Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Din, bütün yaşamı boyunca çalışan ve yokluk çekenlere, şükretmeyi, azla yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umuduyla avunmayı öğretir. _Din, halkı uyutmak için afyon niteliğindedir. _En derin dinsel önyargı kaynağı yoksulluk ve cehalettir. Savaşmamız gereken kötülük de budur. Din aldatmacasının gerçek kaynağı, ekonomik köleliktir. _Gericilik baskıyla değil, insanların eğitilmesiyle yok edilir. Baskılamak, onu canlandırmaktan başka bir işe yaramaz. _Emekçi halkın çoğunluğunun yaşam koşulları, onları öyle bir durumda bırakır ki, devlet işleri üzerinde düşünmek için ne yeterli boş zamanları vardır ne olanakları. _Bazı Marksistler: “Dinle savaşmalıyız. Kahrolsun din. Yaşasın dinsizlik. Ateist görüşleri yaymak başlıca görevimizdir.” derler. Ne olursa olsun, Tanrıya savaş açılmasını isteyen bir anarşist, gerçekte papazlara ve burjuvaziye yardım ediyor demektir. Engels, onların dine savaş açmalarını budalalık olarak nitelemiş ve böylesi bir savaş açmanın dine karşı yeniden ilgi duyulmasını sağlamak ve dinin gerçekten ortadan kalkmasını engellemek için en iyi yol olduğunu belirtmiştir. ”Din kişisel bir sorundur” maddesi, sosyal-Demokratların siyasal taktiklerinin özetidir. Birtakım cahillerin bocalama diye tanımladıkları tutumun gerçekte diyalektik maddeciliğin mutlak ve kaçınılmaz bir sonucu olduğunu hemen göreceklerdir. _Binlerce yıldır süregelen kültür ve ilerlemenin düşmanı olan dinleri, korku yarattı. Din, etkisini en çok geri kalmış şehir proletaryası ve köylü kitlesi üzerinde göstermektedir. Bu ezilmiş kitleler, kapitalizmin karanlık güçleri karşısındaki çaresizdirler. _Din, sermaye kölelerinin insancıl düşlerini, içinde boğdukları bir çeşit ruhsal içkidir. _Sözleri_ _Küçük hatayı büyütmenin en iyi yolu, onu savunmaktır. _Parlamento burjuvazinin ahırıdır. _Sinema, tüm sanatların içinde bizim için en önemli olanıdır. _Devrim, kadının mutfaktan çıkıp ülke yönetmesidir. _Gerçeklik her türlü kuramdan daha sinsidir. _İnsan zihni, maddi dünyayı yansıtmakla kalmaz, onu değiştirir de. _İşçiler daha yüksek ücret için greve çıkarlarsa sendikacılık yapıyorlardır. Yahudilerin dövülmesine karşı greve çıktıklarında ise gerçek sosyalisttirler _Biz, dilimizi ve ülkemizi seviyoruz ve onun emekçi yığınlarını demokratik ve sosyalist bilinç seviyesine yükseltmek için elimizden geleni yapıyoruz. _İşçiler ve tüm emekçiler aç, çıplak, bitmiş ve tükenmiş bir durumda iken saf demokrasiden, genel olarak demokrasiden, eşitlikten ve özgürlükten söz etmek, emekçiler ve sömürülenler ile alay etmek demektir. _Devrimler olmaksızın sözde demokratik bir barış, dar kafalı bir ütopyadan başka bir şey değildir. _Emperyalizm, yüksek düzeyde gelişmiş kapitalizmdir; emperyalizm demokrasinin inkârıdır. _Bir kimse köle doğdu diye suçlanamaz; ama özgürlük uğruna savaşımdan kaçmakla kalmayıp köleliğini haklı bulan ve onu öven bir köle, haklı olarak, öfke, tiksinti ve nefret duyguları uyandıran bir aşağılık parazit, bayağının bayağısı bir köledir. _Marksizm bütün dinleri ve her türlü dinsel örgütü, işçi sınıfının sömürülmesini ve ezilmesini savunmaya hizmet edecek birer burjuva gericiliğinin aracı olarak görür. _Dinle savaşmalıyız – bu, her türlü maddeciliğin ve doğal olarak marksizmin ABC’sidir. Dinle savaş, dinin toplumsal kökenini ortadan kaldırmayı amaçlayan sınıf hareketinin somut uygulamasıyla bağlanmalıdır. _Marksizm maddeciliktir. Ne var ki Marks ve Engels’in diyalaktik maddeciliği, ansiklopedistlerin ve Feuerbach’ın maddeciliğini aşar, çünkü maddeci felsefeyi tarih alanında, toplum bilimleri alanında da uygular. _Sosyal-Demokrasinin ateist propagandası, temel ödevine yani sömürülen kitlelerin sömürücülere karşı sınıf mücadelesini geliştirmek ödevine bağlanmalıdır. _Kent yaşamının aydınlattığı modern, sınıf bilinçli işçi, dinsel önyargıları bir yana atar, cenneti papazlara ve burjuva bağnazlarına bırakır ve bu dünyada kendisi için daha iyi bir yaşam elde etmeye çalışır. Bugünün proletaryası, din bulutuna karşı savaşta bilimden yararlanan ve işçileri bu dünyada daha iyi bir yaşam adına kavga vermek için birleştirerek öteki dünya inancından kurtaran sosyalizmin yanında yer alır. _Hiçbir koşulda din sorununu, burjuva radikal demokratlarının sık sık yaptığı gibi, soyut, ülkücü bir biçimde, sınıf mücadelesinden kopuk “entelektüel” bir sorun olarak ortaya koymak yanlışına düşmememiz gerekir. _Ya içtenlikli ve dürüstsünüzdür ki o zaman kilise ile devletin ve kilise ile okulun kesinlikle birbirlerinden ayrılmasından, dinin tamamen kişisel bir sorun olarak kabul edilmesinden yana olursunuz. Ya da