Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İttihat, Osmanlıda oğlancılık, Rabıta, 28Şubat, Apollo, Yunan...
_İttihat Terakki Cemiyeti_ _Mustafa Kemal Paşa, Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Fethi Okyar, Halil Kut, Mehmet Akif Ersoy, Fahrettin Paşa, Enver Paşa, Cemâl Paşa, Talat Paşa, İsmet İnönü, Celal Bayar, Ali Fuat Cebesoy, Ali Çetinkaya, Ziya Gökalp, Hacı Bekir, Tevfik Rüştü Aras, Said Halim Paşa, Nuri Conker, Çerkez Ethem, Yunus Nadi… _1889 devletin anayasal bir düzene kavuşmasını amaçlayan gizli bir dernek olarak kurulan örgüt; anayasanın kabul edilip İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra iktidarı denetleyen bir siyasî parti (İttihat ve Terakki Fırkası) halini almış; 1912 yılında ise iktidar partisi olmuştur. Üyeleri İttihatçılar olarak anılır. Cemiyetin 1918 yılında kendini feshetmesinden sonra üyelerinin çoğu Millî Mücadele'de yer almıştırTriumvira sistemi ile yönetilen bir meclis yapısında egemenlik sürmüştür. Triumvirlik ya da üçler erki, Roma Cumhuriyeti’nin ilanının ilk yıllarından itibaren devletin yönetim ve idare mekanizmalarının bir parçası olarak oluşturulmuş, gerekliliği mevcut devlet idaresi tarafından öngörüldükten sonra farklı yetkilerle donatılmış, üç memurun bu birimlere atanmasıyla oluşturulmuş teşkilatlanmadır. ************** _Osmanlıda Oğlancılık_ _Evliya çelebi, Seyahatnamesinde Osmanlıdaki oğlanları şöyle anlatır: Oğlanlar, esnaftan sayılır ve padişahın huzurunda yapılan resmi geçitlere bile katılırlardı. Müşteriye çıkan delikanlılara “Hiz oğlanı” denirdi ve “hizler defteri” denilen kütüğe yazılırlardı. 4. Murad’ın bir sefere çıkışından önce yapılan büyük resmi geçitte “Oğlanların, deyyusların ve pezevenklerin” de yer aldığını yazmaktadır. Pasif dilber eşcinsel esnafı, evsiz-barksız 500 kişidir. Resmi geçide katılan deyyusların sayısı 212, pezevenklerin adedi de 300’dür. (Deyyus: Karısının başka erkeklerle ilişki yaşamasını hoş karşılayan erkek. Lavuk-Genel evlerde çıkışta kolonya tutan kişi) _Osmanlıda iç oğlanı (1389-1833) Bayezidle başladı ve Fatihle sisteme bağlandı. _Mevlananın şems’e yazdığı aşk mektupları gibi, Fatihin de oğlanlara yazdığı aşk şiirleri mevcuttur. Fatih sultan mehmet'in divanındaki 72 şiirin 27'si oğlanlara aittir. Fatih’in galatalı bir oğlana yazdığı şiir: O servi boylu sevgiliyiyi galata köprüsünde gören bir daha gönlünü firdevse bile bağlamaz. Bir batılı şiveli isa gördüm, dudaklarını gören isa dirilmiş derdi. Sanki onu isa diriltmiş sanırdı. Aklımı imanımı nasıl kısıtlayayım, onu o hıristiyanı gören kafir olur. Belki avni bir hıristiyan bayan sanırdı onu da beline takdığı kuşak olmasa. Peygamber kevseri içse de o hıristiyanı gören mescide bile varmazdı. _Ahmed Cevdet Paşa (1822-1895) Osmanlı devlet adamı, devlet tarihçisi, hukukçu, kadı. 1839-1886 olaylarını 2. abdulhamide sunulmak üzere inceleyen Maruzat adlı eseri: Tanzimat dönemiyle 1839 batı tarzı reformlara hız verilirdiği için, kadın erkek ilişkileri normalleşmeye başladı. Kadın düşkünleri çoğaldı. Delikanlı meraklıları azaldı. Oğlancılık sanki yere battı. Delikanlılara olan aşk, kızlara yöneldi. Mecelle'yi kaleme alarak İslam hukukunu sağlam bir dille kitaplaştıran kişidir. Tarih-i Cevdet adıyla Osmanlı tarihini anlatan on iki ciltlik ünlü eserin yazarıdır. Türk dilinin Türkçe yazılmış ilk dil bilgisi kitabı kabul edilen Kavâ'id-i Osmâniyye'nin, İlk Türk kadın romancı kabul edilen yazar Fatma Aliye Hanım’ın babasıdır. _Kazıklı Voyvoda, en ünlü iç oğlanıır. Eflak prensi ve kardeşi Vlad, babaları Ejderha vlad drakula tarafından rehin olarak Osmanlı sarayına gönderildiklerinde 11 yaşlarındaydılar. 2 rehin, sultan murat tarafından iç oğlanı kadrosuna alındı. 6 yıl boyunca iç oğlanlığı yapılan vladın sakalı çıkınca emekli edildi ve 1448de voyvoda ünvanı verip, yanına ordu kattı ve eflakı fethe gönderildi. Prens vlad, 1462den itibaren istanbuldan gelip karşısında eğilmeyen tüm elçilerin sarığını kafalarına çiviyle çaktırdı. 30 binden fazla Osmanlıyı kazığa geçirdi. Rumencede kazıklı anlamına gelen tepeş lakabını aldı. Osmanlıda çocukluğunda maruz kaldğı tacize gönderme yapan kalleş, ibne, süzgeçi götveren lakaplarıyla ya da kazıklı bey diye anılıyordu. (Kaynak: Matei Cazacu- drakulanın tarihi 1988) Fatih sultan Mehmet ise babasının eski gözdesinin Osmanlıdan intikamını kazıkla çıkardığı – içoğlan hıncını- öğrenince gazaba gelip vlada karşı düzdüğü ordunun başına da, vladın sadakatli kardeşi içoğlan güzel rudulu geçirdi. _Osmanlı, esir ve köle cariyelerden, iç oğlanlarından geçilmiyordu. Bu sebeple Anadolu Türkleri Osmanlı için: Avradı kaltak Osmanlı, şalvarı şaltak Osmanlı, eğeri kaltak Osmanlı, ekende yok biçende yok, yiyende ortak Osmanlı. Demişlerdir. _1686 hamamcılar kahyası İsmail ağanın yazdığı Gönüller Açan Tellaklar kitabında 2123 parlak tellaktan bahseder. Yakışıklı sevgili diye bahsedilen Yemenci Bali oğlan için şunları söyler: Henüz 15 yaşında ve güzellik tacı adının başında ve bu günahkarın gönül kuşu Yemenci oğlanın samur kaşında. Gece gündüz tek seferi 70 akçedir. Gece döşek yoldaşlığı 300 akçedir. _Ali Kemal Meramın (1914-2001): Tarihçi. Lale devrinde erkeğin her çeşidi için yanan saray kadınları, zenci harem ağalarıyla yatıp kalkıyorlardı. İçince 20 bin yabancı kadının, 1000i aşkın zencinin, 5000den fazla sırp, Arnavut iç oğlanın bulunduğu büyük genelev pırıl pırıldı. İçki, saz, söz alemlerinin tek nedeni, cinsel içgüdüleri kamçılamak, elde edilecek zevki ise sonsuza ulaştırmaktı. Günah ise halk içindi. _Gazali – Deli Birader (1534- divan şairi.) Asıl adı mehmettir. Osmanlı sultanlarının kahkahayla okudukları “Gamları def eden” kitabının yazarı medreseli bir şeyh. Hamamdaki oğlanlarla yaptığı alemler, ahalinin diline düşünce mekkeye kaçmıştır ve cenaze namazı kabede kılınmıştır. İlk bölümde seksin faydaları, ikinci bölümde eşcinsel kardeşlerin arasındaki tartışmalara, üçüncü bölümde selvi boylu lale yanaklı oğlanlarla sohbetin zevklerine, dördüncü bölümde gümüş tenli kadınlar ve yasemin göğüslü kızlarla oynaşmanın hazlarına, beşinci bölümde rüyalardaki hallere ve hayvanlarla ilişkilere, altıncı bölümde ise eşcinsellerin durumlarına, yedinci bölümde pezevenklerin ve boynuzluların hikayelerine dairdi. _Müneccimbaşı, Osmanlıda astroloji, fal ve kehanet görevlileri. 