Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Özgürlük Yanılsaması
_Albert Einstein: _İnsanlar özgür olduklarını düşünürler ama bu sadece bir yanılsamadır çünkü evrende her şey kozmik manyetik kuvvetin; iç ve dış nedensellik yasasının etkisi altındadır ve bunun bilincine ermiş insan da özgürlüğün sadece bir yanılsama olduğunu bilir. İnsanın bu yanılgıdan kurtulması en büyük özgürlük; bu çabanın kendisi de bir özgürlüktür. Cansız maddeler nasıl ki hareketten sorumlu değillerse, kozmik yasalarca yönetilen ve özgür olmayan insan da tanrı gibi yanılsamalara karşı sorumlu değildir. Yarattıklarından intikam alıp ödül veren bir tanrı ise komik bir masaldır. _İnsanoğlunun en büyük zaafı, dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanması. Hatta bütün yiyecekleri, hayvanları ve doğayı kendine sunulmuş bir nimet sanıyor. Evren dediğimiz bütün içerisinde, kendisini diğer canlılardan ayrı tutuyor. Çevreyi istediği gibi kullanıyor. Yıkıyor, yok ediyor. Halbuki insanoğlu bu evrende zincirin sadece küçük bir parçası. Bunu reddederek aslında kendisine bir hapishane yaratıyor. _Tesla_ _İnsanlar gizli doğa yasalarının etkisi altındadırlar ve bu etkiyi özgür irade ile karıştıran otomatlardır. Suyun üzerindeki savrulan mantar gibi, dış etkinin kontrolündedirler. _Newton:_ _Dünya üzerindeki her cisme baskı uygulanır. Üstelik bu baskı kuvveti, tüm evren'i etkiler. İnsan da bu çekim kuvvetinin etkisinden dolayı özgür değildir. _Marcus Aurelius_ _İnsan özgür değildir. Özgür iradesiyle gerçekleştirdiğini düşündüğü her şey, kozmik yasaların etkisinden dolayı gerçekleşmesi gerektiği için gerçekleşir. Dikkatle incelediğinizde bunun böyle olduğunu görürsünüz _Jung_(Kompleks) _İnsanlar ise özgür olduklarını düşünürler ama kompleksler tarafından kuklarar gibi yönetilmektedirler. Her canlıda elektromanyetik güçler vardır. Hoşlanılan ya da hoşlanılmayan şeylere karşı düşünce ve enerji dönüşüme uğrar. Aşırı bir tutku ya da duygu patlaması çok fazla enerji çekerek büyüsel bir etki yaratır ve bu olay bilinci daraltırken, bilinçaltının güçlendirerek bilinci etkisi altına almasına ve gömülü halde duran içgüdüsel dürtülerin bilinci ele geçirmesine neden olur. Bunlar komplekslerdir. _Einstein: Önyargıları parçalmak, atomu parçalamtan daha zordur. İnsan gençliğinde sonraki yıllarda kurtulamayacağı korkunç önyargılarla beslenmiş olabilir ve böylece yurttaşların içine itildikleri düşünsel tutsaklıktan kurtulma olanakları tümüyle ortadan kalkar. _Spinoza: Bir şeyin iyi mi yoksa kötü mü olduğuna karar veren, akıldır. Aklın rehberliğine ulaşmamız için kendimizi güvende hissetmemiz gerekir. İçgüdüsel durumdayken akıl, duyguların egemenliğindedir. Böyle bir durumda koşullar değişse bile insan aynı şekilde düşünmeye devam eder. Bu da rasyonel olmayan duygulara yol açar. Sahip olduğumuz korkular ve arzular hatta takıntılar geleceğimizi ve yazgımızı belirleyen bir şey olarak karşımıza çıkar. Cisimler var olmasa bile, ruh onları hazırmış gibi görebilir. Atın izlerini gören bir asker at düşüncesinden hemen bir atlı düşüncesine ve buradan da savaş düşüncesine geçecektir. Bir köylü ise, tersine, bir at düşüncesinden bir saban, bir tarla vb. düşüncelerine geçecektir; -bu, fikirler zincirlenmesinden başka bir şey değildir. Hayaller büsbütün birbirine karışır karışmaz Ruh da hiçbir seçme yapmaksızın bütün cisimleri bulanık olarak hayal edecek ve onları sanki Varlık, Şey vb. gibi bir sıfat içinde anlayacaktır. Kanatlı bir at hayal eden kimse, bundan dolayı bu atın var olduğunu kabul etmez; yani bunda asla aldanmaz, yeter ki bu kanatlı atın var olduğu sanısına kapılmasın. _Hint felsefesine göre insanlar okyanustaki adalar gibidir. Özgür olduklarını düşünürler ama suyun altında birbirlerine bağlıdırlar. Gerçek dünya sadece bir yanılsamadır ve insanlar öldüklerinde uyanırlar kim olduklarının farkına varırlar. Tanrı. _Aristo_ _Bütün insanları birbirlerine bağlayan bir doğal adalet ve adaletsizlik vardır. Bu, evrensel doğa yasasıdır. Doğa yasası hiç değişmez ve sonsuza kadar yaşar. _Rousseau_ _İnsanlar özgür doğar ama her yerde zincire vurulmuştur. Falan kimse kendisini başkalarının efendisi olarak görebilir ama böyle sanması onlardan daha da köle olmasına engel değildir. _Kant_ _Temel soru, özerklik ve özgür istenç, belirlenimci bir Newton evreninde nasıl olanaklıdır? Soyut şeylerin nasıl somut olabileceğini açıklamak ile özgürlüğün nasıl olanaklı olduğunu açıklamak aynı şeydir ve sınırı aşmaktır. Her kuruntu metafiziğin nesnel sayılmasından ortaya çıkmıştır. Tanrı, evren, ruh deneyimde olmayan saf aklın ideleridir. İnsan aklı çözemeyeceği sorunlarla doludur. Bunlar safa aklın yapısının gereğidir. İnsan bilgisini genişletmek istemiş ve saf aklın idelerini pratik akla yükleyerek metafizik denen boş inançlar doğurmuştur. Kendinde şeyleri açıklamaya ve kanıtlamaya yönelik tüm yargılar, aklın doğal sınırlarını aştığı için antinomi(çelişki)dir. Çünkü bu yargılar eşit ölçüde geçerli ya da karşıt önermeler üretir. Aklın ideleri, görüngüleri ve anlama yetisini aşmak ister, koşulsuz birliği arar. Düşünen öznenin mutlak birliği yönelişi olarak ruh, görüngüler dünyasının mutlak birliği olan evren, varlıkların mutlak birliği olan tanrı idesi salt akıldadır. Doğada her şey yasalara gore etkide bulunur. Yalnızca akıl sahibi bir varlığın, ilkelere gore eylemde bulunma istemesi vardır. _Spinoza: Şeylerin hakiki nedenlerini bilmeyenler, her şeyi birbirine karıştırırlar. Tanrının tabiatını insan tabiatı ile karıştıranların hepsi, kolaylıkla Tanrıda sırf insan duygulanışlarını var sayarlar. _Görmeyi öğrenin. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu göreceksiniz. Leonardo da Vinci _Şu anda gerçekleşen bütün olaylar, geçmişte meydana gelen olayların kaçınılmaz bir sonucudur. Baron Holbach _Carl Sagan: Tarihin en acı derslerinden biri de şudur: Yeterince uzun zamandır aldatılmışsak, aldatmacayı ortaya koyan her türlü kanıtı reddederiz. Gerçeği bulmakla ilgilenmeyiz artık. Aldatmaca bizi kafeslemiştir. Tuzağa düştüğümüzü kendimize bile itiraf etmek, son derece acı vericidir çünkü. Bir kez şarlatana iplerinizi verdiniz mi, bir daha hiçbir zaman geri alamazsınız. Böylece, yenileri çıkagelene kadar eski aldatmacalar sürer gider. _Aristo: Gercekte olmadıkları, kılgısal(pratik) yetiler değil de bilim yapmaya calıştıkca, onların gercek doğalarını elimizde olmadan o derece bozmuş oluruz; cunku o zaman onları yeniden şekillendirmiş, usavurma sozcukleri ve bicimlerinden cok kesin konularla uğraşan bilimlerin bolgesine girmiş oluruz. Olduklarından başka turlu olamamış, bugun de, gelecekte de olamayacak olan şeyler; onları bu yapılarıyla kabul eden hic kimse, duşunmekle boşa harcamaz zamanını. _Yanılgı - Hata: _Yanlış algı, kusur, kabahat. Farkında olmadan yapılan yanlışlardır. Eğer bile bile hata yapılıyorsa bu durumda insan ya ahmaktır ya da akli dengesi yerinde