özgürlük konusunda bu tutarlı istekleri benimsemezsiniz ki o zaman da engizisyon geleneklerinin hâlâ tutsağı demeksinizdir; rahat memuriyetlerinize ve hükümet kaynaklı gelirlerinize bağlısınız demektir; silahınızın ruhsal gücüne inanmıyorsunuz ve devletten rüşvet almayı sürdürüyorsunuz demektir. O takdirde de bütün Rusya’daki sınıf bilinçli işçiler size amansız bir savaş açacaklardır. _Kiliseye ve dinsel kurumlara hiçbir devlet yardımı yapılmamalı, hiçbir ödenek verilmemelidir. Bunlar, devletten tamamen bağımsız, aynı düşüncedeki kişilerin oluşturduğu kurumlar niteliğinde olmalıdır. _Köleliğinin bilincine varmış ve kurtuluşu için mücadeleye başlamış köle, kölelikten yarı yarıya çıkmış demektir. _Rus devrimi, din devrimini, siyasal özgürlüğün bir gereği olarak gerçekleştirmelidir. _Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisini, işçilerin her türlü dinsel uyutmacadan kurtulması adına mücadele etmek için kurduk. Bizim için ideolojik mücadele kişisel bir sorun değil, bütün Partinin, bütün proletaryanın sorunudur. _Fransız Aydınlanma Dönemi düşünür ve ateistlerinin yazıları çevirilmeli ve geniş ölçüde yayılmalıdır. _Bugünkü toplum, kapitalistler sınıfı tarafından sömürülmesi esası üzerine kurulmuştur. Bütün yaşamları boyunca kapitalistler hesabına çalışan “özgür” işçilere, sadece kazanç sağlayan kölelerin yaşamını sürdürmeye, kapitalist köleliğin güvenini ve sürekliliğini sağlamaya yetecek oranda geçim olanağı “tanındığından”, bu toplum bir köle toplumudur. _İşçiler ekonomik kurtuluşları adına, siyasal özgürlük elde etmek için savaşabilirler. Ne var ki, kapital gücü yönetimden yok edilmedikçe ne oranda olursa olsun elde edilecek siyasal özgürlük, işçileri yoksulluktan, işsizlikten ve baskıdan kurtaramayacaktır. _Halk kitleleri üzerine her yerde büyük ağırlıkla yüklenen ruhsal baskı biçimlerinden biri dindir. Doğaya yenik düşen ilk insanların tanrılara, şeytanlara, mucizelere ve benzeri şeylere inanmasına yol açışı gibi, sömürülen sınıfların sömürenlere karşı mücadeledeki yetersizliği de kaçınılmaz olarak ölümden sonra daha iyi bir yaşamın varlığına inanmalarına yol açar. _Din, başkalarının emeğinin sırtından geçinenlere, bu dünyada hayırseverlik yapmayı öğreterek, sömürücü varlıklarının ceremesini pek ucuza ödemek kolaylığını gösterir ve cenette de rahat yaşamaları için ehven fiyatlı bilet satmaya bakar. _Herkes istediği dini izlemek ya da dinsiz, yani kural olarak bütün sosyalistler gibi ateist olmakta tamamen özgür olmalıdır. _Rus ortodoks din adamları her ne kadar cahilseler de, onlar bile Rusya’daki eski, ortaçağa uygun düzenin yıkılmasıyla patlayan gümbürtüden uyandılar. Onlar bile özgürlük isteğinde birleşiyor, onlar bile bürokratik uygulamalara ve memur zihniyetine, “Tanrının hizmetkârları”nı zorla polise casusluk ettirmek isteyenlere karşı çıkıyorlar. _Sosyalist proletaryanın partisi açısından, din kişisel bir konu değildir. Partimiz, işçi sınıfının kurtuluşu adına bir araya gelmiş sınıf bilinçli, ileri savaşçıların toplandıkları bir yerdir. Böylesi bir birlik dinsel inanç biçiminde ortaya sürülen sınıf bilinci yoksunluğuna, bilgisizliğe ve geri kafalılığa kayıtsız kalamaz ve kalmamalıdır. Din diye tanımlanan ve halkın üzerine indirilen koyu sisle, sözlerimizi ve yazılarımızı kullanarak tamamen ideolojik silahlarla savaşabilmek için kilisenin kaldırılmasını istiyoruz. _O halde ateist olduğumuzu neden açıklamıyoruz? Hıristiyanların ve öteki dinlere inananların partimize girmesini neden yasaklamıyoruz? Bizim Programımız tamamen bilimsel, dahası materyalist dünya görüşü temeli üzerindedir. Bu nedenle Programımızın açıklanması demek, din sisinin gerçek tarihsel ve ekonomik kökenlerinin açıklanmasını da zorunlu kılacak demektir. Propagandamız kaçınılmaz olarak ateizm propagandasını, gerekli bilimsel yayımların yapılmasını, otokrat feodal hükümetin bugüne kadar yasakladığı ve kovuşturduğu yazıların Parti çalışmalarımızın bir dalı haline getirilmesini de içermektedir. _İnsanlığın üzerindeki din boyunduruğunun, toplumdaki ekonomik boyunduruğun bir sonucu ve yansıması olduğunu akıldan çıkarmak burjuva dar görüşlülüğünden başka birşey değildir. Proletarya kapitalizmin karanlık güçlerine karşı kendi mücadelesiyle aydınlanmadıkça, ne kadar bildiri dağıtılırsa dağıtılsın, ne kadar söz söylenirse söylensin proletaryayı aydınlatmak olanaksızdır. Bizim açımızdan ezilen sınıfın bu dünyada bir cennet yaratmak adına gerçek devrimci mücadelede birleşmesi, öteki dünya cenneti konusunda proletaryanın görüş birliğine gelmesinden daha önemlidir. İşte bu nedenle Programımızda ateist olduğumuzu belirtmiyoruz ve böyle davranmak zorundayız. _Dinin devletten ayrılması açısından, devrimci proletarya, dini gerçekten kişisel bir sorun durumuna getirmeyi başaracaktır. Ve ortaçağ kalıntısı küflenmiş görüşlerden arınmış, bu siyasal düzende, proletarya, din aldatmacasının gerçek kaynağı olan ekonomik köleliğin kalkması için açık ve yaygın mücadele verecektir. 