Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Atatürk Milliyetçiliğinin Özellikleri Birinci Dünya Harbinden sonra ülkesi işgal edilmiş, esaret altına alınmış bir milleti kurtarmanın yegâne yolunun milliyetçilik duygusu olduğu kadar, yeni kurulmuş Devleti yükseltmenin ve kalkındırmanın yolunun da milliyetçilikten geçeceğini bilen büyük Atatürk, bu ilkeye sıkı sıkıya sarılmıştır. Atatürk milliyetçiliğinin özelliklerini incelerken bu gerçeği hiçbir zaman gözden uzak tutmamak gerekir. Atatürk Milliyetçiliğinin özelliklerini şöyle sıralamak mümkündür: 1- Türk Milleti Gerçeğine Dayanması Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı, Türk Milleti gerçeğinden hareket eder ve ona dayanır. Bilindiği gibi Anadolu İnkılâbına kadar devletimizin, milleti- mizin, hatta dilimizin adları "Osmanlı" kelimesi idi; "Türk" kelimesi ağza alınmazdı. Hiç kimse, "ben Türküm" demeye cesaret edemezdi. Son zamanda Türkçüler böyle bir iddiaya kalkıştıkları için, sarayın nefretini üzerlerine çektiler. İşte bu dönemde büyük kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Paşa bir yandan Türkiye'yi düşman saldırılarından kurtarırken, öte yandan da devletimize, milletimize, dilimize hakiki adlarını verdi ve siyasetimizi istibdadın ve yabancı unsurlar siyasetinin son izlerinden kurtardı. Bu bakımdan Atatürk milliyetçiliğinin başlangıçtaki hedefi Türklüğü tam bir siyasî istiklâle ve hürriyete kavuşturmaktı. Türkiye Cumhuriyeti'nin başta Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti namıyla, sonra gerçek adıyla kurulması, Türk Milli yetçiliği açısından Türkçülük idealinin gerçekleşmesi demektir. Çoğu Türkçülerin belki hayatlarında gerçekleşeceğini ümit bile edemedikleri ideal, bir Türk dehasının kudretiyle bir gerçek ol muş, millî Türk Devleti kurulmuştu. Yeni devletin kurulmasında olduğu kadar, onun kuruluşundan sonra da Atatürk milliyetçiliğinde Türk Milleti en büyük gerçek olmuştur. Ne fert, ne aile, ne meslek, bu milletin dışında ve üstünde kendi başına bir değer taşımaz. Türk Milliyetçiliğinin bu yönünü büyük Atatürk bir konuş masında şöyle dile getirmektedir: "Biz Türküz; tam mânâsıyla Türküzİşte o kadar. Bize iyi Müslüman olmak kâfidir. Asya için ve Avrupa için bizim kanu- numuz aynıdır. Dostlara sahip bulunmak, tam bağımsızlığımızı muhafaza etmekher şeyi Türk cephesinden mütalaa etmek. Bu realist bir görüştür; Osmanlı İmparatorluğunu mahveden ideolojiye tepkidir." Ama bu konuda Atatürk'ün en veciz iki sözü, her Türk Milliyetçisinin çok iyi bildiği, "Ne mutlu Türküm diyene!" ve "Yüksel Türk, senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur" sözleridir. 2- Hürriyetçi Olması Atatürk milliyetçiliği hürriyete ve insan şahsiyetine değer verir. Zaten gerçek milliyetçilik, medeniliğin özü olan hürriyetten doğar. Hür olmayan, esarete razı olan bir toplumda milli ruh gelişemez. Bu inanışın temeli şudur: "Türk için Türklük, hür olduğu nisbette kuvvetlidir ve kuvvetli kalacaktır." Atatürk, "Hürriyet ve istiklâl, benim karakterimdir. Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve yokolma (izmihlâl) vardır. Her gelişmenin ve kurtuluşun anası hürriyettir" demekle milliyetçiliğin bu özelliğini gayet açık bir şekilde ortaya koymuştur. Atatürk'e göre, milliyet meselesi, ferdi ve müşterek hürriyet meselesidir. Bundan anlaşılması gereken; ferdin, devlete ve diğer fertlere karşı hür olması yani ülke içerisinde hürriyetçi bir rejimin varlığı olduğu kadar, milletin hür ve müstakil bir hayat sürmesi, yani millî bağımsızlığıdır. Atatürk, Türk Milliyetçiliğinin hürriyetçi yönünü şu şekilde ortaya koymaktadır: "Türk, istibdat ve esaret zincirlerini parçalayabilmek için, iç ve dış düşmanlar karşısında, hayatını ortaya attı; çok kanlı ve tehlikeli mücadelelere girdi; sayısız fedakârlıklara katlandı; muvaffak oldu; ancak ondan sonra hürriyetine sahip oldu. Bu sebeple hürriyet Türk'ün hayatıdır. Artık Türkiye'de her Türk hür doğar, hür yaşar. Türk'ün bugünkü millî ve siyâsî terbiyesi ve yüksek kıymeti onun gayesini ve vaziyetini tesbit etmiştir.” 