değildir. Tabi ki şaka, öc alma ve başka nedenlerden dolayı da olabilir. Baltasar Gracian: Sadece aptalların ve ölülerin düşünceleri değişmez. Hatalarını kabullenerek ahlaki bir büyüklüğe erişebilirsin ya da dangoz olursun. Dangoz: Öküzün önde gideni, baş öküz, kalın kafalı, gözüne sokulanı anlamayan, buna rağmen halinden ve kendinden çok memnun kişi. Andaval, dangalak _Arabanız bozulunca tamir için nereye götürürsünüz? Sanayi'ye oto tamircisine mi yoksa camiye imama mı? Tabi ki oto tamircisie götürmek, doğru karardır ama imama götürmek bir yanılgıdır ve yanılgıda ısrar ise ruh hastalığıdır. _Kant: Yanılsama, bir şeyin temsiline, o şeyin kendisiymiş gibi bakma aldanışıdır. Hatta delilik de bir yanılsamadır. _Freud: Doğada bir at görürüz, yaklaşınca inek olduğunu, daha da yaklaşınca insan olduğunu görürüz. Düşte de böyle. _Spinoza_ _İnsandaki temel üç yanılsama: Bilinç, özgürlük ve tanrıbilimsel yanılsama. _Kendimizi hür sanıyoruz. Halbuki ellerimizde ihtiraslarımızın görünmez zincirleri vardır. Bileklerimize görünmez kelepçeler takılmıştır. _Tutkuların köleliğinden kurtulup özgürleşmek için, eylemlerimizin gerçek nedenlerini anlamalıyız. Anlaşılmak, onları dönüştürür. İnsanlar, eylemlerinin bilincinde olup bu eylemleri belirleyen nedenlerden habersiz oldukları için özgür olduklarına inanırlar. Eylemlerini yalnızca kendisi belirleyen özgürdür ve bu insan olamaz olsa olsa tanrıdır. İnsan eylemleri ise zorunlu olarak belirlenmiştir. Neden ve sonuç zincirinden asla kurtulamayız. İnsan köleliği, eylemlerinin nedenlerini bilmeyenlerin durumudur. Bu durumdaki insanlar, yalnızca dışsal nedenlerle hareket ederler. Onlar idrak etmedikleri kuvvetler tarafından itilip kakılan taşlara benzerler. Havaya atılan bir taş düşünebilseydi kendi isteğiyle yere düştüğünü sanırdı. İnsanın özgürlük umudu yoktur. Yine de tutkulara kölelikten kendimizi kurtarabiliriz. _Karar verme durumumuzu başka bir açıdan da özgürlük olarak kabul edemeyiz, çünkü kararlarımız çoğunluk hafıza denilen yapının etkileriyle oluşur. Kararınız kendiliğinden bir anda ortaya çıkmamıştır, öyle hissedilse bile kararlarınızı ön kararlar, fiziksel olaylar ve benzerleri belirlemiştir. İradeye dayalı karar, kendisinden önce gelen bir olaya dayanır. Bundan dolayı, irade özgürlüğü bir yanılsama ve fantezidir. Aşağı doğru akan bir su düşünebilen bir varlık olsaydı, kendi özgür istenci ve iradesiyle aşağı doğru akmakta olduğunu düşünürdü. _Yüksek bir algı düzeyine çıkmış, duygularını denetim altına alabilen, kendisinin ve dünyanın kavrayışına sahip olan, özgürdür. Özgürlük, insanın kendi doğasında mevcut olan zorunluluklara uyması durumudur. _İnsanlar kendileri nasıl bir gayeye göre hareket ediyorlarsa, bütün tabiatın da bir gaye için etki ettiğini var sayarlar ve Tanrının bütün şeyleri insan için ve insanı da kendisi için, yani tapılmak için yapmış olduğunu söylerler. İnsanlar arzularının peşinden giderler ve bu arzuların nedenleri öğrenince içlerinde bir huzur oluşur. Kendi kendilerine ait bu yargılama metodu ile kendi ruhlarını bütün ruhların ölçüsü yaparlar. Onların kendi kendilerine yapılmış olduğuna inanamamışlardır. Her şeyi yapan tabiatın bir ya da birçok idare edicileri olduğuna kanaat getirmeye mecbur olmuşlardır. İnsanlar doğal felaketleri tanrıların azabı olarak gördüler. Halbuki en dindar ve dinsizlerin aynı derecede bu felaketlere maruz kalmalarını dikkate almadılar. Peşin hükmün gülünçlüğünü kanıtlamak ve tabiatın belirli bir gayeye göre asla hareket etmediğini ve tasarlanan bütün bu nedenlerin insan zihninin kuruntularından ibaret olduğu. _Soyut ve aklî varlıkları gerçek varlıklarla karıştırdığımız zaman kolaylıkla aldanırız. _İnsanın duygularını kısıtlama güçsüzlüğüne kölelik diyorum çünkü duygulara tabi olan insan, kendisinin değil ama kaderinin hükmündedir. Öylesine onun hakimiyetindedir ki, kendisi için daha iyi olana bakmasına rağmen, yine de kötü olana bakmaya zorlanır. _Gerçekten, bir cismin bütün duygulanış tarzları, duygulanan cismin tabiatından ve onu duygulandıran cismin tabiatından çıkar. _Ruhta mutlak ya da hür hiçbir irade yoktur, başka nedenle gerektirilmiştir. Ruh, düşünmenin gerektirilmiş bir tavrıdır. __ ******************* _Özgürlük Üzerine – Filozoflar_ _John Trenchart ve Thomas Gordon_ _Hukuksuz gücü savunup, keyiflerine göre hareket etmek isteyenler kadar arsız ve bencil sahtekarlar emin olun yoktur. Dilediklerine zulmederler ama kendilerine her ne zaman küçücük bir zarar dokunduğunu zannetseler, mağduriyette en gürültücü, davranışlarında ise en insafsız olanlarıdır. Ancak, kendilerinin dışındakiler soyulduğunda, zulme uğradığında ve katledildiğinde şikayetler fitne olarak kabul edilir. Bu durumun düzelmesini istemek ise lanetlenir. Bu, bütün yalanların kötülüklerin müsebbibi değil midir? Sonuç olarak, kontrole tabi olmayan güç yalnızca Tanrı’ya mahsustur ve hiçbir insan birbirlerine eşit olmayan insanlara emanet edilemez. _Dürüst insanların sahip olacağı tek güvence dürüst olmayı çıkarı haline getirmek, hilekar olanlara karşı sahip olacağımız en iyi savunma hilekar olmayı hilekarlar için en kötü şey haline getirmektir. Diğer mevkilerde birçok aşağılık insan olduğundan en iyi yol, kötülüğü herhangi bir makam için tehlikeli bir hale getirmektir. _Ulusun özgürlüğünü kim ortadan kaldırmayı arzu ederse, halkların özgürlüğü için en korkunç şey olan ifade özgürlüğünü baskı altında tutmakla, işe başlar. _Düşünce özgürlüğü var olmaksızın ilim ve irfan gibi değerler, insan hak ve hürriyetleri de olamaz. İfade özgürlüğü başkalarına zarar verene ve başkalarının haklarını tahakküm altına alana kadar her insanın hakkıdır ve özgürlüklerle ilgili bu sınır katlanılabilecek ve kabul edilebilecek tek sınırdır. _İnsanlar, kendi isteklerini kendi dilleriyle talep edemedikleri sefil ülkelerde kendilerine ait başka hiçbir şeyi de talep edemezler. _Kral I. Charles zamanında, Papazlarla bakanlar tiranlık oluşturmak için bir araya gelerek gerçeği ve hukuku baskı altına aldılar. İnsanların evlerinde dinden bahsetmeleri yasaklandı. Kral James, Katolik kilisesindeki ekmek ve şarabın takdisi ayinine gittiğinde insanlar para cezasına çarptırılıp hapsedildiler. _Güç, doğal olarak aktif, ihtiyatlı ve şüphecidir. Gücün taşıdığı nitelikler, onu kendisini mahkum hale getirmek için bütün araç ve çareleri kullanmaya, bütün muhalefeti, hatta muhalefet tohumlarını bile yok etmeye ve önünde herhangi bir şey durmaya devam ettikçe durmaksızın bunu yapmaya sevkeder. Dilediğini yapabilir ve hiçbir kontrol de söz konusu değildir. Özgürlük, gücü cezalandırdığı ve yumuşattığı için güç, özgürlüğü yok edebilir. Güç, özgürlük üzerinde çok fazla avantaja sahiptir. Güç, özgürlüğün olmadığı bir yerde varlığını sürdürürken, sürdürebilirken; özgürlük güç olmadan varlığını sürdüremez. _Yargıçların, Tanrı’dan başka hiç kimseye karşı sorumlu olmamaları ve bunun dışında