giderler. Kimse az şey yapabildiği için, hiçbir şey yapmayan kişiden daha büyük bir hata yapamaz. _Bilge kişiler, insan haklarına sahip kişilerdir. Bu kişilere karşı hiçbir emir işlemez; bunlara karşı hiçbir anlaşma bağlayıcı değildir, hiçbir ölçüyü kabul etmezler ve hiçbir uzlaşmaya rıza göstermezler. Onları taleplerinden mahrum bırakacak şey hile ve adaletsizlikten başka bir şey değildir. Özgürlük, olmazsa olmaz bir ilkedir ve doğuştan gelen bir haktır. Cesur bir halk, erdemli bir yoksulluğu, ahlaksız ve servet sahibi bir köleliğe kesinkez tercih edecektir. Özgür toplum, din devletine ve dinî ahlâkın zorla uygulanmasına karşıdır; iman ve itaat mistisizmini savunan bir dini ahlâkı reddeder. Herkesin dini inancı kendisi ile Tanrı’sı arasındadır. _Kant_ _Akıl sahibi varlıklara kişi denir, akılsız varlıklara da şey denir. Çünkü akıl sahibi varlıklar kendilerini kullandırmazlar, şeyler ise kullandırır. Akıl sahibi varlık ise istemenin krallığında kendini bir yasa koyucu olarak görmelidir. Yasa koyucu olarak başkalarının istemesine bağlı olmadığında ise krallığın başıdır. Akıl sahibi bir varlığın en büyük amacı ahlaklılıktır çünkü sadece onun sayesinde amaçlar krallığında yasa koyucu üye olabilir._İnsan ne kadar çok bilgiyle zenginleşirse o kadar yük yüklenir ve mutsuz olur. Akıllarını kullanmayan ve içgüdüleriyle yaşayan cahiller ise hafif ve mutludur. Bilgili insanlar cahilleri küçük görmekten çok onların mutluluklarına imrenirler. ************ *_Laiklik_ _Laiklik, din ve devlet işlerinin ayrılması; bilimsel gerçekler ile dinsel soyutlamaların karıştırılmamasıdır. Adalet için herkes kendi işini yapmalı, başkasının işine karışmamalıdır. Cadılarla, hortlaklarla ve ruhlarla ilgilenmek, politikacıların işi değildir. Politikacıların görevi, kanunlarla sınırlandırılmıştır. Din adamları sadece din ile, politikacı da sadece politikayla ilgilenmeli ve birbirlerinin alanına müdahale etmemeliler. _Laiklik; adalet ve eşitliğe dayalı bir Tarafsızlıktır; tarafsızlık insanın en yüce hali ve en büyük erdemlerdendir ve bunların sonucu olarak da laiklik, yüksek kültür ürünü bir medeniyet ilkesidir. Tarafsızlık, her şeyi olduğu gibi gören akılcı objektif bakış açısı demektir. Duyguların yanlış izlenimlerinden ya da dini taraflı bakıştan uzaklaşmak ve arzulardan arınmaktır. Hepimiz dünyayı gerçekte olduğu gibi değil, kendi önyargılı algılarımız ile gözlemleriz. Bunun için Devlet, hayatın her alanında laik yani tarafsız olmalıdır ve yasalar da sürekli değişerek çağa uymalıdır. İnsanın duygularına bağlı olarak yargıları değişir. Mutlu olduğumuz zamanlardaki yargılarımız, düşmanlık duygularıyla dolu olduğumuz zamanlardakilerin aynı değildir. Birine göre adaletli olan şey, diğerine göre haksızlıktır; birine göre güzel olan, diğerine göre çirkindir; birine göre bilgelik olan, diğerine göre çılgınlıktır. Tüm bu farklı düşünceleri ortak paydada buluşturan şey de laik yasa’dır. Akıl dışı dinsel düşünce ise ilkel hurafedir; değişime ve özgürlüğe karşı olarak, insanı köleleştiren bir bataktır ve aynı şekilde bağnaz bir devlet dininin sonuçları da yıkım getirir. _Hayat, özgürlük olmadan yaşanmaya değmez. Özgürlük, kendi varlığına saygısı olan bir insan için zorunludur. Buluşlar, keşifler yalnız özgür insanlara vergidir. Copernicus'un Güneş sistemi modelini inceleyen Kepler, kendi adıyla anılan yasaları bulmasaydı, Newton yer çekimi yasasını ortaya koymasaydı ve Einstein bu yasayı çok yüksek hızlar için geçerli hale getirmeseydi bugünkü ve gelecekteki teknolojik gelişmeler olmazdı çünkü bilim, birikim ile ilerler. Bu özgürlük olmasaydı, ne Shakespeare, ne Goethe, ne Newton yetişirdi. O olmasa, ne halk için konforlu evler olurdu, ne demiryolları, ne telsiz telgraf, ne salgınlara karşı korunma çareleri, ne kültür, ne de herkese açık sanatlar. Eğer sihirli bir el laik Batı’yı uygarlığını dünya haritasından silse, petrol zengini Müslüman halklar deve sırtında vahadan vahaya gitmekten öte ne yapabilirdi? Düşünce özgürlüğü var olmaksızın ilim ve irfan gibi değerler, insan hak ve hürriyetleri de olamaz. _Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, İlerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz. Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz. Bazı insanlar geleceği, gecmişin arasından görmekte ısrar ederler. Bu gibi insanlar, kendi inandığı gibi, inanmayan kimseleri istedikleri gibi ezemezlerse, kendilerini manevi baskıda hissederler. _Tarihteki önemli şahsiyetler Laikliğin önemine vurgu yapmışlar; özgürlük ve medeniyet için laikliğin olmazsa olmaz bir ilke olarak nitelemişlerdir. Çinli bilge Las Tsu’dan, antik yunan filozofu Aristoteles’e, Roma imp. Marcus Aurelius’tan, kıta avrupasının zirvesindeki filozof Hegel’e, psikanaliz’in kurucusu Freud’dan, bilim insanı Carl Sagan’a kadar _Dünyada, arap coğrafyası haricinde neredeyse tamamına yakını çeşitli biçimlerde laiktir. _Marcus Aurelius: Zihinsel etkinliğin başlıca özelliği, kendine sınırlar koymak ve hiçbir zaman duyuların ya da içgüdülerin etkisine yenik düşmemektir. Bunların ikisi de hayvansal doğamıza aittir, us ise, uşak olmayı değil, egemen olmayı amaçlar. __ _Hegel: Laiklik medeniyettir. Devletin yasalarını