Gönderi

104 syf.
7/10 puan verdi
Direkten dönen bir öykü kitabı.
Ben bir eleştirmen değilim. Ama bir okur olarak bu kitap hakkında söyleceğim bir iki lafım var. Öncelikle kitabın kapağını ve adını ilgi çekici buldum. Eğer yazarını uzun zamandır Youtube’den tanıyor olmasam ve o şekilde karşıma çıksa yine dikkatimi cezbederdi. Kitabın kendisine gelecek olursak ben bu kitaptaki bütün öyküleri kendimce üçe ayırdım: iyi öyküler, iyi olabilecekken direkten dönmüş öyküler ve diğerleri. Mesela kitaba adını veren öykü iyi ,sekiz sesli harfi her bir kısımda eksilterek yazdığı öykü çok iyi diyebilirim. Ancak yazar birkaç ufak dokunuşla bazı hikayeleri daha can alıcı yapabilirmiş diye düşünüyorum: Şıp öyküsünde bu “şıp”ın sadece sonuçlarını görüyoruz fakat öykünün her tarafına dağılsa ve bizi de rahatsız etse okuduğumuzu anlamasak ve biz de bu “şıp”ı deneyimlesek daha iyi olurdu bence. Peki ya yazarın Çehov’un tüfeğindeki fişeklerin barutunu yuttuğu kısım? Bu kısım sadece Çehov’a selam vermek yerine hikaye tüfek patlayacak gibi başlasaydı. Belki gergin bir akşam yemeğinde… Aile fertlerinden biri tüfeği alıp sırayla diğerlerine doğrultsaydı biz tüfeğin boş olduğunu bilmediğimiz için gerginlikle ailenin kavgasını izleseydik. Sonra tüfek patlamasaydı. Bence güzel bir fırsat kaçmış. Kitabın genel özelliklerine gelirsek beni metinler arasılık yordu diyebilirim. O kadar fazla eseri ve yazarı okudum ki bence biraz akıcılığı bozmuş. Ancak kitabın en sevdiğim yönü olan hikayelerin kendi için atıfta bulunması oldu. Biraz önce okuduğum hikayenin başka birine nasıl etki ettiğini görmek veya okuduğun hikayedeki karakterin sonunun başka bir hikayedeki gibi olacak olması bu kitabı bana zevkle okuttu. Dediğim gibi ben bir eleştirmen değilim. O yüzden bu inceleme ne kadar önemli , ne kadar doğru bilmiyorum.
Modern Soslu Postmodern Makarna
Modern Soslu Postmodern MakarnaTurhan Yıldırım · İthaki Yayınları · 2023111 okunma
··
218 görüntüleme
Turhan Yıldırım okurunun profil resmi
Öncelikle yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Çehov'a selam gönderdiğimi düşündüğünüz öyküm sanırım "Esarete On Dört Kala". Orada aslında Çehov'un "Duvarda asılı duran silah, oyunun sonunda mutlaka patlar," fikrine karşıt bir edebi düşüncenin anlatımı var. (Patlayan tavuk bayramı da Tolga Karaçelik'in Kelebekler filmini gönderme.) Öyküde karakter şunu diyordu: "Neymiş, tüfeği gösteriyorsan o silah mutlaka patlamalıymış. Sıkmıyorum arkadaş, var mı diyeceğiniz? Barutun hepsini bir güzel yuttum, bundan böyle patlayan tavuk bayramını kutluyoruz."
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.