başka hiçbir sınırlamaya tabi olmamaları gerektiği söylenmektedir. Ancak, bu tip bir akıl yürütme tehlikeli olduğu kadar saçmadır da. İnsan aklı, hiçbir kuralla değil yalnızca kendi ihtirası ile insanları yöneten idarecilere saygı duyulmayacağını ve boyun eğilmeyeceğini söylemektedir. İnsana ve Tanrı’ya muhalefet içinde olan bu tip insanlar idareci değildirler. Kanuna karşı gelen kimselerdir ve ne Tanrı’nın kanunlarınca ne de akıl tarafından himaye görmezler. _(1600’ler ingilteresinde iki yazar arkadaş John Trenchart ve Thomas Gordon, cato mektuplarını yazmışlardır) __ _Rousseau_ _İnsanlar özgür doğar ama her yerde zincire vurulmuştur. Falan kimse kendisini başkalarının efendisi olarak görebilir ama böyle sanması onlardan daha da köle olmasına engel değildir. _Bir zindanda da sessizlik ve huzur içinde yaşanılabilir. Ancak bu zindanı özlenecek bir yer yapmaz. _Salt isteklerin itisine uymak kölelik, kendimiz için koyduğumuz yasalara boyun eğmek özgürlüktür. _Herkesin istemi ile genel irade arasında çoğu zaman bir hayli fark vardır. Genel istem yalnız ortak çıkarları göz önünde tutar. Öbürü ise özel çıkarları gözetir ve özel istemlerin toplamından başka bir şey ortaya çıkmaz. __ _Voltaire_ _Evrensel ilke: Sana yapılmasını istemediğin şeyleri başkasına yapma. Örneğin: Hoşgörüsüzlük. _Hoşgörüsüzlük hukuku, son derece saçma ve barbarcadır. Kaplanların hukukudur ancak, daha fazla dehşet vericidir zira kaplanlar sadece yemek için öldürürler biz ise birbirimizi paragraflar için yok ediyoruz. _“Sizi gidi canavarlar! Benim dinimden değilsiniz. Öyleyse sapkın dinsizsiniz.” “Benim inandığım gibi inanın yoksa sizi öldürürüm”. diyebilen hoşgörüsüzleri anlamak çok zordur. Bu şekilde davranılarak insan haklarına sahip olunsaydı Japonlar Çinlilerden, Çinliler Siyamlılardan nefret etmezdi; onlar Hint yerlilerini def eden Gang halkını sürmezdi; bir Moğol karşı karşıya kaldığı ilk Malabarlının kalbini söküp atmazdı; Malabarlılar Türkleri katleden İranlıları katletmezdi. __ _Cicero_ (Kanunların Doğası) _Kanun, yapmamız gereken şeyleri emreden, yapmamamız gerekenleri yasaklayan ve doğada bulunan en üst düzeydeki akıl yürütmedir. Kanun, doğal bir kuvvet olduğundan, adaletin kökeni hukukta bulunabilir. Adalet ve adaletsizliği tespit eden, zeki insanın aklı ve muhakeme gücüdür. Kanun, Tanrı’nın iradesidir. Evrene hükmeden ebedi ve ezeli bir şeydir. _Ulusların ahlak bozucu kanunları nelerdir? Bunlar, bir soyguncular çetesinin mecliste geçirdiği kurallar yerine kanunlar denilmesini hak etmemektedirler. _Eğer cahil ve niteliksiz insanlar, ilaçlarla şifa vermek yerine ölümcül zehirleri verirlerse buna, muhtemelen, doktor tedavisi denemez. Yıkıcı bir düzenleme olmasına rağmen bir ülke onu kabul etse bile bir ülkedeki bu tip bir kural kanun olarak adlandırılamaz. Bu nedenle, kanun, iyiyi savunan ve kötüyü cezalandıran, adil olanla adaletsiz olan arasındaki ayrımdır. __ _Kant_ _Hiç kimse, kendi mutluluk anlayışına göre, beni mutlu olmaya zorlayamaz. Kendi düşüncesini temel alıp benim düşüncelerimi değiştirmeye, neye inanmam gerektiğine, nasıl davranmam gerektiğine beni zorlayamaz. Diğer tarafın keyfi iradesi ile özgürlüklere getirilen her kısıtlama, baskı olarak adlandırılır. _Haklar, başkalarının özgürlükleriyle uyum sağlansın diye ayrı ayrı her bireyin özgürlüğüne getirilen kısıtlamalardır. _Tam olarak bir hukuk devletinde olması gereken ilkeler, tüm vatandaşların özgürlüğü ve eşitliği olmalıdır. _Kendisi için gerçekten neyin zararlı ya da faydalı olduğunu ayırt edemeyen reşit olmayan çocuklar gibi, tebaa da tamamen pasif davranmaya ve kendilerinin nasıl mutlu olacakları ve kendilerinin mutluluğunu istemekte samimi olup olmadığı konularında devlet başkanının yargısına güvenmeye zorlanacaklardır. Bu tip bir devlet akla gelebilecek en büyük despotizm, yani hiçbir hakka sahip olmayan tebaasının bütün özgürlüklerini erteleyen bir anayasadır. İdareciler hayırsever olsalar bile insan haklarına sahip olabilecekleri akla yatkın tek devlet pederşahi olan değil, vatansever devlettir. Vatansever tutum, devlet başkanı da dahil olmak üzere devletteki herkesin devleti anne rahmi gibi kabul ettiği ya da ülkeyi, kendisinin en önce ileriye atıldığı ve gelecek kuşaklara çok değerli bir rehine olarak bırakmak zorunda olan pederşahi bir yer olarak düşündüğü bir devlettir. _Bir devlet, tıpkı bir babanın çocuklarına yaptığı gibi, halkına karşı iyiliksever olma ilkesi üzerine kurulmalıdır. _Bir toplumu oluşturmak üzere bir araya gelen büyük bir insan grubu tarafından yapılan bütün sözleşmeler arasında sivil bir anayasa teşkil eden sözleşme ayrıcalıklı bir yere sahiptir. _Bütün sosyal sözleşmelerde herkesin paylaştığı belli ortak amaçlar için sayısız insandan oluşan bir birlik olduğunu görürüz. Ancak, herkesin paylaştığı mutlak ve birincil vazife olan bir amaç olarak birlik, yalnızca bir medeni devleti tesis etsin diye toplumda oluşturulabilir. Dışsal görevlerin en üst formel koşulu olan amaç, herkesi başkalarının saldırılarına karşı koruyan cebri niteliğe sahip genel kanunların himayesinde insanların hakkıdır. _Kanunlara tabi olan herkes devlete tabidir ve böylece devletteki diğer bütün üyelerle birlikte zor kullanma hakkına da tabidir. __ _Edmunt Burke_(1729-97)İrlanda _En güzel ve doğru fikirleri, saçma şekillerde açıklarsanız, bunlar en gülünç hatta en saçma şeylere yol açar. Mantıksız teorideki meselenin asıl amacı; diğer tarafın yanlış iddialarını ortaya çıkarmak için bir sebep göstermek ya da öteki tarafın ahlaksız ilkelerini yaymaya çalışmaktır. Eğer avukatların ve ilahiyatçıların tüm saçma teorileri, bilinen şeyleri hükümsüz bıraksaydı, dünyada ne kanun ne de din olurdu. _Bizimle mücadele edenler bizi güçlendirir ve yeteneklerimizi sivriltir. Düşmanımız, bizim yardımcımızdır. _Kimse az şey yapabildiği için, hiçbir şey yapmayan kişiden daha büyük bir hata yapamaz. _Kötülüğün zaferi için gereken tek şey iyi kişilerin hiçbir şey yapmamasıdır. _Kötüler birleştiği zaman, iyiler bir araya gelmelidir yoksa, teker teker giderler. _Sabrımız gücümüzden daha fazlasını elde edecektir. _Asla umutsuzluğa düşmeyin ama eğer düşerseniz, umutsuzca çalışmaya devam edin. _Batıl inanç, zayıf akılların sahip olduğu dindir. _Bizi boş rüyalarla mutlu ediyorlar ve uyandığımızda sadece acı hissediyoruz. _Bir kandırma ve yanılgının etkisi altında olmasalar insanlar asla özgürlüklerinden vazgeçmezler. _Bağnazlık, bilgeliğin karşı koymaya en az yetkin olduğu düşmanıdır. _Tavırlar, kanunlardan önemlidir. Tavırlar; daima, sürekli, içinde yaşadığımız hava gibi, fark edilmeksizin; kızdırır ve sakinleştirir, yozlaştırır ve saflaştırır, barbarlaştırır ve inceltir. _Hatalar miras değildir, savunmaya değmez. _Erkekler külotlu çoraba benzerler, zorlarsan kaçarlar. _Hoşgörü ya hepimiz için iyidir ya da hiçbirimiz için iyi değildir. _Başarıları aslında cezaları oldu. _Ünümü yalnızca