Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Leviathan, her şeye egemen olan Devlet, büyük bir Ejderha, ölümlü bir Tanrı’dır. Leviathan, tüm bireylerin bedenselleşmiş biçimidir ama yapay bir bedendir. Devlet’in var olma amacı Güvenlik ve Barış’tır. Savaş gelmeden büyük bir Canavar yaratılır ve kanatları altına sığınılır. Bu büyük Leviathan‘ın doğması demektir. Herkes hemfikir olduğunda Devlet kurulur. İnsanlar özgürlüklerini Leviathan isimli Ejderha’ya devrederler. Bunun karşılığı olarak ise Leviathan’dan düzen ve güvenlik beklerler. Yetki veriyorum ve bu koşulda kendimi yönetme hakkımdan vazgeçtim. Temsilci için kendi hakkından vazgeçersen, onun bütün eylemlerini de aynı şekilde onaylamış olursun. Her insan egemenin yaptığı eylemlerinin yazarıdır: bu nedenle egemen, adaletsizlik ile suçlanamaz. _Vatandaşları yabancıların istilasından koruyabilmenin, birbirlerine zarar vermekten engellemenin, kendi sanayilerini ve yeryüzünün meyvelerini güvence altına almanın yolu bütün gücü ve kudreti bir tek insan ya da insanların meclisine vermektir. İnsanlar birbirlerine ‘Ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum’ demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. Bu devlet olarak adlandırılır. _Önceleri biz insanların hak ve özgürlüklerini korumak için oluşturulan devlet, zamanla büyüdü. Bireyi korumak için oluşturulmuş olan devlet, birey üzerinde tİranlık kurmaya başladı. Güya "iyiliksever devleti" temsil eden krallar, imparatorlar, sultanların baskı ve zulmü altında insanlar ezildi. Yaşama hakkı, mülkiyet hakkı, kişisel özgürlükleri hiçe sayıldı. Asırlar "despot devlet"in izlerini taşıdı. Ekonominin gelişmesine paralel olarak devlet faaliyetleri de genişledi. Faaliyetleri genişledikçe harcamaları arttı. Harcamaları arttıkça daha fazla vergilemek zorunda kaldı. Bu da yetmedi, sınırsızca ve sorumsuzca borçlandı. Para basma yetkisini kötüye kullandı. Sonuçta ekonomide sorunlar ortaya çıkmaya başladı. İsraf ve savurganlıklar çoğaldı. Devlet, asıl varlık nedenini unuttu. Ve devlet, sosyal faydasından çok sosyal maliyeti olan bir kurum olmaya başladı. _Devletsiz bir toplum olabilir mi? Tabii ki, hayır! Devlet, en başta insanların mal ve can varlıklarını korunması için gereklidir ve rasyonel bireyler, devleti kendi hak ve özgürlüklerini korumak için oluşturmuşlardır. Devlet olmadan, İnsanın yaşamı yalnız, fakir, mutsuz ve kısadır. Devletin olmadığı bir yerde bir mülkiyet söz konusu olmayacaktır, benim-senin ayrımı olamayacaktır; sadece gücü olan insan istediğini alabilecektir. Devletin olmadığı bir yerde sanayiye yer yoktur; çünkü sanayiden elde edilecek faydalar belirsizdir; netice olarak yeryüzünde bir kültür mevcut olmayacaktır; deniz ve hava taşımacılığı olmayacaktır; ithal malların kullanımı söz konusu olmayacaktır; yasalar olmayacaktır; mektuplar gönderilemeyecektir; toplum olmayacaktır; hepsinden kötüsü kuşku olacaktır; şiddet ve ölüm korkusu mevcut olacaktır. _Leviathan, ölümlü bir Tanrı’dır. Ölümsüz tanrının dünyevi alandan uzaklaştırılarak, yerine ölümlü bir tanrı ikame edilmesi, devletin sivil ve dünyevi kimliğini öne çıkartmakta. Leviathan'ın elinde tuttuğu meşale ise, uzaktan Aydınlanma'nın "aydın despot"unu haber vermektedir. _Devlet tipleri, 3 tanedir; monarşi, aristokrasi ve demokrasi. ______ _Dünya, mekanik hareket yasaları tarafından yönetilen cisimlerin bütünüdür. İnsan ve hayvan bu bütünün bir parçasıdır. Onların fiziksel ve ruhsal yaşamları da tümüyle mekanik hareket yasalarına bağlıdır. Bu bakımdan tanrı, melek, ruh diye bir şey yoktur. Bunlar imgelemin ürünüdür. Evrene töz (cevher) olarak yalnızca madde vardır. Felsefenin konusunu bu madde ve maddenin biçim almış bir durumu olan cisimler oluşturur. Cisimler de ancak gözlem ve deney yoluyla incelenir. Maddenin dışında kalan Tanrı, melek, cin, şeytan, ruh gibi şeyler ise ilahiyata ait inanç konularıdır. _____ _İnsan insanın kurdudur_ _Her insan eşittir ve herkesin her şeye hakkı vardır. Doğada hiçbir şey, haklı veya haksız diye nitelendirilemez. İşte bu doğal haklar teorisidir. Bu