Bruno, henüz dokuz yaşındadır. Annesi, babası ve Gretel adındaki ablası ile birlikte Berlin’de büyük bir evde yaşar. İkinci Dünya Savaşı’nın sürdüğü o yıllarda Almanya’da Führer hüküm sürmektedir. Bruno’nun babası ise bir Nazi subayıdır. Bruno, bir gün akşam yemeğinde Führer’i evlerinde ağırlayacaklarını öğrenir. Bu, o ve ev ahalisi için oldukça heyecan vericidir; çünkü söylenilenlere göre Führer önemli bir kişidir. O akşam yemeğinde ise Bruno’nun babası terfi alır. Bu durum, oldukça sevindirici bir haber olsa da Bruno için değildir. Çünkü ailenin Auschwitz’e taşınması gerekmektedir. Bu da Bruno’nun çok sevdiği evinden ve arkadaşlarından ayrılması anlamına gelir.
Yeni ev, Bruno için oldukça sıkıcıdır. Evlerinin etrafında askerler dışında hiçbir ev yoktur. Bruno ise askerlerden nefret etmektedir. 12 yaşındaki ablasıyla birlikte Bruno, Berlin’e büyük bir özlem duyar. Bir gün Bruno, camdan bakarken tel örgülerin ardındaki çizgili pijamalı adamları ve çocukları fark eder. Babasına onların kim olduğunu sorduğunda Yahudi oldukları yanıtını alır. İçindeki meraka yenik düşen Bruno, bir öğle saatinde tel örgü boyunca bir gezintiye çıkar. Bu gezinti, daha sonraları çok seveceği arkadaşı Schmuel ile tanışmasına vesile olacaktır.
Eser aynı gün doğan iki çocuğun dostluğunu anlatıyor. Sanırım uzun süre aklımdan çıkmayacak bir eser.
Berlin'den savaşın kalbine uzanan bir hikaye. Bu eser savaş sırasında farklı dünyalardan gelen iki çocuğun dostluğunu ele almış. Eser düz bir seyirde giderken sonunda şaşkınlığı ve heyecanı zirvede yaşadım. Yer yer olabilir mi böyle bir şey deyip, bölümleri bir daha okudum lakin olan oldu.