hatalarıma borçluyum. _Herkes başkalarının hakkına tecavüz etmeksizin yapabileceği her şeyi yapma hakkına sahiptir. _Hiç kimse, kendi davasında yargıç olmamalı. _Cesur bir halk, erdemli bir yoksulluğu, ahlaksız ve servet sahibi bir köleliğe kesinkes tercih edecektir. _İnsanları, atalarının kabahatleri için cezalandırmak pek adil değildir ancak ecdat kurgusunu, hiçbir ilişkisi olmayan insanları cezalandırmak için kurumsal bir veraset zemini olarak kullanmak, bu aydınlanmış çağın felsefesine ait adaletsizlikte bir çeşit gelişmedir. _Sağduyunun, sabrın ve önlemin bir asırda inşa ettiğini, öfke ve cinnet yarım saatte yerle bir edebilir. Yıkıp yerle bir etmek bir beceri midir? Bunu meclisleriniz kadar çeteleriniz de yapabilir. Bu görev için en dar anlayış bile kaba kuvvetten daha uygundur. _Pişmiş kişiler, insan haklarına sahip kişilerdir. Bu kişilere karşı hiçbir emir işlemez; bunlara karşı hiçbir anlaşma bağlayıcı değildir, hiçbir ölçüyü kabul etmezler ve hiçbir uzlaşmaya rıza göstermezler. Onları taleplerinden mahrum bırakacak şey hile ve adaletsizlikten başka bir şey değildir. _Tarih çarpıtıldığında, din ve devlet içindeki taraflar için, saldırmaya ve savunmaya yönelik silahlar temin eden ve sivil hiddeti körükleyerek çekişmeleri ve düşmanlıkları hayatta tutma ya da canlandırma araçlarını tedarik eden bir cephanelik olarak hizmet edebilir. _Devrim, kendi evlatlarını yemeye başladığında, "Devrim zamanlarında terör, erdemdir" sloganı üretilip terör kutsandığında, devlet aygıtı eliyle toplum yeniden şekillendirilmek üzere hamur gibi yoğrulduğunda, kral ve kraliçe "insani öldürme aracı" olan giyotine gönderildiğinde, Thomas Paine bu cinayetlere engel olmak için çırpındığı için cezalandırıldığında, hava tersine dönmeye başlayacaktı. _İdeal anlamda özgürlük, özgürlük ve aydınlıktan yeniden faydalanmak için kendi hücresinin karanlığından ve kısıtlamalardan kaçan ve benim hassaten tebrik ettiğim çılgın adamların insanlığa bahşettikleri en hayırlı şeyler arasında değerlendirilebilir. _Benzerlik_ _İnsan zihninin doğası gereği çok daha şevkle ve zevkle yaptığı iş, farklılıkları aramaktan ziyade, benzerlikleri arayıp bulmaktır. Zira benzerlikler kurarak yeni imgeler üretiriz; birleştirir, yaratır, dağarcığımızı genişletiriz. Ama ayrımlar yaptığımızda imgelemi hiç beslemeyiz. Ayırt etme işinin kendisi daha güç ve sıkıntı vericidir. _Benzerlikten duyulan haz, esas olarak imgelemi okşayan bir haz olduğundan, tasvir edilen ya da karşılaştırılan şeyler hakkındaki bilgilerinin genişliği ölçüsünde, bu konuda herkes neredeyse eşittir. Zira herhangi bir doğal güce ya da yetiye değil deneyim ve gözleme dayanır. Genellikle Beğeni farkı olarak adlandırdığımız şey bilgi farkından ortaya çıkar. Heykel konusunda fazla bilgisi olmayan birisi bir peruk kalıbını ya da sıradan bir heykeli gördüğünde anında etkilenir ve keyiflenir, çünkü insan figürüne benzer bir şey görmektedir. Tamamen bu benzerliğe daldığından kusurlarına dikkat etmez. Ilk kez bir taklitle karşılaşan hiç kimse kusurlara dikkat etmez. Bu acemi kişi bir süre sonra daha nitelikli bir eser karşısında diğerine daha küçümseyici yaklaşacaktır. Değişik zamanlarda birbirinden böylesine farklı figürlerde hayranlık duyduğu şey tamamen aynıdır; bilgisi artmış olsa da beğenisi değişmemiştir. O ana kadarki yanlışı sanat konusundaki eksikliğinden ve tecrübesizliğindendi. Diyelim ki söz konusu kişiyi bir şaheserin eseri sıradan bir sanatçının eserinden daha fazla memnun etmesin. Bunun nedeni kişinin zevkinin daha az gelişmiş olması değil, herkesin insan figürünü, onun bir taklidi hakkında uygun yargıya varmasına yetecek titizlikte gözlemlemediğindendir. _Kendi türümüz dışındaki canlılar dünyasında, küçük olanları sevmeye daha eğilimliyizdir. Küçük kuşlar ve daha küçük bazı hayvan türleri gibi. Kocaman güzel bir şey ifadesi pek duyulmuş değildir ama kocaman çirkin bir şey sıklıkla kullanılır. Hayranlık ve sevgi arasında büyük fark vardır. Hayranlığa yol açan yüce, her zaman için büyük ve korkutucu nesnelerde ikamet eder. Sevgi ise küçük ve hoşa giden şeylerde. Hayranlık duyduğumuz şeye boyun eğeriz ama bize boyun eğen şeyi severiz. Birincisinde bir şeye zorlanırız; diğerinde ise boyun eğmek hoşumuza gider. Kısacası, yüce ve güzel kavramları o kadar farklı temeller üzerinde yükselir ki, bu iki kavramı, birinin ya da diğerinin duygular üzerindeki etkilerini önemli ölçüde azaltmadan ayrı özne içinde bağdaştırmayı düşünmek zordur, hatta neredeyse imkansızdır. Onun için nicelik açısından düşünüldüklerinde, güzel nesneler nispeten küçüktür. _Özgürlüğün bireyler üzerindeki etkisi şudur: Bireyler özgür iseler istedikleri şeyleri yapabilirler. Fransız devrimi daha önce dünyada meydana gelmeyen en şaşırtıcı şeydir. Münasebetsizlik ve vahşetin bu görülmemiş kaos ortamında her şey doğal mecrasının dışına taşmış gözükmektedir. Yine de bazı görülmemiş durumların kendinden geçme ve övünmeden başka bir düşünceyle meydana geldiğini inkar etmiyorum. _Devleti oluşturan parçalar kendi yönetim anlayışlarını düşünmeksizin halkın her kesiminden farklı inançlara sahip insanları aynı çatı altında birleştirmek zorundadır. Aksi taktirde yetki ve iktidar kısa bir süre içinde yıkılacaktır. _Halkı etkilemek ve sarsmak için ilginç, sıradışı bir şeyler yaratmak gerekir. Barbarlarda bu işlevi mitoloji olarak görürlerdi. Daha sonra mitolojinin yerine geçen devler, sihirbazlar, periler ve roman kahramanları da kendi dönemlerinin yalınlığını tüketmiş durumdadır. _Kurnaz insanlar menfaatleri için kendi fikirlerini bir kenara bırakıp iktidarın fikirlerini benimseyeceklerdir. Bu yüzden dürüst olanlar, deneyimli ve deneyimsiz olanlar bu durumla baş etmekte oldukça zorlanacaklardır. Bu durumda oyunu sahneleyen gerçek oyuncular olmayacaktır. _Biz soydan soya geçen bir krallığa sahibiz; miras yoluyla aktarılan bir asiller sınıfımız var ve Avam Kamarası ile uzun bir atalar silsilesi yoluyla imtiyazlı oy verme hakkına ve özgürlüklere sahip bir halka sahibiz. Miras, tam bir muhafazakarlığı ve intikal ilkesini gündeme getirirken ilerleme ilkesini göz ardı eder. İktisaplara(kazanma) karışmaz; ancak, iktisap edilen şeyi güvence altına alır. Bu tip bir mirasın tercih edilmesi ile siyasi yapımıza kan bağına dayanan bir ilişki imajı kazandırıyoruz, anayasamızı ülkenin yerel bağları ile ilişkilendiriyoruz, temel kanunlarımızı aile bağlarımıza uyumlu bir hale getiriyoruz ve devletimiz, kalplerimiz, mezarlarımız, sunaklarımız gibi sevecenlik yansıtan her şeyin etkisiyle onları aziz tutuyoruz ve olmazsa olmaz şeyler haline getiriyoruz. Kurumlarımıza, doğanın bizlere öğrettiği ihtiyarlıkları ve güçsüzlükleri nedeniyle insanlara saygı gösterilmesi ilkesi çerçevesinde hürmet gösteriyoruz... _Seçilen kişilerin listesini gördükten ve niteliklerini öğrendikten sonra, onların aralarında şaşırmama neden olacak hiçbir kimse göremedim. Onların