Yeniden var olabilmek için önce yok olmayı öğrenmeliyiz...
20. yüzyıl lngiliz romanlarının en önemlilerinden biri kabul edilen Aşık Kadınlar, giderek gerileyen ve mekanikleşen bir medeniyete karşı bir öfke ve umutsuzluk havasında yazılarak 
D. H. Lawrence 'ın en büyük romanı olarak bilinir. Hem Birinci Dünya Savaşı öncesi İngiliz toplumunun, hem de insan arzusunun amansız gücünün çağrışımı olarak kabul edilen Aşık Kadınlar , 
Gökkuşağı 'nda kaldığı yerden devam eder; iyi ki Gökkuşağı'nı daha önce okumuşum farketmeden :))) Brangwen'lerin üçüncü nesliyle: Midlands'deki bir maden kasabası olan Beldover'da öğretmen olan Ursula Brangwen ve Londra'daki sanat okulundan dönen kız kardeşi Gudrun. Romanın odak noktası öncelikle onların ilişkileridir; Ursula'nın okul müfettişi Rupert Birkin'le, Gudrun'un sanayici Gerald Crich'le ve daha sonra heykeltıraş Loerke ile olan ilişkileri. Özü itibarıyla modernist olan Aşık Kadınlar , Lawrence'ın en sıra dışı, yenilikçi ve sarsıcı çalışmalarından biri sayılmaktadır...
Son derece rahatsız edici bir eser olan Aşık Kadınlar'ın, tamamlandıktan sonra dört yıl boyunca yayınlanması kabul edilmez. Bunun sebebi, cinselliğin açıksözlü değerlendirmesi, ilişkilere özgü şiddet, bilinçsiz dürtülere ve güdülere yenik düşme olarak resmedilen kimliğin değişkenliği ve karakterlerin bazılarının sahip olduğu kinizmdir. Lawrence romanında, birey öznelliğinin doğası için çağdaş toplumsal varoluşun kaosunu da anlatırken, parçalanmış bir biçem geliştirerek modernist üslubunu yine ortaya koyar. Aşık Kadınlar, herşeye rağmen cesaretle savunduğu durum olan "derinden, tutkulu ruhtan gelen hiçbir şey kötü değildir veya kötü olamaz" inancını ileri süren bir metin olup ölmeden önce okunması gereken 1001kitap arasındadır. Yazarın 1001kitap külliyatını bu kitapla tamamlayıp, diğer kitaplarını tabi ki de bitireceğim, zira külliyat yazarımdır...
·
3 artı 1'leme
·226 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.