dinden ayırmak bilgelik olarak doğrudur çünkü bağnaz bir devlet dininin sonuçları korkutucudur. _Laiklik medeniyettir ve laikliğin en büyük sorunu, medeniyet düşmanlarına hak verip saçmalamalarına izin vermesi. Zikir çekmekten beyinleri sulanmış süngere dönmüş adamlara medeniyeti anlatamazsın zaten. _Freud: Laiklik uygarlıktır. Dinsel düşünce ise ilkel hurafedir. Dine karşı olan şeye hakikat denir. İnsanlar ilkellikten, uygarlığa eğitim ve bilgi yoluyla rahatça geçeceklerdir. _Carl Sagan - Laiklik: Ulusumuzun Kurucuları, hükümet ve din arasında yakın ilişki kurulmasnın özgürlük için ölümcül ve din için zedeleyici olduğunun farkına varmışlardı. _Protagoras: Adalet için herkes kendi işini yapmalı, başkasının işine karışmamalıdır. _John Locke: Laiklik, tarafsızlık demektir. Laikliği, her şeyin üstünde zorunlu buluyorum. Cadılarla, hortlaklarla ve ruhlarla ilgilenmek, politikacıların işi değildir. Politikacıların görevi, kanunlarla sınırlandırılmıştır. Din adamları sadece din ile, politikacı da sadece politikayla ilgilenmeli ve birbirlerinin alanına müdahale etmemeliler. Bir din adamı politik alana müdahale edip insanları dinsizlikle suçlarsa, politikacı da din alanına müdahale eder ve bu da kargaşaya neden olur. Politikacı, ruhları, sıradan insanlardan daha iyi bilmez ve bundan ötürü, en az benim kadar cahil olan ve benim selâmetimle benden daha az ilgili olan bir kimsenin kılavuzluğuna kendimi güvenle bırakamam. _Hepimiz dünyayı gerçekte olduğu gibi değil, kendi önyargılı algılarımız ile gözlemleriz. Bunun için: Devlet, hayatın her alanında laik yani tarafsız olmalıdır. Devlet, dinin belli bir yorumunu empoze edemez. Ayrımcılık, her ne gerekçeyle olursa olsun, gayrimeşrudur. Siyasî yönetim, yönetilenlerin rızasına dayandığı ve söz konusu rızanın kendisine verilmesini sağlayan yükümlülükleri yerine getirdiği ölçüde meşrudur. O hâlde, yönetimin, yönetilenlerin hayat tarzlarını biçimlendiren inançlar karşısında tarafsız kalmaları zarurîdir. Varlık sebebi olan aslî yükümlülükleri, bütün vatandaşları için aynı ölçüde yerine getiren bir devlet ve inançları yüzünden çoğunluğu oluştursalar bile kayırılma talebinde bulunmayı kendileri için bir hak saymayan bireyler! _Einstein: Yasalar sürekli değişerek çağa uymak ve tarafsız olmak zorundadır. Bağnaz hoşgörüsüzlük, kendinden olmayanları hain, aşağılık ve kötü insanlar olarak görmesine yol açar. Eski Yunanda en soylu kişiler bile köleliği doğru sayarken, biz bugün köleliğin çok yanlış bir şey olduğuna inanıyoruz. Sanırım her çağın insanı kendisi için «doğru» olanı bulmaya çalışmak zorundadır. _Dinler, özgürlük düşmanları olarak insanları köle haline getirir. Kölelik, olumlu her türlü gelişmeyi köstekleyen bir bataktır. Hayat, özgürlük olmadan yaşanmaya değmez. Özgürlük, kendi varlığına saygısı olan bir insan için zorunludur. Buluşlar, keşifler yalnız özgür insanlara vergidir. Yalnız özgür insanlar yaratabilir biz modern insanların hayatlarını yaşanmaya değer hale getiren düşünce eserlerini. Bu özgürlük olmasaydı, ne Shakespeare, ne Goethe, ne Newton yetişirdi. O olmasa, ne halk için konforlu evler olurdu, ne demiryolları, ne telsiz telgraf, ne salgınlara karşı korunma çareleri, ne ucuz okuma kitapları, ne kültür, ne de herkese açık sanatlar. Hayatın belli başlı gereksinmelerini karşılıyacak gereçleri meydana getirmek için insanın çabasını kolaylaştıracak makineler olmaz, çoğu insanlar eski Asya zorbalarının zamanındaki köle hayatını yaşardı. _Atatürk: Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, İlerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz. Lâiklik, devlet yönetimine dinî kural ve görüşlerin karıştırılmaması yanında, toplumda din ve vicdan özgürlüğünün sağlanması, din ve mezhepleri ne olursa olsun yurttaşlara eşit davranılması, devletin resmî bir dininin bulunmayışı, eğitimin lâik, akılcı ve çağdaş esaslara göre düzenlenmesi, bu ilkenin başlıca unsurlarını oluşturur. Lâiklik bu nitelikleriyle toplumda fikir ve inanç ayrılıklarının düşmanlığa dönüşmesini önleyen, vatandaşları hoşgörülü davranmaya yönelten, bu nedenle ülkede birlik ve beraberliği sağlayan temel unsurlardan biridir. Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir. Biz sade din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz. Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse hiçbir kimseyi, ne bir din, ne de bir mezhebi kabul etmeye zorlayabilir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz. Türkiye Cumhuriyetinde, her yetişkin dinini seçmekte hür olduğu gibi, belirli bir dinin merasimi de serbesttir. Yani, ibadet hürriyeti vardır. Tabiatı ile ibadetler, güvenlik ve genel adaba aykırı olamaz; siyasi gösteri şeklinde de yapılamaz. Geçmişte çok görülmüş olan bu gibi durumlara artık Türkiye Cumhuriyeti asla katlanamaz. _Unutmamalıdır ki, bazı insanlar geleceği, gecmişin arasından görmekte ısrar ederler. Bunlar, ilgimizi kestiğimiz geleneklere karşı ne olursa olsun, sadakatin iadesini isterler. Bu gibi insanlar, kendi inandığı gibi, inanmayan kimseleri istedikleri gibi ezemezlerse, kendilerini manevi baskıda hissederler. İlkel insan gruplarında, ata korkusu ve sonunda, buyuk kabile ve kavimlerde, ata korkusu yerine