1924'te kaldırıdı. Padişah 4. muratın öleceğini bildirdiği ve padişahın öldüğü için müneccim idam edilmiştir. Necm kelimesinden türerilmiş. _Padişahlar takma isimlerle şiirler yazarlardı. Sultan Süleyman, muhibbi adıyla, fatih de avni adıyla _Tarih, o dönemin ruhuna göre değerlendirilir. Şimdi “oğlancı” olmak “sapıklıktır” da o dönemde ŞAN dır. “Oğlanı olmak” zengin ve güçlü olmanın bir göstergesiydi. Ahmet Cevdet Paşa, Tanzimat ilan edilince (bugünkü AB yasaları gibi) “ya şimdi oğlanlarımızı saklayacağız” diye yazmaktaydı. _Osmanlı toplumu bir “şeriat toplumu” asla olmamıştır. Yani “bugünkü İran ya da Afganistan’ın Taliban’ı” değildir Osmanlı. Görünüşte bir “şeyhülislam” vardır da “asla” “ulema” sınıfı yönetmemiştir Osmanlıyı. Şeyhülislamı padişah atamış, atanan şeyhülislam da padişahın dediğinden pek çıkmamıştır. Çıkar gibi görünenler de görevden alınıp bir eyalete “vali” ilan edilmiş, ilan edilir edilmez de boğdurulmuştur. Osmanlıda öldürülen “şeyhülislam” yoktur. Şeyhülislam, padişahın dediklerine “hık mık” ederlerse, o görevden alınır, bir eyalete vali ilan edilir, sonrada da boğdurarak idam edilirdi. Yani Osmanlı’da atanan şeyhülislam, ancak siyasi göreve alınınca idam edilirdi. **************** _Rabıta örgütü_ _Vahhabi suudiler tarafından 1962’de kurulan, İslam birligi kurmak isteyen şeriatçı örgüt. Maddi destekcisi 2 trilyon dolarlık "Aramco" adlı bir Amerikan-Arap petrol sirketidir. İslamci yapıları desteklerler. Rabıtacı İhvan, islami kesimleri Abd safına çekerek Abd Yeşil Kuşak projesine hizmet ediyor. _Rabıtanın Pakistan’daki Şeriat kongresinde aldığı kararlar: Şeriat eğitimi ilkokuldan üniversiteye kadar okutmalıdır. Arapça mecburi olmalıdır. Anayasal müesseseler İslami esaslara uydurulmalı. İslami olmayan kanunlar kaldırılmalı ve şeriata uygun kanunlar güçlendirilmelidir. Bütün işyerlerinde nizamlar dua ile birlikte takdim edilmeli ve bu yerlerde bir imam bulunmalı ve mescit açılmalıdır. İslam birliğinin yeniden kurulmalı. _Erbakan-Özal_Türkiyede rabıtanın kilit ismi Erbakandır. İslamcılığı holdingleşmiş cemaatler ağıyla bir rant şebekesi hâline dönüştüren isimdir. Devletin kilit noktalarına Müslüman Kardeşler’in adamları getirilmektedir. _Erbakanın vekil adayı rabıtacı Turgut özal, 1980 darbesinin ekonomi bakanı ve 1983de başbakan yapılıyor. İlk işi Suudi sermayesinin Türkiye’ye girişine izin veren kararıdır. Laik devletin basbakani Turgut özalın kardesi korkut özal bu arap sermayesinin turkiye temsilcisi ve ortaklari arasindadir.1991 Körfez Harekâtı sırasında Türkiye’de ABD Büyükelçisi olarak bulunan Morton Abramowitz Özal’ı; “Türkiye’nin kaderini Amerika ile birleştirdi” şeklinde tanımlar. _Salih Özcan erbakanın vekili, Rabıta’nın kurucularından ve Suudilerin Türkiye’deki kolu. Nurcular, Suudiler, Erbakan, Özal kardeşler arasındaki bağlantının merkezindeki isim Salih Özcan Türkiye’de İslamcılığın Suudi yörüngesine girmesinde Kral Faysal adına çalıştı. Albaraka Türk’ü Suudilerin desteğiyle korkut özalla birlikte kurdu. _Sabancı_Müslüman Kardeşlerin bir başka ismi Sakıp Sabancı. Turgut Özal’ı 1970’lerde Sabancı Holding’de üst düzey yönetici pozisyonuna getirdi ve ilim Yayma Cemiyeti’ni maddi olarak destekledi. İlkokullarda din öğretimine başlamalıyız diyordu. _Mehmet Şevket Eygi: Siyasal İslam'ın kıblesini NATO’ya çevirdi :“NATO’ya hayır ha! Allah hepinizin belasını versin” diyecek kadar NATO sevdalısıydı. Muammer Topbaş da Suudi Arabistan ile yakın ilişki içinde olan bir diğer isim. Topbaş ailesinin önde gelen fertleri İlim Yayma Cemiyetinde önemli görevler üstlendiler. İlim Yayma Cemiyeti, Suudi Kralı'ndan o dönemde bağışlar alıyordu. Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) başkanı, İsmail Kahraman. İslamcı kuşakların yetişmesinde abilik yapıyordu. Erdoğan ve Abdullah Gül gibi AKP’nin lider kadrosu da MTTB’de yetişti. Komünizmle Mücadele Dernekleri'nde faaliyet gösteren isimlerden biri de Fethullah Gülen’di. _İslamcılar ABD’yi içeride muhaliflerini saf dışı edecekleri süreçte müttefik, ABD ise AKP’yi köktendinci İslamcı akımlara karşı küresel düzenle uyum içinde çalışan Ortadoğu’ya model olacak “stratejik ortak” olarak gördü. 2004’te Yalçın Akdoğan AKP’yi iktidara getiren kitlenin talepleri ile, ABD’nin ve AB’nin talepleri aynı çizgide birleşmişlerdir” dedi. _Ülke topraklarini arap zenginlerine satarak kalkinmayi amaclayan tutum, islam enternasyonalizmine de acikca yesil isik yakmaktadir. Yurtdışındaki imamların 1982’den 1984 yılına kadarki maaşlarının Suudi Rabıta adlı örgüt tarafından ödendi. _Saudi Aramco (Suudi Arabistan ulusal petrol ve doğalgaz şirketidir._ Şirket ilk olarak Kral Abdülaziz İbn-i el-Suud ve ABD Başkanı Franklin Roosevelt tarafından ortak olarak kuruldu. Saudi Aramco'nun değeri 2 trilyon dolar değeriyle dünyanın en değerli şirketidir. _Uğur Mumcu: Suudi sermayesine dayali bir "suudi araplasma " sureci icinde yasiyoruz. Ataturk un milliyetcilik ilkesi "ummetcilik" ile yer degismekte; egemen ideoloji " milli devlet " kavrami yerine "necip millet" kuruntularina dayali bir cesit arap irkciligini yerlestirmeye calismaktadir. _Din ve inanç özgürlüğünün en sağlam güvencesi laiklik ilkesidir. Bu ilke siyasal amaçlı dinsel akımların devlet yönetimine egemen olmasını önlemek için getirilmiştir. Bugün Türkiye, Suudilerden gelen İslamcı akımlara kapısını ardına kadar açmıştır _1980 faşist darbesinde, sol çökertildi. Sol görüşlü 100 binlerce kişi tutuklandı. Chp ve birçok parti kapatıldı. Rabıtacı faşist Kenan Evren, din derslerini zorunlu hale getirdi, meydanlarda Kur’an’dan alıntılar yaptı, hoca çocuğu olduğunu söyledi, imam hatipler çoğaltıldı, camaatler güçlendirildi, imam hatip mezunları birçok kurumda yöneticilik görevlerine atandı, cezaevine imam atanması kabul edildi. Şeriatçı “Rabıta” örgütünden mali kaynak sağladı, bu kaynakla bugünkü şeriatçı kadroların yetiştirildi. Şeriatçı kadroların bugün işbaşına gelmesinin ana nedenlerinden birisi 12 Eylül faşist darbesidir. O zaman da eğitim şeriatçılara teslim edilmişti bugün de öyle. O zaman da şeriatçılar korunup kollanıyor ve ülkenin geleceği teslim ediliyordu bu gün de öyle. _12 Eylül AKP eliyle sürüyor. Milli eğitimin yapması gereken sosyal, sanatsal, kültürel, sportif, bilimsel, teknolojik etkinlik ve seminerler, proje çalışmaları, yarışmalar ve teknik kurslar bu üç şeriatçı vakıf (Ensar, Birlik ve İlim Yayma Cemiyetine) devrediliyor. _Bizim çocuklar başardı. Atatürkçülük öldü. Nurcular ileri. Cia ajanı Paul henzenin 1980 darbesi yorumu. _1980 darbesini yapan askeri cunta, bir yandan “Türk-İslam sentezi” diye gerici resmi bir ideoloji yaratmaya kalkışırken, Atatürkçüler dahil sola karşı sert bir bastırma siyaseti uygulayacaktı. Sol aydınlar cuntayı eleştirmeye başladılar. Kimileri de Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin yıkılarak “ikinci cumhuriyetin” kurulmasını savunuyorlardı. Çok kez şiddetli olabilen bu Atatürkçülüğe yönelik eleştiriler İslamcıları, Atatürkçülük hakkındaki olumsuz görüşleriyle ortaya çıkmaya özendirdi. Böylece Atatürkçülüğün laik eleştirmenleriyle kimi İslamcılar arasında garip bir ittifak oluştu. Atatürkçülük karşıtı eleştiriler Atatürkçülüğün daha iyi anlaşılması sürecini hızlandırmıştır. *************** _İslami yapılar_ _Komünizmle Mücadele Derneği 1950_ Türkiye'de sol görüşlere ve komünist düşüncelere karşı kurulmuş CIA destekli Amerikancı bir dernektedir. Derneğin kurucuları nurcularla bağlantılıdır. Recai Kutan, Fethullah Gülen, Cemal Gürsel, Adnan Menderes, Celal Bayar, Süleyman Demirel ve Turgut Özal derneğin bilinen üyelerinden bazılarıdır. Derneğin önde gelen üyeleri, daha sonra İlim Yayma Cemiyeti'nin kuruluşuna da önayak olmuşlardır. _İslami İlim Yayma Cemaati (1951)_ Arap Gizli Servisinin gizli adı olup, amacı, Arapçılığı yaymaktır. (ABD istihbarat raporu) 2020 itibarıyla bünyesinde 173 şube, 186 yurt, 80 eğitim merkezi bulunmaktadır. Cemiyetin ilk icraatı 1951'de Türkiye'nin ilk imam hatip okulu açmak oldu. Bu okulun günümüzdeki ismi Tayyip Erdoğan Anadolu İmam Hatip Lisesi'dir. 6. filo'yı kıble etmiş tipler de üyeleri arasındadır. Memlekete, cumhuriyete, aydınlığa ve özgürlüğe karşı olan milyon tane "cemiyet"ten bir başkasıdır. Fetö gibi öğrenci yurtlarıyla, sohbetlerle, ibadetlerle yayılırlar. _İslami Akıncılar derneği 1975_ islamcı ak gençlik hareketi. salih mirzabeyoğlu ve arkadaşları tarafından kurulmuştur. AKP'nin kurucuları arasında; Akıncılar Derneği ile MTTB'de yönetici ve üye olanlardan Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Ersönmez Yarbay, Mehmet Metiner, Tayyip Erdoğan gibi kişiler vardı." 