arasında bilinen mevkilerden bazılarını, bazı parlak meziyetlere sahip olan kişileri gördüm; ancak Devlet işlerinde tecrübe sahibi olan tek bir kişi bile göremedim. Ulusal meclis, çalışmalarını sona erdirdiğinde kendi görev süresini de tamamlamaktadır. Kendi krallarını istemekte ısrar eden bu halk bu cumhuriyetin bütün parçalarını bir arada tutmaya yetecek gücü ona devretme gücüne sahip değildir. _Onlar tecrübeleri cahil halkın hikmeti diye küçümsemektedirler. _Fransız İhtilali karşıtlığı, tarihteki en ünlü muhafazakâr siyasetςilerden biri haline gelmesini sağlamış, Anglo-Amerikan muhafazakârlığının babası olarak anılmasına neden olmuştu. Fɾansız İhtilali Üzeɾine Düşünceleɾ adlı eseɾinde bu ihtilale ciddi eleştiɾileɾ getiɾdi. Önceleɾi şüpheyle kaɾşılansa da, ihtilal sonɾası Fɾansa'da Buɾke'ün öngöɾdüğü şekilde kaɾışıklıklaɾ olması ve şiddet kullanılması üzeɾine, eseɾ yaygınlaşan biɾ kabul göɾdü. _Buɾke 'libeɾal' biɾ muhafazakaɾdı. Toplumsal ɾefoɾmlaɾın evɾimsel biɾ süɾeçte yaρılması geɾektiğini söylüyoɾ, ancak devɾimsel, topyekün değişim planlaɾına kaɾşı çıkıyoɾdu. _Adam Smith, iktisat konusunda Buɾke ile tamamen aynı göɾüşte olduklaɾını yazdı. Buɾke'ün fikiɾleɾi, Fɾiedɾich Hayek ve Кaɾl Poppeɾ gibi 20.yy'ın önemli libeɾal - muhafazakâɾ düşünüɾleɾi üzeɾinde etkili oldu. Winston Chuɾchill, onu tiɾanlığa kaɾşı savaşan ve toplumu faɾklı uçlaɾdan gelen aşıɾı eğilimleɾe kaɾşı savunan biɾ düşünüɾ olaɾak tasviɾ etti. Buɾke, Кaɾl Maɾx gibi devɾimci sol siyasetςileɾ taɾafından kıyasıya eleştiɾildi. _Şimdiye kadar dünyanın en şaşırtıcı devrimi olan Fransız devrimi için tüm koşullar hazırdı. _En güzel şeyleri, saçma şekillerde ve kötü belgelerle açıklarsanız, bunlar en gülünç hatta en saçma şeylere yol açar. Bu garip vahşetin kaosu içinde her her şey olanaksız gözüküyordu ve türlü akılsızlıklarla beraber suç karmakarışık bir hal alıyordu. Bu korkunç trajikomik sahneyi izlerken en farklı tutkuların mutlaka başarılı olduğunu ve bazen de başkasının kafasında soru işaretlerine neden olduğunu gördük. Karşılıklı kibir ve öfke, karşılıklı kahkahalar ve gözyaşları, karşılıklı küçümseme ve korku. ___ _Not_ _Özgürlük, olmazsa olmaz bir ilkedir. İnsan, doğası itibariyle özgürdür. Ancak insan, sınırsız bir özgürlüğe sahip olamaz. Özgürlüklerin, başkalarının hakları ve özgürlüklerini ihlal etmeyecek bir şekilde kullanılması gerekir. _Özgür bir toplumda bireyler duygu ve düşüncelerini serbestçe ve bir baskı altında kalmaksızın ifade edebilirler. İnsanların fikir ya da düşünce özgürlüğü hiçbir şekilde cezalandırılamaz. İnsanların konuşma özgürlüğünü, bir takım gerekçeler göstererek sınırlamak doğru değildir. İnsanlar şiddete başvurmadıkları sürece düşüncelerini serbestçe ifade edebilmelidirler. _Özgür bir toplumda düşünce özgürlüğü kadar inanç ve ibadet özgürlüğü de önem taşır. Bireyler dinlerini seçmekte tamamen serbest olmalıdırlar. Kimse dini inancını zorla başkalarına empoze ettirme hakkına sahip olamaz. Özgür bir toplumda, devlet ya da hiç bir kurum ya da kimse başkalarının ibadet yapması için baskı yapamaz. Özgür toplum, din devletine ve dinî ahlâkın zorla uygulanmasına karşıdır. Özgür toplum, iman ve itaat mistisizmini savunan bir dini ahlâkı reddeder. Herkesin dini inancı kendisi ile Tanrı’sı arasındadır. _Pozitif ve Negatif Hak_ _Hak kavramı, hem pozitif, hem de negatif bir anlam taşır. Negatif haklar, insanın doğal haklarıdır. Negatif haklar, devletin insanlara lutfettiği ya da bahşettiği haklar değildir. Pozitif haklar ise bizzat devlet tarafından vatandaşlara sağlanan haklardır. Sosyal güvenlik hakkı ya da eğitim hakkı gibi. Pozitif haklar, devlete bir takım görev ve sorumluluklar yükler. _İnsanların doğuştan sahip olduğu vazgeçilemez ve devredilemez "doğal hakları" mevcuttur. Yaşam hakkı, özgürlük hakkı, mülkiyet hakkı, baskıya karşı direnme hakkı gibi doğal haklar, devletin bir siyasi kurum olarak henüz ortaya çıkmadığı dönemlerde dahi var olmuştur. Doğal haklar, devletin vatandaşlarına bahşettiği haklar değildir. Bunlar, insanların "tabii" haklarıdır. Doğal haklar, "negatif" özellik taşır. Negatif özgürlük; insanların başkalarının özgürlüklerini sınırlandırmadıkları sürece bir şeyi yapmak ya da yapmamak konusunda serbest olmalarını ifade eder. Doğal hak ve özgürlüklere karşı dışarıdan (devletten ve diğer vatandaşlardan) bir zorlamanın, engellemenin ya da müdahalenin olmaması gerekir. _İnsanların doğal yaşama döneminden çıkmalarının ve siyasi toplumun egemenliği altına girmelerinin tek nedeni doğal hakların güvence altına alınmasıdır. _Devletin varoluş sebebi, insanın doğal haklarının ve özgürlüklerinin korunmasıdır. Devletin varlığı, özgürlüklerin korunması için bir zorunluluktur. _Haklar ve özgürlükler tarih boyunca verilen mücadeleler sonucunda kazanılabilmiştir. ___ _John Milton_(1608-74)İngiliz şair _Beni öldürmeyen şey beni daha güçlü kılar. _Cehenneme gidebilirim ama böyle bir tanrı hiçbir zaman benim saygımı kazanamaz. _Toplumun düşüncesi jilet gibidir. Güçsüz ondan korkar, bilgisiz onunla elini keser, akıllı ise kullanmasını bilir. _Bilgi gıdadır ve aklın alabileceği her şeyi öğrenmek gerekir. Her şeyin fazlası da sıkıntı yaratır. _Kitaplar, mutlak olarak ölü şeyler değildir. İnsan neslinin sahip olduğu kadar aktif bir ömre sahiptirler. Efsanevi ejderhanın dişleri kadar canlı ve üretken olduklarını ve gözlerini dikip baktıklarını ve silahlı bir adamın üstüne atılmayı göze alabildiklerini biliyorum. Kilise ve uluslar topluluğunda büyük bir endişe olmasına rağmen, insanların olduğu kadar kitapların da onları nasıl alçattığını, nasıl kuşatıldıklarını ve bir suçlu gibi nasıl hızlı bir şekilde yargılandıklarını gören uyanık gözlere sahip olduğumuzu inkar etmiyorum. __ _Richart Overton_1600 _Her insan, doğası gereği kendi doğal koşullarında bir kral ve peygamberdir. Herkes, kendisine ait hak ve özgürlüklere sahiptir ve hiçbir kişi hak ve özgürlüklerden mahrum bırakılamaz. Hiçbir kişi benim hak ve özgürlüklerim üzerinde bir yetkiye sahip değildir. Ben de başkalarının hak ve özgürlükleri üzerinde bir yetkiye sahip değilim. Eğer başkalarının hakkına müdehaleye cüret edersem, haklarına tecavüz eden bir kişi olurum. __ _Spinoza_ _Hiçbir insan aklının bütünüyle başkalarının iradesine girmesi mümkün değildir. Hiçbir kişi, kendi rızasıyla özgür bir şekilde karar verme doğal hakkını başkasına devredemez ya da böyle bir şey yapmaya zorlanamaz. _Aklı kontrol altına almaya çabalayan devlet, zalim olarak kabul edilir. Neyin doğru olarak kabul edileceğini, neyin yanlış olarak reddedileceğini ve ibadetlerinde hangi fikirlerin insanları harekete geçireceğini belirlemeye çalışmak egemenliğin kötüye kullanılması ve yönetilenlerin haklarının gasbedilmesi anlamına gelir. Bu konuların tümü, insanların kendi rızaları ile bile feragat edemeyecekleri doğal hakları arasında yer alır. _Egemen gücün, kendi görüşleriyle uyuşmayan