gecen Tanrı korkusu, insanlann kafalannda ve hareketlerinde hesapsız yasaklar yaratmıştır. Batıl korkular insanın düşünce yapısını bağlamış ve hak kavramı bilinememiştir. Doğanın, her şeyden buyuk ve her şey olduğu anlaşıldıkca doğanın cocuğu olan insan kendinin de buyukluğunu ve onurunu anlamaya başladı. Artık bundan sonra birey ile hukumdar ve devlet arasında, hak davası ve hak mucadelesi başlar. Bu mucadele devletlerin iç gelişmelerinin tarihidir. ___ _Tarafsızlık_ _Tarafsızlık, her şeyi olduğu gibi gören objektif bakış açısı demektir. Duyguların yanlış izlenimlerinden oluşan taraflı bakıştan uzaklaşmaktır ve en büyük erdemlerden biridir. Uzaydan dünyaya bakan Tanrı gibi tarafsızım. Marcus Aurelius _Kanun önünde herkes eşittir. Bizim düşüncemizde çiftçi, çoban, işçi, tüccar, sanatkâr, doktor kısaca herhangi bir toplumsal kurumda çalışan bir vatandaşın hak, menfaat ve hürriyeti eşittir. Devlet bakanıyla, esnaf aynı düzeydedir. Tek farskları birinin görevi daha önemlidir ama ahlaki olarak eşittirler. Atatürk _Kral’a ya da köleye yazarken hiç fark gözetmiyorum. Thomas Jefferson _Tao, karıncayla imparator arasında fark gözetmez. Tarafsızdır. Bilge kişi su gibidir. Su ki, beslerken dört bir yönü, yarışmaz ve tartışmaz; kibirsizce akar, seçmeden sağı solu; bu yüzdendir ki, uyumludur. Büyük iyilik su gibidir. Doğal olarak akar. Reddeden insana bile faydası olur. Tao gibidir. Bilge kişi de su gibi yaşar, arzusuz ve alçakgönüllü, entelektüel düşünceli, sevecen, adildir. Bilge kişi sessizce çalışır. Ne övgü ne de şöhret aramaz. Uyuyan bir bebek gibi nefes alır ve uyumu gözetir. Kutlu kişinin bu sınırsız iyiliği karşısında herkesin ağzı açık kalır. İyilikbilmez gökyüzü. En büyük iyiliği de budur işte .“Sevgi, iyilik, insaniyet, bağlılık”…Taoculuk bu tür sevgiyi reddeder: Böylesi sevgi, kimilerini başkalarına karşı kayırmak demektir. Oysa TAO’nun, doğanın, dünyanın iyiliği, tarafsızlığında, kimseyi sevmeyip, kimseyi kayırmamasındadır. Aydınlanmış kişi arkadaş edinmekle ilgilenmez, ne de düşman kazanmakla; iyi ya da kötü ile, övgü ya da suçlama ile. Bu tür bir tarafsızlık insanın en üst halidir. Uyanmış insan işlenmemiş cevheri görür. Lao Tsu ____ Özgürlüğün Sınırlandırılması_ _Einstein: Devletin çıkarı için insan özgürlüğünü sınırlandırmak gerekir. _Atatürk: Ortak menfaatler için bireysel hürriyeti sınırlama, devletin de adeta esası ve görevidir. Devletsiz bir toplum veya zayıf bir devlet hayatının sonucu, herkesin herkese karşı mücadelesidir. _Marki de Sade: Genel çıkar, özel çıkara baskındır. Canavarca adaletsiz görülebilecek şeyleri haklı çıkaran şey işte budur. _Schopenhauer: Aşağı türlere mensup cahil avam takımına kesinlikle özgürlüğün verilmemesi gerekmektedir. Bunun nedeni de bilinçsizlikleridir. _John Stuart Mill: Özgürlük öğretisi, yetilerinde medenileşmiş olan insanlara uygulanmak üzere ortaya atılmıştır. Henüz başkaları tarafından gözetilmeye gereksinimi olanların, başkalarından gelecek zararlara olduğu kadar, bizzat kendi eylemlerine karşı da korunmalan gereklidir. Medeni olmayanları yönetmede istibdat yani baskı, meşru bir hükümet biçimidir. Yeter ki gaye onların düzeltilmesi olsun. Özgürlük, insanların serbest ve eşit tartışmayla düzelebilir hale gelmelerinden önceki herhangi bir durumda, asla uygulama yeri yoktur. O zamana kadar, onlar için, kesin olarak boyun eğmekten başka yapacak bir şey yoktur. Zor kullanmak, insanların kendi yararlarına bir çare olarak kabul edilemez; yalnızca başkalarının güvenliği için haklı görülebilir. Bireyin eylemlerine müdahalede bulunulmasının yegâne meşru nedeni, onun diğer bireylere zarar vermesini önlemektir. Bireyin eylemleri herhangi bir şekilde başkalarına zarar vermediği müddetçe söz konusu birey özgür bırakılmalı, hoş görülmelidir. ___ _Devrim - Darbe_ _Darbe ve devrim farklıdır. _Darbe: Baskıyla, zorla veya demokratik yollardan yararlanarak yönetimi devirme işi. _Devrim: Yenileşmek; kökten değişiklik. _Aristo’ya göre devrim: Bir durumdan bir diğerine geçilmesi ve mevcut bir durumun düzeltilmesidir. _Darbeler, kayıtsız şartsız, istisnasız kötü müdür? _Darbe kötüdür fakat darbeye neden olan şartlar daha kötüdür. _Thomas Jefferson: Uzun bir yolsuzluklar ve zorbalıklar silsilesi, ulusu, mutlak bir despotizme sürüklemek niyetini açığa vurursa, o zaman böyle bir yönetimi yıkmak ve gelecekteki güvenlikleri için yeni koruyucular seçmek, o ulusun hakkı ve görevidir. Kanunun adaletsiz olduğu yerde, itaatsizlik hem hak hem ahlaki ödevdir. Korkaklar; köleliğin sükunetini, özgürlüğün fırtınalı denizlerine tercih ederler. Bir millet cahilse ve demokrasi bekliyorsa, hiç bir zaman olmamış ve olmayacak bir şeyi bekliyor demektir. _T. Paine: Bir şeyin yapılması lâzım gelince ya ona can-ı gönülden sarılmalı ya da o işe hiç kalkışmamalı. Asalaklar ve soyguncular, Fransa’yı, Augeas’ın ahırı kadar pis kokan, kipkirli bir hale getirmişlerdi. Onu tam ve genel bir ihtilalden başka hiçbir şey paklayamazdı. _Kant: Bir diktatöre karşı halk ve askerler ayaklanır ve ihtilal yaparsa bu meşru bir hak mıdır? Haksızlıktır’! ve ihtilal başarısız olursa diktanın şiddetli cezalarına da şikayette bulunamazlar. Korkunç derecede güçlenen bir devletin