1905 _Proletarya partisinin, din konusundaki tutumu_ _Sosyal-demokrasi dünya görüşünü, bilimsel sosyalizm, yani marksizm temeline dayar. Marks ve Engels’in çeşitli kereler tekrarladıkları gibi Marksizmin felsefi temeli, Fransa’daki 18. Yüzyıl maddeciliğinin ve Almanyada’ki Feuerbach maddeciliğinin tarihsel geleneklerini benimsemiş olan, tamamen ateist ve dine karşı tavırdaki diyalektik maddeciliktir. _Din, halkı uyutmak için kullanılan afyondur. _”Din kişisel bir sorundur” maddesi, sosyal-Demokratların bu siyasal taktiklerinin özetidir. _Engels hakkında_ _Engels 1874’e Londra’da sürgünde yaşayan Blanquist geçici Komünarların ünlü manifestosundan söz ederken, onların dine savaş açmalarını budalalık olarak nitelemiş ve böylesi bir savaş açmanın dine karşı yeniden ilgi duyulmasını sağlamak ve dinin gerçekten ortadan kalkmasını engellemek için en iyi yol olduğunu belirtmiştir. Engels, Blanquistleri ezilen kitleleri din boyunduruğundan ancak emekçi kitlelerin mücadelesinin kurtaracağını, proletaryayı en yaygın biçimde bilinçli ve devrimci uygulamaya sokarak kurtaracağını kavramamakla suçlamış ve dine savaş açılmasını işçi partisinin siyasal görevi olarak yorumlamanın anarşist safsatadan başka bir şey olmayacağını belirlemiştir. Engels dine karşı böylesi savaş açmanın, Bismarck’ın dine ünlü Kültür Savaşı olarak giriştiği mücadeleyi boşuna tekrarlamaktan başka bir şey olmadığını tekrarlamıştır. Bismarck bu mücadeleyle katoliklerin militan dinciliğini uyarmaktan ve gerçek kültür çalışmalarını zedelemekten öte bir yarar sağlamamıştır. Çünkü, siyasal bölünmelerden çok dinsel bölünmelere önem vermiş, işçi sınıfının ve öteki demokratik unsurların dikkatini sınıfsal ve devrimci mücadelenin ivedi görevlerinden çekerek, en yapay, en düzmece burjuva din karşıtlığına yöneltmiştir. _Engels, sözüm ona ultra-devrimci Dühring’i Bismarck’ın saçmalığını bir başka biçimde tekrarlamak istediği için suçlarken, işçi partinin proletaryayı örgütlemekte ve eğitmekte sabırlı davranabileceğini, böylelikle dine karşı savaş açmak gibi siyasal bir kumara girişmeksizin dinin giderek ortadan kalkmasını sağlayabileceğini belirtmiştir. _”Din kişisel bir sorundur” maddesi, sosyal-demokratların bu siyasal taktiklerinin özetidir. Bu taktikler artık gündelik bir olay durumuna gelmiş, marksizmin ters yönde saptırılmasına, oportünizm yönünde saptırılmasına yol açmıştır. Bu madde, biz sosyal-demokratlar için, parti olarak hepimiz için din kişisel bir sorundur biçiminde yorumlanmıştır. _Engels, sosyal-Demokratların dini devlet işleri açısından kişisel bir sorun olarak aldıklarını, herhalde kendileri açısından, marksizm açısından ve işçi partisi açısından soruna böyle bakmadıklarını söyleyerek belirlemiştir. _Marksizmin felsefi ilkeler ve uluslararası sosyal-Demokrasi deneyi üzerinde düşünebilen herkes, din konusundaki Marksist taktiklerin kesinlikle tutarlı olduğunu, Marks ve Engels tarafından özenle düşünülmüş bulunduğunu, birtakım cahillerin bocalama diye tanımladıkları tutumun gerçekte diyalektik maddeciliğin mutlak ve kaçınılmaz bir sonucu olduğunu hemen görecektir. _Din, etkisini neden en çok geri kalmış şehir proletaryası ve köylü kitlesi üzerinde göstermektedir? Burjuva ilerici aydınları, radikaller ve burjuva maddecileri bu soruya “cahil oldukları için” diye cevap verirler. O zaman da “kahrolsun din, yaşasın dinsizlik! Ateist görüşleri yaymak başlıca görevimizdir” – diye haykırmaya başlarlar. Marksistler ise, bunun doğru olmadığını, aldatıcı bir görüş olduğunu, dar görüşlü burjuvaların fikri olduğunu söylerler. Bu görüş dinin kökenini yeterince açıklamaz, açıklar da, maddeci biçimde değil, ülkücü biçimde açıklar. Modern kapitalist ülkelerde bu kökler genellikle toplumsaldır. Bugün dinin en derine uzanan kolu, emekçi kitlelerin toplumsal ezikliği ve hergün her saat emekçilere en dayanılmaz acıları, savaş, deprem vb. doğal afetlerden çok daha beter kahırları çektiren kapitalizmin karanlık güçleri karşısındaki çaresizliğidir. _Tanrıları korku yarattı. Sermayenin kör –halk kitleleri tarafından önceden sezilemediği için kör– gücünün korkusu yani proletaryanın küçük-esnafın yaşamının her adımında “ansızın”, “beklenmedik” ve “rastlantısal” bir yıkıntı, yok olma, yoksulluk, fahişelik, açlıktan ölmek gibi tehlikeler yaratan gücün korkusu, modern dinin