Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Özdeyişler - Filozoflar
_Büyücü elini şıklattı, fakirlik yok oldu; büyücü bir kez daha elini şıklattı, savaşlar yok oldu. Politikacı elini şıklattı; büyücü yok oldu. _Halinize şükredin, zira Allah sizi Amerika, İsviçre ya da Fransa gibi bir ülkede yaşayan, her türlü sosyal hakka sahip, mutlu ve huzurlu zengin bir kâfir olarak da yaratabilirdi. _Yücelmek için özür dilenmez. Hatalı olduğun için özür dilersin. Bu da karşı tarafın gözünde seni yüceltir. _Standartları düşürmek, rezaletleri mazur görmenin ilk belirtisi. Yüksek standartlara sadık kalmak da tahamülsüzlüğün son sığınağı. _Sevgisizlik: Doğada boşluklar bulunmaz. Eksik kalmış bir duygunun yerini hemen karşıt duygular doldurur. Sevgi haznesi boşsa onun yerini sevgisizlik hatta nefret alacaktır. Adı üstünde sevgisizlik. _Evrende denge vardır ve neyin fazlasına sahipseniz, evren onun zıttını gönderir. Fazla merhametliyseniz, zalimlerle; fazla cesursanız, korkaklarla; fazla bilgiliyseniz, cahillerle ve fazla zekiyseniz de aptallarla sınanırsınız. _Güvenmen gereken tek şey, beynindeki küçük gri hücrelerdir. _Telаfisi olmаyаn şeylerin izаhı gereksizdir. Victor Hugo. _Öyle bir durum ki, ne izahı ne mizahı mümkün. _Yanlış bir görüşü geri almak onu savunmaktan daha çok kişilik gerektirir. Schopenhauer _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. William James (ve psikolojik olarak insanı eleştirdiğin zaman kendisini eksik hissedip savunmaya geçer.) _Zaafınızı belli ederseniz zaafınıza oynarlar. Psikolojik Harp diye bir şey var. _Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun, martı sevdiği denizden asla vazgeçmez. Camus _Beni eleştirmek ve yüceltmek isteyenlerin, benden daha yüce olmaları gerekir. Rahip Emerson _Adalet, her şeyin Kraliçesidir. Başarı en iyi avukattır. Kaybetmek de bir kazanımdır. Tepkisizlik de bir tepkidir. _Cesaret, en büyük karizma’dır. Cesaretle korkularınla yüzleşirsen daima kazanırsın. _Ciddiyet prensipte olur. Surattaki ciddiyet, suratsızlıktır. Jeam Cine _Kalabalıkta efelik edenin tenhada özrü kabul olmaz. _Einstein: İnsanlar, ağızlarından çıkan cümlelerin, beyinlerinden çıkan düşüncelerin, bütün evreni dolaşıp tekrar kendine geri döndüğünü bilse, eminim daha çok dikkatli olurdu. _Bir adam durmadan gülümseyebilir ama yine de yılanın biri olabilir. Huxley. _Hiç eksik olmasın zenginliğiniz Efesliler. Olmasın ki alçaklığınız belli olsun. Heraklitos _İyi kalpli, duygusal ve iyi bir insan eğer delirmezse, tam bir budala demektir. Miguel de Unamuno _Andre Gide: Hepsi birbirine benziyor. Her biri ötekilerin yaptığını yapıyor. Biriyle konuştum mu, hepsiyle konuşmuşum gibi geliyor. _Marcus Aurelius: Başarısız olduğunuzda ayağa kalkın. İnsan gibi davranmayı kutlayın. -Senin getirdiğin her şey, benim için meyvedir ey doğa. Her şey senden, her şey sende, her şey sana dönüyor. _Psikiyatristlere göre, psikologlara gerçek hastalar değil, gerçek hastaların hasta ettikleri gidermiş. _Amacımız, kendi hayatlarımızın efendisi olmak. Epiktetos _Evrende atom ve boşluktan başka hiçbir şey yoktur. Geriye kalan her şey düşüncedir. Demokrit _Ölümden sonra yaşam varsa ve hepimiz aynı yerde buluşacaksak, beni aramayın. Ben sizi ararım. Woody Allen _Sanat histeri, din saplantı, bilim paranoyadır. Lacan. _Demokrasi insanları sayar, halbuki onları tartmak gerekir. Wittgenstein _Bu dünyada babana bile güvenmeyeceksin. Tanrınız oğlunu bile çarmıha gerdiyse; kim bilir bana neler yapar. Marquis de Sade _Mukadderat, azmedenleri yürütürken, ayak diretenleri sürükler. Seneca _Bir tehlike anında gemiden uzaklaşan fareler, geminin batmamasını bir türlü affedemezler. W. Brudzinski _Diploma, zenginlere doğru şekilde hizmet edebilecek yeterliliğe sahip olduğunuzu kanıtlamak için aldığınız bir sertifikadır. _Yunan düşünür, türk savaşır, rus sevişir, arap masal anlatır. _Hepimiz yeniden doğmalıyız, sonra bir daha ve bir daha. Bernard Shaw _Yazıyı hayatını kazanmanın bir yolu olarak düşünmemelisin. Eğer düşünürsen, eserin sefaletinin kokusunu taşıyacaktır. Güçsüzlüğünle boyanacak ve açlığın kadar zayıf olacaktır. İlgilenebileceğin başka zanaatler var: Kundura yap, kitap değil. Marki de sade _Breuer : Hipnoz, yapay bir histeri'dir; Histeri ise bir psikoz'dur; Psikoz ise delilik'tir. Histerikler arasında açık zekalı ve sağlam kişilikli olanların bulunması, çelişkiye neden olur. Sonuçta hipnoid durum, düşlerde olduğu gibi deliliktir. _Delilik şüphesiz aptallıktan daha iyidir. Delilik var olmuş bir zekanın yok oluşudur. Aptallık ise var olmamış bir zekanın var olmamaya devam edişidir. Albert Einstein _Yalnız parasızlık değil, ilimsizlik, düşüncesizlik, hünersizlik de birer fakirliktir. _O göte bülbül öte: Abazanların argo deyimi. Sözü edilen götün takdire şayan oldugunu, güzelligi karşısında bülbüllerin şakımaya başlayacaklarını vurgular. _Ye kebabı, iç şarabı, vur karpuz göte, Bu gidişle, yaprağımı gidersin cennete. Neyzen Tevfik _Uzun analizler_ _5 yıl sonra olacağın insan, tamamen bugün okuduğun kitaplara, izlediğin filmlere, dizilere, zaman harcadığın insanlara, tükettiğin gıdalara, alışkanlıklarına ve giriştiğin yazışmalara, konuşmalara göre şekillenecek. _İnsanın varoluşuna eşlik eden edebiyat, resim, psikoloji, spor, müzik, tarih, felsefe, bilim ve sinema sayesinde insan tatmadığı, yaşamadığı, hissetmediği duygulara ve düşüncelere sahip oluyor. Bu muhteşem seriler, insanın gelişmesini, zenginleşmesini ve kabuğunu kırmasını sağlayan müthiş deneyimlerin hem gücü hem de aracı olma potansiyellerini bünyesinde barındıran eşsiz bağlardır _En büyük delikanlılık, Efendilik’tir. Bir insanın efendi oluşu korkak olduğundan değil, kişilikli olduğundandır. Bu, iradenin içgüdülere karşı hakimiyetidir. Ukalalık veya saldırgan tavır, özgüven değil, daha çok içteki zayıf benliği korumak için geliştirilen savunmadır. Gerçek özgüven sakin ve dingindir. Net bir duruştur. Kendini ve sınırlarını çok iyi tanımaktır. Olgunlaşmış bir kendine inanç ve güçtür. İnsan davranışlarını biraz olsun anlayacak, anlamlandırabilecek bir kişi, bu tavırların korkudan kaynaklı olduğunu bilir. _Bilinçaltının Gerçekle Hayali Ayırt Edememesi: Birisiyle kavga ettiniz eve gelince keşke söyle deseydim böyle vursaydm diyorsunuz. Bilinçaltında hala olay yaşanıyor. Ve böyle düşünerek olayı sonlandırıp rahatlıyorsunuz çünkü olay anı biliçsizlik korku ile başka şeyler yapmışsınız. _Aileyi uzaktan sevmek kolaydır; zor olan yanlarında yaşayıp sevmektir. Uzaktaki evlat hayırlıdır. Aynı evin içindeki evlatlar ise tüm sıkıntıyı yüklenmelerine ve evi çekip çevirlemelerine rağmen sorunludur. _Yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır. Gözümüzün önüne en sıradan bir durum getirelim: Bir adam sokakta yürüyor. Birden bir şey anımsamak istiyor, ama anı uzaklaşıyor. O anda kendiliğinden yürüyüşünü yavaşlatıyor. Buna karşılık, az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışan insan, hala çok yakınında olan zamanda, sanki bulunduğu yerden hemen uzaklaşmak istiyormuş gibi elinde olmadan yürüyüşünü hızlandırır. _Aşık olmak ile Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğuna sahip olmak vücutta aynı biyokimyasal etkiyi yaratıyor _Korkular aslında DNA aracılığıyla nesilden nesile aktarılan hatıralardan ibaret. _Birisine 20 saniyeden uzun süre sarıldığınızda beyinde sosyal bağlanmadan sorumlu oksitosin hormonu salgılanıyor ve böylece bu kişinin size daha çok güvenmesini sağlıyorsunuz. _Çıplak kadın resmi yapılıyordu çünkü çıplak kadına bakmaktan zevk duyuluyordu; kadının eline bir ayna veriliyordu ve resme, Kendine Hayranlık deniyordu. Böylece çıplaklığı zevk için resme geçirilen kadın, ahlak açısından suçlanıyordu. Oysa aynanın gerçek işlevi çok daha başkaydı. Ayna, kadının kendisini her şeyden önce ve her şeyden çok seyirlik bir şey olarak gördüğünü anlatmak için konuyordu resme. _Rıfat Ilgaz: Eskiden idamlar sabaha karşı yapılırmış. İdamlar yaklaştığı vakit dükkanlar açılır, esnaflar bağırmaya başlarmış. Tüm insanlar sokağa çıkar ve bir panayır havası oluşurmuş. Sonuç olarak idam edilene gülen bir halk görüntüsü oluşurmuş. Ben de hababam sınıfında çökmüş bir eğitim sistemini anlattım. Hepimiz ölen bu sisteme bakarak güldük. _Şirinler neyi temsil ediyor? Şirinlerin yaratıcısı Peyo, bir sosyalistti. Şirinler para almadan yaşam sürerler, şirin baba tıpkı karl marx'a benzer ve kızıl bir şapka giyer. Şirinler köyünde herkes kendi işini yapar ve herkes aynı kıyafeti giyer. Şirinler köyünde kutsallık yoktur ve hiç ibadethane bulunmaz. Şirinlerin düşmanı gargamel, papaz cübbesi giyer ve dini temsil eder. Gargamel altın ve para düşkünüdür(Kapitalizm) ve şirinleri yemek ister(Misyonerlik). Şirinler köyünde para kullanılmaz, her şey herkesindir. Azman ise abdnin yancı ülkelerini temsil eder. Şirinler, kızıl bayrak altında yaşayan komünistler demektir. Şirinler, amerikan kapitalizmine karşı yaratılmıştır ve amerikada uzun süre yasaklanmıştır. _Ayı yogi çizgi filminde bolluk adası bölümü vardı. Ada, tropik meyvelerin olduğu ve çeşitli hayvanların yaşadığı güzel bir yerdi ama sonra bir adam geldi ve adanın yarısını yok etti, ağaçları kesti, hayvanları öldürdü ve tam bir cehennem gibi görüntü ama adanın diğer tarafı ise bolluk adasıydı. Diğer tarafta kesilen ağaçlardan yapılan pastalar, dondurmalar bol bol yendi ama kaynak bitince diğer tarafa