komşuları kendi istikballeri için ittifak yapıp ona saldırma hakkına sahip midirler? Haksızdırlar. Güçlü saldırır zayıf savunur. _Kant: Bir diktatöre karşı halk ve askerler ayaklanır ve ihtilal yaparsa bu meşru bir hak mıdır? Haksızlıktır’! ve ihtilal başarısız olursa diktanın şiddetli cezalarına da şikayette bulunamazlar. Korkunç derecede güçlenen bir devletin komşuları kendi istikballeri için ittifak yapıp ona saldırma hakkına sahip midirler? Haksızdırlar. Güçlü saldırır zayıf savunur. _Hitler’e darbe girişiminin 75.yıldönümünde, Merkel’in darbe girişiminde bulunan askeri, saygı ve minnetle andığı konuşması vardır _Trump’a darbe yapıldı. ___ _Heykel_ _Heykel, bir sanat yapıtıdır. Tıpkı Resim ve Musiki gibi. Sanat, üstün yaratıcılığın ve hayal gücünün etkili bir biçimde ifadesidir. Sanat’la insan kendini keşfeder ve yüksek bir bakış açıları kazanır. Heykeller, görsel olarak estetik bir zevktir ve bir olayı canlandırıp yaşatır; yaşanmışlığın özetidir; dosta güven, düşmana korku verirler. Bir heykel, içimizde derin bir doğa uyandırır; o heykelin anlattığı dönemdeki duyguların aynısıdır. Heykeller bir toplumun propaganda aracıdır. Heykel sevgisinin inançla ilgisi yoktur. Tarihi şahısların ve önemli olayların heykellerini görmek, insanlara taze güç verir; tıpkı savaş kahramanı bir dedenin heykeli ya da insanları yangından kurtaran bir kurt köpeğinin heykeli gibi. Heykel ayrıca ideolojik bir semboldür. Örneğin Kelebek heykeli, dönüşümün simgesidir; Kartal heykeli, özgürlük ve cesaretin; Köpek, sadakatin; Kurt, disiplin ve ruhun özgürlüğünin sembolleridir. Bir çinli, kiliseye girdiğinde aslan, kaplan, kartal ve boğa heykellerini görüp, Hristiyanların putperest olduğunu söylemiş ama o heykeleler, azizlerin sembolüdür. _Medeniyet ise gelişmiş yüksek kültür demektir ve temeli de özgürlük, sanat ve bilimdir. Sanat sürekli bir yenileşme iken, bilim doğruların birbirine eklenmesiyle oluşan bir birikimdir. Medeniyet; sanat ve bilimle yeşeren renkli bir çiçektir. Sanat, bilim ve özgürlük, medeniyet çiçeğinin suyu, havası ve toprağıdır. Darwin ise medeniyeti; bir kanadı bilim, diğer kanadı da sanat olan bir kuşa benzetip, bilim ve sanatla uğraşırsanız kuş gibi uçarak özgürleşirsiniz; uçamayanlar da tavuk olur. _Türkiye’de heykeli sanki terör simgesi gibi algılayan medeniyetsizler var. Dinci ışid teröristleri, binlerce yıllık antik heykelleri put diyerek yıktılar ve Türkiye’deki destekçileri tarafından coşkuyla desteklenmişlerdi. Chp 80 yıl heykel’den başka bir şey yapmamış diyen bu dinci bağnazlar, hayatlarında bırak kitabı, at yarışına bakma haricinde ellerine gazete alıp da okumamış zır cahillerdir. Heykel düşmanı bağnazlar yani sanat ve medeniyet düşmanları, kendilerini çok küçük görüp sanata layık olmadıklarını düşünüyorlar çünkü psikolojisinde ciddi bozukluk, ezilmişlik ve ilkel bir medeniyet düşmanlığı var. Heykellere ''Put'' yakıştırması yapan arap istilacılar bir taşa dokunmak, öpmek, etrafında dönmek, ona taş atmak için binlerce dolar harcarlar. _Türkiye’deki heykel düşmanları kendi tapındıkları liderlerin yaptıkları heykelleri coşkuyla alkışlamaları da ironik bir durum. Siz hiç Atatürk’ün heykeline put diyen bağnazların, Fatih’in heykeline put dediğiniz duydunuz mu ya da 15 temmuz heykellerine, gökçeğin dinozor heykellerine, İslamcı belediyelerin şehzade heykellerine put demelerini bırakın, çılgınca alkışladılar. Onların derdi AtaTürk yani Türk düşmanlığından başka bir şey değil. _Selçuk Yöntem: İnsanlık tarihi boyunca, nesillerin birbirlerine aktardıkları miraslar vardır. Bunlar, ekonomik değerler ile ölçülemeyecek unsurlardır. Bir ülkenin kurucu önderi, lideri, o ülkenin ve nesillerinin kalıcı mirasıdır. İlkeleri, dünden bugüne ve de yarına ışık olmuş, olmaya da devam edecektir. Mesele, heykeli yıkmaya çalışmaktan çok, o iradenin cezasız kalmasıdır. Asıl düşündürücü olan da budur. Bununla birlikte, şehirlerin tarihi dokuları, yapıları da bir miras aktarımıdır. Bir şehrin ana taşlarına "ihanet", tarihsel mirasa da ihanet etmek demektir. _Atatürk: Resim ve yazılar, keza yapılan heykeller de işaret ettikleri düşünceleri yaşatan eserlerdir. Sanatkâr, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır. _Hobbes: Putları tanrı hâline getiren, oymacılar değil, onlara dua eden insanlardı. _Kant: Yanılsama, bir şeyin temsiline, o şeyin kendisiymiş gibi bakma aldanışıdır. Hatta deliliğe de böyle denir çünkü basbayağı başka bir şeyin temsilini, şeyin kendisi yerine koyar. _İlhan Arsel: şeriatçılar, Atatürk heykellerini put niteliğinde kabul edip kırıp atmak isterler. Oysaki Atatürk heykelleri, tarihten silinmek üzere bulunan ve ilkellikler içerisinde çırpınan Türk milletini kurtarıp uygarlık rayına yerleştiren, çok kısa bir süre içerisinde İslam ülkelerinin en önüne geçiren bir insanı minnet ve saygı ile anmak için dikilmiş şeylerdir. Hiçbirimiz Atatürk heykelinin karşısına geçip kader dilenciliği yapmayı aklımızdan geçirmeyiz; ya da 'Bizi şeytanların şerrinden koru' filan diye dua etmeyiz. Çünkü onun heykellerini 'ilah', 'put' niteliğinde görmeyiz. Oysaki bir taş parçasına ya da benzeri şeylere (putlara, ilahlara vs.) tapanlar 'felah' bulmak ve ilahi ihsanlara