kişilere düşman olarak muamele etmek hakkına sahip olduğu doğrudur; ancak, biz burada onun mutlak haklarını tartışmıyoruz. Eylem tarzının doğruluğunu tartışıyoruz. En şiddetli bir şekilde yönetme hakkına ve her önemsiz eylemlerinde bile vatandaşlarını idam etme hakkına sahip olduğunu kabul ediyorum; ancak, hiç kimse bunları doğru bir yargılama ile yaptığını savunamaz. _Hükümdarın hakkı, gücü ile sınırlıdır. _Aslında, devletin gerçek amacı, özgürlüktür. _Devletin asıl amacı, korkutarak kural koymak, kısıtlamalar getirmek ve mutlak itaati sağlamak değildir. Bunun tam tersine, mümkün olan en emniyetli şekilde yaşasınlar diye insanları bütün korkulardan beri tutmak, varlığını idame ettirme doğal hakkını güçlendirmektir. _Devletin görevi, insanı rasyonel bir yaratık olmaktan bir kuklaya ya da hayvanca davranan birine dönüştürmek değildir. Bunun aksine, emniyet içinde aklını ve fiziksel varlığını geliştirmesine ve aklını zincirlerini kırmada kullanmasına olanak sağlamaktır, insanlara ne kini, öfkeyi ve hileyi ne de hasedi ve adaletsizliği göstermek değildir. _İnsanların özgür yargıları çok farklı olduğundan herkes yalnızca kendisinin her şeyi bildiğini düşünür. Bireylerin bütünüyle kendi kararlarına göre hareket etme haklarından feragat etmemeleri halinde barışı muhafaza etmek imkansızdır. Bu nedenle, özgür düşünce ve karar verme olmasa da bireyler, haklı olarak, serbest hareket etme haklarını devrederler. Bir kişinin bir kanunun akla aykırı olduğunu ve böylece yürürlükten kaldırılması gerektiğini gösterdiğini varsayalım. Eğer bu görüşünü yetkililerin takdirine sunarsa ve bu arada hiçbir suretle kanuna karşı gelecek şekilde davranmazsa, devletin lütfuna layık olur ve iyi bir vatandaşın yapması gereken şekilde davranmış olur; ancak, eğer yetkilileri adaletsizlikle suçlarsa ve halkı devlete karşı kışkırtırsa, ya da onların rızası olmaksızın kanunu ilga etmek için halkı ayaklandıracak bir şekilde faaliyete girişirse yalnızca bir kışkırtıcı ve isyancı olur. En iyisini tasavvur ettikleri halde inandıkları şeylere ters davranmaya zorlansalar bile hiçbir şekilde kanunlara karşı gelmeyerek, toplumsal barışa ve idarecilerin otoritesine zarar vermeksizin, bir bireyin inandığı şeyleri nasıl öğreteceğini ve ifade edeceğini tecrübe ile öğreniyoruz. __ _John Locke_(Siyasal Toplumun Amaçları-1690) _İnsanların topluluk içinde birleşmelerinin ve kendilerini bir idare altına sokmalarının asıl ve büyük amacı, mülkiyetlerini korumaktır. _Hiçbir akıllı yaratık, durumun daha da kötüye gideceğini düşünerek durumunu değiştirmez. _Doğal yaşamda insanlar özgür iseler, neden kendilerini özgürlüklerinden ayırsın ve bir gücün kontrolüne tabi kılsınlar? Doğal yaşamda mülkiyetin kullanımı son derece emniyetsiz ve güvensizdir. Bu durum, özgür ama sürekli tehlike ve korku ile dolu olan bu durumdan insanları vazgeçmeye istekli kılabilir. Doğal yaşamda, bu tip bir hakka sahiplerse de bu hakkın kullanımı son derece şüphelidir ve sürekli bir şekilde başkalarının saldırısına açıktır. Bir kişinin olabileceği gibi herkes kral olabilir. Doğal yaşamda mülkiyetin kullanımı son derece emniyetsiz ve güvensizdir. Bu durum, özgür ama sürekli tehlike ve korku ile dolu olan bu durumdan insanları vazgeçmeye istekli kılabilir. Mülkiyet olarak adlandırdığım mallarının, özgürlüklerinin ve canlarının karşılıklı korunması için bir araya gelmeye niyetlenmesi mantık dışı değildir. _İlk olarak, doğru ve yanlışın standartı olan ortak rıza tarafından kabul edilen, onaylanan, yerleşik ve bilinen kanunlar ile aralarındaki çatışmaları çözüme bağlayacak ortak tedbirlere ihtiyaç vardır. Doğal yaşam kanunları her ne kadar tüm akıllı yaratıklar için kolay anlaşılabilir ve sade ise de insanlar çıkarları nedeniyle ön yargılı ve ilgisiz olduklarından onun belirli durumlara uygulanmasında zorlayıcı bir kanun olmasına izin verme eğiliminde değillerdir. _İkinci olarak, tarafsız bir hakime gereksinim vardır. Doğal kanunların hem uygulayıcısı hem de yargıcı olan doğal yaşamdaki herkes kendisine yontar, kin ve ihtiras onları, kanunları uygulamaktan uzaklaştırır ve ilgisizlik ve ihmalle birlikte kendi davalarında ateşli olmaları onları diğer insanların davalarından vazgeçirir. _Üçüncü olarak, doğal yaşamda haklı olunduğunda hükmün desteklenmesi ve uygulanması için güce ihtiyaç duyulur. Haksızlık yapmakla suçlanan her hangi bir kişi kendi haksızlığını güç kullanarak doğru kılabildiği sürece nadiren başarısız olacaktır. Bu tip direnmeler çoğu kez cezalandırmayı tehlikeli bir hale getirir ve sıklıkla cezalandırma çabasına girişenler için zararlı olur. _Bu nedenle insanoğlu, doğal yaşamdaki bütün imtiyazlarına rağmen, hala aynı kötü koşullar içinde olsa da, hızla bir toplumun içine sürüklenecektir. __ _Hoşgörü üzerine_ _Hayır, çıplak adaletin dar ölçüleriyle kendimizden memnun kalmamalıyız. Merhamet, cömertlik ve geniş fikirlilik buna ilave edilmelidir. Aklın buyurduğu budur. _Eğer bir insan doğru yoldan ayrılırsa, bu onun kendi talihsizliğidir. Size hiçbir zararı yoktur. Bu hayatta yapıp ettiklerinin öteki dünyada onu perişan etmesi beklendiğinden onu cezalandırmamız gerekmez. Her insan, kendi iyiliği için neyin uygun olduğunu tasavvur edebilir ve en iyi olduğunu umduğu yönde gidebilir. Hiç kimse, komşularının işlerini kötü idare ettiğinden şikayetçi olamaz. Hiç kimse servetini meyhanelerde tüketen bir mirasyediyi cezalandıramaz. Belli bir kimsenin, bir diğer kişiye, o başka dindendir diye, sivil çıkarları konusunda zarar vermeye hiçbir surette hakkı yoktur. Bütün zor kullanma yetkisi yargıya aittir ve hiçbir özel şahsın, haksız bir zorbalık karşısında kendini savunma durumunda kalmadıkça, hiçbir zaman zor kullanmaması gerekir. _Otoriteleri nereden doğmuş olursa olsun, ruhani olduğu için, bu otoritenin kilise sınırları dahilinde kalması gerekir ve bu, hiçbir şekilde sivil işlere yayılamaz. Çünkü kilisenin kendisi devletten ayrı ve farklı bir şeydir. _Havarilerin halefi olduğunu ileri süren ve öğretim işinin sorumluluğunu üstüne alan kilise adamı tembihlerini bütün insanlara, yani Ortodoks olanlara olduğu kadar hatalı olanlara, imanda ve ibadette kendilerini kabul edenlere olduğu kadar kendilerinden farklı olanlara da yöneltmeye, onları barış ve iyi niyet görevleri hususunda uyarmaya mecburdur. O, sebatkar bir şekilde, ister sade bir insan, ister yönetici olsun, bütün insanları şefkate, tevazuya ve hoşgörüye teşvik etmeli, dostluk için harıl harıl çaba harcamalı ve hem her insanın kendi mezhebine yönelik ateşli bağlılığının hem de diğerlerinin kurnazlığının muhaliflere karşı tahrik ettiği tehlikeli ve mantıksız nefret eğilimini tamamen hafifletmelidir. Ve kendisinin Tanrı’nın Dünyasının bir vekili, İncil’in barışının bir öğütçüsü olduğunu söyleyen biri aksini öğretirse, ya uğraşının önemini anlamıyordur ya da bunu umursamıyordur; bu halde o, bir gün, Barış Prensine hesap