3- Eşitlikçi Olması Atatürk Milliyetçiliği eşitlikçidir; eşitlik fikrine dayanır. Milleti meydana getiren fertler arasında herhangi bir ayrım gö- zetmez. Atatürk'e göre, "Eşitliğin dayanağı milli egemenliktir." Ancak Atatürkçü düşüncede, yalnızca millî egemenlik prensibinin uygulanarak eşitliğin gerçekleştirilmeye çalışılacağı düşünülmemelidir. Atatürk milliyetçiliğinin hedefi, imtiyazsız ve sınıfsız bir millet yaratmaya çalışmaktır. Bu hedef, halkçılık adı altında siyâsî hayatımıza girmiş ve değer kazanmıştır. Halkçılık anlayışına göre halk, 10 millet ve devlet birliğini ve bütünlüğünü meydana getiren sınıfsız, imtiyazsız bir topluluktur. Bu topluluk içinde bir taraftan çeşitli grupların karşılıklı menfa atleri, öte yandan toplumun bütünü ile kişilerin hakları devlet tarafından ayarlanır ve ahenkleştirilir. Kişilerin ve toplumun refahı, mutluluğu aynı zamanda gözönünde tutulur. Böylece Atatürk milliyetçiliğinin eşitlik anlayışı, sadece hiç bir ferde, aileye, sınıf veya zümreye imtiyaz tanınamayacağını kabul etmekle kalmaz ve fakat milleti meydana getiren fertler arasında bir refah eşitliği kurmayı da amaçlar. 4- Demokrasiyi Gaye Edinmesi Atatürk Milliyetçiliği hürriyete ve insan şahsiyetine değer verdiği gibi, hedefi de demokrasidir. Demokrasiye ulaşmanın ilk aşaması milli egemenlik prensi binin kabulüdür. "Hâkimiyet, kayıtsız şartsız milletindir." ifadesiyle açıklanan milli egemenlik prensibini bize büyük Atatürk kazandırmıştır. Atatürk milli egemenlik prensibinin önemini şöyle açıklamaktadır: "Toplumda en yüksek hürriyetin, yüce eşitlik ve adaletin temini, istikrarı, korunması ancak ve ancak tam kat'î mânâsıyla milli egemenliğin gerçekleşmiş bulunması ile mümkündür. Binaenaleyh, hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayandığı nokta milli egemenliktir." Milli egemenlik prensibinin uygulanması, Cumhuriyetin ilânı şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu sebeple Cumhuriyet, demokrasiye ulaşmada ikinci aşamayı oluşturmaktadır. Atatürk, milliyetçiliğin bir hedefi olarak Cumhuriyetle milliyetçilik arasındaki ilişkiyi şöyle açıklamaktadır: "Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk Milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur." Atatürk'ün Cumhuriyetle ilgili sözlerinin sayısı oldukça fazladır. Bu konuyu Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi ile noktalamak istiyoruz: "Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebed muhafaza ve müdafaa etmektir." Atatürk, Cumhuriyetin ötesinde, demokratik idare sistemi için ideal addedilen prensiplerin, inkılâplarımız içinde yer alma- sına taraftar olduğunu ifade etmiştir. Bir konuşmasında, "Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe tatbikata koymalıdır. Kadın haklarını tanımak da bunun bir icabı olacaktır. Müsterih olunuz." demiştir. Atatürk milliyetçiliği, demokrasiyi hedef seçtiği için, her türlü diktatörlük rejimlerini reddeder. Başka bir deyimle, Atatürk milliyetçiliği, sınıf, zümre ayrılığına, bir sınıfın veya zümre- nin diğer sınıf veya zümreler üzerinde tahakkum kurmasına karşıdır. Bu şekilde tahakküm yolunu aklı selime aykırı, adalet ve hürriyet esasları ile bağdaşmaz bulur. 