Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

184 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Felsefe ve din; bu ikisi arasında sıkışan, metafor yönü ile imgesel boyutta ele alınan "Hakikat" mefhumu. Metnin yoğun anlatımı ve ağır biçem özelliği çerçevesinde, din ve felsefenin, gerçeklik kavramı yoluyla ulaşılmak istenen sözünü ettiğimiz, aslında tam mahiyeti çözülmemiş hakikate varma temel problemi, alışılmamış tartışma tekniği ile sunulmuştur. Demopheles ve philalethes bu tartışmaların baş öznesi olarak karşımıza çıkar. Kitabın ilk atılımı, bu yazın ve yorumsal süslemelerden müteşekkil tartışmalardan ibaret. Bu temel diyalogtan bilâhere Schopenhauer'un asıl ve temel birtakım düşünceleri kitaba son noktayı koyan dayanağı esas alır. İnanç ve Epistemoloji, Vahiy, Rasyonalizm, Spinoza'nın Panteizm felsefesi, Hristiyanlık üzerine yazıları, Eski Ahit ve Yeni Ahit'teki öğretiler, Mezhepler ve bunun tarihi kaynağı vs. Teizm ve son olarak da istenç felsefesiyle noktayı bırakıyor. Demopheles ve philalethes argümanlarını ve özünü, istenilen düzeyde ele almak ile başlayarak öz bir değerlendirmeden geçirmek istiyorum. Radikal bir sorgulama yetimizi tetikleyecek muazzam bir diyalog olduğunu bizatihi ifade etmek isterim. Demopheles'in, bağnazca ve körü körüne savundukları (aşırı romantizm ilkeye denk düşecek şekilde), bir yandan Philalethes'in Nego conseguentiam prensibini esas alarak, incognito özüne hâkim olma girişimi ve görülmemiş olgularla savundukları, muazzam bir bakış açısından bakma olanağı tanır. Demopheles, din kavramını tamamen bilinmez alegorik doğasına işaret edip (yani bir nevi spesifik kılma çabası), tek ve mutlak! Tanrı'ya ulaşmanın yüksek ve kolay ulaşılmaz bir hakikat olduğunu yobazca ve ironik biçimde savunur. Bayağı diye nitelendirdiği kalabalıkların, din ve Tanrı'yı çıplak gözle göremeyeceğini vurgulayıp, bu yönüyle dogmatik metafizik safsataların peşine düşer. Onun dar anlayışına göre her şeyin özü saf ve yalın biçimde bilinemez. Anlıyoruz ki Demopheles, fazla tahayyülcü. Philalethes, Demopheles'in başat tutumuna her defasında ileri boyuttaki argümanları ve cevaplarıyla taşı tam olarak gediğe koymasını başarıyor. "Sensu Proprio" ve "Sensu Allegorico" olguları diyalogtaki iki temel nokta halinde karşımıza çıkar. Felsefi ve muğlak bir sır, zihnin üst boyuttaki anlamsız anlam arayışı... Bu varoluş muammasında çetrefilli tanımlarla anlatılmak istenilip, idrak edilmesi de hatırı sayılır birikime bağlı. Okudukça, Schopenhauer'un kaotik ve pesimist öğelerle örülü felsefesine hakim olma şansına ulaşabilirsiniz. Bir yandan dinin alaşağı edilme hevesi mevcut, öte yandan da bu iktisapsız ve vicdani olgu dar perspektiften yüceltilme amacıyla yüz yüze. Felsefe ve dinin amansız bir üstün gelme yarışı söz konusu varılan sonuçta. Her ikisi de optimist bir fayda sağlama hevesinde olsa da, asıl gerçeğin felsefenin derin anlamında saklı olduğunu pek tâbii özümsemek, zorundayım. Din, her zaman için değilse bile; kötücül atmosfere ve dogmatik anlam ve özelliğinden sonsuz derecede feragat etmez. Elbette, gözlemleme mekanizmamız, bunun su götürmez bir gerçek olduğunu çokça kere kanıtlamıştır. Nietzsche, Schopenhauer ve Max Stirner'in aynı eksendeki ortak fikirleri ve birbirine yakın felsefelerinin bendeki etkisi ve anlamı çok büyük. Ağdalı ve kapalı anlamlı teşbih, simgelerle vs. desteklenen bu kitabın gereğince anlaşılmasını umut eder, iyi okumalar dilerim...
Din Üzerine
Din ÜzerineArthur Schopenhauer · Say Yayınları · 2011664 okunma
··
1 artı 1'leme
·
608 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.