kavuşmak için yalvar yakar olurlar. Nitekim Kabe'deki 'Kara Taş'a dokunmak, onu öpüp okşamak, Arapların eski putperestlik döneminden kalma ve batıl inanç niteliğinde olan gelenekleridir _Schopenhauer: Her inanç, Putperestliktir. İster bir ağaç ya da taştan bir put yapın, isterse onu -Cin, Tanrı, melek gibi- soyut kavramlardan oluşturun fark etmez. Hepsi birdir. Değil mi ki önümüze kurban sunduğumuz, yakarıp şükrettiğimiz kişisel bir varlık koyuyoruz. Bu nihayetinde putperestliktir. Aslında ister koyunumuzu isterse istek ve eğilimlerimizi kurban edelim, bu çok büyük bir fark teşkil etmez. Her türlü ibadet ya da yakarış biçimi putperestliğin su götürmez kanıtıdır. _İstanbul'un göbeğinde Papa heykeli: Papa 15. Benoit'nın heykelinin 1921 yılında St. Esprit Kilisesi'nin bahçesine dikildi. Harbiye Kilisesi'ndeki Papa 15. Benoit'nın heykeli için Vahideddin'in de 500 Osmanlı Lirası verdiği ortaya çıktı. I. Dünya Savaşı döneminde Papa olan 15. Benoit'nın barış çağrısının yanı sıra dini bayramlarda Türk askerlerine armağanlar gönderdiğini ve tutsak Osmanlı askerlerinin serbest kalması için çaba gösterdiğini belirtildi. Vatikan belgeleri. _Ralp Emerson: Bir heykel, içimizde derin bir doğa uyandırır; o heykelin anlattığı dönemdeki duyguların aynısıdır. Gerçeklerin gizli anlamlarını taşıdığı o yüksekten bakışa erişmeli ve onu sürdürmelidir. Gelişen insan, edebiyatta ne kadar derin bir varlığı olduğunu keşfeder. Sanatçının insan hallerini tasvir eden garip biri olmadığını, o evrensel düşüncesiyle herkes için doğru olan bir itirafı yazıya döktüğünü görür. Antik eserlerin, edebiyatın ve heykellerin cazibesini sağlayan şey, sadelik, doğallık ve gerçekçiliktir. Edası, eski Yunan sanatının kalıntılarındaki yalın ve hayranlık uyandıran heykellerin ihtişamıyla aynı olan insanlar vardır. **************************** _Cahiller_ _Bilgisiz, eğitimsiz, kültürsüz, görgüsüz, bilmediğini bilmeyen, bilmediği halde her şeyi bildiğini iddia eden anlamındadır. Cahile yakışan tarz budur. _Cahiller, sorunların kaynağı kendileri olduğu halde başkalarını suçlarlar. Algılıyor ama algılamıyormuş gibi yapıyorlar. Ölüden bile beterler. Epiktetos _Andre Gide: Hepsi birbirine benziyor. Her biri ötekilerin yaptığını yapıyor. Biriyle konuştum mu, hepsiyle konuşmuşum gibi geliyor. _Bir de cahillerden oluşan, boş inançlılar sınıfı vardır elbet; böyleleri hiçbir şey bilmemekle kalmaz, olmayanı bilirler. Jules Verne _Toplumdaki gerizekalıların gerizekalı olduklarını idrak edemeyip onları koruyacak birileri daima vardır. Bunu idrak edememelerinin nedeni kendilerinin de gerizekalı olmalarıdır. Bukowski _Cahil br adam seçim yapamaz, yaptığını sanır, tıpkı okuma yazma bilmeyen birine hangi kitabı okuyacağını sormak gibidir. Niçe _Bu hiç de patolojik bir semptom değil. Bildiğin gerizeka. _Demokrasilerde bir seçmenin cehaleti bütün halkın güvenliği için tehlikedir. Kennedy _Mantık yürütmeyen bağnazdır; yürütemeyen ahmaktır; yürütmekten korkan ise köledir. William Durummond _Aldous Huxley: İnce düşünen insanların sık yaptığı hata, sığ insanlar abüyük anlamlar yüklemektir. _Millet fakir olduğunun farkında değil. Bilgi fakiri, görgü fakiri, sevgi fakiri vs... Yokluğunu hissetmez olduğumuz şeyin yoksulluğunun yoksunluğa dönüşmesinin kaçınılmazlığı karşısında bizi ya tam bir cinnet hali ya da erişilmesi iyice güçleşmiş olan bu yoksulluğun idraki üçüncü yolu olmayan bir çıkmaz olarak bekliyor _Cahil insanlar, bilmediklerini bildiklerini düşünüp sonsuz bir özgüvene sahipken ve kendilerini mükemmel görüp hatalarını kabullenmezken; zeki insanlar ise kuşkulu, düşünceli ve yeteneklerini hafife almaya eğilimlidir. _Cahiller, hırsızların en zararlılarıdır. Zamanınızı ve neşenizi çalarlar. Goethe _Benjamin Franklin: Boş bir çuvalın dik durması zordur. _Cahiller yola gelmez. Cahilleri yola getirmektense parçalamak daha kolaydır. Nasıl oluyor da münakaşalarda ve kavgalarda cahiller sizden daha kuvvetli oluyorlar ve sizi susmağa mecbur ediyorlar? Çünkü onlar yanlış prensiplerine kuvvetle inanmışlardır. Epiktetos _Sizin ilkelerinizin tam karşıtlarıyla yetişmiş insanlar karşısındasınız. Bütün düşündüklerinin saçma ve haksız olduğunu yüzlerine vurursanız elbet dinlemezler sizi. Dikine değil, yanlamasına gideceksiniz. Doğruyu yerinde ve ustalıkla söyleyeceksiniz. Thomas More _Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun, martı sevdiği denizden asla vazgeçmez. Albert Camus _Bilinçsizliklerinden dolayı aşağı türden avam sınıfı vahşi hayvanlara, özgürlük verilmemelidir. Dünyadaki bütün akıllar bir araya gelse akıldan nasip almamış birisi için hiçbir kıymet ifade etmez. Schopenhauer _Dönemin Fransa’sının % 80’i köylülerden oluştuğu için ateizm gibi modern fikirlere çok uzaktılar. Marquis de Sade _Öküzün dünyası gözünün gördüğü kadardır. _Cehaletin esenlik getirdiği yerde, zeki olmak budalalıktır. Carl Sagan _İnsan ne kadar çok bilgiyle zenginleşirse o kadar yük yüklenir ve mutsuz olur. Akıllarını kullanmayan ve içgüdüleriyle yaşayan cahiller ise hafif ve mutludur. Bilgili insanlar cahilleri küçük görmekten çok onların mutluluklarına imrenirler. Kant _Kendimizi gerizekalılığın baştan çıkarmalarına kaptırmak için, akıl: esaretinden kurtulacağımız bir düşman olur çıkar. Diplomalı hekime karşı şarlatanı ortaya çıkaran odur; eleştirmeyi uyutan, algıları yanıltan, hurafelere sahip çıkan odur. Freud _Cahil ile etme sohbet küstürür, cam kırığıyla silme götünü yırttırır. _Seneca: Kaba güruha karıştım mı, götürdüğüm iyi huylarımla geri dönemem artık. _Tesla: İnsanlığın ilerlemesini engelleyen en büyük direnç, Buda’nın deyişiyle, Dünyanın en büyük kötülüğü, cehalettir. Dar görüşlü, kıskanç bireylere, çabalarımı gölgede bırakma zevkini yaşatmak istemiyorum. Bu adamlar benim için pis birer mikroptan farksızlar. _Hareket halindeki bir kütle, yönünün değiştirilmesine direnecektir. Aynı şekilde dünya da yeni fikirlere karşı çıkar. Fikrin öneminin ve değerinin kavranması zaman alır. Cehalet, önyargı ve atalet fikrin erken gelişimine ket vurur. Samimiyetsiz bileşenler ve bencil sömürücüler itibarını zedeler. Düşmanları ona saldırır ve onu yargılar. Ama en nihayetinde bütün bariyerler yıkılır ve yeni fikir yangın gibi yayılır. _Daha çok bildiğimizde cehaletimizin daha da arttığını söylemek ne kadar çelişkili dursa da doğrudur. Çünkü ancak aydınlanma yoluyla sınırlarımızın farkına varırız. _Cahillerle Tartışmak_ _Eğer bir aptala laf anlatmaya çalışırsan, dışarıdan bakanlar iki aptalın sohbet ettiğini zanneder. Gandi _Paine: Mantığı kullanmayı reddeden birisiyle tartışmak, ölüye ilaç vermeye çalışmak gibidir. _Goethe: Cahillerle tartışırken akıllı kişi, gömülür boğazına kadar cehaletin içine. İzin vermeyin hiçbir zaman götürülmenize, haklı olmayan biçimde. _Aristo: Kendisi haksız olduğunda bunu hazmedebilecek kadar adalet duygusuna sahip olanlarla tartış. Saçmasapan şeyleri savunmayacak kişilerle tartış. Nedenleri dinleyip dikkate alanlarla, gerçeğe değer verenlerle tartış. Demek ki yüz kişi içinde tartışmaya layık bir kişi bile zor çıkar. Geri kalanı ise bırakın ne isterlerse onu konuşsunlar, budalalık insan hakkıdır. _Shopenhauer: Avam tabakanın kafası bir yığın hurafeyle doludur ve onlara laf anlatmak zor ve zahmetli bir iştir. Onlar sürüdeki koyunlara benzer. Bir düşünce yaygınlığının halk üzerinde bu kadar ağırlığının olması çok tuhaftır. Öyle ki kendi tecrübeleri onun herkesçe kabulünün bütünüyle saçma ve sadece taklitten ibaret olduğunu söylese bile üzerlerinde bunun bir etkisi yoktur çünkü onlar kendilerini bilmezler. Daha düşünmeye başlar başlamaz cansız yere yığılıverirler. ************************ _Einstein – Politika ve Sorumluluk_ _Aydın ve Sorumluluk: Her yurttaşın, ülkesindeki anayasal haklarını savunma konusundaki sorumluluğu eşit ölçüdedir. En geniş anlamı ile «aydın»ın ise daha büyük bir sorumluluğu vardır çünkü belli bir eğitim görmüş olması yüzünden aydının kamuoyunu etkilemesi daha kolaydır. Bu da bizi zorba bir yönetime sürüklemek isteyenlerin aydınları ürkütmek ve susturmak için neden bu kadar çırpındıklarını açıklıyor. İşte bu yüzden, günümüzün koşulları altında, aydının topluma karşı belli bir sorumluluğu olduğunu anlaması ayrıca önemlidir. Bundan da bireyin anayasada belirlenen haklarını hiçe sayan herhangi bir davranışla işbirliği yapmamak gerektiği sonucu çıkıyor. _Gerici politikacılar, dış güçler sözünü ileri sürerek, kamuoyunda bir kuşku havası yaratmışlardır. Böyle bir tehlikeye karşı aydınlar azınlığı ne yapabilir? Bence tek yol Gandhi'ninki gibi devrimci bir davranışla karşımızdaki bu gibi insanlarla işbirliği yapmama yoludur. Soruşturma kurullarına çağrılan her aydın, kimseyi ele vermemek için direnmeli, yani, yurdunun düşünce özgürlüğü uğrunda hapse girmeyi, paraca yıkımı, kısaca kişisel güvenliğinin yok olmasını göze almalıdır. Yeter sayıda insan bu önemli adımı atmayı göze alırsa başarıya ulaşılabilir. Yoksa, bu ülkenin aydınları, kendileri için uygun görülen kölelikten fazlasını hak etmiyorlar demektir. _Kapitalistler oligarşisinin korkunç gücünü hiç bir şey dizginliyemiyor, hattâ politik düzeni demokrasi olan bir toplum bile. Bu böyledir, çünkü yasama kurulunun üyelerini politik partiler seçmektedir. Her istedikleri pratik amaçlar uğruna seçmen topluluğunu yasama kurulundan ayıran kapitalistler, bu partileri etek dolusu paralarla beslemekte, ya da başka yollardan etkileri altında tutmaktadırlar. Bu yüzden de halkın temsilcileri dar gelirlilerin çıkarını yeterince gözetememektedirler. Ayrıca, bugünkü koşullar altında kapitalistler, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak, başlıca haberleşme kaynaklarını (basın, radyo, eğitim ) denetlemektedirler. Bu bakımdan yurttaş için nesnel sonuçlara varmak ve politik haklarını akıllıca kullanmak imkansızdır. _İnsan bütün öbür canlılar gibi yaradılıştan gevşektir. Onu uyaran, dürtükleyen olmazsa, hemen hiç düşünmez, törelerine ve alışkanlıklarına uyarak bir otomat gibi yaşar. Irmakların zaman zaman yataklarından taşmaları nasıl doğaya aykırı değilse, savaş eğilimi de insan tabiatına aykırı olmayan bir niteliktir; Bilinçli olarak savaşmamayı seçen kişi devrimci bir kişidir. Yasalara karşı gelmeye karar vermekle toplumun ilerlemesi uğrunda çalışmak gibi en önemli bir ülküyü kişisel çıkarlarından üstün tutmuş oluyor demektir. Çok güç durumlarda toplumsal ilerlemeyi sürdürmenin tek yolu budur. _Amerikalılar