Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Insanlar altın ve gümüş madenleri gibi madenlerdir. Cahiliye devrinde hayırlılarınız fıkhettikleri takdirde (İslâm'a girip onda derinleştiklerinde) İslâm devrinde de hayırlılarınızdır." (Hadis-i Şerif) "İnsanlar altın ve gümüş madenleri gibi madenlerdir." Yani insanlar madenlerin taşıdığı vasıflar gibi vasıflar kesbeder. "Cahiliyede hayırlılarınız İslâm'da da hayırlılarınızdır." Buradan şunu çıkarsamak işten değil: Bir insan cahiliye devrinde altınsa İslâm devrinde de altındır. Cahiliye devrinde bakır olan İslâm devrinde de bakır kalır, yani bakır Müslüman dememiz gerekir ona. Bu tasviri anlamak çok zor değil aslında. ... Bizim Müslümanlığımız asırları aşıp, çağları geride bırakıp bize kadar ulaştıysa bunun temelinde Asr-ı Saadetteki müşriklerin şecaati yatar. Bu hükmün de size çok şaşırtıcı görüneceğini biliyorum. Açıklayayım: İslamiyet'in neşet ettiği sırada müşrikler kalitesiz ve ucuz adamlar olsalardı putlarının ulûhiyetine yapılan bu tecavüzü, yani “Lâ ilâhe illallah Muhammedun Rasulullah" sözünü kaale bile almazlardı. Halbuki insanlar putları aleyhine söylenen bir söz üzerine kılıçlarına davranıyor. Demek ki bu adamlar sahip oldukları değerler karşısındaki duyarlıkları itibariyle çok kaliteli adamlar. Değerlerine önem vererek yaşayan insanlar. Bu insanlar Müslüman oldukları zaman aynı derecede İslâmiyet'e önem verdiler. İyi (altın) müşrik, iyi (altın) Müslüman oldu sonuçta. Ve onlar şirk içinde iken dinlerine gösterdikleri özeni İslâm'a gösterdiler. Bu bağlamda Hz. Ömer, hepinizin bildiği gibi, çok çarpıcı bir örnektir. Hz. Ömer'in Müslüman oluşuyla sonuçlanan olay, onun Rasûlullah'ı öldürmek niyetiyle yola çıkışıyla başlar. Ve, Ömer, Ömerü'l-Faruk diyoruz ona, bir kabile reisi olması hasebiyle Müslüman olduğu zaman içinde bulunduğu kabileyi parçalamıştır. Kendi kabilesi içinden Ömer Müslüman olduğu için Müslüman olmayı tereddütsüz kabul eden insanlar çıkmıştır. Fakat benim, Hz. Ömer denince, anlatmadan edemediğim bir şey var: Onun hicret etmesi. Bildiğiniz gibi Rasûlullah da dâhil olmak üzere birçok Müslüman Mekke'den Medine'ye kaçak yolla, yani müşrikler fark etmesin diye tedbir alarak gitti. Hatta Hz. Ali'nin Rasûlullah'ın yatağında, onu hâlâ yatağında yatıyor sansınlar diye, ona ulaşacak bir tehlikenin kendisine gelmesini üzerine alarak yattığını, Hz. Ebubekir'le Rasûlullah'ın bir mağaraya gizlenmek zorunda kaldığını biliyoruz. İşte böyle bir durumda, kayıtlardan öğreniyoruz ki, Hz. Ömer hicretini şu şekilde gerçekleştirmiş: Mekkeli müşriklerin ileri gelenlerinin de aralarında bulunduğu bir grup insanın oturduğu yerin yakınından geçip Kâbe'yi tavaf etmiş ve sonra müşriklerin yanına, yanılmıyorsam at üzerinde, yaklaşmış ve şöyle demiş: "Ben Medine'ye hicret ediyorum. Eğer karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak isteyen biri varsa ilerdeki tepenin arkasında onu bekliyorum." Ve atını sürüp gitmiş. İşte bu zat, cahiliye devrindeki hayırlı vasfını İslâm'da da aynen göstermiş bir kişi olarak hafızalarımızdan hiçbir zaman silinmeyecek. Bunun kendi çapında yansımalarını günlük sosyal hayatımızda halen görebiliriz.
Sayfa 38 - Tam istiklal yayıncılıkKitabı okudu
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.