1971 ve 1980 darbeleri devimci güçleri ezdi, dinci akımların önünü açtı _Millî Türk Talebe Birliği_ 1916 yılında kurulan MTTB, 1960 yılına kadar Türkçü, milliyetçi ve Atatürkçü görüşleri temsil etmiştir. 1960’dan kapatıldığı 1980 yılına kadar ise siyasal İslamcı bir kimliğe sahip olmuştur._Üyeleri:(1960-1980) Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Fetullah Gülen, Kadir Mısıroğlu, Mehmet Ali Şahin,, Bülent Arınç, Taner Yıldız, ismail Kahraman, Hüseyin Çelik, Necip Fazıl Kısakürek, Cemil Meriç, Fehmi Koru, Hizbullahçı Fidan Güngör…_Onlara göre Ayasofya'nın cami yerine müze olarak kullanılması, Kemalist kadroların İslam'la hesaplaşmasının bir sonucuydu. Kadir Mısıroğlu ve Necip Fazıl gibi yazarlar tarafından "tek parti döneminde camilerin ve türbelerin kapatılarak ahır yapıldığına" inandırılan bu kuşak, Ayasofya'nın müze haline getirilmesini de tek parti döneminde ülkeye yapılan kötülüklerden biri olarak değerlendirdi. _1968 yılında amerikan 6. Filo olaylarından 3 gün önce, dönemin MTTB başkanı İsmail Kahraman kürsüden söz alıp 6. Filo'yu protesto eden gençlik örgütlerini hedef gösterdi. 1969 tarihinde Kayseri'de yapılan kongrede İslamcılarla Ülkücüler kavga etti ve 20 kişi yaralandı; kavga sırasında bir taraf "Müslüman Türkiye", diğer taraf "Milliyetçi Türkiye" sloganları attı. "Bozkurt" resmi, "Kitap" resmi ile değiştirilmiştir. _İBDA-C - İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi_ Necip Fazılın ortaya koyduğu "Büyük Doğu"(1943-78) ideolojisini ve İslamı yaymayı amaç edinmiş hareket. Hareket ilk olarak,1989 yılında Ankara ve İstanbul'da yapmış olduğu gösteriler ile adını duyurmuştur. Grubun liderliğini kürt asıllı Salih Mirzabeyoğludur. _Hareket, "kendinden zuhur diyalektiği" olarak adlandırdıkları bir yapılanma tekniğini ve bu tekniğin gereği olarak, herhangi bir hiyerarşik irtibata girmeksizin bağımsız hareket eder. "Cephe faaliyetleri" birbirinden bağımsız kişiler tarafından yürütülmektedir. Bu yapıya göre göre her kişi kendisine belli bir hedef ve işlev belirleyerek ayrı ayrı gruplaşabilir ve hepsi "Büyük Doğu" fikriyatı doğrultusunda, kimseden emir almaksızın kendi grubu içinde faaliyet gösterebilir ************** _İHA_ _1973 TSK güçlendirme vakfı aracılığıyla, Tusaş 1973, Aselsan 1975, Havelsan 1982, Roketsan 1988 kuruldu. _Türkiye’nin ilk yerli iha’sı Tusaş tarafından tasarlanan, İHA-X1 Şahit’tir(1992). Turna- Keklik iha (1995), Pelikan- Martı (2003), Baykus (2003), Gözcü (2007), Öncü (2008), Şimşek (2012), Anka(2010), Sivrisinek(2012), Anka Siha(2017) Aksungur(2019) ve İlk Süpersonik iha Göksungur(2020)… _Özel sektörde ise: Baykar Mini İha (2007), Vestel Karayel İha - Siha (2014) _Altınay Serçe iha (2016), Altınay Siha Doğan, Altınay Kargo iha Albatros, Altınay iha Avlayan Kartali Altınay Bomba Bırakan iha Ebabil ve Altınay Dikey İniş Kalkışlı Küçük İha Sumru…. _1989 Amerikan iha GNAT 750'ler uzun yıllar kullanıldı. Bu araçlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterine giren ilk İHA'lardı. _Ödenek olmadığı için 90ların sonunda ara verildi. İlk olarak 2005 yılında İsrail'den 1 adet Heron kiralayan Türkiye, 4 milyon dolar ödediği bu aracı 3 yıl kullandıktan sonra iade etti. 2007 yılında ise İsrail'den 3 uçak sistemli taktik İHA kiralandı. _Baykar makine 1984’te kuruldu. 2000den itibaren insansız hava aracı (İHA) teknolojileri çalışmalarına başlanılmıştır. 2004 İlk Uçuş Denemesi. 2007 İHA Sistemi Ar-Ge Çalışmalarının Başlangıcı. 2007 TSK envanterine giren ilk Bayraktar Mini İHA . _Selçuk bayraktar 2014 röportajı: Hükümete ne göndersek bütçe yok diye geri çevriliyordu. En son çare Saldıray Berk Paşaya çıktım, “ Bürokrasiden habersiz yapalım” dedim. Devletten tek kuruş almadan, Diyarbakır Askeri Havaalanı hangarında, kişisel imkanlarla çalıştık. Daha sonra paşanın himayesinde Gabar, Kato ve Cudi dağlarında testler yaptık. O gün Paşa bize inandı, bizde başardık. Paşa o sıralar Ergenekon'dan yargılanmakta. Testler tamamlanınca bürokrasiye haber verdik. Devlete bir buçuk milyar dolar ortaklık teklifi yapıldı. _Bayraktar: biz bir montaj yapıyoruz. Aselsan, tusaş, roketsannın ve yabancı ülkelerden aldığımız parçaları birleştiriyoruz. **************** _28 Şubat 1997_ Postmodern darbe_ _Başbakan Erbakan’ın İslam devrimi kanlı mı kansız mı olacak, demeci. Cemaat şeyhlerinin başbakanlığa iftara çağrılması, Konyada şeriat yürüyüşleri, Atatürk’e, cumhuriyete hakaretler, istiklal marşına saygısızlık, sincan'daki kudüs gecesinde hizbullah liderlerinin posterlerinin asılması ve iran büyükelçisinin bu törene katılması üzerine tatbikattan dönen tanklar buradan geçirilmiştir. _Milli Güvenlik Kurulu Kararları_ 1. Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti korunmalıdır. 2. Savcılar yasaları ihlal edenler hakkında soruşturma başlatmalı. Yasaları ihlal eden dergahlar kapatılmalıdır. 7. İmam - hatip okulları ihtiyaç düzeyinde kalmalı. Kökten dinci grupların kontrolünde olan kuran kursları kapatılmalı. 8. Devlet dairelerinde ve belediyelerde kökten dinci bir kadrolaşmanın önüne geçilmelidir. 9. Cami yapımı gibi dini konuları siyasi amaçlar için istismar etmeye dönük olan her türlü davranışlara son verilmelidir. 10. Pompalı tüfekler kontrol altına alınmalı ve gerekirse pompalı tüfek satışları yasaklanmalıdır. 11 İran'ın Türkiye'nin içişlerine karışmasını önleyici politikalar uygulanmalıdır. 13. Son dönemde TSK mensuplarını hedef alan tahriklerde büyük artış gözlenmektedir. 18. Milli görüş vakfı'nın bazı belediyelere yaptığı usulsüz para transferleri durdurulmalıdır. _Türbanın üniversitelerde yasaklanması, imam-hatip'lerin kapatılması, laik/dinci, türbanlı/türbansız ayrımının, faşistliğinin git gide çoğalması. Radikal islam görüşüyle, iktidara asla muktedir olamayacaklarını anlamış ve özellikle askere karşı dış destek alamayacağını anlayan yenilikçi kanat, kendini avrupa'daki hristiyan demokratlara benzer bir çizgiye oturtup, hem serbest piyasa yanlısı hem de batıya dönük bir muhafazakar demokrat bir hareket yaratmışlardır. _28 Şubat süreci, Erbakan'ın istifasına ve 54.Türkiye Hükûmetinin dağılmasına yol açtı. _"İrticayla mücadele eylem planı" ile anılan bu süreçte verilen kararların ve yaptırımların uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için Çevik Bir öncülüğünde Batı Çalışma Grubu kurulmuş, 28 Şubat sürecinin yargılamaları ilk kez Ergenekon davaları ile başlamıştır. _MGK'nın tavsiye kararları hükûmete bildirildi. Kararda, laiklik için yasaların uygulanması istendi, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhid-i Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı, deniyordu. _4 Şubat'ta Sincan'da askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı _4 Mart'ta dönemin Türkiye Başbakanı Erbakan, MGK kararları yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi ve daha sonra da imzalamadı. 