bana şöyle cevap veriyorlar: Bizim Zencilere karşı olan tutumumuz, bu insanlarla aynı memlekette yan yana yaşayarak edindiğimiz bir takım kötü deneylerin sonucudur. Atalarınız bu siyah insanları yerlerinden zorla sürükleyip getirmişler buraya. Beyaz insan, zenginlik ve rahat bir hayat peşinde koşarken, onları gözlerinin yaşına bakmadan ezmiş, sömürmüş, köle durumuna düşürmüştür. Zencilere karşı bugünün ön yargısı, bu yakışıksız durumu sürdürme isteğinin bir sonucudur. Aristoteles, kölelerin aşağı yaratıklar olduğunu, haklı olarak boyunduruk altına alınıp özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarını söylüyor. Onun da geleneksel ön yargılar ağına düştüğü, olağanüstü zekâsına rağmen, bu ağdan kurtulamadığı açıkça meydandadır. ******************** _Din_ _Leonardo da Vinci: İnsanın hayali arkadaşı varsa ona deli denir; toplumun varsa din denir. _Schopenhauer: Doktor, insanın hastalıklarından geçinir; avukat, insanın suçlarından geçinir; ruhban sınıfı da insanın aptallığından geçinir. _Freud: Sütnine, çocukları masallarla uyuturken, din adamları da halkı uyutur. (Halk dediğimiz de zaten birkaç akıllıyla bir çok akılsızdan oluşan bilinçsiz topluluktur. John Mill) _Alfabeler laiktir. Dini de küfrü de anlatır. _Din insanın iç huzuru, insanlar arası barış, hoşgörü için icat edilmiş bir olgudur. Eğer dinde baskı, tehdit, hoşgörüsüzlük varsa, o din değil, terördür. _Hubeert reeves: İnsan en çılgın türdür. Görünmez bir tanrıya tapar ve görünür bir doğayı yok eder. Yok ettiği doğanın esasen taptığı tanrının ta kendisi olduğunun farkında bile değildir. _Jung: Din, halkın psikolojisidir. Dinin yaratıcısı, kurbanı kontrol eder. Tanrı psişik faktördür. İnsan hayatı, büyük bir ideaya kurban edilmiştir. _Freud: Din, ırkın karakteridir, yaygın bir tür ruh hastalığıdır, uydurmadır, hurafedir, saplantı nevrozudur, çarpıtılmış masallardır, putperestliktir. Bu putlar ise kendi fantezilerimizdir. Tanrı, abartılmış bir baba. Din, gerçeğin inkarı sonucu oluşan toz pembe yanılsamalar sistemidir. Yanılsamalar, arzulardan kaynaklanmaktadır ve psikiyatrik hezeyanlara yakın düşerler. Dine karşı olan şeye hakikat denir. Laiklik, uygarlıktır. Dinsel düşünce ise ilkelliktir. İnsanlar ilkellikten, uygarlığa eğitim ve bilgi yoluyla rahatça geçeceklerdir. Uygarlığı zenginleştirebilecek hazine, dinsizlik eğitimidir. Uygarlığın kaldırılması için çabalamak nankörlük, bir basiretsizliktir! _Einstein: _Tanrı çocukça bir şey. Dini kitaplar ilkel efsanelerden oluşan bir koleksiyon. Ben kozmik dine, neden sonuç yasalarına inanıyorum. Bilge için ahlak, Tanrı ile değil, temamen insanla ilgili bir iştir. Tabiatın üstün yaratıcı gücüne inanıyorum. Tabiatta öylesine yüksek bir akıl kendini göstermektedir ki, insanın en ince düşünceleri ve buluşları, bu aklın yanında sönük bir bölge gibi kalır. Bu duygu, bütün çağlarda yaratıcı din adamlarının içini dolduran duygunun benzeridir. Tarih de gösteriyor ki, her topluluk ya Tanrının kendilerinden yana olduğuna inanıyor, ya da böyle olduğuna karşısındakileri inandırmağa çalışıyor _Carl Sagan: Tek kutsal gerçek, kutsal gerçeğin olmamasıdır. Tanrı insanın içini rahatlatan bir masaldır. Tanrı düşüncesi gülünçtür._Neden eleştiriyi böylesine kötü algılıyorlar? İnançlarının, kuşkucuların öne sürebileceği en iyi karşıt savlara ne denli dayanıklı olduğunu merak etmiyorlar mı? _ Evrim kuramı masonların bir komplosu olarak gösterilmeye çalışılıyor. Jurassic Park isimli film İsrail’de gösterime girdiğinde, birçok Ortodoks haham tarafından lanetlenmişti; çünkü film hem evrimi onaylıyor hem de dinazorların yüz milyonlarca yıl önce yaşadığını söylüyordu. Oysa ki her Musevi Yılbaşı’nda ve evlilik töreninde söylendiği gibi, evren 6000 yıldan gençti. Evrimimizin en açık kanıtı genlerimizde yer alıyor._“Havai güçler”olan iblisler göklerden aşağı süzülerek kadınlarla yasadışı cinsel ilişkiye de girerlerdi. Augustine, cadıların, bu yasak birliğin ürünü olduklarına inanıyordu. İblislere şeytan ya da günahkar melek de deniliyordu. _Schopenhauer: Her inanç, Putperestliktir. İster bir ağaç ya da taştan bir put yapın, isterse onu soyut kavramlardan oluşturun fark etmez. Hepsi birdir. Değil mi ki önümüze kurban sunduğumuz, yakarıp şükrettiğimiz kişisel bir varlık koyuyoruz. Bu nihayetinde putperestliktir. _Lenin: Din, bütün yaşamı boyunca çalışan ve yokluk çekenlere, şükretmeyi, azla yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umuduyla avunmayı öğretir. _Hume : Tanrıları, tıpkı insanlar gibi sevgi ve nefretle harekete geçen, armağan ve kurbanlarla etkilenen duygulu ve zeki varlıklar diye biliriz. İşte, dinin kökeni budur. _Kant : Din bir yanılsamadır. Bir şeyin temsiline, o şeyin kendisiymiş gibi bakma aldanışıdır. Deliliğe de böyle denir çünkü basbayağı başka bir şeyin temsilini, şeyin kendisi yerine koyar. Kant, akıl dini olarak tanımladığı kendi din anlayışını, vahyedilmiş din olarak gördüğü Tüm kurguların en iyisi olan papazlık dini Hıristiyanlığın karşısına koymaktadır. Yegâne din, ahlaklılık veya akıl dindir. _Gomenayı okuyan kişi metafizik biliminden şüpheye düşmekle kalmayacak, ayrıca böyle bir bilimin hiç var olmayacağından emin olacaktır. Gelecekte kendisini