5- Barışçı ve Diğer Milletlere Saygılı Olması Atatürk Milliyetçiliği barışçı ve diğer milletlere saygılıdır. Atatürk Milliyetçiliği, kendi milletinin diğer milletler üzerin de hukuk, hürriyet ve adalet esaslarına aykırı bir yolda tahak- küm hakkı olduğunu iddia etmediği gibi, diğer milletlerin de kendi milleti üzerinde tahakküm teşebbüslerini fikirle, kalemle gereğinde silahlı mücadele ile reddeder. Büyük Atatürk, bir konuşmasında: "Gerçi bize milliyetçi derler. Fakat biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların bütün milliyetlerinin gereklerini tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde bencil ve mağrurane bir milliyetçilik değildir." Demek suretiyle Türk milliyetçiliğinin bu yönünü belirtmiştir. Büyük Atatürk daha 1933 yılında bütün medenî insanlık âlemine hitap ederek ileri ve modern bir nitelik taşıyan milliyetçiliğin zafer kazanacağını ilân etmiştir: "Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hâkim olacaktır." Atatürk'ün yukarıdaki açıklamasında da görüldüğü gibi, emperyalizm ve sömürgecilik, başka milletlerin haklarını çiğnediğivarlıklarını yokettiği için Türk milliyetçilik anlayışının karşısında yer alırlar. 6- Akılcı Olması Atatürk Milliyetçiliği mantığa, aklı selime dayanır. Gerçekleşmesi imkânsız hayaller peşinde koşmaz. Bu yönüyle Atatürk milliyetçiliği aynı zamanda realisttir. Herriot, Atatürk için şöyle yazmıştır: "Onda hayran olduğumuz iki harikulâde vasıf vardır. Biri alev gibi parlayan vatan sevgisi, diğeri eserine mutlak bir mantık ve birlik manzarası ve- ren nefse hâkimiyettir." Bu sözler Atatürk'ün milliyetçiliğini ve milliyetçilik anlayışıyla birlikte tüm davranışlarına hakim olan mantıksal yönünü ortaya koymaktadır. Atatürk milliyetçiliğinin bu özelliği Atatürk'ün ilme ve fenne büyük bir değer vermesinin sonucudur. Atatürk, "Milletimizin siyâsî, sosyal hayatında, milletimizin fikri terbiyesinde de rehbe- rimiz ilim ve fen olacaktır" derken de hep aynı özelliğin telkini üzerinde durmuştur. 7- Yapıcı ve Yaratıcı Olması Atatürk Milliyetçiliği yapıcı ve yaratıcıdır; daima ilerlemeyi, ileri gitmeyi amaçlar. "Çağdaş uygarlık düzeyline ulaşma" Atatürk milliyetçiliğinin hedefidir. Atatürk bu hedefi şöyle açıklamaktadır: "Artık duramayız, behemehal ileri gideceğiz. Geriye ise hiç gidemeyiz. Çünkü ileri gitmeye mecburuz. Millet açıkça bilmelidir. Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki ona bigâne olanları yakar ve mahveder. İçinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde lâyık olduğumuz yeri bulacak ve muhafaza ilân edeceğiz. Refah, saadet ve insanlık buradadır." Milliyetçiliğin yapıcı ve yaratıcı özelliği, onun en dinamik unsurunu oluşturmaktadır. Bu unsur Atatürk milliyetçiliğinin de temel unsurlarından birisidir. Gerçekten daha doğarken bulduğumuz yurdu, siyasî bütünlük bakımından en ileri hale götürmek; gözümüzü içinde açtığımız coğrafyayı örnek bir vatan haline sokmak; bulduğumuz dili en ileri bir vasita derecesine yükseltmek; bizi saran iktisat sistemini kendi topluluğumuz ve insanlık için en faydalı, en hayırlı bir işleyişe kavuşturmak; terbiye yolumuzu bizi şu dünyada yük ve parazit değil yaratıcı ve verici olgunluğuna eriştirmek; ailemizi en uygun millet, medeniyet şartlarıyla cihazlamak; tarihimizi hem örnek surette yazmak, hem onun gidişinden millet hayatımız, siyasetimiz için en elverişli dersleri, sonuçları çıkarmak... gibi bütün istekler, emeller, hamleler milliyetçilik ideolojisindeki dinamik dediğimiz unsurun örgüsüdür. Atatürk milliyetçiliğinin hedefi de bu örgünün dışında değildir. Atatürk Milliyetçiliği, ilerleme ve yenileşme hamlelerini, ba- tılılaşmayı, batının ilim ve tekniğini almayı yapıcı ve yaratıcılığın ilk şartı olarak ele almış ve uygulamıştır. Ancak bunu yaparken dahi, taklitçilikten ve kopyacılıktan sakınmış, her türlü gelişmenin kendi içimizden çıkacağını açıklamıştır. "Münevverlerimiz, milletimi en mesut millet yapayım der. Başka milletler nasıl olmuşsa onu da aynen öyle yapalım der. Lâkin düşünmeliyiz ki, böyle bir nazariye hiçbir devirde muvaffak olmuş değildir. Bir millet için saadet olan bir şey, diğer millet için felâket olabilir. Aynı sebep ve şartlar birini mesut ettiği halde, diğerini bedbaht edebilir. Onun için bu millete gideceği yolu gösterirken dünyanın her türlü ilminden, keşiflerinden, gelişmelerinden istifade edelim. Lâkin unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkarmak ." Atatürk devrimleri, Atatürk milliyetçiliğinin yapıcı ve yaratıcı özelliğinin bir sonucudur. Sanırız bu konudaki en güzel örnek de budur. 