21 Mayıs'ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, ‘‘Ülkeyi iç savaşa sürüklediğini’’ söyleyerek, RP'nin kapatılması için dava açtı. Erbakan başbakanlıktan istifa etti. _Oramiral Güven Erkaya'nın 25 Şubat 1997’de devletin geleceği için birinci tehdit PKK terörünün kontrol altına alındığını bundan sonra aşırı dinci akımların PKK tehdidinden daha büyük bir tehlike olduğunu iddia etmiş, bu kesimin laik cumhuriyete tehdit oluşturduğunu "Bu defa silahsız kuvvetler gereğini yapsın" sözleriyle savunmuştur _Demirel, 2006 yılında Habertürk'te Melih Meriç'in sunduğu bir televizyon programında başörtüsü yasağıyla ilgili : Türban özgürlük falan değildir. Bu gericiliktir. Orası üniversite, oranın kuralları var. Danıştay, Anayasa Mahkemesi karar vermiş. İlle başı bağlı okumak istiyorsan, başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya git. Arabistan'da falan öyle yerler vardır, oraya gidin, orada okuyun! Türkiye laiklikten vazgeçemez. _Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu_28 Şubat kararları TSK’nın değil, MGK’nın kararlarıdır. Kararlar Anayasamızın 3’üncü maddesinde ifadesini bulan değerleri aşındırmaya çalışan irticai faaliyetlere karşı alınmıştır. Bunlara karşı Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak için alınması gereken tedbirleri kapsar. Amacı, irticai faaliyetleri yok etmek veya asgariye indirmektir. Dolayısıyla irticai faaliyetler olduğu sürece 28 Şubat devam edecektir. İrtica bin yıl sürerse 28 Şubat da bin yıl sürecektir. *************** _Cemal Madanoğlu_ 27 Mayıs 1960 günü, Orgeneral Ragıp Gümüşpala'nın cunta lideri kendisinden daha kıdemsiz ise 3. Ordu ile Ankara'ya yürüyüp isyana son vereceğini bildirmesi üzerine, İzmir'de bulunan Cemal Gürsel'in Ankara'ya getirilmesine kadar, Millî Birlik Komitesi'nin fiilen başkanlığını yaptı. 26 Mayıs 1960 gecesi, Tümgeneral rütbesi ile cuntanın gerçek lideri olarak 27 Mayıs Darbesi'ni yönetti. 12 Eylül Darbesi'ni eleştirmektedir. 12 Eylül'ü nasıl değerlendiriyorsunuz sorusuna şu cevabı vermiştir: "CIA, 27 Mayıs'tan sonra gözlerini açtı. Bize sicil verir hale geldi. Amerikan müşavirleri gelir hakkımızda rapor tutardı. Evren, zaten bir hocazade. Bahsettiği ayetler hadisler hep aileden aldıkları. Genel sağa kayma, ordu da vagon gibi gitti bu sağa kayışın arkasına takılıp… _Gazeteci sorar: “İhtilal yapmak için birikiminiz var mı?” Cemal Madanoğlu yanıt verir: “İhtilal için birikim değil taşak gerekir. O da ben de var. ************ _Atatürk Dönemi_(1923-1938) _İlk uçak fabrikası Tomtaş-1926, Şakir Zümre Silah ve Bomba Fabrikası, Tüfek ve Top Fabrikası, Paşabahçe Cam Fabrikası, Karabük Demir Çelik Fabrikası, Kırıkkale Ağır Silah ve Çelik Fabrikası, Ankara Fişek Fabrikası, Mamak Gaz Maske Fabrikası, Kırıkkale Muhimmat ve Barut fabrikası, Eskişehir Uçak Bakım Fabrikası, Nuri Demirağ Uçak Fabrikası, Gölcük Tersanesi… _1924 İş Bankası (sanayileşmeye destek için) Merkez Bankası (1930 Tl’yi korumak için), Sümerbank (1933), Etibank (1935 Yer altı kaynakları araştırmalarına destek için), Denizbank(1937), Halkbank (1938 Küçük esnaf için) Atatürk halkbank kuruluşunda esnaflara: "Siz sanatkârların ufak dükkânları yerine muhteşem fabrikalar yapıldığını gördüğüm gün, mutluluğum en yüksek derecesini bulacaktır." Denizbank, Türk Hava Kurumu, Merkez Bankası (1930 krizinde Tlyi korumak için), _Alpullu Şeker Fabrikası, Uşak Şeker Fabrikası, Bünyan Dokuma Fabrikası, Eskişehir Kiremit Fabrikası, Ankara Çimento Fabrikası, Kırıkkale’de Mühimmat Fabrikası, Ankara Havagazı Fabrikası, Kayaş Kapsül Fabrikası, Kırıkkale Elektrik Santrali, Ankara’da Kayaş Kapsül Fabrikası, Eskişehir Şeker Fabrikası, Turhal Şeker Fabrikaları, Konya Ereğli Bez Fabrikası, Bakırköy Bez Fabrikası, Bursa Süt Fabrikası, İzmit Şişe ve Cam Fabrikası, Zonguldak Antrasit Fabrikası, Zonguldak Kömür Yık.Fabrikası, Isparta Gülyağı Fabrikası, İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası, Kayseri Bez Fabrikası, Gemlik Suni İpek Fabrikası, Keçiborlu Kükürt Fabrikası, Zonguldak Taş Kömür Fabrikası, Ankara Çubuk Barajı, Malatya Sigara Fabrikası, Bitlis Sigara Fabrikası, Nazilli Basma Fabrikası, Malatya Bez Fabrikası, Divriği Demir Ocakları, İzmir Klor Fabrikası, Sivas Çimento Fabrikası, Bursa Merinos Fabrikası… _İkisi devlete, biri özel girişime ait üç uçak fabrikası kurulmuştur. Sadece Kayseri’deki fabrikada 1938’e kadar 176 uçak üretilmiştir. İlk Türk denizaltısı yine bu dönemde imal edilmiştir. Atatürk zamanında Türkiye, dünyada uçak sanayisi olan 10 ülkeden biridir. Türkiye ilk yolcu uçağını da 1944 yılında üretmiş ve Danimarka ve Hollanda gibi ülkelere de ihraç etmiştir. TCDD’nin verilerine göre Atatürk döneminde yapılmış olan ana hat demiryolu 3.186 kilometredir. __ _İsmet İnönü dönemi_ (1938-1950) _İlk Türk denizaltısı ATILAY, İkinci Türk denizaltısı YILDIRAY, Ankara Etimesgut uçak fabrikası(çeşitli tiplerde 200 özgün uçak üretildi- Paris’te yapılan dünyanın en büyük havacılık fuarında Türk uçakları da sergilendi-1949), Ankara Etimesgut Uçak Motor fabrikası, Kırıkkale Barut Fabrikası, Sümerbank Ateş Tuğla Fabrikası, Rize Çay Fabrikası, Karabük Demir Çelik Boru Fabrikaları, Tekirdağ Şarap Fabrikası, Malatya iplik fabrikası, Bursa Merinos Fabrikası, MKE-Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu. _Ankara Güvercinlik havaalanı, Gaziantep Havaalanı, Şile enerji santralı, Seyhan barajı, Gebere Barajı, Porsuk Barajı, Zonguldak-Kozlu demiryolu ve Diyarbakır–Batman Demiryolu, Çatalağzı Termik Santralı, Köprüağzı–Maraş demiryolu açılan son demiryolu hattı oldu; çünkü 1950’deki Menderes hükümetinden itibaren demiryolu yapımları durduruldu. Antalya – Manavgat – Konya karayolu, _Türkiye ilk defa yerli ampul üretimine başladı, Sivas Demiryolu Makinaları Fabrikası, , Ergani Bakır madenleri İşletmesi, Ereğli Kömür İşletmesi, Garp Linyitleri İşletmesi, Raman dağında Petrol bulundu, Sivas Çimento Fabrikası, İzmit Selüloz ve kağıt Fabrikaları, İzmit Klor Alkali Fabrikası, Sakarya’da Ziraat Alet ve Makinaları Fabrikası üretime başladı, Murgul Bakır İşletmeleri _Emekli Sandığı, İşkur-İş ve İşçi Bulma Kurumu, İstanbul’da İETT kuruldu, Köy Enstitüleri kuruldu. (1954 yılında kapatıldı) Türkiye ilk milli petrol şirketi Petrol Ofisi kuruldu, İstanbul’da yabancıların işlettiği Tramvay ve Tünel tesisleri devralındı, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) kuruldu, Ankara Üniversitesi kuruldu, Çiftçiyi ve Köylüyü Topraklandırma Kanunu kabul edildi, Aydın’da 4000 köylüye toprak dağıtıldı, Ormanlar koruma amacıyla devletin mülkiyetine geçti, Fransız askerleri Hatay’dan çıkartılıp Hatay Türkiye’ye katıldı, Türkiye Birleşmiş Milletler’e kurucu üye olarak katıldı, İstanbul Açıkhava Tiyatrosu açıldı, Mersin Limanı, _İnönü dönemi, dünyayı kasıp kavuran ll. Dünya savaşının sürdüğü, Türkiye’nin bu uğurda 2 milyon Mehmetçiği silah altında bulundurmak zorunda olduğu, Stalin canavarının Türkiye’den toprak talep ettiği, tehdit dolu yıllarıdır. Bu dönem, Türkiye’nin Osmanlı borçlarını son kuruşuna kadar ödediği yıllardır. Bu dönem, savaşa giren girmeyen