durumda anarşi ortaya çıkar. (Başkaları üzerinde egemenlik kurma arzusu gibi doğal haklar çatışma hali oluşturmaktadır. Bu çatışma hali “insan insanın kurdudur” anlayışına neden olmuştur. Düzen için sınırsız haklara sahip olan insanların hakları sınırlanmalıydı. Bu sınırlama doğal haklarını Leviathan’a (devlet) devretmeleriyle gerçekleşmiştir. Leviathan insanların boyun eğdiği mutlak otoritedir. Hobbes’a göre mutlak anarşi böylece mutlak otoriteyle dizginlenecektir.) _Periler bir insandan hoşnut kalmadıklarında, onu cezalandırmak için cinlerini salarlarmış üstüne. Kilise de bir sivil devletten hoşnut kalmadı mı kendi cinlerini yaratır. Hurafedir bu. Meczup rahipler, fitne vaazları vererek hükümdarlarının ayağını kaydırırlar. _Bilim sonuçlar bilgisi ve bir gerçeğin bir diğerine bağımlılığıdır. _İnsanlar içgüdüsel olarak bencil ve acımasızdır. Bu yüzden onları ahlaki varlıklar haline getirmek için yapılacak her girişim zaman kaybıdır. _Yöneticilerin cehaleti nedeniyle yanlış düşüncelerin doğru kabul edildiği bir devlette, doğru fikirlerin itici olabileceği doğrudur. _Bir insan ürkek ve hurafelere inanan biri ise, karanlıkta yalnız başına iken, ruhlar ve hortlaklar gördüğüne inanır. _İki kişi, aynı şeyi arzu ederlerse, birbirlerine düşman olurlar ve varlığını korumak uğruna birbirlerini yok etmeye çalışırlar. _İnsan, doğası gereği anti-sosyal, sadece kendi çıkarlarını düşünen bir varlıktır. O, soğuk, kopuk ve içine kapalı bir kuzey yaratığıdır. Sosyalleşmesinin nedeni menfaatleri içindir. _Putları tanrı hâline getiren, oymacılar değil, onlara dua eden insanlardı. _Hatalı temeller üzerine ne kadar çok şey inşa edilirse felaket de o kadar büyük olur _İnsanlar menfaatleri için her seyi yapar, tüm rezilliklere razı olurlar. _Bir şey sonsuzdur dediğimizde, kendi algılama yetersizliğimizi anlarız _Akıl, duygu ve tutkulara bağlıdır, onların işlevidir. _Bilgi güçtür. Söz Oxford'un en yüksek kulesinde yazılıdır. _Hem 'sevgi' hem de 'korku' değer vermekten gelir. _Arzu ve Sevgi aynı şeydir; şu farkla ki, arzu ile daima nesnenin yokluğunu ifade ederiz, sevgi ile ise genellikle sevilen nesnenin varolduğu anlatılmak istenir _Tanrı zorlama değil gönüllü bir itaati kabul eder. _Bilinç bin tane tanığa eşittir. _Yalniz insan surusu iblis surusune donusur. Bu yuzden insanlara yanliz baslarina karar verebilmeleri icin hak taninmamalidir. _İnsan en fazla rahatta iken sorun yaratır: çünkü, bilgeliğini göstermeyi ve devleti yönetenlerin eylemlerini denetlemeyi o zaman sever. _Taklit etmek onurlandırmaktır; çünkü bu onaylamaktır. Bir insanın düşmanını taklit etmek ise o insanı hakir görmektir. _Fark edilmez umuduyla aldatan kimseler ise, aslında, kendilerini kandırırlar. İçinde saklandıklarına inandıkları karanlık, kendi körlüklerinden başka bir şey değildir. _Zekânın eksik olduğu yerde, eksik olan hayal gücü değil, "takdir"dir. _Deneyimden, bilimden, takdir yeteneğinden veya zekadan kaynaklanan veya kaynaklanır görünen bütün işler ve konuşmalar saygıdeğerdir; çünkü bunlar hep kudrettir. Hatadan, bilgisizlikten veya aptallıktan kaynaklanan eylemler veya sözler ise saygıdeğer değildir. Belirli bir konuda dikkatini toplamış bir zihinden kaynaklandığı sürece, ciddiyet saygıdeğer bir şeydir; çünkü dikkatin toplanması bir kudret alametidir. Ancak ciddi görünme arzusundan kaynaklanıyorsa, saygıya değer değildir. Birinci türden ciddiyet, ticari emtia ile yüklü bir geminin kararlılığı gibidir; ikincisi ise, kum ve işe yaramaz malzeme ile dolu bir geminin hantallığına benzer. _Evrenin her parçası 'beden'dir ve 'beden' olmayan bir şey, evrenin parçası değildir. _Halkı disiplin ve barış içinde tutmak isteyen kurucularının dine dair getirdiği kuralların kabul görmesi için bunların kendilerinden değil de bir tanrıdan ya da insan üstü bir varlıktan kaynaklandığı sanısını yaymışlardır. _İnsan eylemlerine adalet katan şey, kişinin, hayatından memnun olmak için sahtekarlığa muhtaç kalmaya tenezzül etmediği, pek az bulunan bir soyluluk veya büyüklüktür. _Aşırı sevgi de, kıskançlıkla birlikte, öfkeye