kökenidir. Kapitalist düzenin ağır işi altında ezilen ve kapitalizmin kör, yıkıcı güçlerinin insafına bağlı olarak yaşamını sürdüren kitleler, dinin bu kökenine karşı savaşmayı, sermaye egemenliğinin her türlüsüne karşı birlikte, örgütlü, planlı ve bilinçli bir savaş vermeyi kendi kendilerine öğrenmedikleri sürece, hiçbir eğitici kitap bu kitlelerin kafasındaki din inancını çürütemez. _Binlerce yıldır süregelen kültür ve ilerlemenin düşmanı olan dine karşı yürütülecek ideolojik propaganda, belirli görüşlerin öğretisi ve verilecek mücadele, sınıf mücadelesine, yani ekonomik ve siyasal alanda belirli amaçlara yönelik bir mücadeleye mi bağımlanacak? derler. Bu tür sözler, marksist diyalektiğin kavranmamış olduğunu kesin kanıtlayan karşı çıkışlardır. _Diyelim ki, belirli bir bölgede ve belirli bir endüstri kesiminde bulunan proletarya, biri sınıf bilinci oldukça gelişmiş ve kuşkusuz ateist olan sosyal-demokratlar, ikincisi köyle ve köylülükle ilişkilerini henüz koparmamış olan, tanrıya inanan, kiliseye giden, hatta bir hıristiyan sendikası örgütlemekte olan yerel papazın etkisindeki geri kalmış işçiler olmak üzere ikiye bölünmüş olsun. Yine diyelim ki, bu bölgedeki ekonomik mücadele, bir grev sonucunu doğurmuş olsun. Bu durumda bir marksiste düşen görev, grevin başarıya ulaşmasını her şeyin üzerinde tutmak, bu mücadelede işçilerin ateistler ve hıristiyanlar olarak ikiye bölünmesine kesinlikle karşı çıkmak, bu tür herhangi bir bölünmeye engel olmaktır. Proletaryanın geri kalmış kesimlerini ürkütmek, seçimlerde sandalye kaybetmek vb. endişelerden değil, modern kapitalist toplum koşullarında Hıristiyan işçilerin sosyal Demokrasiye ve ateizme dönmelerinde ateist propagandadan yüz kat daha etkili olacak durumlarda ateist propaganda gereksiz ve zararlı olabilir. Böyle bir anda ve böyle bir ortamda ateist propaganda yapmak, işçilerin grevdeki tavırlarına göre değil de, dinsel inançlarına göre bölünmelerini isteyen papazların ekmeğine yağ sürmek demektir. Ne olursa olsun tanrıya savaş açılmasını isteyen bir anarşist, gerçekte papazlara ve burjuvaziye yardım ediyor demektir. _Bir Marksistin materyalist olması, yani dine karşı olması gerekir; ancak, bir diyalektik materyalistin dine karşı mücadeleyi soyut, kuramsal, değişmez bir biçimde değil de, uygulamada sürmekte olan ve kitleleri her şeyden iyi eğiten sınıf mücadelesinin somut temeline dayanarak yürütmesi gereklidir. Bir marksist, somut durumu bir bütün olarak gözlemlemeli, anarşizm ile oportünizm arasındaki (göreceli, değişken olan ama mutlak varolan) sınırı ayırt edebilmelidir. Bir Marksist hiçbir zaman kimseyi kırmamak incitmemek “beni sokmayan yılan bin yaşasın” kuralını bozmamak endişesiyle davranan küçükburjuva ya da liberal aydınların oportünizmine aldanmamalıdır. _Bir papaz gelip de, ortak siyasal çalışmamıza katılmak ister, parti görevlerini dürüstçe yapar ve parti programına karşı çıkmazsa sosyaldemokratların safına katılması olumludur. Çünkü bu dinsel inançları arasındaki çelişki sadece kendisini ilgilendiren bir olay, kişisel çelişkisi olacaktır. Ama diyelim ki, bir papaz sosyal-demokrat partiye üye oldu da, sonra parti içinde din propagandası yapmaya kalkıştı, işte o zaman parti onu kesinlikle ihraç edecektir. Parti içinde düşünce özgürlüğüne hak tanırız. Ancak bu özgürlük, gruplaşma özgürlüğüyle belirlenen sınırlı bir özgürlüktür. _Sosyal-demokrat partinin bütün üyeleri, hiçbir ayrım gözetmeksizin, “sosyalizm benim dinimdir” dedikleri için ve bu söze uygun görüşleri yaymaya çalıştıkları için eleştirilip kısıtlanmalı mıdır? Hayır. Bir yazarın “Tanrı yaratmak”tan ya da tanrı yaratan sosyalizmden (Lunacharski ve arkadaşları örneği) sözetmsi çok daha başka bir olaydır. Birinci örnekte herhangi bir kısıtlama, konuşmacının özgürlüğünü, “pedagojik” yöntemlerini seçme özgürlüğünü baltalayıcı bir tutum olduğu halde, ikinci örnekteki parti kısıtlaması gerekli bir davranış olur. Kimileri için “sosyalizm bir dindir” sözü, dinden sosyalizme geçişin bir biçimidir, kimileri için de sosyalizmden dine bir dönüşümdür. _Proletaryanın partisi devletin dini kişisel bir sorun olarak belirlemesini ister, ancak halkın afyonu niteliğindeki dini, dinsel batıl inançlara karşı savaşı “kişisel sorun” olarak görmez. Oysa oportünistler sorunu saptırarak, sosyaldemokrat Partinin dini kişisel bir sorun gibi yorumladığı izlenimini uyandırmaya çalışırlar. _Avrupa sosyaldemokratlarının din konusundaki bugünkü aşırı kayıtsızlıklarına yol açan özel tarihsel koşulların da varlığıdır. Bu koşullar iki yönlüdür. Birincisi, dinle savaşmak görevi, tarihsel açıdan devrimci burjuvazinin görevidir ve Batıda burjuva