8- İdealist Olması Atatürk milliyetçiliği idealisttir. Milli bir ülküyü gerçekleştirmeye çalışır. Atatürk milli ülkümüzü şu şekilde açıklamıştır: "Asıl uğraşmaya zorunlu olduğumuz şey, yüksek kültürde, yüksek erdemde dünya birinciliğini tutmaktır. Büyük davamız en uygar, en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de temelli bir devrim yapmış olan büyük Türk Milletinin dinamik idealidir. Her ferdinin son nefesi, Türk Milletinin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedi olduğunu göstermelidir." Atatürk, Türk Milliyetçiliğinin yukarıda açıkladığı milli ülküsünden, en ümitsiz anlarda dahi ayrılmamış, idealinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Atatürk'ün 13 Ocak 1921 günü T.B.M.M. kürsüsünden yaptığı konuşma bunun en açık delilidir. "Arkadaşlar! Muhittin Bey'in gayet kıymetli sözlerinden hasıl olan hislere tercüman olmak üzere bir iki kelime arzedeceğim. Milletimiz bugün, bütün mazisinde olduğundan daha çok ve ecdadından daha çok ümitlidir. Bunu ifade için arzediyorum. Kendilerinin dediği gibi cennetten vatanımıza nikehban olan (bakan) merhum Kemal demiştir ki: Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini... İşte ben, bu kürsüden, bu Yüksek Meclisin reisi sıfatıyla, Yüksek Heyetinizi teşkil eden bütün azaların her biri namına ve bütün Millet namına diyorum ki: “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini..." Ey millet hissi! Sen ey fâni insanı ölümsüzlüğe bağlayan büyük hadise! Ey insan cemiyetinin en yüksek ideali! Ey temizleyici fikir! Ey ölüm korkusu içinde kararmış ruhları aydınlatan meş'ale! Ey yaratıcı kudret! Bütün bunlar senin eserindir. Bu, yüzyılların yükü altında yorulmuş çorak Anadolu toprağından fışkıran kahramanlar senin çocuklarındır. Sen adi hesaplar kombinezonu değilsin! Senin için iki şey vardır: Yaşamak veya ölmek. Sana inanan insanlar hür olurlar. Sana inanan insanların cemiyeti hür olur. Hürriyetin esir, sefil ve hakirdir. Kalbi milliyetin ateşi ile yanan insan iç ve dış alemlerden gelen zulüm, hakaret, esaret ve kölelik ihtiraslarına aynı zamanda karşı koyar. Senden başka olan bütün ihtiraslar hotgamdır. Bir insanı kayıtsız ve şartsız diğer insanlara bağlayan tek duygu sensin! SONUÇ Türk İstiklâl Harbi'nde ve ondan sonra, Türk Milletinin dayanma ve yaşama kudretini Atatürk milliyetçiliğinde bulduğunu görüyoruz. Bu dönemde milliyetçilik, yalnız anayasada veya T.B.M. Meclisi'nde tezahür eden milli egemenlik prensibinde değil; hayatın bütün kollarında, idaresinde, siyasetinde, hukukunda beliren bir ideoloji olmuştur. Bir sosyal politika prensibi ve fikir akımı olarak Atatürk milliyetçiliği, millet gerçeğinden hareket ediyor, ona dayanıyor ve Türk adında sembolleşiyordu. Atatürk, vatan toprakları üzerinde yaşayan milletinin sevgisiyle iş başarma yolunu tutmuştur. O, bu sevgiyi, "Millet sevgisi kadar büyük bir sevgi yoktur" sözleriyle ifade etmiştir. Atatürk'e göre, "Milletimiz, kuvvetli karakter, sarsılmaz sistem, ateşli milliyetçilik, iktisadi başarılardan doğup çoğalacak imkânlarla kuvvetlendirilmelidir." "Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz tahsilin hududu ne olursa olsun, onlara, esaslı olarak, 1- Milliyetine, 2- Türkiye Devletine, 3- Türkiye Büyük Millet Meclisine düşman olanlarla mücadele lüzumu mutlaka öğretilmelidir. Fertleri, bu mücadele sebep ve vasıtalarıyla donatılmayan milletler için hayat hakkı yoktur." Atatürk milliyetçiliği hakkındaki bu incelememizi, yine onun milliyetçilik görüşünü veciz bir şekilde ifade eden şu sözleriyle bitirmek istiyoruz: "Türk! Övün, Çalış, Güven!"
Sayfa 213Kitabı okudu
·
136 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.