Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mahyenn

Sabitlenmiş gönderi
... Kitap ya konuşursa ...
Siz, beni ne vakit elinize alıp okumaya başlasanız, ben de, beni nasıl okuduğunuzu gözlerinizin içine bakarak okurum. Bir şey söyleyeyim mi? Boşa okuyorsunuz arkadaş! O durmadan yaşaran nadide gözlerinize, açılıp kapanması bir türlü durmayan kıymetli ağzınıza yazık. Boşu boşuna yoruyorsunuz onları. Zaten esneye esneye bende de bir hâl bırakmadınız
Reklam
"Her koyunu kendi bacağından asarlar, sözü yanlıştır. Dinimizde neme lâzım demek yok. Bana lâzım demeli." (Ebu'l Faruk Silistrevi k.s )
"Yoksulluk, bir anneyi dünyanın en akıllı ve becerikli insanı yapar."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir kitapta okumuştum. Yazar şöyle diyordu: Gençliğimde kendimi dalından hiç kopmayacak, yere düşmeyecek zanneden toy bir elmaydım. Zaman erişti olgunluk çağına. Ve dalımdan beni düşürdü. Şimdi o günleri, bundan daha kötüsü olmaz dediğim günleri sızım sızım özlüyorum. Bu zaman ve yüzler ne kadar yabancı bana? Bütün bu yabancılığın arasında o günlerden kalma silik bir yüz görsem, elimdeki bastonu kenara atar, koşar, kırk yıllık ahbabımmış gibi sımsıkı sarılırım.
MELEKLERE İMAN EDİYORUM Etrafımızda; ağaç, kuş, taş, toprak, kedi gibi pek çok varlık vardır. Bu varlıkları gözlerimizle doğrudan görebiliriz. Bazı varlıkların da olduğuna inanırız ancak bazı aletler olmadan onları göremeyiz. Mikroplar ve bakteriler gibi. Bir de varlığına inandığımız ama gözlerimizle ve başka aletlerle bile göremediğimiz varlıklar vardır. Melekler gibi. İmanın ikinci şartı, meleklere inanmaktır. Melekler, nurdan yaratılmış, istedikleri şekillere girebilen, gözle görülemeyen varlıklardır. Meleklerde erkeklik ve dişilik yoktur. Allâhü Teâlâ'nın emrettiği şeyleri eksiksiz ve tam olarak yerine getirirler. Yorulup usanmazlar. Yemek, içmek gibi ihtiyaçları yoktur. Kimi gökte, kimi yerde, kimisi de Arş'ta vazifelidir. Sayılarını ancak Allâhü Teâlâ bilir. İçlerinden dört büyük melek, meleklerin peygamberleridir. 1- Cebrail aleyhisselâm: Cenâb-ı Hakk'ın vahiylerini peygamberlere getirmekle görevlidir. Hazreti Allah ile peygamberleri arasında vasıtadır. 2- Mikail aleyhisselâm: Yeryüzündeki işlerin mesela rüzgarların, yağışların ve bitkilerin meydana getirilmesinde görevlidir. 3- İsrafil aleyhisselâm: Sûr'un üflenmesi, kıyamet gününün meydana gelmesi, insanların ve cinlerin kıyamette tekrar dirilmeleri. hususunda görevlidir. 4- Azrail aleyhisselâm: Allâhü Teâlâ'nın emriyle insanlardan ve cinlerden eceli gelenlerin canlarını almakla görevlidir. Ayrıca her insanda, 384 vazifeli melek vardır. Bunlardan, Kirâmen Kâtibîn melekleri, insanın yaptıklarını yazmakla görevlidir.
Reklam
Setri Avret
İnsan vücudunda, başkaları tarafından görülmesi ve başkalarına gösterilmesi haram olan yerlere avret mahalli denilir. Erkeklerin avret mahalli, göbeğinden diz kapağının altına kadardır. Kadınların ise, bileklerine kadar elleri, topuklarına kadar ayakları ve yüzleri hariç bütün vücutları avret mahallidir.
Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: Muhakkak sadaka, yetmiş kötülük kapısını kapatır. (el-Mucemü'l-Kebir)
MUS’AB BİN UMEYR’İN (R.A.) İSLÂM’A HİZMETLERİ
İslâm dini, Arabistan’ın her tarafında ve husûsiyle de Medîne-i Münevvere’de pek süratle yayılmakta idi. Evs ve Hazrec kabileleri Ashâb-ı Kirâm’dan birinin Medîne’ye gönderilmesini talep ettiler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, onlara, Kur’ân-ı Kerîm’i ve İslâm âdâbını öğretmek üzere Mus‘ab bin Umeyr’i (r.a.) gönderdi. Hz. Mus‘ab (r.a.),
Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Hamele-i Kur’ân’a (Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyip okuyan ve onunla amel eden kimselere izzet ve ikramda bulunarak) hürmet ediniz. Kim onlara hürmet ederse elbette bana hürmet etmiş olur.” (Münâvî, Feyzu’l-Kadîr)
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Hakîkî Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların selâmette kaldığı (zarar görmediği) kimsedir. Hakîkî muhâcir de Allâhü Teâlâ’nın haram kıldığı şeyleri terk eden kimsedir.” (Sahîh-i Buhârî)
Reklam
İYİ ARKADAŞ SEÇMEK İnsan, hayatının her aşamasında arkadaş edinebilir. Arkadaş, insanın yakın çevresini oluşturur. İyi seçilmiş üstün karakterli, ahlaklı ve örnek şahsiyete sahip bir arkadaş, insanın kurtuluşuna sebep olabileceği gibi kötü bir arkadaş da insanı yanlış yollara sevk edebilir. İyi bir çevrede iyi insanlar ile yaşamak, insanı mesut ve mutlu kılar, terbiye eder. Çünkü insan karakteri, başkasının etkisi altında kalır. İnsan, etkileyen ve başkasının etkisi altında kalan bir varlıktır. İnsan güçlü olan yönleriyle başkalarına etki eder, zayıf olan tarafı ile de başkalarının etkisi altında kalır. Talebenin eğitim- öğretim hayatına devam edip etmemesi, güzel veya çirkin özellikler kazanması, çoğu zaman iyi veya kötü arkadaş edinmesi ile alakalıdır. Büyük İslam âlimlerinden müderris İbni Cemaa şöyle demiştir: "Talebenin yapması gereken en uygun hareket; kendisine faydalı olan veya kendisinden faydalanan kimselerle arkadaşlık etmesidir. Talebenin; kötü ahlaklı, bilgisiz ve tembel olanlar ile arkadaşlıktan sakınması gerekir. İyi karakterli, ahlaklı, dindar, çalışkan, günahlardan sakınan, akıllı, iyilik seven, bir şeyi unuttuğunda hatırlatan, ihtiyaç anında kendisine yardım eden kişileri arkadaş olarak seçmelidir. Bu özellikleri taşımadığı, arkadaşlığa layık olmadığı anlaşılan birisi ile arkadaşlığı ilerletmeden hemen işin başında kibar ve nazik bir şekilde arkadaşlığa son vermelidir."
Ayakkabı, elbise gibi şeyleri satın alırken altlarında ya da üzerlerindeki yazı ve çizimlere dikkat edilmeli, mukaddes şeyler varsa bunlar tercih edilmemelidir.
Geceleri uyumayı, gündüzleri de yemeyi düşünen kimse hedefe nasıl ulaşabilir? [Hasan-ı Harkanî Hazretleri (k.s.)]
Eğer âdemoğlu sırf Allah’tan korkmuş olsaydı, onlara hiçbir şey musallat kılınmazdı. Eğer (insan) her şeyi sırf Rabb’inden umsaydı, başka hiç kimseye muhtaç kalmazdı.”
ALLAH’TAN KORKAN BAŞKA ŞEYDEN KORKMAZ
Bir kul, Rabb’inin huzuruna çıkacağı günden korkarak bütün gayretiyle ona itaatle meşgul olsa, Rabb’ine isyan etmekten ve nefsinin hevâsından sakınsa, Allâhü Teâlâ, bu kimsenin heybetini insanların kalplerine yerleştirir. Takvâ sahibi âlimde öyle bir heybet bulunur ki, kimse onun bulunduğu yerde faydasız işlerle meşgul olamaz. Kul, nefsini
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Allâhü Teâlâ’ya karşı duyduğun muhabbet kadar, halk seni sever. Allâhü Teâlâ’dan korktuğun kadar, halk senden korkar. Allâhü Teâlâ’nın emirleri ile meşgul olduğun kadar da halk senin işlerinle meşgul olur.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
4.474 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.