demokrasisi, feodalizme ve orta çağ düzenine karşı giriştiği kendi devrimleri döneminde bu görevi büyük ölçüde yerine getirmiş ya da engellemiştir. Gerek Fransa’da, gerek Almanya’da burjuvazinin dinle savaşma geleneği vardır ve bu sosyalizmden (Ansiklopedistlerden ve Feuerbach’tan) çok önce başlamıştır. Rusya’da ise, burjuva demokratik devrimimizin kendine özgü koşulları nedeniyle, bu görev de hemen hemen tümüyle işçi sınıfının omuzlarına yüklenmiştir. _Burjuvazinin, işçi sınıfı kitlelerinin dikkatini sosyalizmden uzaklaştırmak amacıyla dine karşı giriştiği mücadele, bugün Batılı sosyaldemokratların din savaşına “kayıtsız” duruma gelmelerine yol açmıştır. Rusya’da ise koşullar oldukça başkadır. Proletarya bizim burjuva demokratik devrimimizin öncüsüdür _Sosyal-demokratların ikinci ve belki de onlar için en önemli görevi, yani kilisenin ve din adamlarının işçi sınıfına karşı açılan savaşta Kara-Yüz hükümetini ve burjuvaziyi destekleyerek aldıkları sınıfsal tavrı kitlelere açıklamak görevi de başarıyla gerçekleştirilmiştir. __ _Sözleri_ _Biz insanüstü ya da sınıf bilinçsiz kavramlardan kaynaklanan tüm ahlaki ilkeleri reddetmekteyiz. Biz bunların toprak sahipleri ve kapitalistlerin yararı adına işçilerin ve köylülerin kandırılması, aldatılması ve akıllarının bulandırılması olduğunu söylüyoruz. Ahlaki ilkelerimizin tamamen proletaryanın sınıf mücadelesi çıkarlarıyla ilişkili olduğunu söylüyoruz. Ahlaki ilkelerimizin kaynağı proletaryanın sınıf mücadelesi gerçekleri ve ihtiyaçlarıdır _Bütün dünyada nerede kapitalist varsa orada basın özgürlüğü; gazete satın alma özgürlüğü, yazar satın alma özgürlüğü, rüşvet, halkın görüşünü satın alma ve burjuvazinin yararına saptırma özgürlüğü anlamına gelir _Devlet, dinle ilgilenmemelidir; dinsel kurumlar devlete bağlı olmamalıdır. Herkes istediği dini savunmakta ya da dinsiz; yani genelde her sosyalist gibi ateist olduğunu açıklamakta özgür olmalıdır. _Tarihin en büyük buluşu yapılmış, proleter tip bir devlet yaratılmıştır. Yeryüzünde hiçbir güç sovyet devletinin yaratılmış olduğu gerçeğini yok edemez. Bu tarihsel bir zaferdir. Yüzlerce yıldır devletler burjuva modele göre yaratıldı ve ilk kez burjuva olmayan bir devlet keşfedildi. Yönetim aygıtımız bozuk olabilir; ama icat edilen ilk buharlı makinenin de bozuk olduğu söyleniyor. Hatta hiç kimse bu buharlı makinenin çalışıp çalışmadığını bilmiyor; ama önemli olan bu değil; önemli olan buharlı makinenin bulunmuş olmasıdır. İlk buharlı makinenin hiçbir işe yaramadığını varsaysak bile somut gerçek, bugün artık buharlı makinelere sahip olduğumuz gerçeğidir. Yönetim aygıtımız çok bozuk olsa bile onun yaratılmış olduğu gerçeği değişmez _Yalancılar ve ikiyüzlüler, beyinsizler ve körler, burjuvazi ve yandaşları, genellikle özgürlük, genellikle eşitlik ve demokrasi konusundaki boş sözleri ile halkı aldatmak isterler. İnsanlara şunu söylüyoruz: Yalancıların maskelerini kaldırın, körlerin gözünü açın. _Burjuvayı yok etmenin en iyi yolu onları vergi ve enflasyon taşları arasında öğütmektir. _Yeterince sık söylenmiş bir yalan gerçek olur. _Ezilenlerin ve sömürülenlerin bayram günü DEVRİM olacaktır! _İster monarşi olsun ister cumhuriyet: Monarşi, köle sahiplerinin monarşisi; cumhuriyet, köle sahiplerinin cumhuriyetiydi. …… ___ _Vladimir Lenin_ (1870-1924) _Rus sosyalist devrimci. Marksist-Leninist ideolojinin fikirsel önderi, Ekim Devrimi'nin lideri ve Sovyetler Birliği'nin kurucusu. Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin öncüsü olan Rusya Komünist Partisi (Bolşevik)'nin ilk lideri. _Lenin'in en büyük amacı, kapitalizmin uzlaşmaz sınıf çelişkilerinden proleter bir dünya devrimi oluşturup toplumsal sınıf karşıtlıklarının olmadığı insan toplumunun tarihsel oluşumuna öncülük etmekti. _Marksizm-Leninizm _ _Marksizm-Leninizm; Marx, Engels ve Lenin'in ortaya koyduğu temel öğretilere bağlı kalarak, değişen koşullara ve çağın gereklerine uygun bir biçimde sosyalist sistemde yeniden uygulanmasıdır.[ _Kapitalizme, faşizme ve emperyalizme karşıdır ve sınıfsız bir toplum yaratmak için özel mülkiyete dayalı üretim biçimlerinin tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini savunur.[4] Marksist-Leninist ideoloji kişiye ait özel mülkiyete karşı değil, büyük ölçekli işletmelerin ve toplumsal üretim alanlarının özel teşebbüse ait olmasına karşıdır.