bilim olarak sunabilecek her metafiziğe Prolegomena. Newton’un fiziği yasalaştırması gibi felsefeyi sağlam temellere oturtmaya çalışır. _Paine : Benim ülkem dünyadır. Tüm insanlar benim kardeşimdir. İyiyi ve doğruyu yapmak benim dinimdir. Tanrının sihirbaz gibi numaralar ve mucizeler yaparak insanların hayranlığını kazanmaya çalışması saçmadır. Hiçbir dine inanmıyorum. Benim din kurumum aklımdır. Yahudilik, hristiyanlığın ve tüm dinlerin insan icadı olduğuna ve insanları korkutarak esir ettiğine inanıyorum. İmansızlık sadece inanç veya inançsızlıktan ibaret değildir; inanmadığı şeye inanmış gibi görünmeyi de kapsar. _Einstein: Tanrı çocukça bir şey. Beni bir agnostik olarak adlandırabilirsin. Tanrı sözcüğü benim için insanın zaaflarının bir ifadesi ve ürünü olmanın ötesinde bir anlam taşımıyor. Kendi yarattıklarını cezalandıran ya da ödüllendiren, biz insanlarınkine benzer istekleri olan bir Tanrıyı benim aklım almaz. Bana göre din, 3 türlüdür. 1- İlkel Korku Dini, 2-Medeni Ahlak Dini, 3-Kozmik Din(Doğa Yasaları-Panteizm) _Diderot: Son kral, son papazın bağırsaklarıyla boğulmadıkça insan asla özgür olmayacaktır. Eğer rahipleri istiyorsanız filozoflara ihtiyacınız yok demektir ve eğer filozofları istiyorsanız rahiplere ihtiyacınız yoktur; çünkü biri aklın dostu ve bilimin geliştiricisi olarak anılırken, diğeri aklın düşmanı ve cehaletin savunucusu olarak tanınır. _Nietzsche: İnsan kendi karakterine bakarak tanrıyı yaratmıştır. Üstün gördüğü özellikleri tanrıda görmek hoşuna gider. İğrenç özelliklerini de şeytana yüklemiştir. Akıllandık artık. Her bakımdan daha alçakgönüllü olduk, insanı artık «tin»den, «Tanrısallık»tan türetmiyoruz. Onu, geri, hayvanların arasındaki yerine koyduk. _Bir dincinin doğru diye bildiği, yanlış olmak zorundadır. Bu bir doğruluk ölçütü neredeyse. Savaş açtığım bu tanrıbilimci içgüdüsüdür: her yerde buldum onun izlerini. Damarlarında tanrıbilimci kanı akanlar, bütün şeylere daha başından eğri, dürüst olmayan bir tavırla yaklaşırlar. Bu yaklaşım sonucu oluşan tutku, kendine inanç adını takar: sahtelik görünümünden acı çekmemek için, gözünü sımsıkı, hepten yummak. Her şeye yönelik bu çarpık optikten, bir ahlak, bir erdem, bir kutsallık çıkarırlar, yanlış görme, iyi vicdan haline getirilir. Bu içgüdü, yeryüzünde, bulunan en yaygın sahtelik biçimi, sahteliğin sahici yeraltı biçimidir. _Asur Kralı I. Sargon: Rahiplerin ne kadar çok yalan söylediklerini herkes bilir. Onların ağızlarından çıkanla benim bağırsaklarımdan çıkan arasında pek fark yoktur. _En büyük aptallık, insanın hayatını, aklına göre değil de, bir çan sesine göre ayarlamasıdır. François Rabelais _Spinoza : Diktatörlerin en büyük sırrı, din maskesidir. İnsanlar ise sanki kurtuluşları için savaşıyormuşçasına, köleleşmek için savaşırlar. Tek bir adam kibirlenebilsin diye kanlarını ve canlarını vermeyi bir utanç değil de, en büyük onur sayarlar. _Louis Althusser: İnsanlar Tanrı’ya inandıklarını sanırken aslında papazlara ya da despotlara boyun eğerler; bunlar sahtekârlıkta ortaktır ve papazlar despotların ya da despotlar papazların hizmetindedir. Teorisyenler'in siyasal tutumuna göre, bunlar uydurdukları güzel yalanlardan ideolojiyi ortaya koyarlar. _Marquis de Sade : Ahlaksızlığı ve her türlü zalimliği ilke edinen ve bunlardan zevk alan yönetici kesim, bu erdemsizlikleri sayesinde hep iktidarda kalırlar ve erdemli insanlara zulmedip, entrikalarla halkı uyuturlar. Bu iktidar sahiplerinin en büyük silahı ise dindir. Tanrı ve din, onlar için sadece kendi yaptıklarını gizlemek için kullandıkları bir araçtır. _Max Weber: İşçi yığını, fakir kaldığı sürece tanrıya bağımlı kalırlar. Sığırdan don yağı yaparlar, insandan da para. _Jung: Devlet dine dönüşür. Devleti yöneten de yarı tanrıya ve kendini ona adayanlar kahraman, din şehidi olarak şereflendirilir. Tek gerçek odur. Ondan başka her şey kötüdür. Eleştirilemez. Onun görüşlerine iman zorunludur. _Yahudilerin yasalarına hayran olan sizler, onları kendi yasalarına riayet ediyorlar diye neden öldürüyorsunuz? Marquis de Sade _Dinsel hoşgörüden yanasın değil mi? Kendi dinine karşı hoşgörülüsün ama başkalarınınkine karşı hiç de hoşgörülü değilsin. Biri kalkıp da doğaya hayranlık duysa öfkeden kuduruyorsun. Doğallığını yaşayan bir insana neden ters bakıyorsun? Wilhelm Reich _Müslüman’ tabiriyle neyi söz konusu ettiğimizi biliyor musunuz? Perişan, kendini bırakmış, hasta, bir deri bir kemik görünen ve fiziksel olarak daha fazla çalışamayan. İşte böyle birisine ‘Müslüman’ deriz. Er ya da geç, her ‘Müslüman’ gaz odasım boylar. Viktor E. Frankl: _Spinoza'ya göre insanın dinsiz olması için bir gerekçe de yoktur. Din bir kez, insanı sevmek ve yardımseverlik olarak kavrandığında, dinsizlik aynı zamanda kabul edilemez bir şeydir. Akıl ile çeliştiğinde kutsal kitap geçersizdir. Çünkü tanrı'nın kelamı akla aykırı olamaz. Akıl gerçeklik ve bilgelik alanın, teoloji de dine bağlılık ve itaat alanını elinde tutar. Akıl sayesindedir ki, dinin temelinin ne olduğu anlaşılmakta, mesajı evrenselleştirilmekte, çelişkileri sorgulanabilmektedir. _Papazlık dininin lideri papadır. Kant *********
·
1.378 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.