hemen tüm gelişmiş ülkelerin yoksulları korumak için temel gıda maddelerini karneye bağladığı yıllardır. Buna rağmen dünyada yüzbinlerce kişinin açlıktan öldüğü yıllardır. _Demirel: İlk Boğaz köprüsü, Atatürk barajı, Keban barajı, Seyhan barajı, Derinler barajı, Gap sulama projesi, Ankara İstanbul ve Adana Gaziantep otoyolları, İskenderun demir çelik fabrikası, Seydiehir alimintum fabrikası, Şeker fabrikaları, Çimento fabrikaları, Sarkuysan bakır fabrikası vs.. eleştiriye tahammülü, laikliğa saygısı, hür muhalefet, hür basın anlayışı … _Ecevit: İşsizlik sigortası; kendi istekleri dışında işini yitirenlere, uğradıkları gelir kayıplarını kısmen de olsa karşılamayı amaçlayan, devlet tarafından kurulan zorunlu bir sigorta türüdür. __ _Akp dönemi satılanlardan bazıları_ _Seka, Türk Telekom, TÜPRAŞ, Pektim, TEKEL, TÜMOSAN(Türk Motor Sanayi) Bursa Gaz, ETİ Elektrometalürji, Erdemir demir çelik fabrikası, Tümosan Türk Motor Sanayi, İGSAŞ (İstanbul Gübre Sanayi), Kuşadası Limanı, İzmir Limanı, Mersin Limanı, İskenderun Limanı, Derince Limanı, Bandırma ve Samsun Limanları, Sümerbank Nazilli Fabrikası, Manisa Et-Tavuk Kombinası, ETİ Bakır İşletmeleri, Sümer Holding Bakırköy İşletmesi, Kütahya Şeker Fabrikası, ETİ Gümüş, Sümerbank Diyarbakır İşletmesi, TÜGSAŞ Gemlik Gübre Sanayi, TEKEL Alkollü İçkiler Sanayi, ESGAZ, ETİ Krom , Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura, ETİ Seydişehir Alüminyum, Adapazarı Şeker Fabrikası, Taksan Tezgah Sanayi, THY’deki kamu hisselerinin %51’i, Başkent Elektrik, 31 Akarsu Santrali…….. _Akp ile, ABD’den buğday, Kanada’dan mercimek, Arjantin’den mısır, Sudan’dan susam, Ukrayna’dan arpa, İtalya’dan bakla, Çin’den sarımsak, Yunanistan’dan pamuk, Şili’den elma, Brezilya’dan portakal, Panama’dan muz, Almanya’dan vişne, İran’dan fasulye, Meksika’dan nohut, Avustralya’dan pirinç ithal etmeye başladık. _Akp ilk maliye bakanı Kemal Unakıtan: “Ne banka bırakacağız, ne fabrika. Ne de işletme. Liman da bırakmayacağız. Hepsini satacağız’ stratejik bölgeymiş falan hiç önemi yok. Önemli olan müşteri bulmak. Parayı veren düdüğü çalar. 2003 *************** _Türkiye'nin ilk uçak fabrikası TOMTAŞ 1926 _Dünya savaşında yenilen almanyaya uçak sanayinde kısıtlamalar getirildi ve alman firmaları da yurtdışına açılmaya karar verdi. Osmanlıya da kısıtlamalar vardı ama milli mücadele ile hepsi kaldırıldı. Alman firmalarının başka ülkelerde fabrika açma arayışı ile genç Cumhuriyet’in kendi harp sanayisini geliştirme arzusu sonucunda TOMTAŞ doğdu. 1925'te Türk Tayyare Cemiyetinin kuruluşundan sonra Kayseri’de bir uçak fabrikasının kurulması için hazırlıklar başladı. 1926'da açılan Türkiye'nin ilk uçak fabrikası TOMTAŞ. Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi kuruldu. Fabrikanın yılda 250 uçak üretmesi hedefleniyordu.1927 yılının sonuna kadar ise 30 adet Junkers A-20’nin, 3 adet Junkers F-13’ün üretimi gerçekleştirildi. 1928’de de TOMTAŞ’ın resmen iflası açıklandı. Türkiyeye uçak satan Fransa da alman hükümetine baskı yapıyordu. Fabrika 1932 yılında Kayseri Uçak Fabrikası ismini aldı. 1940’lı yıllarda Marshall Yardımı’nın da etkisiyle önce üretimi durdurdu, 1950’de Kayseri Hava İkmal ve Bakım Merkezi haline dönüştürüldü. _Türkiye'nin ilk denizaltısı Atılay 1939_ 1942 tarihinde batan Türk hücum denizaltısı. 80 metre boyunda ve 52 mürettebat kapasiteli idi.1 dünya savaşından kalan bombaya çarptığı için battığı iddia edilir. Atılay'la birlikte, benzer üç denizaltının isim babalığını Atatürk yapmıştı. "Yeni dört denizaltı gemimiz için bildirdiğimiz isimler şunlardır: Saldıray, Batıray, Atılay, Yıldıray. Bunların manalarını izaha bile hacet olmadığı kanaatındayım. Manaları; Türkçe olan bu kelimelerin kendisindedir. _Türkiye'nin ilk yolcu uçağı Nu.D-36 1936_ (Nuri demirdağ) 1930’lu yıllar. Dünyada olduğu kadar Türkiye’de de ekonomik sıkıntıların yaşandığı günler. Ordunun önemli ihtiyaçları halktan toplanan bağışlarla karşılanıyordu. O günlerde askeri uçak almak için kampanyalar yapılıyordu. Varlıklı iş adamlarından da kampanyaya destek vermeleri isteniyordu. Onlardan biri de, Nuri Demirağ’dı. Demirağ, bu isteğe şöyle yanıt verdi: “Siz ne diyorsunuz? Benden bu millet için bir şey istiyorsanız, en mükemmelini istemelisiniz. Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim.” Sovyet Rusya, Almanya, İngiltere gibi ülkelerin uçak ve motor fabrikalarına inceleme gezileri düzenlendi. Nuri Demirağ ve ekibi başka bir ülkenin uçak lisansını almak yerine kendi prototiplerini üretmeye artık başlayabilirdi. _TÜVASAŞ Türkiye vagon sanayi 1951… 1951'de “Vagon Tamir Atölyesi” adıyla TÜVASAŞ'ın ilk temeli atıldı. 1962 yılında Adapazarı Demiryolu Fabrikası adını aldı ve ertesi yıl ilk vagon üretildi. 1971'de ise ilk defa yurt dışına vagon ihracaatı başladı _İlk türk lokomotifi karakurt’u üretti 1960 _TÜMOSAN, (tam adı:Türk Motor Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi), 1975 yılından beri faaliyet gösteren ve 2004 yılında özelleştirilip Albayrak Holding'e satılan traktör ve motor üretimi yapan, Türkiye'nin ilk yerli traktör fabrikasıdır. *************** _Savaş Nesilleri_ _Birinci nesil savaşlar: İnsan gücü ile meydan savaşları _İkinci nesil savaşlar: Havan atışı ile desteklenen ve yoğun ateş gücü _Üçüncü nesil savaşlar: Meydan savaşı yerine, hatlarına sızmayı, etrafını sarmayı ve kendini savunması güç küçük parçalara bölmeyi esas taktik olarak kullanan savunma taktikleri çağı. Sakarya Meydan Muharebesi _Dördüncü nesil savaş – Modern Savaş ( Psikolojik Harp) : Ateş veya manevra, esas savaş unsuru olmaktan çıkmıştır. Terörist saldırılarla toplumu yıldırmak ve asimetrik savaş unsurları ile hasım tarafın hareket kabiliyetlerini kısıtlamak, teknolojik iletişim araçları ve benzeri aktörler vasıtasıyla hasmın, düşman karşısında çaresiz olduğu psikolojisine düşmesine ve kararlılığını yitirmesini sağlamak. Düşman'ın kültürünü taciz etmek, medya manipülasyonu, etnik çatışmalar çıkarmak... *************** _Apollo 11_ _1969’da Ay yüzeyine yapılan insanlı ilk uzay uçuşudur. Görevin 3 üyesi de 8 gün uzayda kaldıktan sonra dünyaya döndü. Neil Armstrong Ay'a ayak basar ve tarihe geçen o konuşmasını yapar: "Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım. Yüzyılların hayali gerçekleşmiştir. Bu hayalin hayata geçirilmesi uğruna verilen mücadelenin içinde baba-oğul iki Türk bilim insanının da imzası vardır: Necdet Eraslan ve Arsev Eraslan. Türkiye’nin ilk uçak mühendisi Necdet Eraslan, Ay’a insan götüren NASA ekibini eğitirken NASA'da baş bilim insanı olan oğlu Arsev Eraslan da Ay’a giden astronotların sağ salim dünyaya dönmesini sağlayacak yazılımları yaptı. _Arsev Eraslan_ _Apollo 11’in Türk Yazılımcısı. Uzay mühendisi. NASA baş bilim insanı. Apollo 11 astronotların (Neil Armstrong, Michael Collins ve Edwin Aldrin) Ay’a iniş yaptıktan sonra tekrar Dünya’ya dönebilmelerini sağlayan yazılımı tek başına geliştirdi. NASA personellerini eğitti. 