[5] Ekonomide küçük ölçekli işletmelerin korunmasını ve teşvik edilmesini savunmakla birlikte, büyük ölçekli üretim alanlarında kolektif işletme biçimini savunur _Marksist-Leninist düşünce yapısı, dünya görüşü olarak ateizmi temsil etmektedir. Marksist-Leninist ilkeler ile yönetilen ülkelerde din olgusu, toplum yönetiminde başvurulan bir yöntem olmamıştır ve dini söylemler ile çeşitli çıkarlar sağlamaya çalışan kişiler ve kurumlar cezalandırılmıştır _Lenin, serfliğin(Irgatlık) kaldırılmasının ardından özgürlüğünü kazanan bir aileden gelir. Sovyet biyografilerinde, devrimci eylemlerinin temelinde ağabeyi Aleksandr'ın idam edilmesinin etkili olduğu belirtilir _İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği'ni kurdu. Birliğin amacı işçilerin ağır çalışma koşullarının iyileştirilmesi, uzun mesai saatlerinin kısaltılması, ücretlerin yükseltilmesi gibi iktisadi taleplerin yanı sıra bu talepleri Çarlık Rusyası'na karşı siyasi mücadele ile birleştirmekti _Parlamenter yoldan verilecek mücadelenin işçi sınıfını oyalamaktan başka bir işe yaramayacağını savunuyordu. Seçim hakkı ülkenin tüm yurttaşlarına tanınmadığı için açılacak meclis elit kesimin istekleri doğrultusunda hareket edecek, sözde demokratik hakların verildiği gerekçesiyle Çar'ın meşruiyeti artacak, emekçiler ise sömürü düzeninde yaşamaya devam edeceklerdi. _1903 yılında toplanan kongresinde Menşeviklere karşı Bolşeviklere önderlik etti. Parti üyeliğinin tartışıldığı birleşimde fikir ayrılığı yaşanmasının ardından çoğunlukta olan Lenin taraftarlarına Rusça çoğunluk anlamına gelen Bolşevikler, azınlıkta kalan Martov taraftarlarına da azınlık anlamına gelen Menşevikler denilecektir. 1905 Devrimi Lenin'i haklı çıkardı. Halkın sefalet ve ağır çalışma koşullarına karşı devrimci önderlik olmaksızın ayaklanması Lenin'in devrimci politika konusundaki tezlerini geçerli kılıyordu. _Şubat Devrimi_ _Şubat 1917'de Sankt-Peterburg'da devrimci hareketlenme başladı. Savaşa, yoksulluğa ve ağır çalışma koşullarına karşı kadınların başlattığı eylemler işçilerin de katılımıyla giderek büyüdü. Halk ayaklanmasına kısa sürede savaştan yorgun düşmüş askerler de katıldı. Nihayet Çar II. Nikolay kardeşi Mihail lehine tahttan feragat etti. Ancak isyan dolayısıyla korkan Prens Mihail tahtı reddedince Romanov hanedanı devrildi ve monarşi rejimi tarihe karıştı. Devrim haberini İsviçre'de alan Lenin, hemen partiye izlenecek taktikleri belirten "Uzaktan Mektupları" iletti _Sankt-Peterburg’a ulaşan Lenin kalabalığa hitaben bir konuşma yaptı. Lenin, ikili iktidar olarak adlandırdığı bu durumda geçici hükûmete kesinlikle destek verilmemesi gerektiğini, burjuva hükûmetinin yoksul işçi ve köylü kitlelerinin taleplerine cevap veremeyeceğini, bu nedenle Sovyetlerin tam iktidar olduğu bir devrimin gerekliliğini ifade etti. Hemen ardından yayımladığı Nisan Tezleri[15] ile izlenecek yolu belirledi. Bu tezlerde burjuva hükûmetinin devrilerek işçi ve köylüleri temsil edecek Sovyet iktidarının kurulması gerektiğini, emperyalist savaş sırasında Avrupa’daki hemen hemen tüm sosyal demokratların kendi hükûmetlerinin savaş politikalarını desteklemelerinden dolayı sosyal-demokrasinin önemini yitirdiğini, bu nedenle Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi olan partinin adının Komünist Parti olarak değiştirilmesi gerektiğini belirtti. _Önceleri Menşevik olan ve Şubat Devrimi'nden sonra Bolşeviklere katılan Leon Troçki, 17 Temmuz’da Lenin'i savunan bir konuşma yaptı: Lenin devrim için otuz yıldır mücadele ediyor. Ben yirmi yıldır halkın ezilmesine karşı mücadele verdim. Bunun sonucunda Alman militarizmine karşı, nefretten başka bir duygu beslememiz söz konusu bile olamaz. (...) Alman militarizmine karşı mücadelem nedeniyle bir Alman mahkemesi tarafından sekiz ay hapis cezasına çarptırıldım. Bunu herkes bilir. Bu salonda bulunan kimse bizim Almanların paralı uşağı olduğumuzu söylemesin. _Ekim Devrimi_ _1917'de Bolşevikler Sankt-Peterburg'da geçici hükûmeti devirmek için harekete geçti. 10 bin kadar Kızıl Muhafız başkentteki stratejik mevkileri ele geçirdi. 8 Kasım'da Kışlık Saray ele geçirildi ve hükûmet düştü. Lenin II. Sovyetler Kongresi'nde Halk Komiserleri Konseyi başkanı seçildi. _İlk iş olarak halkın barış taleplerine cevap vererek savaşan tüm devletlere ilhaksız ve tazminatsız bir barış önerisinde bulundu. Hemen ardından toprak kararnamesini yayımlayarak büyük mülk sahipliğini yasakladı ve azınlıktaki toprak aristokratlarının elindeki toprakların halkın çoğunluğunu oluşturan yoksul halk kitlelerine dağıtılmasını emretti. Kilise ile devlet ve eğitim kurumlarını ayırarak laik düzeni getirdi. Kadınlar ile erkekler arasında siyasi ve sosyal alanda hak eşitliği sağladı. İşletmeler üzerinde işçi denetimi getirerek fabrikalarda yönetimi devralacak işçi konseyleri kurulmasını emretti. Bankaları ulusallaştırdı ve Çarlık döneminden kalma dış borçların ödenmesini reddetti. Büyük çoğunluğu batı Avrupa devletlerince