dönüşür. _İnsanların kendilerini ateşle ısıttıklarını söylemelerini işiten ve kendisi de ateşle ısınan, doğuştan kör bir adamın, insanların ateş dedikleri bir şeyin varolduğunu ve hissettiği şeyin nedeni olduğunu kolayca kavrayabilmesi ve bundan emin olabilmesi fakat onun nasıl bir şey olduğunu tasarlayamaması; veya, onu gözleriyle görenler gibi, kafasında ona ilişkin bir fikre sahip olmaması gibi; insanlarda, bu dünyadaki gördükleri şeylere ve onların hayranlık verici düzenine dayanarak, bütün bunların Tanrı denilen bir nedeni olduğunu kavrayabilir; fakat, kafasında, ona ilişkin bir fikir veya imaj oluşturamazlar. _Çok fazla içmiş olan insanlardaki davranış çeşitliliği, delilerdeki ile aynıdır: bazıları öfkelenir, bazıları sever, bazıları güler ve başat durumda olan çeşitli duygularına göre, hepsi de bunu anormal bir tarzda yapar: çünkü şarabın etkisi, utanma duygusunu yok eder ve kişiyi hal ve hareketlerinin biçimsizliğini görme yeteneğinden yoksun kılar. _Kendini kollamazsan, özgürlük canına mal olabilir. _Bir düşünceyi savunmak veya kabul ettirmek için silaha sarılmayı göze alacak kadar kötü yönetilen insanlar hala savaş halindedirler; ve içinde bulundukları durum, barış değil, sadece birbirlerinden korktukları için bir ateşkes durumudur; ve böyle insanlar sürekli olarak adeta savaş mevzilerinde gibi yaşarlar. _İyi ve kötülük, bir kişinin iştahını ve arzularını belirtmek için kullanılan terimden başka bir şey değildir. Umut, sahip olunabileceği düşüncesiyle birlikte bir şeye duyulan iştahtan başka bir şey değildir. _İnsanın doğal hali, en büyük iyilik peşinde koşan bir siyasi toplulukta ortaya çıkamaz. Fakat bir siyasi topluluğun dışında olmak anarşik bir durumda olmaktır. Mevcut insan doğası, insan arzularının değişebilirliği ve bu arzuları yerine getirmek için kıt kaynaklara duyulan ihtiyaç, doğa durumu; bu anarşik koşul, herkesin herkese karşı savaşı olmalıdır. İki adam savaşmadığında bile, diğerinin mülkü için ya da mağdur bir şeref duygusundan dolayı onu öldürmeye çalışmayacağına dair bir garanti yoktur ve bu nedenle birbirlerine karşı sürekli koruma altında olmaları gerekir. _Periler, hangi dükkânda ya da tezgâhta dürdüler bu defteri, bir türlü bulamadı kocakarılar. Fakat gayet iyi bilinir ki Papazlar’ın Tezgahı, Üniversitelerdir ve buralardaki bilgi dalları da Papalık makamından kaynaklanır. Denir ki Periler bir insandan hoşnut kalmadıklarında, onu cezalandırmak için cinlerini salarlarmış üstüne. Kilise de bir sivil devletten hoşnut kalmadı mı kendi cinlerini yaratır. Hurafedir bu, meczup rahiplerdir. Fitne vaazları vererek hükümdarlarının ayağını kaydırırlar; kimi zaman da vaatlerle meczup edilmiş bir hükümdar, bir diğerinin ayağını kaydırır. _Bu dünyada en büyük mutluluk, diğer bütün şartların eşit olması koşuluyla, karamsarların mutluluğudur. Bu durumdaki insanlar, ölümden korktukları ve güvenlik istedikleri için bir hükümdara mutlak iktidar vermeye razı olurlar. _______ _Leviathan_ _Bir Din ve Dünya Devletinin Biçimi ve Kudreti_ _Birinci kısım – İnsan Üzerine_ _1_Algı Üzerine_ _Algılama, nesnelerin algılayıcı organlarımız üzerinde yarattığı ilk hayalden başka bir şey değildir. _İnsanlar, nesne denilen varlığın simgesi veya görüntüsüdür. Bu nesne, insan vücuduna iz bırakır ve görüntüler çeşitliliği yaratır. Bunlar Algı dediğimiz şeydir._İnsanın zihninde duyu organlarından gelmemiş hiçbir algılama yoktur. Bütün diğerleri işte bu bu kökenden türer. Algının nedeni, ilgili organı duyulara doğru iten nesnedir; bu itiş beyne ve kalbe doğru devam ederek, orada, bir direnç veya karşı-itişe neden olur. Bu çaba, dışarıya doğru yöneldiği için, dışarıdaki bir madde olarak görünür. Bu görünüş veya hayal, insanların algı dediği şeydir ve bizim duygu dediğimiz diğer niteliklerden oluşur. Hissedilebilir nitelikler, maddenin çeşitli hareketleriyle organlarımızı çeşitli biçimlerde etkileyen nesnededir. Fakat bunların bize görünüşü hayaldir, tıpkı rüya görürken olduğu gibi. Çünkü bu renkler ve sesler, onlara neden olan varlıklarda veya nesnelerde olsa idi, onlardan ayrılamazlardı; oysa