baktılar ve cehennemi gördüler ve kıtlık başladı. _Oğuz atay – Entelektüel: "Üniversitede, en çok sevdiğim hocanın odasındaydım. Bana, “Ne olmak istiyorsun? “dedi. “Entelektüel olmak istiyorum.” dedim. “Senden entelektüel olmaz” dedi. Şaşırmıştım, sonra, kırılgan bir ses tonuyla; “Dersinizi geçmeme rağmen sürekli dersiniz deyim. Okulda en çok okuyan, araştıran ve tartışmalara giren, hep benim?" dedim. “Senden Entelektüel olmaz”dedi. Çok kızmıştım! "Doç. tezlerin konularını bile ben öneriyorum" dedim. Prof. gülümseyerek geriye yaslandı. "Senden çok iyi bir araştırmacı olur. Ama entelektüel olmaz. Nedenine gelince, sana entelektüel olamazsın dediğimde, bana bir Entelektüel gibi “Niçin olmaz?" diye sormadın, aksine alındın ve hiddetlendin. Yazarlık bilgi işidir. Entelektüellik bilgi değil, davranış biçimidir. Bir insanın entelektüel olması için en az 3 kuşak ailesinin okuması gerekir. Okulun önüne bak. Hepsi son model araç dolu ve hocalara ait. Her sene model yenilerler. Gerçekten böyle bir yenilenmeye ihtiyaçları var mı? Niçin bu şekilde yaşıyorlar. Çünkü o ünvanlarla gördüğün hocalarının kariyerleri ne kadar yüksek olursa olsun, ruhları feodal bir köylü. Güçlerini topluma kabul ettirmek için böyle hava atmak zorundalar. Gerçek bir entelektüel asla bu güdüyle hareket etmez. Entel feodal köylülere artık diploma ve ünvan da yetmez. Tıpkı paranın yetmediği gibi. _Talep edilmeden verilen nasihat psikolojik şiddettir. Fiziksel şiddet düzdür, açıkça görülebilir. Psikolojik şiddet ise fedakarlıklarla, minnet duygularıyla, suçlu hissettirmelerle ve kurban rolüyle yoğrulmuştur. Pek çok kişinin, çok sevgi (?) sandığı şey, aslında sistematik bir psikolojik şiddet ve manipülasyondur. _Saygı duymakla saygı göstermek, farklı şeylerdir. Dinlere, Atatürk'e, insanlara, düşüncelere, hayvanlara ve doğaya saygı göstermek zorundasınız. Aksi taktirde kaos yaşanır, hele de bizim gibi karışık bir toplumda ciddi çatışmalar ortaya çıkar. Mesela rte. Atatürk'e saygı duymuyor, aynı zamanda saygı göstermiyor. Bu partinin başlıca taktiği kaostan beslenip insanları taraf seçmeye mecbur kılmak, böylece kendilerini eleştirmeyen fanatik bir topluluk oluşturmak. _Tartışma çıkmasın, kalbi kırılmasın, kaybetmeyeyim, diyerek gereken tepkiyi veremediğiniz her olayda, biraz daha değersizleşir ve öz saygınızı kaybedersiniz. Bazı kavgalar çıkmalı, bazı kalpler kırılmalı ve bazı insanlar kaybedilmeli. Bu, hayatın kendini yenileme yoludur. _Bu elektrik faturaları neden yüksek geliyor acaba? Eşeğin silkinden dolayı. _Konyada İtalyan milli marşının ıslıklanması olayı, izleyici kalitesi bakımından sosyolojik unsurları dibine kadar barındıran test. Sporun bir dalı olan futbolun ekollerinden italyan milli marşını ıslıklıyoruz. O kadar geriyiz ve gericiyiz ki konu gavur olunca sürekli küfür ediyoruz, kızıyoruz. Öyle bir yobazız, öyle tahammülsüz, bir eğlenceden zevk almak yerine öfke dolu koskoca bir kalabalığız. bok çukurunda yaşayıp çiçek beğenmeyip onu aşağılamaya çalışan ezik bir kalabalığız. Bu yeni değil. Hep vardı ama giderek terazi bozuldu. Umarım siz teraziye gerekli ayarı vererek bu ezik beş para etmez yobazların özgüvenini kırarsınız. _Sevgilisiyle öpüşen çifti uyaran garsona kibar davranan gençler, garson geldigi anda "sanane laa ogliimmm hayirdir?!!. benim manitami mi izliyonuz uzaktan hayirdir ogliiimmm????" deseydi bu cocuk ne olurdu biliyor musunuz? "beyefendi yanlis anladiniz. kusura bakmayin. hesabiniz bizden. afiyet olsun". Bunlar soylenecekti. bizim insanimiz kibar adam sevmez. hayt huyt yapacaksin _Okumayı seven bir topluluk değiliz. Sadece okumayı sevmeyen değil, öğrenmeyi, araştırmayı, özgün olmayı, başarılı olanı, başarmayı , çalışmayı, emek vermeyi, sevmeyi, birlik olmayı, aydın olmayı vs. güzel olan ve dünyaya güzellik katan bir çok şeyi de seven ve bunun için emek veren bir topluluk da değiliz ne yazık ki. _Ağır felsefe_ _Bir kişinin, sürekli olarak ilkelerine bağlı kalmaktan ziyade sürekli kendi mizacına bağlı kalmaktan dolayı kişilik gücüne sahipmiş gibi göründüğü durumlar çok daha yaygındır. Nietzsche _İlkelerinizin, sizi sınırlarınızın ötesine geçmeniz için aklınızı çelmesine izin vermeyin. Marquis de Sade _Nasıl oluyor da kurguda ketegorilerin duyuüstü kullanımına özgü nesnel gerçeklik yadsınabiliyor; öte yandan salt pratik usun nesneleri bakımından bu gerçeklik onaylanabiliyor? Kant. _Kendini ve kendindeki beni keşfedebilir, sonra da korkup benim içimdeki kendini öldürebilirdin. Bu nedenle senin, herhangi birinin ya da herkesin kölesi olma özgürlüğün uğruna ölme gönüllülüğünden vazgeçtim. Wilhelm Reich _Şüphesiz kader, seni hastalığından kurtarmayı benden daha kolay becerecektir ama senin histerik acılarını ikimizin ortak bir umutsuzluğuna dönüştürebilirsem, bu işten kazançlı çıktığına sende kendini inandırabileceksin. Freud _Seyredilen nesnenin dışındaki her şeye karşı aldırışsızlıkla hatta küçümsemeyle dolu olmayan bakışın güzelliğe erişmesi imkansızdır ve varolanın hakkını verebilen sadece karasevdadır. Theodor Adorno _Biz insanlar yokluğu sanki olması gereken normal bir şeymiş gibi, varlığı ise sonradan olan yapay bir şeymiş gibi algılıyoruz. Halbuki yokluğu, varlığın ön koşulu olarak kabul etmemizi gerektiren mantıklı bir temellendirmemiz yok. İkisi de birbirini doğuruyor olabilir. Bu olgu, zamanın başlangıcının olması konusunda da tezahür ediyor ve bizi şüphelerden şüphelere sürüklüyor. Leibniz _Jung: Hiçbir şey bir yasak kadar kışkırtıcı değildir. İtaatsizliği kışkırtmanın en iyi yolu, yasak koymaktır _Niçe: Sadece bir aptal sürekli taşlara ya da insanlara takılır. _Shakespeare: Göründükleri gibi olmalıdır insanlar. Eğer değillerse; hiç görünmesinler daha iyi. _Dostoyevski: İnsan ancak zamanla büyük hergele olabilir; Hiçbir şeyi umursamayarak. (Hergele, karışık hayvan sürüsü, serseri) _Dostoyevski: İnsanoğlu denen aşağılık yaratığın alışamayacağı hiçbir şey yok. Alışmışlar buna, ağlaya sızlaya da olsa alışmışlar. _Hugo: Yerini vaktinde tek etmeyi bilmek gerçek olgunluktur: Sadece acizler kalmakta ısrar eder. _Wittgenstein: Filozofun bir soruyu ele alış tarzı, bir hastalığı ele alış tarzına benzer. _Muazzez Çığ: Sümer tabletlerinde, bu gençlik nereye gidiyor, yazısını gördüğümden beri gençleri sorgulamıyorum. _Marcus Aurelius: İnsanlıktan uzak olanlara karşı, onların insanlar akarşı hissettikleri duyguları asla hissetme. _Biri beni hor mu görecek? Varsın görsün. Ya benden nefret ederse? Varsın etsin. Herkesin sana karşı bir görüşü olabilir, ancak önemli olan senin kendine olan inancın ve tutarlılığın olduğudur. _Karakteri zengin olanın tercihi sadeliktir. Da Vinci _ingiliz kral: "iskoçya'nın en büyük sorunu iskoçlarla dolu olmasıdır." _Niçin hiçbir şey yok değildir de bir şey vardır. Platon _Özdeyiş_ _Kürk, 10 hayvandan yapılır ve bir hayvan giyer. _Aristophanes: Yengece doğru yürümeyi öğretemezsiniz. _Shakespeare: Bazı acılar ilaç niyetine. Sapkın niyetler kutsal kitaplardan çalınırken ben şeytanı oynarken aziz gibi görünürüm. _Freud. İnsanlar idrar ile dışkı arasından doğan iğrenç yaratıklardır. _Seni düşünmeyen, anlamak istemeyen, anlamamazlıktan gelen insanlara yön değil, yol vermelisin. Dostoyevski _Vatan hainiyim, kalleşim demenin farklı yolları ve simgeleri vardır. _Tanrıdan kolay bir yaşam isteme, zorluklarla başa çıkabilecek güç iste. Bruce lee _Atatürk bir kişi değildir, Türk Milletinin bizzat kendisidir. Yenilmezliği, unutulmazlığı bundandır. Türk Milleti Atatürk’tür. _Suçlamak, anlamaktan daha kolaydır çünkü anlarsan değişmen gerekir. Belki de korktukları şey budur. Peyami Safa _Bir zamanlar dünyanın güneşin çevresinde döndüğüne inanmak delilikti. George Orwell _Antisthenes: Sana seninle ilgili gerçeği söyleyebilecek iki kişi vardır. Öfkeli bir düşman ve seni çok seven bir dost. _Kültigin: Türk'ün özgürlüğü için öleceğiz! Öyle güzel öleceğiz ki, Ölümün bile ölesi gelecek...". _Seneca: Hediye'nin değeri verenin niyetindedir; hediyenin ne olduğunda değil. _Aşık ol; hem cenneti hem cehennemi gör. Tom Robbins _Bir gram nükte, bir kilo acıya bedeldir. Baxte _Utanmamak kadar, utanç verici bir şey de yoktur. _Aç kalan canavar, parçalayacağı ava acımaz. _Övülmek isterseniz, alçakgönüllülüğü yem olarak kullanabilirsiniz. Chesterfield _Bir yengece, doğru yürümesini asla öğretemezsiniz. Aristophanes _Bazı insanlar 25 yaşında ölür, 75 yaşına kadar gömülmez. Franklin _Paul'un maaşını ödemek için Peter'i soyan bir hükümet, Paul'un desteğini her zaman arkasında hissedecektir. Bernard Shaw _Araba temsilcileri, araba; sigorta temsilcileri sigorta satar ya halk temsilcileri? Stanisław Lec _Öyle büyük boş laflar vardır ki, içinde tüm bir ulus tutsak edilebilir. Örneğin, din. Stanisław Lec _Temellendirilmiş inanışın temelinde, temellendirilmemiş inanış yatar. Wittgenstein _Boş. Bomboş mahluklardı. Yaptıkları münasebetsizlikler hep buradan geliyordu. Sabahattin Ali _Yağmurlu bir pazar günü öğleden sonra ne yapacaklarını bilmeyen milyonlar, bir de ölümsüzlük isterler. Susan Ertz _Kadın istiyoruz! Kadın istiyoruz!” Böyle bağırır onlar. Wilhelm Reich _İnsanlara sizi eleştirebileceği şeyler verin. Bu takip edilmenizi sağlar. Çünkü büyük çoğunluğumuz; beğendiğimiz için değil, eleştirebilmek için takip ediyoruz. Freud _Dehanın okulu, yalnızlıktır. Gibbon _Bilim evrenseldir, ekonomi küreseldir. _Öylesine soğuk, öylesine buzlu ki, ona dokunan insanın parmağını yakıyor! Onu tutmak için uzanan bütün eller geri çekiliyor! İşte tam da bu yüzden çok kişi, onun kızgın olduğunu düşünüyor ya. Niçe _İçinde konuşan hayvanların, yılana dönüşen sopaların, büyücülerin, cadıların, gökten düşen yiyeceklerin, her türlü tuhaf öykünün olduğu kitaba inanıyorsunuz. Sonra da ateistlerin akıl sağlığından süphe ediyorsunuz. Dan barker. _Kedi: Kedi sahiplerinin ellerinde ve kollarında gördüğünüz tırnak izlerini bilerek bırakıyoruz. Diğer kediler görüp bunun sahibi var mesajı vermek için. _Dans: Seks öncesi yapılan bir gösteridir. _Devlet Adamı Koyunu Kırpar; Siyasetçi Koyunun Derisini Yüzer. A. O’malley _Anormal bir duruma gösterilen anorma bir tepki normal bir davranıştır. “Arzu, düşüncenin babasıdır” “Korku, olayın anasıdır". Arzu, arzulanan şeyi yok eder. Korku, mıknatıs gibi korkulan şeyi çeker. Kayıtsızlık, duygu yitimi, kendini savunma mekanizmasıdır. V.Frank _Leviathan; büyük bir Ejderha, ölümlü bir Tanrı yani her şeye egemen olan Devlet’tir. İnsanlar, tehlikelerden korunmak ve güvenlik için birleşip tek beden olup büyük bir canavar yaratır ve kanatları altına sığınırlar. Bu, büyük Leviathan‘ın doğması demektir. Thomas Hobbes _Oblomov, çalışan insanları hiç anlamıyordu. 