işletilen maden ocaklarını da millileştirdi. Lenin sınıfsal farklılıkların tamamen ortadan kalktığı eşit bir toplumsal düzenin ısrarlı savunucusuydu. Bu amaçla soyluluk unvanları kaldırılarak tüm vatandaşlar yasalar önünde eşit kabul edildi. Halk isyanının en önemli sebeplerinden biri olan ağır çalışma koşullarına çözüm olarak günlük çalışma süresini 8 saate indirdi. Çocuk işçi çalıştırılmasını kesin olarak yasakladı. Herkes için ücretsiz evrensel bir sağlık sistemi kurmak, kadınlara haklarını iade etmek ve okur yazar olmayan Rus halkına okuma yazma öğretmek konularında çok hevesliydi. _Almanların doğuya doğru sürekli ilerlemeleri tehdidiyle karşı karşıya kalan Lenin, Rusya’nın acilen bir barış antlaşması imzalaması gerekliliğini tartışmaya açtı. 1918'de Brest-Litovsk Antlaşması’nı imzalayan Lenin, Rusya’yı I. Dünya Savaşı’ndan çıkardı. Bu antlaşma sonucunda Rusya, Almanya'ya ve Osmanlı İmparatorluğu'na önemli toprakları geri vermek zorunda kaldı _Sosyalist devrimciler, muhalif partilerle birleşerek Bolşevik hükûmetini devirmeye çalışmasıyla bu koalisyon bozuldu. Lenin'e ve Bolşeviklere uymayan parti ve gruplar düzenli olarak siyasal hayattan çıkarıldı. _Bolşevikler Ekim Devrimi'nin ertesinde yayılmaya başlayan karşı-devrimci faaliyetleri durdurmak için farklı taktikler uygulamak zorundaydı. Bolşevikler hükûmeti karşı devrimcilerden korumak için Çeka adını verdikleri Sovyetler Birliği'nin ilk güvenlik teşkilatını, istihbarat ve gizli servisini kurdular. Çeka daha sonra NKVD ve nihayet KGB adını aldı. _İç savaş_ _Rusya’da iç savaş sürmekteydi. Çok geniş bir yelpaze içinde farklı görüşlere sahip siyasi hareketler ve destekçileri Sovyet hükûmetini devirmek için silaha sarılmıştı. Birçok taraf iç savaşa karışmış olsa da çarpışan iki önemli taraf komünistlerin Kızıl Ordusu ile monarşi taraftarlarının Beyaz Ordusuydu. Fransa, Büyük Britanya, ABD ve Japonya gibi yabancı güçler Beyaz Ordu'ya destek vermiş ve fiilen işgale katılmışlardı. Bolşevikler bir yandan monarşi taraftarlarıyla diğer yandan yabancı işgalcilerle mücadele etmek zorunda kaldılar. Leon Troçki tarafından komuta edilen Kızıl Ordu, 1921 yılında Beyaz Ordu'yu ve müttefiklerini yenerek iç savaşı kazandı _Lenin, emperyalizmin şiddet eğilimi olduğunu savunuyor ve 1917 yılında kapitalist ve emperyalist güçlerin kontrolü altındaki ulusların koşulsuz olarak kendi kaderini tayin hakkına sahip olduğunu deklare ediyordu. _Lenin'e göre Sovyetler Birliği'ni iki önemli etken tehdit etmekteydi; bürokratik komünizm ve Rus şovenizmi. Rus milliyetçiliğine karşı diğer uluslarda hortlayacak milliyetçi saldırganlıklar sosyalist idealizmi mahvedebilirdi. _Lenin, “Ulusal sorunlar bastırılmamalı, çözülmeli” şeklinde açıkladı _Sovyet projesinin Rusya Federasyonu’na katılma biçiminde değil, eşit cumhuriyetlerin birleşmesi biçiminde olması gerektiğini vurguladı. Bu şekilde bir birliğin amacının diğer ulusların kapitalist emperyalizmden korunmasına da hizmet edeceğini öngördü. Lenin, hastalığı nedeni ile bu dönemde güçten düştü ve zamanla sağlığını tümden yitirdi. Daha önce yok etmeye söz verdiği ezen ulus şovenizmi, sürece yeniden hâkim oldu ve uluslar politikası, gönüllü olarak birliğe katılsa da Rusya'nın otoritesinin güçlenmesine karşı çıkanların asimilasyonu politikası biçiminde işledi. _Yeni Ekonomi Politikası (NEP)_ _Uzun yıllar süren savaş ve bu buhran dönemindeki sert tedbirleri içeren ekonomi politikası, 1921 yılındaki kıtlık ve düşman hükûmetlerin kuşatması sonucunda Rusya harap düşmüştü. Bu yeni politika üretim ve gelişmeyi sabote edip piyasaya ürün sürülmesini engelleyerek kıtlık yaratanlara ve karaborsacılara karşı bir önlem olarak ortaya çıktı. Kırsal kesimde tarımsal üretimi kontrol edenlerin piyasaya serbestçe ürün vermelerini sağlamak amacıyla serbest ticarete izin verdi. _Lenin dogmatik kuralları olmayan yeniliğe ve değişime açık bir siyasi anlayışa sahipti. Ülkenin mevcut koşullarına ve zamana göre değişim söz konusu olabileceği için komünizmin hem siyasal hem de ekonomik olarak statik, değişmez kurallarla değil, mevcut şartlara göre yeniden uyarlanarak tatbik edilmesi gerektiğini savunuyordu. _Lenin iktidarın parlamenter yoldan alınması gerektiğini savunan Avrupalı hemen bütün sosyalistlerin aksine ısrarla devrimi savunan ender politikacılardan biriydi. 