bir ayna veya bir yankıda olduğu gibi, bunların birbirinden ayrılabilir. _Belirli bir mesafede, gerçek nesne, bizde yarattığı hayalle sarmalanmış gibi görünse de; nesne başka bir şey veya hayal bir başka şeydir. Aristoteles başka düşünceyi savunur ve görmenin nedeni olarak, görülen şeyin her tarafa görülme özelliği yaydığını söyler ya da işitmeyi vücuda getirdiğini. Anlamsız lafların sıklığı bunlardan biridir. _2_Takayyül Üzerine_ _Takayyül, hayal yani zayıflayan algıdan başka bir şey değildir. hem uyurken hem de uyanıkken, insanlarda ve başka pek çok yaşayan varlıklarda bulunur. algı solduğunda buna anı deriz. Böylece, tahayyül ve anı aynı şey olup, değişik isimler alırlar. _Bir cisim hareket halinde iken, başka bir şey onu engellemedikçe, sonsuza kadar hareket eder; ve onu engelleyen her ne olursa olsun, onu bir anda değil, zaman içinde durdurabilir; ve suda olduğu gibi, rüzgâr dursa da, dalgalar uzun bir süre daha devam eder: insan, düş kurarken de aynı şey olur. Çünkü, nesne görüş alanından çıktıktan sonra da, bir imgesi bizde kalmaya devam eder. Bu hayaldir. güneşe uzun zaman baktığımızda, aradan hayli bir zaman geçse bile, gözümüzdeki güneş imgesinin devam etmesi gibi; _Tahayyül. Bir şey hareketsizken, başka bir şey onu dürtmedikçe daima hareketsiz kalacağı hiç kimsenin şüphe etmediği bir gerçektir. Fakat, bir şey hareket halinde iken, başka bir şey onu durdurmadıkça sonsuza kadar hareket halinde olacağı ise, neden aynı olsa da, o kadar kolayca kabul edilmez. Çünkü insanlar her şeyi kendilerine göre ölçerler ve hareketten sonra acı ve yorgunluk duydukları için,-başka her şeyin hareketten yorulduğunu ve kendi çabasıyla hareketsizliğe doğru yöneldiğini düşünürler. felsefe okulları, cansız varlıklara, insanın sahip olduğundan daha fazla bir istek ve kendilerini korumak için neyin iyi olduğu bilgisini izafe ederler. _Baskın olan etki algılanabilir; dolayısıyla, güneş ışığı baskın olduğu için, yıldızların ışığı bizi etkilemez. _ Anı. Çok fazla anı veya pek çok şeyin anısı deneyim olarak adlandırılır. anı ise, bir kimse daha önce gördüğü bir insanı düşündüğü zaman olduğu gibi, basit tahayyüldür. Diğeri ise bileşiktir; belirli bir zamanda gördüğümüz bir insan ve başka bir zamanda gördüğümüz bir attan esinlenerek, zihnimizde bir Kentaur*-1* yaratmamız gibi. daha doğrusu zihnin bir kurgusundan başka bir şey değildir. _Rüyalar. Uyuyanların tahayyüllerine rüyalar deriz. Bütün diğer tahayyüller gibi, bunlar da, tamamen veya kısmen daha önce algıda yer almışlardır. Duyu için gerekli organlar, uyku halinde uyuşuk oldukları için, uykuda tahayyül, dolayısıyla rüya olmaz; sadece, vücudun deruni kısımlarının kaynaşmasından doğan şeyler olur; o deruni kısımlar ki, organlarla olan bağlantılarından ötürü, uyarıldıkları zaman, organları hareket halinde tutarlar; böylece, daha önce vuku bulmuş tahayyüller, insan sanki uyanıkmışçasına, ortaya çıkarlar. Rüya görmenin nedeni, vücudun bazı iç kısımlarının uyarılması olup, değişik uyarılar değişik rüyalara neden olmalıdır. Böylece, soğukta yatmak korkulu rüyalar üretir ve korkunç bir nesne düşüncesi ve imgesini uyandırır. Arzu ve öfke vücudun bazı kısımlarında ısınmaya yol açtığı gibi, uyku halinde iken vücudun bazı kısımlarının aşırı ısınması da öfkeye ve arzuya yol açar ve zihinde bir düşman hayali ya da arzulanan şey uyandırır. _Özet olarak, rüyalarımız, uyanık haldeki hayallerimizin tersidir; bir yanda biz uyanık iken başlayan hareket ve diğer yanda rüya görürken başlayan hareket. _Ben rüya görürken kendimiuyanık sandığım halde, uyanık iken rüya görmüyor olduğumdan gayet eminim. _Görüntüler veya hayaller_ _Eğer bir insan ürkek ve hurafelere inanan biri ise ve korkunç hikâyelerin etkisi altında ise, karanlıkta yalnız başına iken, tamamiyle uyanık durumda olsa bile, benzer hayaller görmeye yatkın olup kilise bahçelerinde ruhlar ve hortlaklar gördüğüne inanır; oysa bu, ya sadece kendi muhayyilesinin bir ürünüdür. _Bir insanın rüyaları ile uyanık haldeki düşünceleri arasında ayrım yapmanın en zor olduğu durum, uyumuş olduğumuzu