'Ne zaman yaşayacaklar bunlar? diye düşünüyordu. Yaşamak dediği; hiçbir şey yapmadan uyumak, yemek yemek, tekrar uyumak ve rahatça, kayıtsızca hayal kurabilmekten ibaretti. _Erasmus: Sözcükler putlaştırılmamalı. Çoğu şey sadece isimdir. Tanrı, şeytan, hortlak gibi. _Gösteriş, bir insanın kültürel zayıflığını yansıtma halidir. _Gücü gördüğünüzde aldığınız pozisyon ahlakınızı belirler. _Çek asıllı dolandırıcı Victor Lustig, Eyfel kulesini 2 defa hurdacıya satmıştır. _Beedhovenden 10 yaşındaki kıza mektup: bilim ve sanatla uğraş. Onlar seni uçurur. _Bana rastgele bir bebek verin. Soyu, sopu, yetenekleri, eğilimleri, becerileri, vs. ne olursa olsun, ondan istediğim şeyi yaratayım: Bir doktor, avukat, tüccar, hatta bir hırsız, bir katil. John Watson _Hattori Hanzo.1542. Sengoku döneminin ünlü samuray ve ninja ustasıydı _Bir musibet bin nasihatten yeğdir. _Absorte etmek. Daha küçük bir grubu kendi içine katarak eritmek. _Hayatta kalmak için bazen çok dar kafalı olman gerekir. _Sanatçı yaratıcı olmalı, bunun için de özgür olmalı. İtaatkar, biatçı sanatçı olmaz. Tam anarşist olmalı, toplumu aydınlatmalı. _Heraklit, Artemis tapınağında çocuklarla oyun oynarken yanına gelenlere: Ne şaşırıyorsunuz bre reziller. Yoksa çocuklarla oyun oynamak sizinle devlet yönetmekten daha iyi değil mi? _Parlak zekalı gençlerin çoğu harap olup gider. Çünkü korkaktırlar. Başla başla başla. Kendisiyle yalnız kalamayan diğerleriyle bütünleşemez. Pisagor _Gözyaşları, İnsan Ruhuna Yağan Yaz Yağmurlarıdır. A. Austin _Pek Az Kimse Yaşlanmasını Bilir. La Rochefoucauld _Başkalarının Mutluluğundan Kendine Pay Çıkaran İnsan, En Mutlu İnsandır. Goethe _Kibirle Zayıflık, İkiz Kardeştirler. Lowell _Talihli Olanların Horozları Bile Yumurtlamaya Başlar. Rus _Alçakgönüllü Yüreklerde Yaşayan Düşünceler, Yüksek Düşüncelerdir. Montaine _Bekar Bir Adam, Son Saniyede Daha İyisini Bulan Kadınların Bir Hatırasıdır. _Hiçbir Zaman Kimseye Savaşa Gitmeyi Ya Da Evlenmeyi Öğütleme. İspanyol _İnsanin hırsız olup olmadığı, suç ortağından sorulmaz ki! C.Marlowe _Vulcan Point Adası; Okyanusun içindeki adanın içindeki gölün içindeki adanın içindeki gölün içindeki ada _Zalime hizmet eden alçaktır. Vicdansız bir avcıya hizmetten ancak köpekler zevk alır. Namık kemal _Her çeşit serüveni tatmak isterdim. Yanlış trene binmek. Bilmedik bir şehirde inmek. Cüzdanını kaybetmek, yanlışlıkla tutuklanıp geceyi içerde geçirmek. Bence serüven, ille de olağanüstü olması gerekmeyen ama olağanın dışına çıkan bir olay diye tanımlanabilir. Sartre _Akıllı bir adam bir çakıl taşını nereye saklar? - Kumsala. Akıllı bir adam bir yaprağı nereye saklar? - Ormana. Eğer bir adam bir cesedi gizleyecekse, onu gizlemek için ölülerle dolu bir meydan yaratır. Gilbert Chesterton. ing. 1870 _Lakayıt: İlgisiz, aldırmaz, umursamaz, kayıtsız _Antik yunanda tapınakta fahişelerle seks, bir ibadetti. Roma’da vajina tadıcıları, kızların krala uygunluğuna karar verirdi. _Şarap tanrısı Dionysios'a ibadet etme şekli şarap içip sarhoş olmaktır. _İnsandan doğanlar insan olurlar. Hayvandan doğanlar hayvan olurlar. Neşet ertaş _Bitten, açlıktan, sıtmadan betersiniz. Yüz Türkiye olsa elinizden de gelse yüzünü de zincire vurur yüz kere satarsınız. Milletimin en talihsiz gecesi, ana rahmine düştüğünüz gecedir. Nazım Hikmet _Kedilerin size yavaşça göz kırpması, 'kedi öpücüğü' olarak adlandırılan bir sevgi işaretiymiş. _Jung: Aydınlanmak için ışığı kafamızda canlandırmamız değil, karanlığımızı fark etmemiz gerekir. Siz bilinçaltınızı bilince dönüştürene kadar, o sizin hayatınızı yönlendirecek ve siz ona kader diyeceksiniz. _Konfüçyüs: Tüm cevapları bildiğini zanneden insana tüm sorular sorulmamıştır. _Ahlak, hiçbir zaman paradan daha çok değer görmedi. Mark Twain _Büyük tehlikelerin bir güzelliği vardır, birbirini tanımayan insanlar arasında kardeşlik meydana getirir. Hugo _Jung: Zehirden kurtulmak istiyorsan onu son damlasına kadar içeceksin. _Yan yana oturursak sizi eleştireceklerin sürü psikolojisinden elde edeceği avantaj bitecek. Heyecanlı yere götürürsen o heyecanı seninle özdeşleştirir. _Max Weber: İşçi yığını, fakir kaldığı sürece tanrıya bağımlı kalırlar. Sığırdan don yağı yaparlar, insandan da para. _Kant: Tüm insanlann kolayca anladıklarına inandıklan şeylerden en az şeyi anladığım hususundaki anlama zayıflığımı bir sır gibi saklamayacağım. _Kendini bil. Görevinle, kalbinle, bağlantı kurarak, bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu, davranışlarının kaynağının güvenilir mi güvenilmez mi olduğunu bil. Kalbin karmaşık derinliklerine girmeye çalışan ahlaksal kendini biliş, insansı bilgeliğin başlangıcıdır. _John Milton: Cehenneme gidebilirim, ama böyle bir tanrı hiçbir zaman benim saygımı kazanamaz. _Madame de steal: Bir kadın teslim olmayı bilmelidir. Erkek olmadığıma memnunum. _Louis aragon: Sev ya da nefret et ikisi de yararıma. _Powe: Rüyaları gerçekleştirmenin yolu uyanmaktır. _Sheakspear: O kadar sakat ve demodeyim ki köpekler havlar bana yanlarında durduğumda. _Fotoğraflar siyah beyazken hayat daha renkliydi. _Kierkegaard: insan sosyal bir hayvandır, sadece sürünün içindeyken mutlu olur. Saçmaymış, kötüymüş onun için fark etmez. He şeyi benimseyebilir. Yeter ki sürü de benimsesin. Sürünün yaptığı her şeyi yapar ve bir yere ait olur. _Goebbels : Hiçbir acıma duymuyorum! Halk bu kaderi kendi seçti! Halkı biz zorlamadık. Bize yetkiyi onlar verdi ve şimdi de kellecikleri uçacak. _Jefferson: Bir kişi halkın güvenini üzerine aldığında, kendisini halkın malı olarak görmelidir ve eleştirilere aldırmamalıdır. _Deli ol. Salvador Dali _Otomobil kullanırken, sizden yavaş giden herkes aptal, sizden hızlı giden herkes de manyaktır. _Gözlerimi kaçırdığımda oluşan yeniden bakma isteği, bana nüfuz ediyor oluşunun en yalın haliydi. _Heraklitos: Evren, yaratmayla yok olmanın sonsuza kadar birbirini kovalamasıdır. Herşey karşıtların kavgasından doğar... _İltifat et. İnsanların gözlerinin içine bak. Bir kavgada ilk sen vur ve sert olsun. Cesur ol. Değilsen bile öyle davran. Hiç kimse aradaki farkı anlayamaz. Bol bol gülümse. _Karşılaşılan zorluklar ne kadar büyükse, bunların üstesinden gelmek de o kadar gurur vericidir. _Engelss: Yumurtalar kırılmadan, “omlet” (devrim) olmaz. _Albert Schweitzer: Bütün dahiler göklere uzanır, Mozart ise gökten inmiştir. Biz bilgi edindikçe etrafımızdakiler anlaşılır bir hâl almaktan ziyade daha da gizemli olur. _Alfred North: Köpek kucağınıza sıçrarsa sizi sevdiği içindir, kedi aynı şeyi yaparsa kucağınız sıcak olduğu içindir. Batı felsefeleri, Platon'un görüşlerine düşülen dipnotlardan ibarettir. _Mary Midgley: Et, yiyene göre yaşamı tatmak, vejetaryene göre ölümü tatmaktır. _Filozoflar_ _Tarkan: Ne kadar özlemişiz tek yürek olup atmayı. Yasaksız, baskısız, yalansız, içimizden geldiği gibi olmayı, özgürce eğlenmeyi ve gülmeyi. Yeniden umutla dolmayı. Tüm farklılıklarımızla birbirimize sevgiyle, hoşgörüyle sarılmayı, kucak açmayı, çünkü biz biliriz aslında farklılıklarımızdaki çeşitli renklerdir ülkemizin eşsiz mozaiğini oluşturan. Görüşlerimiz, düşüncelerimiz ve inanışlarımız ne olursa olsun birbirimize sevgiyle, saygıyla yaklaşmamızdır aslolan. Dün geceki konserde karşımda işte böyle muhteşem bir manzara vardı. Birbirine sevgiyle kenetlenmiş yüz binlerce insan. Ne kadar özlemişiz böyle olmayı, böyle hissetmeyi. Kutuplaşmalar, bölünmeler, düşmanlıklar olmadan bütünleşmeyi. _Ölünce ne diyecekler? Muhtemelen, ölüm sana yakışmadı. Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler. Üzülüyorsun, takma diyorlar. Kızıyorsun, değmez diyorlar. Boş veriyorsun gamsız diyorlar. Konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar. Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar. Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar. Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar. Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar. Müşfik Kenter _Hasan Ali Yücel: Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar. Sanat şubeleri içinde edebiyat, bu ifadenin zihin unsurları en zengin olanıdır. Bunun içindir ki bir milletin, diğer milletlerin edebiyatını kendi dilinde, kendi idrakinde tekrar etmesi; zeka ve anlama kudretini o eserler nispetinde artırması, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır. Hangi milletin kütüpanesi bu yönden zenginse o millet, medeniyet aleminde daha yüksek bir idrak seviyesinde demektir. _Max Weber: Doğu toplumlari sulamaya dayalı tarım toplumlarıydı. Bu da merkezi bir otorite gerektirmekteydi. Onun için mezopatamya’da merkezi, güçlü, tüm yetkinin bir elde toplandığı imparatorluklar kurulmuştur. Hatta tek tanrılı inancın bu merkezileşmeden kaynaklanmakta. Avrupa’da ise süt üreticiliğine bağlı sığır yetiştirme vardı. Bu da otlak alanların mülkiyeti sorununu dogurmaktaydı. Onun için Avrupa'da özel mülkiyet hep önemli olmuştur. Ve nispeten insanlar özerk bir halde kalabilmiştir. Dogu toplumlarında ise böyle bir şey görülmez. _(Batı, zengin ve gelişmiş iken, doğu fakir ve ilkel kalmıştır çünkü doğu, tek merkezden yönetilen tarım toplumuydu. Batı ise zengin derebeylerin yönettiği bir toplumdur. Zengin derebeyler zamanla büyük sanayicilere dönüşmüşlerdir.) _Platon: _Platonik aşk: Platon, gerçek aşka, bedensel hazlara yönelerek değil, ruhsal bir yolla ulaşıldığını iddia ettiği için 'Platonik aşk' terimi günümüzde 'cinselliğin olmadığı romantik aşk' anlamı kazanmıştır. _Bilgisizlik neden kötüdür? Cahil kişi güzellikten, iyilikten, akıldan yoksunken, hepsini kendinde toplamış sanır da ondan. Yoksun olduğunu bilmeyen kimse ne diye kendinde olmayanın peşine düşsün? _Müzik yasalarından sapma, azar azar yerleşip sinsi sinsi göreneklerimize ve çalışma biçimlerimize sokulur; buradan, daha da güçlenerek insanlar arasındaki ilişkilere iner. Bu ilişkilerden de büyük bir küstahlıkla, devlet işlerine yayılır, sonunda da özel ve genel yaşamda ne varsa, hepsini alt üst eder. _Rousseau: İnsanlar, huyumu tanımadıkları kadar yüzümü de tanımasalar, aralarında yine rahat yaşardım. Hiçbir şeye bağlanmayarak yalnızca kendime dayanıyorum. Hiçbir gereksinimi olmayan insanlara hangi boyunduruk dayatılabilir? Ancak yalnız olduğumda kendimi bulurum. Bunun dışında çevremin oyuncağıyım. Uçurumun dibinde rahatım; mutsuz bir ölümlü ve Tanrı'nın kendisi gibi duygusuz. Dünyaya yabancı bir gezegenden düşmüş gibiyim. Endişeli ve dalgındım. Bu hâli anlatmak hayli zor. Bundan böyle elimden gelebilecek tek iyiliğin, istemeden ve bilmeden kötülük yapmamak için hiçbir şey yapmamak. _Osho : Freud, bilinçaltını keşfeden bir öncülür. Jung daha ileri giderek kolektif bilinaçtını keşfetti. Yakında da kozmik bilinçaltı keşfedilecektir. Buda bunan bahseder. Bilinçli zihin üstüne gerçek zihnimiz vardır. Bu, meditasyonla elde edilebilir. Gerçek bilinçli zihnin ötesinde süperbilinç vardır. Büyük bir farkındalığa sahip olursun. Süperbilincin ötesinde kolektif süperbilinç(Tanrı) vardır. Kolektif süperbilincin ötesinde kozmik süperbilinç vardır. Buda ona Nirvana der. Hindi mistikler ona Mokşa der. Sen ona Hakikat diyebilirsin. _100 savaşta 100 zafer kazanmak en iyisi değildir. En iyisi, savaşmadan düşmana boyun eğdirmektir. Maharetin doruk noktası budur. Eski çağlardaki değerli komutanlar, savaş başlamadan önce kazanmış olduklarından, yeterince bilinmezler. Sun Tzu _Sarayların çokluğu, halkın o ölçüde fakirleştğini, saraydaki lüks eşyaların fazlalığı, tahıl ambarlarnn boşaldığnı gösterir. Başkalarının yoksullaşmsı üzerne kurulmuş olan bu gösterş, haydutlarn yağmadn sonraki böbürlenmlernden başka bir şey değl. Buna hırsızlarn cakası denr. Tao _Maslow: _Bir insanın ne kadar hızlı koşabildiğini bilmek ya da kendi koşma yeteneğinizi geliştirmek için, ortalama bir koşucuyu değil, olağanüstü koşucuları, şampiyonları gözlersiniz. Çünkü ancak bu insanlar daha hızlı koşabilme konusunda, insanın potansiyeli hakkında size bir fikir verebilirler. _Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor. Rahip John Done vaazından. Ernest Hemingway _Max Stirner: _Her kim tin, özgürlük, eşitlik, demokrasi ve daha nice kavramlar üzerine yaşamını kuruyor ve o çizgide yaşıyorsa, dindar olandır ve sabit fikirlidir. Ben’in dışında bir varoluş kabul eden herkes henüz Ben olamamış, eşdeğişle: Biricik değildir. Dogmatik olan sabittir, değişmezdir, dolayısıyla bireyin “doğasına” ters düşer. Geleceğe dair düşünce sistemlerini dogmatik bulur. Bireyin öğreniminin bu “darkafalıların” elinden alınması gerekir. _Condorcet: _İnsan ruhunun zincirlerini kımıldattığı, hepsini gevşettiği, kimini ise kırdığı; bütün eski kanaatlerin gözden geçirildiği ve bütün yanlışlara saldırıldığı; bütün eski adetlerin tartışmaya konu edildiği ve bütün ruhların özgürlüğe doğru beklenmedik şekilde kanat çırptığı bir çağ.(Aydınlanma çağı hakkında) _Bilginlerin aydınlatamadığı toplumları şarlatanlar aldatır. _Erich Fromm_ _Düşünceyi felce uğratmanın yolu: Önce acı bir haber, ardından komik, bir magazin, bir kaza haberiyle zihin felce uğratılır. Yapboz parçaları arasında kaybolup, her şeye karşı sığ ve kayıtsız olur. (Bilimsel olarak da, sık frekans değişimleri sersemliğe neden olur.) _Koşullandırmak: Bağlamak. Bir şeye alıştırarak ondan başkasına yönelemez duruma getirmek. İnsan, her istenilen biçimde davranmaya koşullandırılabilir ve buna da değişik tepkileri olur. İnsan köle ya da robot olmaya koşullandırılabilir. Buna da sıkıntı ve saldırganlık olarak tepki gösterecektir. Koşullandırmayla yönetilen insanının cehennemini, cennet olarak salık vermektedir. _Bize çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek ‘sevgisi’ne inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz ‘etken ilgi’dir. _Ralph Emerson_ _Hiç tanımadığımız birisiyle daha açık ve daha rahat konuşuruz her şeyi. Çünkü onlar bizi yadırgamazlar, hesap sormazlar, kırmazlar. Oysa bizi tanıyanlardan saklarız kendimizi, birkaç kelimemizi. Biliriz ki konuştukça söylediğimiz her şey, günü geldikçe aleyhimizde delil olarak kullanılacaktır. _Yamyamların tanrısı bir yamyam. Savaşçıların tanrısı bir savaşçı. Tüccarların tanrısı da bir tüccar olacaktır. _Kendinizi bir başkası için gerekli duruma getirin. _Üstünde yıldız olmayan hiçbir yol yoktur. _Hiç tanımadığımız birisiyle daha açık ve daha rahat konuşuruz her şeyi. Çünkü onlar bizi yadırgamazlar, hesap sormazlar, kırmazlar. Oysa bizi tanıyanlardan saklarız kendimizi, birkaç kelimemizi. Biliriz ki konuştukça söylediğimiz her şey, günü geldikçe aleyhimizde delil olarak kullanılacaktır. _David Laing : Mistiklerle şizofrenler kendilerini aynı okyanusta bulurlar ama mistikler yüzerken şizofrenler batar. _Erasmus _Eskiden insanlar kendilerini övdürmek için en utanmaz dalkavukları tutarlardı ve dalkavuklar, en sefil arsızları tanrılara eşit göstermeye cesaret ettiğinde, aşağılık adamı, erdem timsali olarak ileri süründüğünde yani kuzgunu tavuz kuşu tüyleriyle süsleyince, zencinin derisini beyazlatmaya çalışınca, sineği fil yerine kabul ettirmeye gayret edince, kahramanlarımız tavuz kuşu gibi kasılır ve küstahça ibiğini kaldırdı. _Pascal_ _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar. Kendini bulmak istemez. Çünkü kendini iyice görebildiği zaman, istediği gibi olmadığını anlar, içinde müthiş bir zavallılık, hiçbir zaman dolduramayacağı uçurumlar, boşluklar bulur. _Hükumetin öncelikli görevi işsizliği ortadan kaldırmaktır, aksi takdirde toplumun düzeni bozulur. _Eskiden insanın önemi yaratıklara egemen olmasına dayanıyordu, bugün ise onlardan ayrılmaya. _Emil Cioran_ _Uyanmanız için ne kadar çok tiksinti biriktirmemiz gerekiyor? _İktidar şeytanidir. Hükmetmek bir zevk olduğu için kendi isteğiyle iktidardan feragat eden hiçbir diktatör yoktur. Şeytan, iktidar hırsı olan bir melekti sadece._Hayatla dolup taştıgı için, şeytan'ın hiçbir sunagı yoktur: insan kendini şeytan'da çok fazla buldugu için ona tapmaz; ondan bilerek nefret eder, "kendinden yüz çevirir" ve tanrı'nın yoksul vasıflarını ayakta tutar ama şeytan bundan şikayetçi degildir. _Epikür_ _Felsefi tartışmalarda kaybeden kazanandır, çünkü o, yeni bir bilgelik elde etmiştir. _İnsanların arasında tanrı gibi yaşayacaksın. _Tanrılar, insanların dualarına kulak verip kabul etmiş olsalardı, tüm insanlık yok olurdu çünkü insanlar kötülüklerin yok olması için dua etmektedirler. _Shopenhauer: _(Türkler kuranı hiç okumuyor ama dini kitapları çok okuyorlar) Halk biçimden ziyade içerik ile ilgilenir ve bu bir geri kalmışlık göstergesidir. Goethe hakkında yazılmış olanları Goethe'nin yazdıklarından daha fazla okur. Tiyatroları ele aldıkları malzeme sayesinde doldurmaya çalışan çok sayıda kötü oyun yazarı vardır. Şöhretli insanla doldururlar. _İnsan beslenmek için hayvanlara; hayvanlar birbirine, sonra onlar da bitkilere gerek duyarlar. Bitkiler beslenmek için toprağa, suya, kimyasal elementlere, birleşimlerine, bu gezegene, güneşe, dünyanın kendi ve güneşin etrafında dönmesine gerek duyarlar. Bu böyle gider. Temelde bu istemenin kendi kendini tüketmek zorunda olmasının sonucudur. Çünkü istemeden başka bir şey yoktur. O da aç bir istemedir. Bu kovalamaca, bu kaygı, bu üzüntü bundan ileri gelir. _İnsanın ahlakı onun ağırbaşlılığına, ağırbaşlılığı da ahlakına dayanmaktadır. _Çok şey konuşur ama asla hiçbir şey söylemez. İhtiyaç hâsıl olduğunda güçlükten yakayı sıyırmak için kaçacak bir delik bulur. Ahmaklar için yazanlar her zaman karşılarında geniş bir dinleyici kitlesi bulurlar. Benzer benzerini sevdiği için halk, derinlikten yoksun, çapsız kafalarından çıkma dedikodularını, değersiz süprüntüleri, büyük kafaların düşüncelerinden daha hoş bulur. _Ölçüsüz isteklere kapılmış, kibirle başkalarını hor görmüş, zorbalıkla zaferler kazanmış, kalleşçe ihanet etmiş, namussuzca kazanç sağlamış, sınırsız bir açgözlülük göstermiş, utanmazca savurganlıklar yapmış kişi, kaçınılmaz olarak korkar kendi belleğinden. Seneca _Fakir çalışır, zengin sömürür, asker ikisini de korur, mükellef üçü için öder, serseri dördü için yatar, ayyaş beşi için içer, bankacı altısını dolandırır, avukat yedisini kandırarak savunur, hekim sekizini de öldürür, mezarcı dokuzunu da gömer, politikacı onların sayesinde yaşar. Cicero _İnsanlara kırmızı bir kuyruklu yıldız göster, onları belirsiz bir kaygı ile korkut ve göreceksin ki, insanlar evlerinden koşarak çıkarken bacaklarını kıracaklardır. Fakat onlara mantıklı bir cümle söyleyip bunu kanıtlarsan, sana sadece güleceklerdir. B. Brecht _Empedokles: Her şeyin 4 kaynağı vardır- Ateş(Zeus), hava(Hera), toprak(Hades), su(Netsis). Elementlerin karışımından canlı hayat başlar. Toprağımızla toprağı, havayla havayı görüyoruz. _Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu! Katlanmak mı zalim kaderin yumruklarına, oklarına. Yoksa diretip bela denizlerine karşı: Dur, yeter! demek mi? Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız bitebilir, bütün acıları yüreğin, çektiği bütün kahırlar insanoğlunun. Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü! Çünkü ölüm uykularında, sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından. Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu. Bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden. Kim dayanabilir zamanın kırbacına? Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine. Sevgisinin kepaze edilmesine. Kanunların bu kadar yavaş Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine. Kötülere kul olmasına iyi insanın. Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken? Kim ister bütün bunlara katlanmak. Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek. Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa, O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya. Ürkütmese yüreğini. Bilmediğimiz belalara atılmaktansa. Çektiklerine razı etmese insanı. Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi: Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor, yürekten gelenin doğal rengini ve nice büyük, yiğitçe atılışlar. Yollarını değiştirip bu yüzden. Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar. Hamlet, William Shakespeare _Karışık_ _Locke : Kaynağı kendi zehirleyen ebeveynler suyun neden acı olduğunu merak ediyor. _Hegel :Tanrı, insan ve madde diye ayırım yapmak anlamsızdır. Evrensel Cevher, Saf Bilinç olan ruhtur. Düşünce basamaklarını kat eden insan sonunda kendisine döner. Gerçek ruhun kendisi olduğunu keşfeder. Aslında insan Tanrı; Tanrı da insandır _Niçe : Pençeleri kötürüm olduğu için kendilerine iyi diyenlere gerçekten çok gülerdim. Zerdüşt _Bacon : Düşmana acıyan, kendine acımaz. _Çirkin insanlar genellikle doğa ile ödeşirler çünkü doğanın kendilerine ettiği kötülüğün acısını onlar da doğaya kötülük ederek çıkarmaya çalışırlar. Francis Bacon _G.Ortega: Disiplinli hayvan, insana benzer. (Disiplinsiz insan da hayvana benzer.) _Tao: İbadetler, nafile tekrarlardan ibarettir. _Karl marx : Bir memleket iki şekilde talan edilir; düşmanlar ve bizzat o ülkenin kendi maliyesi tarafından. İhtiyaç, icadın anasıdır. Felsefe, mantık ve diyalektikten oluşur. Erkek burjuvazidir, karısıysa proleteryayı temsil eder. Engels: Yumurtalar kırılmadan, “omlet” (devrim) olmaz. _Pisagor: Bugünkü insan, hayvanla “üstinsan” arasında gerilmiş bir konumdadır. Yaşadığın güçlükler seni öldürmüyorsa daha güçlü kılar.. Hayatın temeli “güç istemi”dir. _Russell : Az bilmek için, çok okumak gerekir. russell _O, senin mutluluğunu senden daha çok ister ve senin çıkarlarını da senden daha iyi bilir. Çünkü o, senin idrakinin ve aklının sınırlarının üstünde bir varlıktır. İbn-i Haldun _Ya paralayıp yiyeceksin; ya paralanıp yeneceksin. İşte hayatın bir takım ahlak çiçekleriyle örtülen gizli anlamı! Hüseyin Rahmi Gürpınar _Her türlü yanlışa karşı en amansız silah Akıldır. Bugüne kadar başka bir silah kullanmadım, bundan sonra da kullanmayacağım. Thomas Paine _Kalp bir kez kırıldı mı, hiçbir şeyi umursamaz. Toplayacağınız çalı çırpıyla yakacağınız ateş, soğumuş kalbinizi ısıtmaya, ruhunuzu yeni bir alevle canlandırmaya asla yetmeyecektir artık. Dostoyevski _En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı. En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı. En derin yaralarla başlar en derin gülücükler. Nietzsche _Akıllı bir adam bir çakıl taşını nereye saklar? - Kumsala. Akıllı bir adam bir yaprağı nereye saklar? - Ormana. Eğer bir adam bir cesedi gizleyecekse, onu gizlemek için ölülerle dolu bir meydan yaratır. Gilbert Chesterton. _Kitle, ilkel insan yığınlarının yeniden dirilişidir. İnsanın içindeki vahşi hayvanlar özgür kalır. Bilinçsiz, kişiliksiz, düşüncesiz, iradesiz, menfaatçi, tutucu, vicdansız.. Dinciler, deliler ve caniler de böyledir. Bir doğa olayını, tanrının gazabı olarak algılarlar. Le Bon _Hayat bizi dört işlemle sınar; gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler, insanlıktan çıkarır ve sonunda topla kendini der. Tolstoy _Orgazm(Kozmik güç), her yere, politikaya da uzanır. İnsanlar aldatılmadı. Faşizmi arzuladılar. Diktatörlere hayranlığın nedeni orgazma ulaşamamaktı. Diktatörün kanun tanımaz tavırları, alt tabaka için orgazma eşdeğerdir. Baskı; nefretin, faşizmin, açgözlülüğün temeliydi. W. Reich _İnançlar milletlerin karakterlerini yansıtır ve bu sayede halkların bilinçaltlarındaki travmalara ulaşabiliriz. Jung _Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Jung _Al, biraz şarap iç. Bu eve o kadar nadiren misafìr gelir ki, ben de, köpeklerim de onları nasıl ağırlamak gerektiğini bilmeyiz, hatta öğrenmek de istemeyiz. Sağlığına! Emily Bronte _16. yüzyılda büyük bir yetenekle doğan her kadın mutlaka delirirdi, kendini vururdu ya da köyün dışındaki ıssız bir kulübede geçirirdi hayatının son günlerini, yarı cadı yarı büyücü sanılır, korkulur ve alay edilirdi. Virginia Woolf _Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler; kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler. Künyeni almak için, partiye ettim telefon; bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler. Neyzen _George Orwell _ _Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder. _Her türlü ahmaklığa inanabilirdi, yeter ki Parti tarafından söylensin. _Ağır koşullarda çalışmaktan, boğaz kavgasından, komşularla didişmekten, sinema, futbol, bira ve en önemlisi de kumar yüzünden kafalarını çalıştırmaya fırsat bulamıyorlardı. Onları denetim altında tutmak hiç de zor değildi. _Fransız kimyası Lavoisier 51 yaşında iken, giyotinle ölüme mahkum edilir. Boynunun vurulmasını beklerken kitap okumaktadır. Matematikçi arkadaşı Langrange’yi yanına çağırır ve kafam sepete düşünce gözlerime bak. Eğer iki kere göz kırparsam insan kafası kesilikten bir süre daha beyin düşünmeye devam etmekte demektir, der. Kafası kesip sepete düşer ve gülerek iki kere göz kırpar. Matematikçi Langrange der ki: Lavoisierin son saniyedeki ispat arayışı bilimselliğin yüzyıllar sürecek meşalesidir. _Yetişkin bir kızı olan bir dul kadınla evlenmiştim. Babam da üvey kızımla tanışınca, ona aşık oldu ve sonunda da kandırdı ve evlendiler. Böylece babam damadım oldu. Üvey kızım da annem durumuna geldi. Karım bir oğlan doğurdu. Çocuk tabii ki babamın kayın biraderi ve üvey annemin kardeşi olarak benim dayım sayıldı. Üvey annem de bir oğlan doğurdu. Böylece kardeş sahibi oldum ama üvey kızımın çocuğu olduğundan, aynı zamanda da torunum sayıldı. İş bu kadarla da bitmedi. Karım annemin annesi olduğu için, benim büyük annem sayıldı. Ben de babamın babası oluyordum. Sonunda kendimin dedesi olmuştum. Mark Twain _Dünyalar Deposu hikayesi_ R. Sheckleyin _Tompkins, özel bir ilaç sayesine insanları uyutup, tüm arzularının gerçekleştiği bir rüyaya göndermektedir. Wayne ise, bu ilaçtan içip hayal ettiği bir rüyada yaşamak istemekte ama biraz tereddüttedir. Tompkins ona biraz düşünmesini söyler. Wayne sürekli bu konuyu düşünür. Evine gider, karısı ve çocuğu oradadır ve kendini aile hayatının sevinçlerine ve sorunlarına kaptırır. İşe gider, oğlunun okuluyla ilgilenir, karısıyla yıldönümü için tatile gider, oğluyla tekne gezintisine çıkar. Bütün yıl böyle geçer ama aklında hep tompkinsin ilacı vardır ve birden eski ve harap bir kulübede uyanıp topmkinsin sorduğu: Eee şimdi nasılsın? Memnun oldun mu? Wayne şaşkın bir halde evet tabi der ve ayrılır. Yıkık binaların, bomba seslerinin arasında, sıçan sürülerinin deliklerinden çıkarak nükleer savaş artığı yeryüzünde egemenliklerini ilan ettikleri vakitler olan karanlık basmadan yeraltındaki sığınağına varır.