1905 Devrim hareketi başarısızlığa uğrasa da bu olay Lenin'i haklı çıkarır nitelikteydi. _I. Dünya Savaşı sırasında Avrupa'da kendi ülkesindeki mevcut hükûmetin savaş politikasına destek vermeyen tek sosyalist önderdi. Hükûmetlerinin saldırgan politikalarına destek veren II.Enternasyonal'deki sosyalist yoldaşlarını Marksizm'e ihanetle suçladı _Lenin'e göre politika dost ile düşman arasında ayırım gözetme sanatıdıydı. Ona göre parlamenter sistem halkın ihtiyaçlarına cevap veremediğinde ve önemini yitirdiğinde devrim kaçınılmaz olurdu. _Demokrasi kavramını da farklı bir şekilde yorumlayan Lenin, burjuva için mi yoksa halk için mi demokrasi sorusunu yönelterek, burjuvazi için demokrasinin kendi çıkarlarını güvence altına aldığı ve halkı özgürlük palavralarıyla kandırdığı bir terimden öteye gidemeyeceğini söyledi. Kapitalizmin egemen olduğu ülkelerde elit bir kesimin zenginliğini muhafaza edebilmek için özgürlük kavramını, propagandasına dini de alet ederek yoksul halk kitlelerini cennet vaadiyle kandırıp, bu dünyanın nimetlerini bencilce sömürmek ve paylaşımı reddetmek için sık sık kullandığını iddia etti. _Hindistan, Türkiye, Çin, Meksika gibi ülkelerde başlayan ve zamanla tüm üçüncü dünya ülkelerine sıçrayan bağımsızlık mücadeleleri bazı ülkelerde sosyalizmden farklı da olsa Moskova'nın desteğiyle batının emperyalist hegemonyasından kurtulmuş yeni hükûmetlerin kurulmasını sağladı. _Suikast girişiminde aldığı yaralar sağlık durumunu daha da kötüye götürmüştü. Kurşun hâlâ boynunda idi ve omuriliğe yakın durduğu için, o günün tıp tekniğiyle çıkarılması mümkün değildi. 1923 Mart’ında geçirdiği üçüncü felcin sonrasında konuşma yeteneğini de yitirerek ölene kadar yatağa bağımlı kaldı. Lenin 1924 günü 53 yaşında öldü. Ölümünden üç gün sonra devrimin simgesi Sankt-Peterburg şehrinin adı Leningrad olarak değiştirildi _1980'lere gelindiğinde Sovyetler Birliği’nde her önemli şehrin merkezinde bir Lenin heykeli, merkeze yakın bir Lenin caddesi ve Lenin meydanı, tüm şehre dağılmış yirmiye yakın irili ufaklı büst ve heykel bulunuyordu. Kolektif çiftliklere, nişanlara, buğday hibridlerine ve hatta bir asteroide Lenin’in adı verilmişti. Çocuklara ana okulu çağından itibaren "Lenin Dede" hakkında öyküler anlatılıyordu. Adına ödüller verildi. _Gorbaçov'un döneminde izlenen restorasyon ve revizyonizm politikaları sonucu 1986 yılından itibaren Sovyetler Birliği’nde komünist rejimin çözülmesi, Sovyet cumhuriyetlerinde Lenin’e duyulan saygının emperyalist basın-yayın organları tarafından antikomünist propaganda ile azalttırılmasına yol açtı. _Lenin'in vasiyeti_ _Bu vasiyette, başta Josef Stalin olmak üzere önde gelen komünistleri eleştiriyordu. 1922 yılı Nisan ayından itibaren Komünist Parti Genel Sekreteri olan Stalin'in eline sınırsız bir otoritenin geçtiğini söyledi ve yoldaşların Stalin’i bu görevden uzaklaştırmak için bir yol aramalarını önerdi. _Sovyetler Birliği'ne yönelik yıkıcı nitelikte özellikle iki tehlikeye karşı dikkat edilmesi çağrısında bulundu. Bunlar; Büyük Rus şovenizmi ve bürokratik sosyalizmdi. _Stalin çok kaba; biz komünistler arasında bu kötü özellik katlanılabilir olsa da Genel Sekreterlik makamı için tahammül edilemezdir. Bu yüzden yoldaşların Stalin’i o konumdan almanın bir yolunu bulması ve Yoldaş Stalin’den bu açıdan farklı bir yoldaşı aynı göreve getirmenin bir yolunu bulmaları gerektiğini düşünüyorum; daha anlayışlı, daha sadık, daha saygılı ve yoldaşlarına karşı daha düşünceli, daha az kaprisli vb. Bu durum ayrıntı olarak değerlendirilebilir. Ancak partide olası bir bölünmenin engellenmesi açısında Stalin ile Troçki’nin ilişkisiyle ilgili yazdıklarım önemsiz değildir, belirleyici olabilecek bir ayrıntıdır. _Stalin’in yönetsel olarak aceleciliği ve sosyal milliyetçiliğe olan meşhur sevdası yüzünden ölümcül bir hata işlenmiştir. Siyasette bu tür bağlılık genellikle en kötü sonuçlara yol açar ___ _Marksist-Leninist ülkeler_ _ 1949'da Mao Zedong önderliğinde gerçekleşen Çin Devrimi'nin ardından kurulan Çin, Marksist-Leninist temelli yönetim politikalarını benimsemiş ve uygulamıştır. Çin anayasasının birinci maddesi şöyledir: "Çin Halk Cumhuriyeti işçilerin ve köylülerin ittifakı üstünde kurulan ve işçi sınıfı tarafından liderliği yapılan halkın demokratik diktatörlüğü egemenliğinde sosyalist bir devlettir. _Kuzey Kore yönetimi, 1992 yılında Marksist-Leninist ilkeleri yorumlayarak Juche adında yeni bir yöntem geliştirmiştir. 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılması, ülkeyi büyük sorunlarla karşı karşıya bırakması ve bunu takip eden aylarda Amerika Birleşik Devletleri öncülüğündeki NATO üyesi devletler ülkeye uyguladıkları yaptırımları en üst seviyeye çıkarması bu durumda etkili olmuştur _Küba'daki mevcut anayasa ülkenin Marksist-Leninist ilkelere göre yönetildiğini açıkça belirtir. _Vietnam, 1976 yılından bu yana Marksist-Leninist ilkeler ile yönetilmektedir ___
··
520 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.