fark etmememizdir. _Rüyaların ve hayallerin algıdan nasıl ayırdedileceğini bilmemekten, geçmişte, satirlere, geyiklere, nemflere ve benzer şeylere tapınan pagan dinlerinin çoğu ve, şimdilerde, cahil insanların perilere, hortlaklara, cinlere ve cadıların gücüne olan inancı doğdu. Perilere ve hortlaklara olan inanç, şeytan kovmanın, haçların, kutsal suyun, ve hayaletler hakkında benzer icatların faydalı olduğu inancını diri tutmak için, bilerek öğretilmektedir. _Kurnaz ve hırslı insanlar bu hurafeleri kullanarak saf insanları istismar.kötü niyetli insanlar, Tanrı'nın her şeyi yapabileceği bahanesi altında, yanlış olduğunu bilseler de, kendilerine yarayacak her şeyi söyleyecek kadar cüretkârdırlar; bilge bir insan, onların dedikleri şeylerden, aklın ışığında inanılır görünenler ötesinde hiçbir şeye inanmaz. _Okulların işi bu olmalıdır: oysa onlar, tersine, böylesi fikirleri yaymaktadırlar. Çünkü, muhayyile veya duyuların ne olduğunu bilmediklerinden, öğrendikleri şeyleri aynen öğretirler: bazıları, tahayyüllerin kendi kendilerine ortaya çıktığını ve hiçbir nedeni olmadığını; başka bazıları ise, bunların genellikle iradeden kaynaklandığını, iyi düşüncelerin Tanrı, kötü düşüncelerin ise Şeytan tarafından insana telkin edildiğini söylüyorlar. _Tahayyüllerin Birisinin izlemesi üzerine_ _Bir insan, bir şey hakkında düşündüğünde, daha sonraki düşüncesi sanıldığı kadar tesadüfi değildir. Düşünceler birbirini gelişigüzel izlemez. Daha önce algılanmamış bir şeyi tahayyül edemediğimiz gibi; zihnimizde bir benzeri olmayan bir başka düşünceye de geçemeyiz. Bütün hayaller, içimizdeki hareketlerdir, daha önce algılanmış şeylerin kalımdandır: ve algılamada birbirini izleyen hareketler algıdan sonra da birlikte olmaya devam ederler. _Bazı düşünceler, gelişigüzel, amaçsız ve süreksizdir. bu durumda, bir rüyada olduğu gibi, düşüncelerin başıboş gezindikleri, birbiriyle ilgisiz oldukları söylenir. Bunlar yalnız ve hiçbir şeyi umursamayan insanların düşünceleridir. _Düzenli düşünceler, bir arzu ve amaçla düzene sokulduğu için, daha süreklidir. izlenim güçlü ve süreklidir veya, bir süre için yok olsa bile, çabuk geri döner: bu bazen o kadar güçlüdiir ki uykumuzu engelleyip bölebilir. _Düzenli düşünceler dizisi iki türlüdür; 1_ tahayyül edilen bir sonucun nedenlerini aradığımız zaman. 2_ tahayyül edilenin muhtemel sonuçları araştırmanuzdır _Bazen de, insan, sınırları içinde arama yapacağı belirli bir yer bilir; ve düşünceleri o yerin bütün kısımları üzerinde gezinir; tıpkı bir mücevheri bulmak için bir odayı süpürmek gibi veya bir köpeğin koku buluncaya kadar tarlayı dolaşması gibi veya insanın bir kafiye bulmak için alfabeyi tekrarlaması gibi. _Öngörü – basiret - takdir – hikmet_ _Bazen, insan bir işin sonucunu bilmek ister; ve o zaman geçmişte yaptığı benzer bir işi ve onu izleyen sonuçları düşünür, benzer işleri benzer sonuçların izleyeceğini varsayarak. bir insan ne kadar fazla deneyim sahibi ise, o kadar daha fazla basiretlidir ve beklentileri daha çok gerçekleşir. _Gelecek, geçmişteki işlerin sonuçlarını şimdikilere uyarlayan zihnin bir kurgusudur. olacak şeylerin öngörüsü, ki bu takdirdir, sadece, bu şeyleri kendi iradesiyle olduran kişiye aittir. Kehanet, sadece böyle bir insandan ve doğaüstü biçimde gelir. _ Bir işaret, sonucun aşikâr öncelidir; ve öte yandan, benzer sonuçlar daha önce gözlenmiş ise, öncelin sonucudur: ve bu sonuçlar ne kadar sık gözlenmişse, işaret de o kadar kesin olur. fazla deneyimi olan kişi en basiretli olan kişidir. Öyle hayvanlar vardır ki, henüz bir yaşında iken, bir çocuğun on yaşında iken yapabileceğinden daha basiretli bir şekilde, kendileri için iyi olanın peşinden giderler. _ Geçmişin yorumlanması. Nasıl ki basiret, geçmişin deneyimleri temelinde geleceğin tahmin edilmesi ise: bir de, geçmişteki olayların yine geçmiştekiolaylardan hareketle tahmin edilmesi vardır. Devletin, iç savaşa, sonra da yıkıma sürüklendiğini görmüş olan birisi, bir başka devletin yıkıntılarına bakarak, aynı savaşın ve aynı aşamaların daha önce de geçildiğini görecektir. _ İnsan