3D yüz tanıma sistemini geliştirdi. Türkiye'ye dönen Arsev Bey, babasının yolunda Türkiye'de bilim üretmeye devam etti _Babası Necdet Eraslan ise Atatürk tarafından yetiştirilen Türkiye’nin ilk uçak mühendisidir ve Nasa’da Apollo 11 projesi için projede görev alacak personelleri eğitti. ABD tarafından aldığı öğretim görevlisi teklifini ‘’Atatürk’ün ülkesinde yapmam gereken işler var’’ diyerek reddetti ve Türkiye’deki ilk dizel motorları üretti. Üniversitelerde dersler verdi. TÜBİTAK’ın kurulmasının fikir babası oldu. _Apollo11 projesiyle Ay’a giden üç kişilik mürettebat; 1969’da büyük saygı duydukları Atatürk’ü ziyarete gelmiştir. Atatürk 1930’ların başında: ‘Çok değil yüz yıla kalmaz insanoğlu Ay’a gidecektir’ sözünün sahibidir. _Arsev Eraslan_ _NASA baş bilim insanı. Galatasaray tutkunu ve kafayı Metin Oktay ile maç yapmaya yoran bir gençken babası onun haylazlık yapmasını önlemek için önce Almanya'ya gönderip eğitim aldırıyor. ABD’de uzay ve havacılık bölümünde doktora yaptı. NASA’dan Apollo 11 projesinde çalışması için teklif aldı. NASA personellerini eğitti. Çok gizli projelere katılmam için ABD vatandaş formunu doldurmamı istediler. ‘Doldurmam’ dedim, ikna edemediler. NASA'nın Apollo 11 projesinde çalışması teklif ediliyor. Ama ABD vatandaşı olması şartıyla. Kabul etmiyor "ABD vatandaşı olursam dedelerim mezarında ters döner" diyor. Ama bu zeki gençten faydalanmak istendiği için tekliften bu şart kaldırılıyor. Böylece Eraslan, babasının eğittiği NASA personelinin hayata geçirdiği Apollo 11 projesinde görev alıyor. Böyle bir uygulama ilk kez yapıldı. NASA, ‘Bu adam bize şart’ dediği için oldu. Çünkü yazılım programı yapan yoktu o sıralarda. ABD vatandaşı olsam dedelerim mezarında ters dönerdi.” ABD Adalet Bakanlığı için 3D yüz tanıma sistemini geliştirdi ve bu başarısı sayesinde 1999’da ‘’Seçkin Hizmet Ödülü’’ aldı. Apollo 11 projesi için çalışmaya başlayan Arsev Eraslan, projenin yazılım görevini üstlendi. Görevi çok kritikti. Apollo 11’de yer alan astronotların (Neil Armstrong, Michael Collins ve Edwin Aldrin) Ay’a iniş yaptıktan sonra tekrardan Dünya’ya dönebilmelerini sağlayan yazılımı tek başına geliştirdi. Yıllar sonra Türkiye'ye dönen Arsev Bey, babasının yolunda çalışmalarını sürdürüyor ve onun gibi Türkiye'de bilim üretmeye devam ediyor. _Necdet Eraslan_ _Türkiye’nin ilk uçak mühendisi. Atatürk tarafından Fransa’ya eğitim için gönderildi ve orada Havacılık Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. Kurtuluş Savaşı'na destek veren bir aileden gelir. Eraslan, Türkiye’ye dönüp 1930-37 yılları arasında Eskişehir ve Kayseri uçak fabrikalarında havacılık mühendisi olarak görev yaptı. Ardından yine Atatürk’ün isteğiyle roket eğitimi almak için 1937’de ABD’ye gitti. ABD tarafından aldığı öğretim görevlisi teklifini ‘’Atatürk’ün ülkesinde yapmam gereken işler var’’ diyerek reddetti. Tekrardan Türkiye’ye dönen Necdet Eraslan, Türkiye’deki ilk dizel motorları üretti, köylere elektrik ulaştırmak için su türbinleri icat etti ve üniversitelerde dersler verdi. 1963 yılında ise NASA’dan teklif aldı. Bu teklifi kabul eden Necdet Eraslan, Apollo 11 projesi için projede görev alacak personelleri eğitti. Bu öğrencilerin hepsi Apollo 11 projesinde çalıştı. TÜBİTAK’ın kurulmasının fikir babası oldu. _Cumhuriyet'in ilk yıllarında yurt dışına binlerce öğrenci gönderildi. Bunların yüzde 98'i ülkelerine dönüp çok başarılı işler yaptılar. Alanlarında dünya çapında isimler oldular. ***************** _Annan Planı - 2004_ Kıbrıs Adası'nın tek devlet olarak birleştirilmesini öneren plan. 2004 referandumları ile Türk tarafından % 64 evet, Rum oylarının % 75 red olduğundan hayata geçirilememiştir. Akp hükümeti, Denktaş’ın tüm uyarılarına rağmen, Annan Planı’nı destekledi. Denktaş’a “Gitsin kendi meclisinde konuşsun” dediler. Mehmet Ali Talat’a, Denktaş için, “O artık bitti” dediler. KKTC lideri Mustafa Akıncı, Talat çizgisinin devamıdır. Rum kesimine olan muhabbeti, sadece damadının Rum olmasıyla açıklanamaz. İdeolojiktir, tarihseldir. Talat gibi, Kıbrıs’ı Rum tarafına verme taraftarıdır. Talat ve Akıncı, İngiltere ile derin ilişkileri bilinen Nakşibendi şeyhi Şeyh Nazım Kıbrısi ile birlikte plana destek için çalıştılar. Yes be annem”, “Zamanı geldi baharda Avrupa” sloganları o dönemden kalmadır. Bizdeki “yetmez ama evet”, “özür diliyoruz” tayfası için ilham kaynağıdır. _Atatürk uyarmıştı: “Arkadaşlar, Kıbrıs düşmanın elinde bulunduğu sürece, bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz, bu ada bizim için önemlidir”. Annan planı ile kıbrısı yunana vermek isteyenlerin çok büyük kısmı bugün fetöcülükten firarda.(e.emütercimler) ____ 2011de Erdoğan, “Biz Annan falan dedik, hata ettik. Yeni bir yol çizmeliyiz” dedi. ************* _Vahdettin_ _Padişah Vahdettin sürgüne gönderilmedi. Kendi arzusuyla ingilizlerden siyasi sığınma talep etti. İngilizler de bu talebi (Halifeliği kullanmak için) kabul etti. 1922 britanya donanmasına ait zırhlıya binerek ve eşlerini, çocuklarını işgalcilerin eline bırakarak kaçmıştır. İngilizler vahdettin'i hint müslümanlarının britanya ile olan bağlarını güçlendirmek için hilafet makamını kullanmak istiyorlardı. Hindistan müslümanları, vahdettin'in hindistan'a getirilmesini reddetti. İngilizler vahdettin'i malta'ya atıp kaçtılar. Vahdettin de ağzına çalınmış bir parmak ingiliz balıyla mısır'a, hindistan'a sultan olma umuduyla bekledi durdu. Vahdettin ingilizlerden bir fayda gelmeyeceğini anlayınca çareyi amerikan başkanına mektup yazmakta buldu. Bu mektupta vahdettin yardım edilmesi halinde sahip olduğu padişahlık ve hilafet makamlarını tekrar geri alabileceğinden bahsetmiş ve amerika'nın çıkarlarına hizmet edeceğini deklare etmiş. (ilgili mektup abd ulusal arşivinde) Fakir, yoksul, sefil vahdettin, italya'nın gözde tatil beldesi san remo'da yaşıyor.1924 tarihinde fransaya bir mektup yazmış. Bu arada halifelik de kaldırılmış, son halife abdülmecid efendi de türk vatanından sürgün edilmişti. Abdülmecid efendi ise fransa'nın nice kentinde. İki hanedan üyesinin aralarına nifak girdi. Zira abdülmecid efendi "son halife" olması sebebiyle kendisini hanedanın doğal reisi olarak görüyor. Hanedan üyeleri de abdülmecid efendi'yi "reis" olarak görüyor, hiçbiri vahdettin'i iplemiyordu. Hanedan üyelerinin yurt dışındaki yaşamları için hatırı sayılır bir kaynak gerekiyordu. Bu kaynak da ırak petrollerinde osmanlı hanedanının sahip olduğu hisselerdi. Abdülmecid efendi vahdettin'den vekalet vermesini isteyip, vahdettin de vekalet vermeyince, iki hanedan üyesinin arası açıldı. _Vahdettin_1921 İstanbul, ingiliz işgali altında. 