verecektir. Onlar, Tanrı indinde kabul edilebilir olduğuna ve sonsuz selametin en güçlü ümitlerine sahip olduğuna ikna oldukları tarzda Tanrı’ya tapmaktan (insanlar onlar hakkında ne düşünürlerse düşünsünler) başka hiçbir şey için endişe etmemelidirler __ _Hume_(Basın özgürlüğü) _Bu ülkede yararlandığımız aşırı özgürlükten başka hiçbir şey bir yabancıyı hayretler içinde bırakmak için uygun değildir. _Eğer yönetim savaşa karar verirse, onların ulusun çıkarlarını tehlikeye attıkları ve mevcut koşullar altında barışın kesinlikle tercihe şayan olduğu iddia edilir. Bakanların fikri barış yönünde olursa, bizim siyaset yazarlarımız savaş ve yıkımdan başka bir şeyden bahsetmezler ve hükümetin değersiz ve yüreksiz olduğunu ispat konusunda özel bir çaba gösterirler. Bu tip bir özgürlüğe bizim kanunlarımızın müsamaha göstermesinin nedeni ne tam olarak monarşik ne de tam olarak cumhuriyetçi olmayan karma devlet yönetim biçimine sahip olmamız imiş gibi görünüyor. _Onun ilerlemesini dikkatli bir şekilde engellemezsek keyfi gücün bizi perişan etmesinden endişe edilmektedir. Basın özgürlüğü kadar hiçbir şey, bu amaca ulaşmada etkili değildir. Mahkemelerin ihtirasına mani olmak için halk uyanık tutulmalıdır ve bu ruhun canlandırılmasından duyulan endişe de bu ihtirasın engellenmesi için kullanılmalıdır. _İkinci soru gündeme gelmektedir: Bu özgürlük yararlı mı yoksa zararlı mıdır? Bu özgürlüğün büyük bir talihsizlik olan kiliseye ait devletler hariç hemen hemen her devletin müsamaha edebileceği bir şey olduğunu ileri sürüyorum. Roma’daki tribünlerin ve Atina’daki popüler demagogların ateşli konuşmaları sonrasında ortaya çıkan kötü sonuçlar nedeniyle bu özgürlükten endişe duymamız gerekmemektedir. Basın özgürlüğü kötüye kullanılsa bile popüler kargaşaların ve isyanların çok nadiren kışkırtılmasına yol açar. Bir fısıltı bir broşür kadar hızlı ve tehlikeli bir şekilde yayılabilir. Hatta, insanlar özgür düşünmeye alışmadıklarında ve doğru ile yanlışı ayırt edemediklerinde ondan daha da tehlikeli olabilir. __ _Adam Smith_ _Tercihe ya da kısıtlamaya dayanan tüm sistemler geçip gitmiş, doğal özgürlüğün açık ve basit sistemi kendi düzenini tesis etmiştir. Adalet kanunlarını ihlal etmediği müddetçe, her insanın kendi dilediği biçimde ve serbestçe kendi çıkarının peşine düşmesine ve kendi sanayisini ve sermayesini diğer insanlarınki ile rekabete sokmasına müsaade edilir. _Yönetenlerin üç görevi vardır: 1- Toplumu diğer toplulukların işgalinden korumak 2- Toplumun her üyesini diğer üyelerinin zulüm ve adaletsizliklerinden korumak. 3- Toplumun tümüne maliyetinden daha fazla yarar sağladığı halde elde edilecek faydanın bir bireyin ya da az sayıdaki bireylerin karşılaştığı maliyeti karşılamaya yeterli olmayan bazı kamu kurumlarının ya da faaliyetlerinin oluşturulması, gerçekleştirilmesi ve sürdürülmesi görevi. _Tekel – Monopol: Bir pazarda belirli bir ürün için üretici ya da dağıtımcı olarak tek bir firmanın bulunması durumudur. Bir monopol, rakip firmaların daha düşük fiyat koyması korkusu olmadan kendi fiyatını belirleme gücüne sahiptir. _Regülasyon: Devletin ekonomiye direkt müdahale ettiği çeşitli iktisat politikası araçlarından biridir. Devlet bu müdahalesini çeşitli alanlarda, piyasaya giriş çıkışı düzenleyici yasal tekeller oluşturarak yapmaktadır. __ _Thomas Jefferson_ _Bazen, insanların kendi kendilerini yönettiği bir devlete güvenemeyecekleri söylenmektedir. Öyleyse, insanlar başkalarının yönettiği bir devlete güvenebilirler mi? Ya da seni yönetmede krallara melekler mi yardım ediyor? Bırakalım bu sorunun cevabını tarih versin. _Ulusun sesi, karar vermektedir. İlan edilen anayasanın kurallarına göre bütün iradeler hukukun iradesi altında kendilerini düzenleyeceklerdir ve ortak çıkarlar için ortak çaba göstermede birleşeceklerdir. Her ne kadar çoğunluğun iradesi her koşulda geçerli olmaya devam edecekse de haklı olan iradenin makul olması gerektiği, azınlığın eşit haklara sahip olması gerektiği, hukukun eşit bir şekilde uygulanması gerektiği ve bunları ihlalin zulüm olacağı ilkeleri de akılda tutulmalıdır. _Aramızda birliği bozmaya çalışanlar ya da birliğin cumhuriyetçi yapısını değiştirmeye çalışanlar varsa aklın onunla mücadele etmede özgür bırakıldığı yerde yanlış düşüncelerin hoşgörüyle karşılanabildiğini gösteren güven abidesi olarak onlara dokunmayalım. _Bazı dürüst insanların cumhuriyetçi bir hükümetin güçlü olmayacağından, yeterince güçlü olamayacağından korktuklarını biliyorum. Buna inanmıyorum. Tam aksine, bunun dünyanın en güçlü devleti olacağına inanıyorum. Bunun, hukukun çağrısı ile her insanın hukukun standartlarına kavuşacağı ve kendi şahsi çabaları ile kamu düzeninin müdahalelerine karşı koyabilecekleri tek devlet olacağına inanıyorum. __ _Thomas Paine_ _Sağduyu ve cehalet, birbirlerinin zıttıdır. Akıl kendiliğinden itaati; cahillik ise dikte edilen her şeye boyun eğilmesini sağlar. _2 hükümet modeli şunlardır: 1- Seçim ve temsille oluşan cumhuriyet hükümeti. 2- Saltanat ile oluşan monarşi hükümeti. Bu iki farklı ve birbirine zıt hükümet şekli kendilerini akıl ve cahilliğin iki farklı ve zıt esası üzerine bina ederler. _Hükümetin çalışması yetenek ve beceriyi gerektirdiğinden ve yetenek ve beceri ırsi bir kökene sahip olmadığından saltanatın insan aklının onaylamayacağı, yalnızca cahilliğin üzerine inşa edebileceği bir inancı gerektireceği aşikardır ve her hangi bir ülkede cahiller ne kadar çok olursa bu tip bir hükümet şekli için o kadar uygun bir durum ortaya çıkar. _Monarşik ve saltanat tipi hükümet sistemleri altında bir güç tarafından evinden sürülen, diğeri tarafından kovalanan ve vergilerle düşmanların yaptığından daha fazla yoksullaştırılan insanların perişan durumları incelendiğinde bu sistemlerin kötü oldukları ve hükümetlerin tesisinde ve hükümetlerle ilgili ilkelerde genel bir devrimin gerekli olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. _Devlet, her hangi bir kişi ya da ailenin malı değil, doğası da buna imkan vermez, bütün bir toplumun malıdır. Her vatandaş egemenliğin bir üyesidir ve böylece, bireysel olarak hiçbir şekilde boyun eğmeyi kabul edemez ve itaati yalnızca kanunlar için söz konusu olabilir. _Manastırın duvarları dışındaki dünya hakkında hiçbir bilgiye sahip olmayan münzevilerin hükümeti, kralların hükümetleri kadar tutarsızdır. _Thomas Paine_ _Sağduyu ve cehalet, birbirlerinin zıttıdır. Bunlardan her hangi birisi yeterince fazla bir şekilde bir ülkede oluşturulabilirse, devlet makinesi kolayca çalışmaya devam eder. Akıl kendiliğinden itaati; cahillik ise dikte edilen her şeye boyun eğilmesini sağlar. _2 hükümet modeli şunlardır: 1- Seçim ve temsille oluşan cumhuriyet hükümeti. 