zihni için gerekli olan tek şey 5 duyuyu kullanmaktır. Başka hiçbir şey gerekli değildir. _Sonsuz_ _Tahayyül ettiğimiz bir şey, sonludur. Bu nedenle, sonsuz dediğimiz herhangi bir şeyin düşüncesi veya kavramı yoktur. Hiç kimse, zihninde, sonsuz büyüklükte bir imgeye sahip olamaz; Bir şey sonsuzdur dediğimizde, o şeyin sınırlarını algılayamadığımızı kastederiz, kendi algılama yetersizliğimizi anlarız bundan. Bu nedenle, Tanrı anlaşılamazdır ve büyüklüğü de asla tasavvur edilemez, sonsuzluğu derken bu sadece ona saygı gösterebilmemiz içindir. _Konuşma Üzerine_ ……………… _____ _1_Bilgelik, kitap okuyarak değil, insanları tanıyarak öğrenilir. _2_Kendini tanı: _Bu söz, şimdi kullanıldığı gibi, iktidardaki insanların aşağıdakilere yönelik barbarca tavırlarını onaylamak için veya düşük sınıftan insanları kendilerinden daha iyi olanlara karşı terbiyesizce davranmaya teşvik etmek için değil, bir insanın düşünceleri ve duygularının bir başka insanın düşünceleri ve duygularına benzerliği nedeniyle, her kim kendine bakar ve düşündüğü, sandığı, akıl yürüttilğii, umduğu, korktuğu, vs. zaman ne yaptığım ve hangi nedenlerle yaptığını düşünürse, o insanın, işte böylelikle, benzer durumlarda diğer insanların düşüncelerini ve duygularını anlayabileceği ve bileceğini bize öğretmek için söylenmişti. Arzu, korku, umut, vs. gibi bütün insanlarda aynı olan duyguların benzerliği: bunları kişinin karakteri ve aldığı eğitim o kadar değiştirir ve bunların bizim bilgimizden saklanması o kadar kolaydır ki, ikiyüzlülükle, yalancılıkla, sahtecilikle ve yanlış fikirlerle kirlenmiş ve karışmış olan insan ruhunun özellikleri, sadece ruhları araştıranlarca keşfedilebilir. İnsanların eylemlerinden onların amaçlarını öğrenebilirsek de, bunu, kendimizinki ile karşılaştırmaksızın ve olayı değişikliğe uğratabilecek bütiin durumları ayırdetmeksizin yapmak, bir anahtar olmadan açmaya benzer ve çok fazla güvenmek veya çok fazla çekingenlik yüzünden aldanmaktır; çünkü tanıyan kişinin kendisi de bizzat ya iyi ya da kötü bir insandır. _Bir insan, yaptığı işlere bakarak bir başka insanı tam olarak tanıyamaz. Bu ancak, o insanla ahbap olmasına yarar ki bu da pek nadirdir. Bütün bir ülkeyi yönetecek olan kişi, kendini tanımalıdır; şu veya bu insanı değil, bütün insanlığı tanımalıdır: bunu yapmak zor olsa da, herhangi bir dili veya bilimi öğrenmekten daha zor olsa da, kendi anlayışımı bir kez düzenli ve açık ve seçik biçimde ortaya koyduğumda, başkalarının katlanacağı tek zahmet, aynı şeyi kendilerinde de bulup bulmadıklarını düşünmek olacaktır. Çünkü, bu düşünce başka bir kanıt kabul etmez. _____ _En iyi dostum Mr. Francis Godolphin’e: _Saygıdeğer Efendim, Kardeşiniz Godolphin, hayatta iken, olumlu görüşleriyle beni onurlandırırdı. Onun kişiliğinde bulunmayan hiçbir değer yoktu ve bu değerler mecburiyet sonucu kazanılmış veya duruma göre taklit edilmiş olmayıp, onun kalender tabiatında mündemiç olarak ışıldıyordu. Dolayısıyla, onun onuruna ve ona olan minnettarlığımın ve size bağlılığımın bir nişanesi olarak, Devlet hakkındaki bu incelememi zat-ı alinize ithaf ediyorum. Bir yanda çok fazla özgürlük, öte yanda ise çok fazla otorite olmasını talep edenlerle kuşatılmışken, bu iki görüş arasından zarar görmeksizin sıyrılmak zordur. Çalışmamı genel olarak yetersiz bulursanız, kendinizi mazur görebilir ve kendi fikirlerini beğenen ve her söylediğinin doğru olduğuna inanan bir insan olduğumu, kardeşinizi saymış ve sizi de saymakta olduğumu ve buna dayanarak, izniniz olmadan, ben neysem öyle olmak hakkını kendimde gördüğümü söyleyebilirsiniz. En aciz ve en itaatkâr kulunuz, Thomas Hobbes 1651_ ____ _Egemenliğin 12 temel hakkı vardır: _1_ Sonra gelen bir antlaşma öncekini geçersiz kılamayacağı için hükûmet etme biçimi yasalarla değiştirilemez. _2_ Egemen, sözleşmeyi muhtemelen ihlal edemez; dolayısıyla insanlar egemenin eylemleri nedeniyle antlaşmadan kurtulmak için asla talepte bulunamazlar. _3_ Egemen, çoğunluk onun egemenliğine rıza gösterdiği için vardır. Azınlık, bu düzenlemeye uymayı kabul etmiştir. _4_ Her insan egemenin