61 yaşındaki halife padişah vahidettin ise 18 yaşındaki kızla davullu zurnalı 5.evliliğini yapıyor. Yıldız Sarayında düğün gerçekleşirken Atatürk, dünya tarihinin en uzun meydan muharebesi olan Sakarya Meydan Muharebesi'nde vatanı kurtarmak için çarpışıyor. ******* _Diri diri gömülen 1. Mahmut_Kambur- kısır hükümdar_ Lale devri'ni sona erdiren patrona halil isyanı sonrası amcası üçüncü ahmed tahttan indirilmiş ve 34 yaşındaki birinci mahmud tahta çıkarılmıştır. Saltanatının ilk zamanlarında patrona halil ve adamlarına boyun eğmiş gibi görünse de saraydaki hâkimiyetini kurunca patrona halil ve adamların görüşme yapmak bahanesiyle saraya çağırmış ve orada hepsinin kellesini uçurmuştur. Ayasofya'daki cuma namazının ardından atının üzerinde halkı selamlamıştır ve dönüşte atından düşmüştür. Burada hekimlerce ayaküstü müdahale edilen padişahın öldüğüne hükmedilmiş. Yarım saat içinde biat merasimi yapılan ve tahta çıkan üçüncü osman, abisinin cenazesinin hemen o gün, ikindi namazının ardından defnedilmesini emretmiştir. Adete göre padişahlar vefat ettiklerinde ertesi günün sabah namazına kadar başlarında kuran-ı kerim okunur idi. Türbedar da yatsı vaktinde padişahın mezarı başında kuran okur iken mezardan gelen homurtuları duymuş ve derhal saraya koşmuştur. Kızlarağası ne yapacağını bilemediğinden yeni padişah üçüncü osman'ı uykusundan uyandırıp durumu anlatmış ve onca sene tahtı bekleyen yeni padişahın emriyle sarayın içine çağrılan türbedardan bir daha haber alınamamıştır. _III. Mehmed'in, 1595 yılında tahta çıktığında yaptığı ilk işi 19 kardeşinin ölüm fermanını vermek olmuş. Daha sonra öz oğlunu, iki kardeşinden gebe 7 cariyeyi ve babasının gebe eşlerini öldürterek kırılamayan bir rekora imza atmıştır. _III. Mehmet, 19 erkek kardeşini ve 20 kız kardeşini öldürtmüştü. Bununla yetinmemiş, babasının gebe eşlerini öldürtmüş ve ergenlik çağındaki iki kardeşinden gebe kalmış yedi cariyeyi denize attırmıştı. Genç şehzadelerden biri: "Beni kestanelerimi yedikten sonra boğun" diye yalvarıyordu! Evliya Çelebi, “Bir şehzadenin daha emzirilirken annesinin kucağından sökülüp alındığını, boğulduğunda emdiği sütün burnundan geldiğini” yazar. Saraydan tabutlar çıktığında Evliya Çelebi'nin naklettiğine göre "İstanbul halkının feryatlarını gökteki melekler duymuştu". III. Mehmet'in cenazesi Ayasofya'ya götürüldü. Cenaze namazı kılınacaktı. Ama genç padişah gelmemişti! "Taht sahibi olmak için 39 kardeşini ve bir oğlunu öldüren adam babam da olsa katildir. Ben katil bir adamın cenazesini kılmam! Varın siz kılın!" diyerek redetti. Biz kendi bebesine merhamet duymayan şu sülaleye merhamet ettik; hesap et. _V. Murad 1633 yılında Bursa’ya gittiği sırada yolların bozuk olduğunu görünce halka hizmet etmediği gerekçesiyle İznik Kadısını idam etmiştir. Bunun üzerine Şeyhülislam IV. Murad aleyhine propaganda yapmaya başlayınca Padişah, Şeyhülislamı da boğdurmuştur. ******* _Timur (1370-1507) _ _Türklüğü yüceltmek için yaşa, Türk'e kılıç kaldıran eli kır! _Tecrübelerim bana gösterdi ki, hukuka bağlı olmayan bir hükümet uzun müddet ayakta kalamaz. Böyle hükümetler çıplak olup, kendini gören herkese karşı gözlerini yere diken ve kimsenin yanında hürmet ve itibarı olmayan birine benzerler. Hatta böyle bir hükümet, tavanı, kapısı, avlu duvarları olmayan ve her önüne gelenin içeriye daldığı bir eve de benzetilebilir _Şerefeddin al-i yezdi'nin zafername adlı eserinde gecmektedir: Ben emir Timur, türkistan başbuğsu rum topraklarının hakimi. Asyanın hünkarı. Hint topaklarının sahibi, çin'in egemeni, miladi 1402 de rum kasığında yatan beyazıt haddini aştı. Hadini bildirmek için topraklarına girdim. Osmanlı şehirlerini yaktıım. Erkeklerini canlı canlı gömdüm. Osmanlı kadınlarını ve kızlarını adamlarıma döllettim. Osmanlı kadınlarının çığlıkları nini gibi dinledim. Rum kasığında yatan beyazıt karşıma cıkamadı. Bir güneş yükseltisi dönünceye kadar hep kactı. En sonunda gordionda karşıma cıktı. Askerlerini fillerime it dışkısı gibi ezdirdim. Kestiğim kellerinden külleler yaptırdım. Yıldırımı bacağından tutup yakaladım. Karısını koynundan aldım. Onu kafese koydum. Sırp karısıyla defalarca kastrul aşk yaptım ve hepsini beyazıta izlettim'. **************** _Artin Agopyan_ _Teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın Ermenice asıl adıdır. Kürtçe bilmez. _Asala: Ermeni terör örgütü: 1975 ve 1985 yılları arasında, aşırı milliyetçi terör örgüttür. Agop Agopyan tarafından kurulmuştur. _Pkk: Kürtçü terör örgütü. 1978 Abdullah Öcalan tarafından kuruldu. ilk silahlı eylemler 1978 yılında radikal sol örgütlere karşı gerçekleşmiştir. İlk kürt isyanları: 1830'da Mir Muhammed İsyanı, 1918-21'de Koçgiri İsyanı, 1920'de Milli Aşireti Ayaklanması, 1925'te Şeyh Said İsyanı, 1926-1930 yıllarında Ağrı ayaklanmaları ve 1937-38'de Dersim İsyanı gerçekleşmiştir. ASALA’nın 1983 yılında silahlı gücünü kaybetmesiyle beraber, başta KGB olmak üzere Sovyet yetkililerin Öcalan ve PKK mensuplarını 80’li yılların başından itibaren Bekaa Vadisi’nde eğitmeye başladığı iddia edilmektedir. ASALA eliyle 1973'den beri yürütülen Hıristiyan Ermeni terörünün. Artık dünya kamuoyunda tepki çekmeye başlaması, Batılı emperyalist devletlerin yeni bir kuklaya ihtiyaç duymasından kaynaklandı. ************** _Bosna skandalı:1997_ Bosna için toplanan yardım paraları, Erbakancılar tarafından hortumlandı. Bunu başbakan çiller meclise taşıdı. Erbakanın kasası olan mercümek paraları kendi hesabına geçirmiş ve faize yatırmış. Mahkemeye ise besmeleyle çıkan dolandırıcı ülke tarihinin rekor para cezasına çarptırılmıştır. 3 yıl hapis ve 20 milyar cezaya çarptırılmış. _Erbakanın mal varlığında 150 ton altını çıktı. Bu konuyu meclise taşıyan shp milletvekili refahlılarca dövüldü. _Kayıp trilyon: Kapatılan refah partisine verilmiş olan 1 trilyonun devlete iadesi istendi ve Erbakancılar bu paraları sahte belgelerle harcandığını söyleyince olay patlamıştır. Erbakan 2 yıl 4 ay hapse mahkûm olmuştur _Refahçı şevki yılmaz :Ya iran müminleri gibi ayağa kalkacağız ve bu kahbe cumhuriyet rejimini ayaklarımızın altına alacağız ya da Müslüman bir partiyi iktidara getirip işi yumuşakça halledeceğiz. Allaha inanıyorsanız Muhammedi takip edin ya da avrupanın selaniğin iblislerinin peşinden gitmeyin. Dizsiz cumhuriyeti yıkmakta en önde giden sivasın Müslümanlarına teşekkür ederim. Müslüman hem laik hem Müslüman olamaz. Rejimin dipten kazınması lazımdır. Cumhuriyet rejimi gidecektir. Tsk türkiyeyi koruyamaz. Bundan sonra imam hatipleri kapatmaya kalkarsanız kan dökülür. (_32 gün..7 bölüm. 15, 37.dk) _Laik ya da Müslüman, dindar dindiz kavgalarını laikler değil Müslümanlar başlatmıştır. Laikler otellerde adam yakmadı, laikler orucumu bozuyor diye insan bıçaklamadı, laikler üniversite 3 katından oruç tutmuyor diye öğrenci atmadı ************** _Yunan_ _Tripoliçe Katliamı_ 1821 Yunan Bağımsızlık Savaşı'ndaki Tripoliçe kuşatması esnasında şehrin düşmesi ile Türklerin katledilme olaylarıdır._Üç gün boyunca şehrin sakinleri, vahşi bir çetenin kötülüğüne ve keyfine bırakıldı. 20 bin üzerinde Türk öldürüldü. Tutsaklara işkence edildi. Kolları ve bacakları kesildi ve ateşin üzerinde yavaş yavaş kızartıldılar. Hamile olan kadınların karınları kesildi, kafaları kesildi ve köpek kafaları bacaklarının arasına sokuldu. Cumadan pazara kadar hava cığlık sesleriyle doluydu.... Katliam o kadar büyüktü ki, Kolokotronis kapıdan hisara kadar atının ayaklarının yere hiç dokunmadığını söyledi. Şehirdeki Yunan zaferinden sonra yol kenarları cesetler ile doldu. Kadınların ve çocukların bulunduğu Müslüman kitleleri, yakınlardaki dağlarda doğrandı.__ Bir Yunan 90 kişiyi öldürdüm diye övünüyordu. Haftalarca aç bırakılan Türk çocukları çaresiz yıkıntıların arasında koşarken Yunanlar tarafından yere atıldılar sonra vuruldular.... Su kuyuları cesetlerle dolduruldu... 1821 ilkbaharında dünyanın geri kalanı tarafından farkedilmeden aniden yok oldular. Kasıtlı ve acımasızca öldürüldüler ve hiçbir zaman pişmanlık gösterilmedi."