Öncelikle yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Çehov'a selam gönderdiğimi düşündüğünüz öyküm sanırım "Esarete On Dört Kala". Orada aslında Çehov'un "Duvarda asılı duran silah, oyunun sonunda mutlaka patlar," fikrine karşıt bir edebi düşüncenin anlatımı var. (Patlayan tavuk bayramı da Tolga Karaçelik'in Kelebekler filmini gönderme.) Öyküde karakter şunu diyordu: "Neymiş, tüfeği gösteriyorsan o silah mutlaka patlamalıymış. Sıkmıyorum arkadaş, var mı diyeceğiniz? Barutun hepsini bir güzel yuttum, bundan böyle patlayan tavuk bayramını kutluyoruz."