yaptığı eylemlerinin yazarıdır. Bu nedenle egemen, zarar veremez ve adaletsizlik ile suçlanamaz. _5_ Yukarıdaki temel hakka göre, egemene ahlaki olarak insanlar tarafından ölüm cezası uygulanamaz. _6_ Bir devletin varoluş amacı barıştır ve egemen barışın, huzurun ve anlaşmazlıkların çözülmesi konusunda gerekli olduğunu düşündüğü her eylemi yapma hakkı vardır. Bundan dolayı egemen, hangi düşünce ve düşünce sistemlerinin zararlı olup kalabalıklara anlatılmasına izin vermeye ve basılmadan önce bütün kitapların içeriğini inceleme konusunda karar verebilir. _____ _Thomas Hobbes_ (1588-1679) İngiliz filozof _Felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette monarşiyi benimser. En tanınmış eseri Leviathan, Tevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan devletin simgesidir. _15 yaşındayken Oxford’a gitmiş ve orada skolastik mantık ve Aristoteles felsefesi öğrenmiştir. Strafford Londra Kulesi’ne hapsedildiğinde Hobbes dehşete kapılıp Fransa’ya kaçmış ve 11 yıl boyunca dönmemiştir. Bir süre için Hobbes, geleceğin II. Charles'ına matematik öğretmiştir. II. Charles'ın 1660'ta tahta geçerek monarşiyi yeniden kurması Hobbes'a bir kez daha öne çıkma olanağı sağlamıştır. Piskoposlar ve adalet bakanı saraya alınmasına tepki gösterdilerse de, Hobbes'un kıvrak zekâsından ve nüktelerinden hoşlanan kral ona yılda 100 sterlin maaş bağlamış ve portresini saraydaki galeriye astırmıştır. Avam Kamarası'nın 1666'da dine saygısızlığa ve ateizme karşı hazırladığı yasa tasarısına karşı 80'ine yaklaşan Hobbes tehlikeli gördüğü yazılarını yakmıştır. _Hobbes, yaşadığı süre içinde, biri entelektüel, diğeri siyasi olan iki devrime tanıklık etmiştir. Bu devrimlerden siyasî olanı, yani mutlak monarşinin parlamenter demokrasinin temsili kurumlarıyla sınırlanması söz konusu olduğunda, Hobbes tam bir karşı devrimcidir. Entelektüel devrim, yani Ortaçağın tanrı merkezli ve Aristotelesçi dünya görüşünün bırakılarak, yeni doğa bilimleriyle, mekanik açıklamanın ve deneysel yöntemin benimsenmesi söz konusu olduğunda, o tam bir devrimcidir. ______ _Önsöz_ _İngiliz filozof Hobbes’un başyapıtı Leviathan, bir din ve dünya devleti’nin oluşturulmasında toplumsal sözleşmeye verdiği önem ve ahlak kurallarını tamamen laik ve doğal bir temele oturtuşuyla dikkat çeker. Tanrı’nın buyrukları olan doğa yasalarından yola çıkarak, ideal devletin oluşturulması yollarını gösterir. Hobbes, Rönesans ile Aydınlanma arasındaki geçiş, fermantasyon ve bağlantı dönemine rastgelmiştir. _Boileau, Klasik tarzın birinci ilkesini (Aklı seviniz. Yazılarınız ışıltılarını ondan alsınlar) böyle koymaktaydı. _Rönesans, bireyi keşfetmesine karşılık, Machiavelli'nin hemen her zaman yanlış anlaşılan Hükümdar'ı modern ulus-devlet oluşumuna ulaşamamıştır. Bu kavramların oluşması için, alet kutusu yeteri kadar donanımlı değildir. Bu eksiklikleri, aklın keşfedildiği dönem" tamamlayacaktır. Sahne ışıklarının üzerlerine çevrildiği kişiler, bu dönemin tiyatrosu hakkında kabaca bilgi verebilirler. İngiltere'de "Büyük Kraliçe" adıyla anılan, Mavi Sakal'ın cisimleşmiş biçimi olan babası VIII. Henry'nin rahle-i tedrisinden geçmiş I. Elizabeth, Velazquez, din değiştiren IV. Henry. İngiltere'de Shakespeare. İtalya'da Bernini, Galileo, Bruno. İspanya'da Cervantes, Calderon, El Greco, Velazquez. Flandre'da Rubens, Van Dyck. Ve Fransa'da Montaigne, Bodin ve Descartes. Nihayet, Polonyali Copernicus, Çek Kepler ile Hollandalı Hugo Grotius ve Rembrandt. İngiltere'de parlamento ile taç arasında; Fransa'da protestanlarla Katolikler arasında iç savaş. Ulus-devlet bu süreç içinde ortaya çıkacaktır; zaten bu karmaşa, onun doğum sancısıdır. XI. yüzyıldan itibaren başlayan, XVI. yüzyılda hızlanan süreç içinde, kapitalizm önce belirmiş, sonra kendini kanıtlamıştır; Hobbes'un döneminde ise, ana varoluş koşulu olan ulusal pazarı inşa etmektedir. _Yeni ekonomi yeni siyaset olduğundan, eski siyasal seçkinlerin tasfiyesi gerekmektedir. İktisat, siyaseti öncelemiştir. Yani, kapitalizm ekonomik alanda feodaliteyi tasfiye etmiştir ama kapitalistler feodalleri