__ Okurunun kaçınılmaz olarak düştüğü tuzak, arzunun paradoksunu oluşturan tuzaktır: Şeyin kendisinin ertelenmesini zaten şeyin kendisi olan şeyle karıştırırız, arzuya özgü arama ve kararsızlığı aslında arzunun gerçekleştirilmesi ile karıştırırız. Yani arzunun gerçekleştirilmesi, karşılanması, tamamen tatmin edilmesi değildir, daha çok arzunun kendisinin yeniden üretilmesiyle örtüşür. Zizek ___ _Theodor Herzl (1860 -1904) Modern Siyonizm'in kurucu babası. Yahudi Devletinin ruhani babası. _Yahudilerin II. Abdülhamid'den daha iyi bir dosta sahip olmadığının tamamen farkındayım. Yahudi devleti kitabı _Profesyonel ordumuzu nasıl kışla sınırlarının içinde tutuyorsak, din adamlarımızı da tapınaklarının sınırları içinde tutmalıyız. Ordu ve din adamlığı değerli işler yaptığı sürece onurlandırılmalı. Din adamları, Devletin yönetimine de, kendi danışmanlıkları dışında karışmamalı, sadece kendi alanları içinde, içerideki ve dışarıdaki sorunları hatırlatmalılar. _Eğer dinleyicilerden biri, savunmaları anlayamazsa, o kişi çöldeki bir vaizdir. Ve eğer dinleyicilerden biri zaten onları anlayacak kadar ileri görüşlüyse, vaiz gereksizdir. _Daha aşağıdaki basamaklara bakmamalıyız; daha yukarıya, en yukarıya bakmalıyız. Ve yükselmeliyiz. Güvensiz barakalarda, bizi çıplak bırakan kulübelerde oturmak yerine güvenli, daha iyi, daha yeni, daha modern, daha güzel binalarda oturmalıyız. Uğraşılıp, kazanılıp edinilmiş zenginliklerimizi terk etmeyip, onların farkına varmalıyız. Kazandığımız haklardan sadece daha iyisi ile karşılaştığımızda vazgeçmeliyiz. Sevdiğimiz geleneklerimizden vazgeçmeyip, vazgeçtiklerimizi tekrar bulup yaşamalıyız. Eski evimizi, yeni bir tanesi bizim için hazırlandığında terk etmeliyiz. _Yahudilerin başardıkları işlerin onlara ulaşılmaz, yapılması imkânsız işler olarak görünmesi, onların bize olan kin ve nefretlerini besliyor ve onları hayata küstürüyor. _Akıllı insanlarımıza, onların yapacağı her şeyi söylemek, onları küçük düşürebilir. Ulusal Ülküye kendisini bağlayan her insan, her şeyi nasıl yapacağını ve nüfuzunun kendi alanı içinde nasıl gerçekleştireceğini biliyor. _İmkânsız’ kelimesinin varlığı, artık teknik bilimin kelime dağarcığında yer almıyor. Geçen yüzyılda yaşayan bir adam tekrar yeryüzüne dönse, bugünün yaşamını tamamıyla akıl almaz bir sihirle donanmış olarak bulabilir. İcatlarımızla çağdaşlarımız nerde görünse, çölü tatlı bir bahçeye çeviriyoruz. _Yahudi Devleti’nin kurulma aşamalarından birisi para ile yönlendirilmiş Birleşmiş Milletleri’nin kurulma aşamasıydı. _Churchill_ _Acı, kan, ter ve gözyaşından başka vaad edecek bir şeyim yok. _Bir ulusu yönetmek, dört çocuğu eğitmekten daha kolaydır. _Demokrasilerde halk, tüm yanlışları denedikten sonra doğru olanı bulur. Amerikalılar her zaman doğru olanı yapacaktır, tüm diğer seçenekleri tükettikten sonra. _Ben alkolün benden aldığının fazlasını alkolden aldım. _Savaş sırasında winston churchill her zaman 9'da yatarmış. Biri ona sormuş; 'sayın churchill dışarıda savaş var siz neden yatıyorsunuz?' O da demiş ki: 'ingiltere'nin yarın sağlam ve dinç bir churchill'e ihtiyacı var. _Başarı, hevesinizi kaybetmeden başarısızlıktan başarısızlığa koşmaktır. Asla vazgeçmeyin. Başarı son değildir; başarısızlık da ölümcül değildir. Önemli olan devam etme cesaretini gösterebilmektir. _Britanya ve Fransa; savaş ve onursuzluk arasında seçim yapmak zorundaydı. Onursuzluğu seçtiler ama yine de savaşmak zorunda kalacaklar. _Ben doktoruma ne ücret ödüyorsam, avukatıma bunun iki katını öderim. Çünkü; doktoruma ne anlatırsam anlatayım, doktor bana bir reçete yazar ve gider. Ağrıyı, sızıyı, acıyı ben tek başıma çekerim. Oysa avukatıma ne anlatırsam anlatayım ben onun yanından rahatlamış bir şekilde çıkarken, tüm anlattığım dert, tasa ve kasvet, artık onun derdi haline gelir._Şaka, çok ciddi bir şeydir. _Düşmanların mı var? Dürüstlüğünü kaldıramayanlar mı var? Ne hoş. Bu hayatta bazı konularda karakterli bir duruş sergilemişsin demektir. _Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görürsünüz. _Cehenneme doğru gidiyorsanız, gitmeye devam edin. _Azametin bedeli sorumluluktur. _Dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa, yarın kaybeder. _Kapitalizmin doğal ahlaksızlığı, nimetleri adaletsiz paylaşmasıdır; sosyalizmin doğal faziletiyse sefaleti eşit paylaşmasıdır. _Her şey canımı sıkıyor. _Düşen bir çığda, hiçbir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz. _Savaş tarihinde hiç bir vakit bu kadar çok kişi bu kadar az kişiye bu kadar şey borçlu olmamıştır. _İtfaiye ile ateş arasında tarafsız kalamam. _Tarih bana karşı nazik olacaktır. Çünkü onu yazmayı planlıyorum. _Demokrasiye muhalif en iyi kanıt, ortalama bir şeçmenle bir beş dakika konuşmaktır. Demokrasi karşıtı en iyi argüman, averaj bir oy verenle beş dakikalık muhabbettir. _Hiç kimse, uşağının yanında büyük adam değildir. _Savaş zamanı, hakikat o kadar kıymetlidir ki, yalanlardan bir duvarla korunur. _Her millet layık olduğu şekilde yönetilir. Sir Winston Leonard Spencer Churchill (1874 - 1965) _1895'te Kraliyet Harp Okulunu bitirdi ve orduya girdi. Boer Savaşı'nda esir düştü ve kaçarak millî kahraman haline geldi. 1911'de Bahriye Nazırı oldu. Başarılı siyasi kariyeri 1915 Gelibolu yenilgisinden sonra düşüşe geçti. Sadece donanmayla Çanakkale Boğazı'nın geçilebileceği, ardından da rahatça İstanbul’a ulaşılabileceği konusundaki ısrarcı tavrı, Türklerin umulandan çok daha başarılı bir savunma yapması; müttefik ordusunun tarihi yenilgisine yol açtı. Bu başarısızlığın mimarı olarak nitelendirilen Churchill, Britanya halkı karşında çok zor bir durumda kaldı ve muhaliflerinin de zorlamasıyla görevinden ayrıldı. Ancak 1917'de Cephane Bakanlığı'na ve Harbiye Bakanlığı'na getirildi. 1924'te tekrar Muhafazakâr Parti'ye girdi. 1939'da bir kez daha Bahriye Nazırlığına ve 1940'ta Neville Chamberlain'ın yerine başbakanlığa getirildi. II. Dünya Savaşı'nda izlediği savaş politikası ve Roosevelt ile kurduğu iyi ilişkiler onu Britanya tarihinin en önemli devlet adamları arasına soktu. Yine bu dönemde Müttefik Devletlerin Balkanlar'a kaydırmaya çalıştığı strateji konusunda Ruslarla çalıştı. Ancak SSCB'nin burada hakim duruma geçmesinden de çekiniyordu. Bu yüzden savaşın başından itibaren stratejik önemi büyük olan Türkiye'yi savaşa sokmaya çalıştı. Kahire ve Adana'da Türk yöneticileriyle bu konuda yaptığı görüşmelerde, Türkiye'nin istediği askeri yardımı vermeye de yanaşmadı. Savaş sonrası Avrupa ülkelerinin birleşmesini sağlayan NATO, Avrupa Konseyi gibi kurumların oluşması için büyük çaba gösterdi. _Ailesinin atalarından kalma evi olan Oxfordshire'daki Blenheim Sarayı'nda doğdu. Marlborough Düklerinin doğrudan soyundan gelen ailesi, İngiliz aristokrasisinin en üst düzeylerindendi. Babası Lord Randolph Churchill, 1873'te milletvekili seçildi. Annesi Jennie, zengin bir Amerikalı iş adamı olan Leonard Jerome'un kızıydı. Churchill, Oldham'da kampanya yürütürken kendisinden "Muhafazakar ve Demokrat" olarak bahsetti. ___ _Freud_ _Amerikadaki deneyde, her türlü uyuşturucuyu yasaklayarak, insanları dinle uyutmaya çalışıyorlar. _Kendimizi gerizekalılığın baştan çıkarmalarına kaptırmak için, akıl: esaretinden kurtulacağımız bir düşman olur çıkar. Diplomalı hekime karşı şarlatanı ortaya çıkaran odur; eleştirmeyi uyutan, algıları yanıltan, hurafelere sahip çıkan odur. _Animistik evrede insan, tanrıdır; dinsel evredeyse tanrılara inanır; bilimsel evrede ise insan küçüklüğünü kabul etmiştir. _Bir vakit küçük kızın da penisi olmuş, ama penis kesilip alınmış, yerinde de bir yara izi kalmıştır. penisiyle fazla ilgilenirse ve ilgisini eylemsel yoldan açık seçik sergilemekten vazgeçmezse, o değerli organının kendisinden koparılıp alınacağı söylenerek çocuğun gözü korkutulur. kadınlarda bir penis bulunmadığı öğrenilir öğrenilmez, söz konusu özlem tersine dönüşerek yerini nefrete bırakır ve bu nefret buluğ yıllarında pisişik iktidarsızlığa (impotens), kadın düşmanlığına (misogni), ve sürekli eşcinselliğe yol açabilir. çocuğun ruhunda silinmeyen izler bırakır. _Kadın ayağı fetişi, bir zaman el üstünde tutulan, ama günün birinde elden çıkıp giden kadın penisinin yerine geçirilmiş bir simge anlamını taşır; _Leonardo'da bilinçdışına itilmiş libido'nun dışavurum biçimleri olan kılı kırk yararlık ve paraya düşkünlük, anal erotizmden kaynaklanan karakter özelliklerindendir. Cinsel yönelimlerin hizmetindeki bir etkinliğin ardından libidosunun büyük bölümünü yücelterek bilip öğrenme tutkusunu araştırı tutkusuna dönüştürebilmek: İşte Leonardo'nun doğasının çekirdeği ve bu doğada saklı yatan giz. _Freud’a göre din, insanın kendi dışındaki doğa güçlerine ve kendi içindeki güçlere (içgüdülere) karşı çaresizliğinden kaynaklanmıştır. Akıllarını kendilerini koruyacak bir biçimde kullanmayı beceremeyen insanlar, bunları bazı karşı güçlerle dengelemeye çalışmışlardır. Yani akıl aracılığı ile kavranamayan güçlere egemen olmayı sağlayacak ya da onları bastırmaya yarayacak bir takım duygusal yöntemler ve mekanizmalar geliştirmişleridir. Freud bunun kaynağının çocukluk dönemi izlenimleri olduğunu öne sürer. Tehlikeli, kontrol edilemeyen ve anlaşılması mümkün olmayan güçler karşısında insan, anılarında geriye kaçış yapar ve çocukluktaki, babasınca korunma duygusuna sığınır. _Freud için din, tehlikedir, çünkü tarih boyunca kendine bağladığı bir takım olumsuz kurumların toplum içinde yerleşmesini sağlamıştır. Sonra insanlara bir hayale inanmayı öğretir. Daha da önemlisi, eleştirici düşüncenin engellenmesine, böylelikle de zekanın köreltilmesine yol açar. Eğer din ile ahlakın birbirlerine olan bağlılığı koparılmazsa, gelecekte insanların tüm değer yargıları tehlikeye düşecektir. İnsan babasal bir Tanrı ilüzyonundan vazgeçtiği anda, evrendeki