Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

DÖRT KISIM GÜNAHKÂR
Abdullah bin Mesud (r.a.) şöyle buyurmuştur: “Günah işleyen kimseler dört kısımdır. Bunlardan iki kısmın, Hazret-i Allâh’ın mağfiretine nâil olması ümit olunur. Diğer iki kısım ise tevbe etmeye muvaffak olamazlar ve kendileri için mağfiret umulmaz. Mağfirete nâil olması ümit olunanlardan birincisi, hata ile günah işleyen kimsedir. Allâhü Teâlâ bu kimseyi affeder ve ona azâp etmez. Nitekim Ahzâb Sûresi’nin 5. âyet-i kerimesinde -meâlen-: “…Bununla beraber hata ettiklerinizde üzerinize bir günah yoktur…” buyurulmuştur. Yani, kasıt olmaksızın bir yanlışlık veya dil sürçmesi ile yapılan ve söylenen şeylerden dolayı günahkâr olunmaz. Mağfirete nâil olması ümit olunanlardan ikincisi, işlediği fiilin günah olduğunu bildiği hâlde onu yapan, ama sonrasında hemen pişman olup tevbe eden kimsedir. Bunun affedilmesi ümit olunur. Hazret-i Allah, bu günahkâr kimselerin tevbesine en güzel karşılığı verir. Nitekim Âl-i İmrân Sûresi’nin 135. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: ‘Ve öyle zâtlar ki, çirkin bir günah işledikleri veya nefislerine zulmettikleri zaman Allâhü Teâlâ’yı zikrederler, hemen günahları için istiğfarda bulunurlar. Ve günahları da Allâhü Teâlâ’dan başka kim bağışlar? Ve onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.’ buyurulmuştur. Günah işleyip de kendileri için mağfiret umulmayanların birincisi; işledikleri fiilin günah olduğunu bildikleri hâlde onu yapmakta ısrar eden ve bu fiilden dolayı Allâhü Teâlâ’ya tevbe etmeyen kimselerdir. Hz. Allah, bu gibi kimselerin günahlarını, onlar tevbe ve istiğfar edinceye kadar affetmez. Kendileri için mağfiret umulmayanların ikincisi; kötü ameli, kendilerine süslenmiş olarak güzel gösterilen ve günah işlerken kendilerini hayır işliyor zanneden kimselerdir. Onlar, kendilerini bile bile helâke sevk etmişlerdir. Bu kimseler hakkında Fâtır Sûresi’nin 8. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Ya kötü ameli, kendisine süslenip de onu güzel gören kimse de mi? (O hiç, Allâh’ın hidâyet verdiği iyi kimseler gibi olabilir mi?) Şüphesiz Allah dilediğini şaşırtır, dilediğine de hidâyet verir …” buyurulmuştur. Bu âyet-i kerîme şöyle tefsir edilmiştir: Kendisine kötü ameli süslenmiş, hırsı şehvetle allanmış pullanmış, hem zevkine hem menfaatine uygun, sonu iyi gelecek gibi hoş gösterilmiş de o da onu güzel görmüş. Hevâsı aklına galip gelmiş, şehvetinin sarhoşluğu gözünü, gönlünü bürümüş… Bâtılı hak, kötüyü iyi, fenalığı güzel görür olmuştur. İşte dünya hayatında mağrur olan kimseler bu hâle geleceği gibi “Nasıl olsa, Allah affeder” diye günahta ısrar eden kimseler de bu hâle gelir.”
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.