siyaset sahnesinden silememişlerdir. İngiliz iç savaşları, bu dengesizliğin bedeli ve sonucudurlar. Düşünce alanında, Rönesans fermantasyonu esnasında belirmeye başlayan düşünsel aletler, artık kavramsallaştırılma noktasına gelmişlerdir. Yani felsefe artık sözünü söylemektedir. Galileo ve Kepler'de ifadelerini bulan cisim ve hareket çevreleri, Newton ve Einstein'a giden yolu döşemektedirler. Bütün bunlar, Hobbes'un eserini hem oluşturmakta, hem de açıklamaktadırlar. _Hobbes, tam bir Orta Çağ ve dolayısıyla feodalite karşıtıdır. Bu bağlamda, Orta Çağ ideolojisinin başlıca mimarı olan Kilise'yle de anlaşmazlık içindedir. _Yeni doğa bilimi, şeyleri parçalarına ayırmayı ve sonra birleşimleri saptamayı içeriyordu. Hobbes da toplumu atomlara böldü. Yani tekil insanlara. Bütünü anlamak için önce parçalardan yola çıkmak gerekiyordu. Yeni mekaniğin yasalarını insanlara uyguladı. _____ _Leviathan_ _İngiliz İç Savaşı sırasında (1642-1651) yazılmış olan Leviathan, sosyal bir sözleşme ve mutlak bir egemen tarafından yönetilmeyi tartışmaktadır. Hobbes, iç savaşa ve doğa durumu (hepimize karşı savaş) yalnızca güçlü ve bölünmemiş hükümetin engel olabileceğini iddia etti. _Hobbes'un 1651 'de yayınlanan Leviathan adlı eserinin resmi, ülkeyı ufkundan itibaren doğmakta olan, çok büyük boyutlardaki bir kralı temsil etmektedir. Bu kralın bir elinde kılıç, diğer elinde bir meşale bulunmaktadır. Eski Mısır firavunlarının bir ellerinde kamçı, diğerinde kancayla temsil edilmeleriyle yakın bir benzerlik gösteren bu simgeselleştirmenin atıf noktası, ilahi devletlerinkinden çok farklıdır. Hobbes'un Leviathan'ı bir yurttaşlar şirketinin, bu şirketin kurucularının karşılıklı anlaşmalarının sonucu ortaya çıkmıştır. Yani kökeni tanrısal değil, insanidir. Hobbes, Leviathan'ı toplumsal sözleşmenin ürünü olarak sunarken, siyaseti tanrı katından insan katına indirmekte ve Rönesans bireyselliğini ulusal bireysellik haline getirme konusunda bir adım daha atarak, klasik ulusdevlet anlayışına yaklaşmaktadır. İkincisi, Hobbes'un Leviathan'ımn elinde tuttuğu kılıç, bireyi toplumsal sözleşme yapmaya yönelten en temel ihtiyacının, yani güvenlik ihtiyacının garantisidir. _Geçiş dönemi insanı olan Hobbes bir ütopyalar çağının çocuğu ve ürünüdür. Hobbes bir cehennem tasvir etmek zorunda kalmıştır. Eşit, ama güvenlikten yoksun insanların ortamı, tek başına ve toplumdan yoksun insanların âlemi, Hobbes'un doğal durumu, feodalitenin allegorisinden başka birşey değildir. Bu iki unsurun birleşmesiyle, Hobbesgil toplumsal sözleşme teorisi inşa edilecektir. _Tanrının dünyayı onunla yaratmış olduğu ve yönettiği sanat olan doğa, insanın sanatı ile taklit edilir. Çünkü hayat, organların, başlangıcı içerdeki bir temel parçada bulunan, hareketinden başka bir şey değildir. Kalp nedir ki bir yaydan başka; sinirlemedir ki çok sayıda yaylardan başka; ya eklemler, yapıcının planladığı şekilde bütün gövdeyi harekete geçiren çok sayıda çarklardan başka? Sanat daha da ileriye gider, doğanın o rasyonel ve mükemmel eserini, insanı taklit etmeye kadar. DEVLET adlı o büyük EJDERHA yaratılır; bu, doğal insanın korunması ve savunulması için tasarlanmış olup ondan daha büyük bir cesamete ve kudrete sahiptir ve onda, egemenlik bütün gövdeye canlılık ve hareket veren yapay bir ruhtur; yargıçlar -ve diğer yargı ve yürütme görevlileri, yapay eklemler; egemenlik makamına bağlı her eklem ve organa kendi görevini yaptıran ödül ve ceza, doğal gövdede aynı işi yapan sinirlerdir; tek tek organların/üyelerin servet ve zenginlikleri ise kuvvettir; halkın esenliği onun görevidir; bilmesi gereken her şeyi ona bildiren hukukçular, hafızadır; adalet ve yasalar yapay bir akıl ve iradedir; uyum, sağlıktır; nifak, hastalıktır; iç savaş ise ölüm. Son olarak, bu siyasi varlığı en başta kuran, bir araya getiren ve birleştiren sözleşmeler ve ahitler, Tanrı'nın yaratılışta buyurduğu Fiat, veya İnsanı yaratalım emrine benzer _İlk olarak, onun içeriğini ve yapıcısını, ki her ikisi de insandır. _____
··
792 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.