…. Yunan komutan Teodoros Kolokotronis ise anılarında 32.000 kişinin katledildiğini yazmış American Mercury gazetesi şehirde yaşanan katliamda 20.000 Türkün öldürüldüğünü yazdı; Tripoliçe katliamından sonra, devrimin ilk aylarında Mora'da da Müslümanlara karşı sistematik katliamlar uygulandı. Tarihçiler, bu devrimler esnasında en az 20.000 Müslümanın katledildiğini tahmin etmektedir. Türk çocuklar, minarelere çıkarılıp oradan aşağıya atılmışlardır. William St. Clair'e göre, "Mora'daki soykırım ancak öldürecek başka Türk kalmadığında sona erdi. _Nevarin katliamı_ Yunanlar tarafından kuşatılan Navarin kentinin Türk halkı açlık çekiyordu. Sonunda, Türklerin güvenli bir şekilde Mısır'a gönderilmelerine karar verildi. 19 Ağustos 1821 günü kentin kapıları açılınca, Yunanlar Türklerin üzerine hücum etti ve kaçabilen 160 kişi dışında, yaklaşık 3000 nüfuslu kentin tüm halkı öldürüldü. Ege Adaları'nda Osmanlı'ya karşı isyan eden Yunanlar, bölgeden geçen Türk ticaret gemilerine ve Hac'dan gelen ve Haca gitmekte olan gemilere saldırıp mürettebat ile yolcuları öldürdü. _Türk katliamları--- McCarthy, 1821-1922 yılları arasında yaklaşık beş buçuk milyon Müslümanın Avrupa'dan sürüldüğünü ve beş milyondan fazlasının öldürüldüğü. Michael Mann, 1914 Carnegie Endowment raporunda bu eylemlerin Avrupa'da daha önce görülmemiş muazzam ölçüde cani etnik temizlik olarak tanımlandığını aktarmaktadır. I. Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'da 2.5 milyon Müslümanın öldüğüne ilişkin tahminler vardır. _Küçük Asya Felaketi -1922_ Yunan Ordusu'nun 1922'de Mustafa Kemal komutasındaki Türk Ordusu'na karşı uğradığı yenilgi sonucu Küçük Asya Seferi'nin son bulmasına verilen isimdir. Yunanistan'ın tarih ders kitabında Yunan tarihinin en büyük ulusal felaketi olarak tanımlanmaktadır. Küçük Asya Felaketi, sadece Yunanistan'ın başarılı savaşlarla dolu bir on yılını bitirmedi, aynı zamanda kuruluşundan itibaren bir yüzyıldır modern Yunan devletinin siyasetinde egemen olan ve Megali İdea olarak bilinen yayılmacı politikasını toprağa gömdü. _Averoff Zırhlısı_ _1912 Balkan savaşı sırasında osmanlı'nın deniz gücü çok kısıtlıydı. Yunan Averoff Zırhlısı, kuzey ege'den başlayarak tüm ege adalarını, dallardan armut toplar gibi, kolayca ele geçirdi. Osmanlı'nın direnecek hali yoktu. Averoff zırhlısı güneye doğru iniyordu (12 adaya doğu). Osmanlı bu durumda "yunanistan'ın eline geçmesin de kimin eline geçerse geçsin" diyerek, 12 adayı kendi elleriyle italyanlara teslim etti. _1900'lerin başında osmanlı'nın donanması yoktu. Bu sırada italya'da bir tersane, son model bir savaş gemisini satışa çıkardı. Osmanlının bu gemiyi almaya parası yetmedi ve gemiyi Yunanistan aldı. O geminin adı: Averoff Zırhlısı. Yunan devleti'nn de yeterli parası yoktu aslında ama averof ailesi bir meblağı ödedi. Eksik para için de yunan halkı bir kampanya başlattı. Yunan donanması yararına tiyatrolar, eğlenceler düzenlendi ve geliri bu geminin alınması için aktarıldı. Osmanlı devleti'nin gözü önünde rumlar para toplayıp yunan donanmasına yardım olarak yunanistan'a yolluyorlardı ve osmanlı devleti bunu engelleyemiyordu. 2. abdülhamit dönemiydi ve bu konuda birçok haber de yapılmıştı aslında. osmanlı'nın üst düzey yetkililerinin rüşvet alıp izin verdikleri çok oldu. Sonuçta averoff zırhlısı yunan donanmasına katıldı. *********** _Rockefeller_ _1950’de desteğimizle Menderes gelmişti. Seçimde aldığı destek karşılığında, Marshall yardımı adı altında devamlı borç alıyor ve ülkesinde yatırımlar yaparak sanayi yapısını geliştiriyordu. Fakat o kadar plansız harcama yapıyordu ki ödeme günleri geldiğinde, bizden, borç ödemek için tekrar tekrar borç istemeye başladı. Biz de kendisinden ülkesini yabancı sermayeye açmasını ve bizim şirketlerimize özel imtiyazlar tanımasını talep ettik. Menderes bize bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceğini söyledi ve bizden uzaklaşamaya başladı. Her yere camiler yaptırıyordu. Sonra darbe. BAYAR kurtuldu, çünkü bir MASONDU ve yakın arkadaşı 23. John, Vatikan’ın baskısıyla onu idamdan kurtardı. _1980 darbesi de bizim isteklerimiz doğrultusunda yapıldı. Serbest piyasa ekonomisine geçmelerini ve ithalatın serbest bırakılmasını talep ettik. Yani önce kaos, sonra düzen. Provokatörlerimiz aracılığıyla sağ ve sol ideoloji kavgaları başlatıldı. Aslında başında onay vermiş gibi göründüğümüz Kıbrıs Savaşı’ndan sonra ülkeye uygulanan ambargo sayesinde halk canından bezmiş, ülkede yağ ve tuz bile bulunamaz olmuştu. Ülke halkı sağcı ve solcu olarak iyiye bölündü ve çatışmaya başladılar. Olaylar öyle bir dereceye geldi ki, hergün elli-altmış kişi sokak çatışmalarında ölmeye başlamıştı. Binlerce Türk genci uydurma ideolojiler uğruna can vermişti. Sonra darbe geldi ve bütün olaylar bıçak gibi kesiliverdi. Zavallı ülke halkı bu sözde başarıyı darbenin bir neticesi olarak gördüler. Çünkü nihayet terörizm sona ermiş, ülkeye huzur gelmişti. Aslında provokatörlerin görevi bitmiş, sahneden çekilmişlerdi. *__ Oynanan oyun, halkı umutsuz ve çaresiz bir duruma düşürmek ve onlara bir “kurtarıcı” sunmaktır; ondan sonra bu kurtarıcı ne yaparsan yapsın hemen kabullenecektir. Devlet işletmeleri ise bizim istediğimiz yöneticilerin atanmaları sağlanarak zarar ettiriliyordu. Sonunda bu işletmeler ya kapatılıyor ya da özelleştirme hikayesiyle, ucuz fiyatlarla şirketlerimiz tarafından ele geçiriliyordu. _Özal, tam da bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim şirketlerimiz bu bakir piyasaya kurtlar gibi saldırdılar. İlk önceleri fiyatları çok düşük tutarak yerli sanayinin rekabet gücünü düşürdüler. Ülke artık Amerikan ve Avrupa yapımı mallarla dolmuştu. Sanayi şirketlerimiz stoklarını eritirken finans şirketlerimiz de ülkeyi artan ithalatı karşılayabilmeleri için yüksek faizlerle borç yatağına sürüklüyorlardı. Bu ülke vahşi kapitalist sistemle o kadar çabuk uyum sağladı ki, bizim bile düşünemediğimiz hayali ihracat gibi vurgun yöntemleri keşfettiler. İnsanlar artık en kısa ve en kolay yönden servet yapmanın peşine düştüler. Arkadaş, dost, aile gibi kavramlar unutuldu ve sadece parası olanlar itibar görmeye başladı. Beyni yıkandığı için temiz hayallerle işe başlayan Özal, sonunda bu sistemin gerçeklerini görerek kendisini de kapitalizmin çarklarına kaptırdı. Ailesini ve yakın çevresini zengin etmeye başladı. Öyle bir duruma geldiler ki Özal’ın çevresinde prens ve prensesler ortaya çıkmaya başlamış, biz ülke monarşizme dönüyor diyerek kaygılanmaya başlamıştık. Kürt devleti projemizi hayata geçirmek için pkk denilen bir örgüt yaratıldı. Büyük İsrail Devleti topraklarının su kaynaklarının önemli bir kısmı şu anda Türkiye’ye aittir. Müslüman ve demokratik bir ülke olarak bu konuda öncü bir ülkedir. İslamiyeti yıkmak istiyorsak önce Türkiye’den başlamalıyız. Ari Irk’tandırlar ve Avrupa’daki Finliler, Macarlar gibi bazı uluslar Türk kökenlidir. Ayrıca Anadolu’da büyük uygarlıklar kuran Hititler ve Asurlular’ın da Türk kökenli olma ihtimali yüksektir. Medeniyetin beşiği olarak Türkleri kabul edemezdik; tam aksine binbir entrika ile bu kültür miraslarına el koyarak biz onları bütün dünyaya barbar, hak hukuk tanımayan bir toplum olarak tanıttık. __
·
8,1bin görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.