yalnızlığının ve anlamsızlığının bilincine varır. Baba evini terk etmiş bir çocuk gibi, mahsun ve şaşkın kalıverir öyle orta yerde. İşte bu hastalıklı ve basit fikrin aşılması, insancıl evrimin en önemli amacıdır. _Dinler, saplantı nevrozudur, çarpıtılmış masallardır, gerçeğin inkarı sonucu oluşan toz pembe yanılsamalar sistemidir. Uygarlığı zenginleştirebilecek hazine, dinsizlik eğitimidir. Yanılsamalar üzerine kurdukları sahte bir hayatta yaşıyorlar çünkü arzuları bunu istiyor. Bilgi hazinesine ulaşan insan ne kadar çoğalırsa dinden kopuş da o kadar çoğalır. Avrupada dinin etkisi azaldı çünkü bilim gelişti. Eleştiri kültürü, dini kanıtları yontarak zatıflatmış. _Bilimler, dinlerdeki yanlışları ortaya çıkarmış ve saygı duyduğumuz dinsel kavramlar ile ilkel insan düşünüşünün benzerlikleri tespit edilip şaşkınlığa yol açmıştır. _Dindarlar çocuklar gibi koruyucu baba evindedirler. Ateistler ise çocukluktan çıkıp baba evini terk etmiş ve hayata atılmış kişilerdir. İnsan sonsuza kadar çocuk kalamaz. On yıllar boyu uyku ilacı almış bir insan, bundan yoksun bırakılırsa elbette uyuyamaz. _Amerikadaki deneyde, her türlü uyuşturucuyu yasaklayarak, insanları dinle uyutmaya çalışıyorlar. _Laiklik, uygarlıktır. Dinsel düşünce ise ilkelliktir. İnsanlar ilkellikten, uygarlığa eğitim ve bilgi yoluyla rahatça geçeceklerdir. _Yasaklamanın tek bir nedeni: Dinlerin ardında yatan temelsizliğin farkında olunması. _İlkel dini adetlerin tanrıdan değil de insan kaynaklı olduğunu anladığımız vakit. Bunların değiştirilmesinin yasak olduğu hükmü de geçersiz kalacaktır. _Din, insanlığın evrensel saplantı nevrozudur ve bazı nevrotik hastalıklara karşı korunmuş olmaları bunu doğrulamaktadır. _Dinler hurafedir. Dine karşı olan şeye hakikat denir. Psikanalize karşı olan nefret tutumu da eski hurafe dinler gibi yaşamakta. _Yanılsamalar, arzulardan kaynaklanmaktadır. _Jung: Büyük insan kitlelerince paylaşılması, bir düşüncenin doğruluğunu kanıtlamaz. Dinin kaynağı insanların kendilerini, kendilerinden üstün olan bazı güçlere tevekkülle teslim etmeleridir. _Devamı Yorumda:
·
5,4bin görüntüleme
Onur okurunun profil resmi
Devamı: _Kendimizi gerizekalılığın baştan çıkarmalarına kaptırmak için, akıl: esaretinden kurtulacağımız bir düşman olur çıkar. Diplomalı hekime karşı şarlatanı ortaya çıkaran odur; eleştirmeyi uyutan, algıları yanıltan, hurafelere sahip çıkan odur. _Bir zaman gelecek ve bizler tüm ümitlerimizden tek tek vazgeçmek zorunda kalacağız. İşte o vakit anlayacağız ki bir zamanlar körü körüne bel bağladığımız ümitler, aslında hayatımıza daha fazla acı ve zorluk katan yanılsamalardan başka bir şey değil. _Deliler dış gerçeği algılayamazlar. Salt bundan dolayı iç gerçek üzerine bizden çok daha fazla şey bilirler. Hayalleri gerçeğe dönüşür. _Herhangi bir alanda normal sayılan kimse, benim deneyimlerime göre anormaldir. _Sapıklık normal süreçtir. Nevroz, sapıklığın negatifidir. Çocuklar sapık doğar, nevroz, sapıklığın yerini alır. Sanatçı analizi, yaratma, sapıklık ve nevroz arasında. Tüm nevrozlularda bilinçsiz olarak bir eşcinsel eğilim vardır. Aşkın kine, tatlı heyecanın düşmanlığa dönüşmesinin nedeni olan şey, libidodaki bu kıyıcılık öğesidir. Nevrozun enerji kaynağı cinselliğin bastırılmasıdır. _Fetişizm: Cinsel Nesnenin Yerini Alan Şeyler. Bu yerini almalar, ilkel insanın tanrısını canlandırdığı fetişle kıyaslanabilir. _Çocuklar, sevilen kimsenin yokluğu ya da libidosu doyuma erişmediği anda bunaltıya döner. Doyuma ulaştırılmamış bir libido yüzünden nevrozlu bir yetişkin ise bunaltıları içinde bir çocuk gibi davranır. _Cinsellik tüm aktivitelerin yegane motivasyonudur. Milyonerler ve hayalperestler ateşli bir aşkla aynı şeyi isterler; değerini göstermek ve ulaşmak; sahip olmak. Bir devrimci, aşkına ulaşmak için dünyanın yarısını yakmaya hazır biridir. Onun için devrim dahi bir tür cinselliktir. Toplumsal mücadele ve güç mücadelesi de bilinçaltında bir kadın için verilen mücadeledir. _Bütün olgularda 2 karşıt etmenin aynı sürecin 2 ayrı yolunu oluşturacak şekilde birlikte etki gösterdiği doğrudur. _Hayat çok zordur; karşımıza bir sürü acı, hüsran ve imkansız vazifeler getirir. Yatıştırıcı çareler olmadan hayatın üstesinden gelemeyiz. bu çarelere üç örnek sayabiliriz: acımızı hafifletecek güçlü saptırmalar, acımızı geçirecek ikame mutluluklar ve acıya karşı bizi duyarsızlaştıracak uyuşturucu maddeler. _Eğer üzerinizde saldırgan bir izlenim bırakıyorsam, bu sadece kendimi savunmak istediğim içindir. _Saplantı nevrozu: İnsanın belirli düşüncelerden kurtulamayarak sinirli bir hal alması olayı _Nevrozlu bildiğinden fazlasını söylemek zorundadır. _Türkler, cinsel hazza her şeyden fazla değe veriyorlardır ve cinsel bozukluklarla karşılaştıklarında ölüm korkusu karşısında duydukları kabullenilmişlikle çelişen bir umutsuzluğa kapılıyorlardı. Cinsel bir hasta intihar etmişti. Türkler inanılmaz şekilde kaderci ve doktorun dediği her şeyi kabul ediyorlardı. Yapacak bir şey yok deyince ne diyelim kader. _Masumluk maskesi altındaki erotik amaç. _Erkek cinsellik hücresi etkindir, devingendir, dişi hücrenin peşine düşer, yumurtacık ise devinimsizdir, edilgindir. Erkek ele geçirmek istediği dişiyi hırsla kovalar, yakalar ve onun içine girer. Sadizmin erkekliğe, mazoşizmin ise kadınlığa sıkıca bağlı olduğuna da dikkat edebilmişsinizdir. _Doyurulmamış libidonun bunaltıya döndüğünü söyleyebileceğimi sanıyorum. _Düş: Örümcek korkusu anayla cinselliği, köprü doğumdan ölüme gidişi, kürk de kadını saran erkeği sembolize eder. Labirentler bağırsak. Küçüklük uzak geçmiştir. Düşleri istek, sıkıntı, ceza düşleri diye üçe bölerek öğretimizi doğrulayıp destekledik. Biz dahi, düş ile mistizm arasında birçok bağ bulunduğunu yadsımaya çalışmıyoruz. _Her birey gerçekte bir uygarlık düşmanıdır. _Medeni azınlık, zengin ve mutlu bir hayat sürerken, çoğunluğun yoksul hayat sürmesi ve sömürüldüğünü düşünmesi, nefrete ve isyana neden olacaktır. Ezilen bu insanlar da asla medeni kültüre uyum sağlamayacak ve medeni düzeni yok etmek isteyeceklerdir. Bu insanların uygarlığa düşmanlıkları apaçık görülür. __ _Şemsettin Sami_(1850-1904) Arnavut asıllı yazar. _İlk Türk romanı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat ile ilk Türkçe sözlük Kamus-ı Türki’nin yazarı. Yaptığı çalışmalarla devrinde Türkolojinin temellerini atmıştır. Osmanlı devletinin modernleşerek güçlenmesini savunmuş, bunun için imparatorluğun ortak dili olan Türkçenin önemini vurgulamıştır. Türkçeyi incelemek, modernize etmek, geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız kendi çağında değil, tüm dönemlerde, Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse azdır. _Giderek Türkçemiz eski huşûnetinden asla eser kalmayacak derecede latîf ve şirin bir lisân oldu. Cengâver ve haşin bir aşiret lisânı halinden çıkıp en nazik ve en güzel pir-i peyker ve melek sima bir kızın ağzının letâfetini arattıracak bir halâvet peydâ etti. _Osmanlı Türkçesinin “lisan-ı Osmani”, diye adlandırılmasına karşı çıkmış ve tıpkı Kaşgarlı Mahmud, Yusuf Has Hacib, Ali Şir Nevai gibi dilin adının “Türkçe” olduğunu ifade etmiştir. Söylediğimiz lisan ne lisanıdır ve nereden çıkmıştır? Osmanlı lisânı tabirini pek de doğru görmüyoruz. Çünkü bu unvan, bir devletin unvanıdır. Hâlbuki lisân ve cinsiyet devletin kuruluşundan eskidir. Bu lisânı konuşan kavmin ismi Türk’dür. Lisânın ismi de Lisân-ı Türkî’dir. “Osmanlı Devletinin tabiiyeti altında bulunan bütün kavimlerin efrâdına da Osmanlı denilir. Türk ismi ise Adriyatik sahilinden Çin hududuna ve Sibirya’nın iç taraflarına kadar yayılmış muazzam bir milletin adıdır. Bunun için bu unvanı küçük görmek şöyle dursun, onunla övünmek ve sevinmek lazımdır. _Türkçe çok eski bir dildir. İtalyanca ve Yunancadan kat be kat üstündür. Osmanlıca diye bir dil yoktur. Bu bozulmuş Türkçedir. Türkçede ne İtalyancanın birbirini takip eden ye’leri ve şeddeli re’leri ne Rumcanın yılan fısıltısını andıran se tetâyileri ne de peltek se ve ze’leri vardır. Şimdilerde yeniden yükselişe geçti. Bir nehir gibiydi kollara ayrıldı şimdilerde kollar birleşiyor. Yazar, Türk edebiyatını kadim bir konağa benzetmiş ve eski bir konağı tamir etmenin nasıl zorlukları varsa, eski edebiyatı yenilemenin de aynı derecede zor olduğundan bahsetmiştir _Osmanlı yönetici sınıfının ve eğitimli seçkinlerin kullandığı bir yazışma ve edebiyat dili olan Osmanlı Türkçesi, günlük hayatta konuşulan bir dil olmamıştır. _Döktüğünüz gözyaşlarının her bir tanesi yüreğime bir kurşundur. Ben seni bekliyorum, ecel beni bekliyor. _İnsanlığa başlıca borcumuz: Bıkmaksızın okumak, üşenmeksizin okumaktır. _Erkeklere verilen eğitim yalnız kendi şahıslarında kalır, ölümleriyle yok olur. Kadınlara verilen eğitim ise çocuklarına ve gelecek nesillere de geçer. Erkekleri eğitmek gölge veren bir ağaç dikmektir, kadınlara verilen eğitim ise hem gölge veren hem de meyve veren ağaç dikmektir. Türkiye’nin bugünkü durumu da asırlardır kız çocuklarının eğitimsizliğinden kaynaklanmaktadır. _Bir kötülüğü beğenen onu işleyenden daha kötüdür. _Hiç insan kendi ruhuna darılır mı? _Bilgelik Takvimi_Tolstoy _Jefferson: Kontrolünüzü kaybettiğiniz anlarda, bir şey yapmadan ya da söylemeden önce 10′a kadar sayın. Eğer hala sakinleşmediyseniz 100′e kadar sayın; yine de sakinleşmediyseniz, o zaman. 