2- Saltanat ile oluşan monarşi hükümeti. Bu iki farklı ve birbirine zıt hükümet şekli kendilerini akıl ve cahilliğin iki farklı ve zıt esası üzerine bina ederler. _Hükümetin çalışması yetenek ve beceriyi gerektirdiğinden ve yetenek ve beceri ırsi bir kökene sahip olmadığından saltanatın insan aklının onaylamayacağı, yalnızca cahilliğin üzerine inşa edebileceği bir inancı gerektireceği aşikardır ve her hangi bir ülkede cahiller ne kadar çok olursa bu tip bir hükümet şekli için o kadar uygun bir durum ortaya çıkar. Bunun aksine, iyi teşkil edilmiş bir cumhuriyetteki hükümet insanların akıllarına uymayan bir inanca sahip olmalarını gerektirmez. _Monarşik ve saltanat tipi hükümet sistemleri altında bir güç tarafından evinden sürülen, diğeri tarafından kovalanan ve vergilerle düşmanların yaptığından daha fazla yoksullaştırılan insanların perişan durumları incelendiğinde bu sistemlerin kötü oldukları ve hükümetlerin tesisinde ve hükümetlerle ilgili ilkelerde genel bir devrimin gerekli olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. _Devlet, her hangi bir kişi ya da ailenin malı değil, doğası da buna imkan vermez, bütün bir toplumun malıdır. Destekleyenlerin aleyhine ve güç ve tertip kullanılarak bir saltanat tarafından ele geçirilirse, gasbetmek hakları ortadan kaldırmaz. Haklar açısından egemenlik bir bireye değil yalnızca ulusa aittir ve ulus her zaman uygun bulmadığı bir hükümet şeklini ilga etmekte ve tabiatına, çıkarlarına uygun olanı tesis etmekte tabii ve feshedilemez bir hakka sahiptir. İnsanların kral ve tebaa şeklinde romantik ve barbarca bir ayrım içinde olması soyluların durumlarına uygun olsa da vatandaşlar için uygun değildir ve hükümetlerin bugünlerde oluşturulma prensipleri tarafından bunlar darmadağın edilmektedir. Her vatandaş egemenliğin bir üyesidir ve böylece, bireysel olarak hiçbir şekilde boyun eğmeyi kabul edemez ve itaati yalnızca kanunlar için söz konusu olabilir. _Manastırın duvarları dışındaki dünya hakkında hiçbir bilgiye sahip olmayan münzevilerin hükümeti, kralların hükümetleri kadar tutarsızdır. Devlet görüşünde Amerika ve Fransa tarafından oluşturulduğu şekliyle cumhuriyetçi sistem ulusun tümünü kucaklayacak şekilde faaliyette bulunur ve bütün tarafların yararı için gerekli olan bilgi merkezde bulunur; halbuki eski hükümetler hem mutluluğu hem de bilgiyi dışlayacak şekilde oluşturulmuşlardır. _ _Devrim olarak adlandırdığımız şey, kişilerin ya da yerel koşulların değişmesinden biraz daha fazla bir şeydi. Her şey gibi ortaya çıktılar ve yok olup gittiler. Ancak, Amerika ve Fransa devrimleri, bizim şimdi gördüğümüz şeyler doğal düzenin yenilenmesi ve insanın varlığı kadar evrensel olan ve siyasal mutluluk ve ulusal refah ile ahlakı birleştiren bir prensipler sistemidir. _I. Hakları açısından insanlar özgür ve eşit doğarlar ve bunu sürdürürler. Bu nedenle sivil farklılıklara yalnızca kamusal hizmetler söz konusu olduğunda rastlanılır. _II. Bütün politik kurumların amacı, insanların doğal ve daima geçerli olan haklarını muhafaza etmektir ve bu haklar özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskılara direnme haklarıdır. _III. Ulus, temelde bütün egemenliklerin kaynağıdır. Ne her hangi bir birey ne de her hangi bir organ açıkça ondan kaynaklanmayan her hangi bir yetkiyi kullanma hakkına sahip değildir. _Bu ilkelerde ihtirasları kışkırtarak ülkeyi karmaşa içine itecek hiçbir şey yoktur. Yetenekleri ve aklı ileriye götürmek ve bunların belirli kişi ve ailelerin çıkarları yerine kamu yararına kullanılmaları için tasarlanmışlardır. İnsanlığın düşmanı ve sefaletin kaynağı olan monarşik egemenlik kaldırıldı ve egemenlik doğal ve orijinal yerine yani ulusa iade edildi. _Şu anda gördüğümüz şey, politik hayatta hiçbir reformun gerçekleşme olasılığının olmamasıdır. Ancak, bu çağ, her şeyin beklenilebileceği devrimler çağıdır. __ _Mary Wollstonecraft_(Kadınların Özgürlüğü-1792) _Zaman, kadın konusundaki devrimleri etkilemek, kaybettikleri değeri onlara geri kazandırmak ve dünyayı reforme etmek için kendi kendilerini reforme ederek onları insanlığın ve emeğin bir parçası haline getirmek zamanıdır. Zaman, değişmez nitelikteki ahlaki kuralları yerel adetlerden ayırmak zamanıdır. Erkekler yarı-tanrı ise neden onlara hizmet etmeyelim! Ve kadınların ruhlarının değeri hayvanlarınki kadar tartışmalı ise, hatasız içgüdü reddedilirken onların akılları kendilerini idare etmede yeterli ışığı sağlamaya yetmiyorsa, tüm yaratıkların en sefili iseler ve yetenekleri alın yazılarının demir ellerinde ise yaratılıştan eksik olmaya boyun eğmeliler! Bazı inkar edilemez nedenlere dikkati çekerek onlarla ilgili ilahi takdiri haklı çıkarmak ve böylece insanoğlunun büyük bir kısmını sorumlu ve sorumsuz olarak nitelendirmek ancak ahlak kurallarını kendi isteğine göre yorumlayan kurnaz kimseleri hayrete düşürebilir. __ _Wilhelm Von Humnoldt_ (1767-1835) Alman _İnsanoğlunun gerçek amacı, yani ebedi ve değişmez akli ilkeler tarafından salık verilen ve geçici arzularca belirlenmeyen amacı, kemale erinceye kadar kendi güçlerini en üst düzeye çıkacak şekilde geliştirmektir. Bu oluşumun gerçekleşmesi için özgürlük en başta gelen ve onsuz olmaz koşuldur. Bununla birlikte, özgürlüğün ötesinde insanların potansiyellerinin gelişmesi için özgürlükle yakından bağlantılı olan başka şeyler de, yani koşulların değişmesi de gereklidir. En özgür ve en bağımsız bir insan bile monoton koşullar içinde yaşıyorsa kendisini belirli bir ölçüye kadar geliştirebilir. Diğer taraftan bu değişikliğin özgürlüğün bir sonucu olduğu da doğrudur; ancak, insanları kısıtlamak yerine insanları çevreleyen şeylere keyfi bir biçimde şekil veren bir tür baskıyı da ortaya çıkarır. _Birden fazla hedefe yönelttiği zaman enerjisini azaltacağından dolayı insanlar tek yönlü bir amaca yönelik bir yapıdadırlar. İnsanlar birbirinden ayrı olarak kullandığı yeteneklerini birleştirmeye ve hayatın her safhasında eşzamanlı bir rolü oynamaya çabalarsa ve değişik objeleri ayrı ayrı kullanma yerine onları uyumlu bir şekilde bir araya getirerek çalıştırdığı güçleri çeşitlendirmeye ve artırmaya gayret sarf ederse bu tek yanlılıktan sakınabilir. Dernekler vasıtasıyla her bir üye diğer üyelerin ruh zenginliklerine kendisini uygun bir hale getirmek zorunda kalır. _Bağımsızlığı ön plana alan bir tutum da kişilerin kendi karakterlerinin bir parçası olan bazı endişelerin asimile edilmesi için gereklidir. _Bireysel enerji ve farklılıklar özgünlüğü ortaya çıkarır. Bu nedenle insanoğlunun sahip olduğu bütün büyük niteliklerin dayandığı, her insanın durmaksızın çabaladığı ve dostlarını etkilemek isteyen kişilerin asla gözden ırak tutamayacağı şey bu özgünlüktür. Herkes her iki özelliği de kendi içinde barındırdığı sürece dış dünyanın güzelliği ve çeşitliliğini anlayabilir, tasavvur edebilir. Neden ve sonuç arasındaki bu uygun olma durumuna ne kadar yaklaşılacağı insanların dış dünyadaki bu izlenimleri sadece hissedip kavrama yerine kendilerinde aktif bir hale getirmelerine bağlıdır. ************
·
2.594 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.