1000′e kadar sayın. _Çin Atasözü: Büyük ve harika ruhlu insanlar daima sessiz, daima mutludurlar. Az bilen çok konuşur. _Üç şekilde bilgeliğe ulaşabilirsiniz. Birinci yol meditasyondur. Bu en soylu yoldur. İkinci yol taklittir. Bu en kolay ve en az tatmin eden yoldur. Üçüncüsü tecrübe yoludur. En zor yol budur _Kötülüğe iyilikle karşılık vermenin zevkini bir kere yasayanlar, bu zevki hep yasamaya çalışırlar. Size yapılan kötülüklere iyilikle cevap vermelisiniz. Böylece, kotu insanin kötülükten aldığı zevki yok etmiş olursunuz _Kralın size hediye ettiği bir elbise güzel olabilir ancak kendi sade elbiseniz daha güzeldir. _En keskin kılıç dahi yumuşak ipeği kesemez. Oysa, yumuşak sözlerle ve iyilikle, tek bir sac kılıyla bir fiili istediğiniz yere götürebilirsiniz. ___ Hobbes _Tahayyül, hayal yani zayıflayan algıdan başka bir şey değildir. hem uyurken hem de uyanıkken, insanlarda ve başka pek çok yaşayan varlıklarda bulunur. algı solduğunda buna anı deriz. Böylece, tahayyül ve anı aynı şey olup, değişik isimler alırlar. _ Anı. Çok fazla anı veya pek çok şeyin anısı deneyim olarak adlandırılır. anı ise, bir kimse daha önce gördüğü bir insanı düşündüğü zaman olduğu gibi, basit tahayyüldür. Diğeri ise bileşiktir; belirli bir zamanda gördüğümüz bir insan ve başka bir zamanda gördüğümüz bir attan esinlenerek, zihnimizde bir Kentaur*-1* yaratmamız gibi. daha doğrusu zihnin bir kurgusundan başka bir şey değildir. _Eğer bir insan ürkek ve hurafelere inanan biri ise ve korkunç hikâyelerin etkisi altında ise, karanlıkta yalnız başına iken, tamamiyle uyanık durumda olsa bile, benzer hayaller görmeye yatkın olup kilise bahçelerinde ruhlar ve hortlaklar gördüğüne inanır; oysa bu, ya sadece kendi muhayyilesinin bir ürünüdür. _Bir insanın rüyaları ile uyanık haldeki düşünceleri arasında ayrım yapmanın en zor olduğu durum, uyumuş olduğumuzu fark etmememizdir. _Rüyaların ve hayallerin algıdan nasıl ayırdedileceğini bilmemekten, geçmişte, satirlere, geyiklere, nemflere ve benzer şeylere tapınan pagan dinlerinin çoğu ve, şimdilerde, cahil insanların perilere, hortlaklara, cinlere ve cadıların gücüne olan inancı doğdu. Perilere ve hortlaklara olan inanç, şeytan kovmanın, haçların, kutsal suyun, ve hayaletler hakkında benzer icatların faydalı olduğu inancını diri tutmak için, bilerek öğretilmektedir. _Tahayyül. Bir şey hareketsizken, başka bir şey onu dürtmedikçe daima hareketsiz kalacağı hiç kimsenin şüphe etmediği bir gerçektir. Fakat, bir şey hareket halinde iken, başka bir şey onu durdurmadıkça sonsuza kadar hareket halinde olacağı ise, neden aynı olsa da, o kadar kolayca kabul edilmez. Çünkü insanlar her şeyi kendilerine göre ölçerler ve hareketten sonra acı ve yorgunluk duydukları için,-başka her şeyin hareketten yorulduğunu ve kendi çabasıyla hareketsizliğe doğru yöneldiğini düşünürler. felsefe okulları, cansız varlıklara, insanın sahip olduğundan daha fazla bir istek ve kendilerini korumak için neyin iyi olduğu bilgisini izafe ederler. _Rüyalar. Uyuyanların tahayyüllerine rüyalar deriz. Bütün diğer tahayyüller gibi, bunlar da, tamamen veya kısmen daha önce algıda yer almışlardır. Duyu için gerekli organlar, uyku halinde uyuşuk oldukları için, uykuda tahayyül, dolayısıyla rüya olmaz; sadece, vücudun deruni kısımlarının kaynaşmasından doğan şeyler olur; o deruni kısımlar ki, organlarla olan bağlantılarından ötürü, uyarıldıkları zaman, organları hareket halinde tutarlar; böylece, daha önce vuku bulmuş tahayyüller, insan sanki uyanıkmışçasına, ortaya çıkarlar. Rüya görmenin nedeni, vücudun bazı iç kısımlarının uyarılması olup, değişik uyarılar değişik rüyalara neden olmalıdır. Böylece, soğukta yatmak korkulu rüyalar üretir ve korkunç bir nesne düşüncesi ve imgesini uyandırır. Arzu ve öfke vücudun bazı kısımlarında ısınmaya yol açtığı gibi, uyku halinde iken vücudun bazı kısımlarının aşırı ısınması da öfkeye ve arzuya yol açar ve zihinde bir düşman hayali ya da arzulanan şey uyandırır. _Özet olarak, rüyalarımız, uyanık haldeki hayallerimizin tersidir; bir yanda biz uyanık iken başlayan hareket ve diğer yanda rüya görürken başlayan hareket. _Ben rüya görürken kendimi uyanık sandığım halde, uyanık iken rüya görmüyor olduğumdan gayet eminim. Din: “Kutsal varlıklara bağlılık ve inanç dindir, her din bu dinden olanlar arasında manevi bir birlik meydana getirir.” (Önder, age, s. 416) Dinsel inançlar ve dinsel duygular da tahrik konusu yapılmamalıdır. Ayrı din mensupları arasında kin ve düşmanlık yaratılamayacağı gibi, aynı dini ve hatta aynı mezhebi kabul edenler arasında da farklı anlayışı, sapkınlık, dinsizlik vb. gibi göstermek ve bu bağlamda, esasen bir dine mensup olmasına karşın farklı göstermek, dinsiz olarak nitelemek ve varsayım temeli üzerinden tehlikeli bulunması da bu kapsamda düşünülmelidir. Aynı din içinde, halkın bir kesiminin, varsayılan dini düşünce farklılığına dayalı olarak, dini saikle hareket edilmesi suretiyle kin ve düşmanlık yaratacak ölçüde inanmayanlar biçiminde nitelenmesi suçun oluşması için yeterli sayılmaktadır _Fromm_ _Bedenimiz, ruhumuzun bir sembolüdür! Düşüncelerimiz, yüz ifademizi ve davranışlarımızı o kadar etkiler ki, insanlar bizi dinlemekten çok bu belirtileri gözleyerek ruhsal durumumuz hakkında önemli bilgiler elde ederler. Derinden ve gerçekten hissedilen bir düşünce, bütün organizmamıza yansıyacaktır. İşte evrensel sembollerde de, böyle bir ruh ve beden ilişkisini görebiliriz. Çünkü bazı bedensel olaylar, bir takımı duygusal ve ruhsal gerçeklere işaret etmektedirler. _Somut bir şeyin, duygularımız gibi soyut bir şeyi açıklayabilmesi, yani, cisimlerin duygularımızın sembolleri olabilmeleri, aslında pek de şaşılacak bir durum değildir. Çünkü, ruhumuzda oluşan duyguların, bedenimize aynen yansıdığını hepimiz biliyoruz. Örneğin sinirlendiğimizde, beynimize kan fışkırdığını söyleriz ya da korktuğumuzda, "başımızdan aşağı soğuk sular boşaldı" deriz. _Jung_ _Sebep mahiyetinde ele alındığında her psişik yapının, daha önceki bir psişik içeriğin sonucu olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla sonuç mahiyetinde ele alındığında her psişik yapının, fiili psişik işleyiş içerisinde kendi özel anlamı ve amacı olduğunu da biliyoruz. Bu kriterin rüyalara da uygulanması gerekir. Yani bir rüyanın psikolojik açıklamasını istiyorsak, öncelikle bu rüyayı oluşturan daha önceki yaşanmışlıkları bilmeliyiz. _Ölümsüzlük düşüncesi arzudan başka bir şey değildir. Hayatımızı arzularımızın farkına varmak için mücadele ederek geçiririz: Yaptığımız her şey bir şeylerin olmasını ya da olmamasını istememizden kaynaklanır. Eğer gerçek hayatta bir arzuyu gideremezsek en azından bunun hayalini kurarız. Her yaştan her insanın içinde bulunduğu dini ve felsefi sistemler bunun en iyi kanıtıdır. _Psikolojik bir gerçeğin açıklanmasında psikolojik verinin iki taraflı bir bakış açısına ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır: nedensellik ve sonuçsallık. Sonuçsallıkla, özümüzde var olan bir amaç uğruna mücadele etmeyi kastediyorum. Amaç uğruna mücadele etmek” yerine “amaç sahibi olma” da denebilir. Bütün psikolojik fenomenlerin özünde bu tür bir amaç sahibi olma yatar. Hakaret karşısında duyulan öfkenin amacı intikamdır; yas tuttuğunuzu göstermenin amacı diğerlerinden anlayış görmektir vesaire. Nedensel bakış açısını rüyayla ilişkili malzemeye uygularken rüya içeriğini, eğilim ve düşüncelere indirgeriz. Rüyasında bahçede elma koparan bir adam tedirgin olmuştur. Bunun nedeni çocukluğundaki bir olaydır gibi. Platon _Madem ki gerçeğin geçmişte ne olduğunu bilmiyoruz, yalanı mümkün olduğu kadar gerçeğe benzetmekle onu yararlı kılmış olmaz mıyız? _Her şeyin en önemli noktası başlangıcıdır. Bu, en çok genç ve körpe kimseler için geçerlidir; çünkü insan tam o çağlarda biçimlenir, hangi kalıbın damgasını taşımasını istersen o kalıba girer. O halde çocuklar, rastgele kimselerin uydurduğu masalları dinlemeli mi? Ruhlarına, büyüyünce edineceklerini umduğumuz fikirlere çoğu zaman karşıt fikirler mi girsin? Buna göz yumacak mıyız? _Bir kere bildiği bir şey yoksa, bilmediğini de itiraf ediyorsa; sonra bir fikri varsa, değersiz olmayan bir adam da ona düşündüklerini söylemeyi yasaklıyorsa, nasıl cevap versin? _Doğru olmanın aşkına mı, yoksa onur ve kazanç aşkına mı doğrudur belli olmaz. Doğruluk yerine eğriliği övenler derler ki: Doğru adam benim anlattığım adamsa; dayak yiyecek, işkence çekecek, zincire vurulacak, gözlerine mil çekilecek, sonunda bütün bu eziyetleri çektikten sonra çarmıha gerilince, doğru olmak değil, doğru görünmek gerektiğini anlayacaktır. _Nasıl ki bir yontuyu boyarken, biri gelip vücudun en güzel yerlerine en güzel renkleri koymadığımızı, örneğin yüzün en güzel yeri göz olduğuna göre, gözü erguvan rengine boyayacak yerde siyaha boyadığımızı söyleyerek kusur bulursa, ona: 'Ey garip insan, sakın gözleri ya da başka bir uzvu, göz biçiminden çıkaracak, kendine benzemeyecek kadar güzel boyamak gerektiğini sanma! Sen asıl, her organa yakışan renkleri koyarak, yontunun bütününü güzel yapıp yapmadığımıza dikkat et' derdik. Bunun gibi, şimdi de koruyuculara, onları koruyucudan başka her şey yapacak bir mutluluk sağlamamız için bizi zorlama. Yasaların ve kentin koruyucuları olan kişiler aslında koruyuculuk yapmadıkları halde koruyucu yerine geçerlerse, kuşkusuz, bütün kenti baştan aşağı mahvederler.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.