Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Manyetizma, X, Alfa-Beta-Gama, Çakra
_Frekans - Titreşim, bir eylemin saniyedeki tekrarlanma sıklığı. Tesla’ya göre evren, kocaman bir titreşimdir. Einstein’e göre her şeyin özü enerjidir; her şey titreşen atomlardan oluşmuştur ve madde diye bilinen şey bile titreşen enerjidir. _İnsan zihni, elektrokimyasal enerjiyle çalışır ve farklı dalga boylarında frekanslar yayar ve bu manyetik enerjiye Aura denir. Beyin dalgalarımızı binlerce km uzağa yayabiliriz. İyonosfer vasıtasıyla saniyenin %1’i kadar sürede dünyanın öte ucuna beyin dalgası gönderebiliriz. İnsan bilinci, manyetik alana etki edip gerginlik yaratabilir. Her kelimenin bir frekansı vardır. Seçtiğimiz kelimelerle, kendi dünyamızı kendimiz yaratıyoruz. DNA’nın kendi melodisi vardır. İnsanlar olağanüstü güçlere sahip. _Renk - Besin - Müzik, farklı insan modellerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Farklı algılar sonucunda beynin yaydığı frekanslar ile değişik ruhsal ve bedensel davranış şekilleri oluşur. _Zihnimiz farklı dalga boylarında frekans yayar ama zihnimizin farklı modlara ani geçiş yapması, duygu karmaşası, stres ve sersemlik hissi yaratabilir. Her dalga boyunun salınımı, duygu değişimleri sırasında frekansını değiştirdiği için beynin zıt dalgalara ani geçişi, insan sağlığı için tehlikeli sonuçlar doğuruyor. Doğal değerlere göre kendini ayarlayan beynimiz, farklı durumlarda frekans değerini değiştirir. Arabanın viteslerine benzetilecek olursa, delta birinci, teta ikinci, alfa üçüncü ve beta dördüncü vites. Sabah uykumuzun en derin yerinde delta dalgaları üretmekte olan beynimiz, alarmın çalmasıyla bir anda stresli bir güne başladığımızı hatırlayıp beta dalgaları üretmeye başlıyor. Ona aşık oldum galiba, gördüğümde her yerim tir tir titriyor. O kadar sinirlendim ki onu parçalamak istedim. Bir fincan kahve sonrasındaysa alfa ve teta dalgalarını iyice baskılayıp beta dalgalarına kendimizi alıştırmaya çalışıyoruz. Ninninin frekansı, bebeğe geçer ve onu rahatlatır. Bulundukları alanın enerjsi değişir ve bebek rüya âlemine geçer. _İyi başlayıp kötü giden ilişkilerin sebebi frekansların değişmesi aslında. Birinin elini tuttuğunuzda bedeniniz otomatik olarak onun frekansına ayarlanıyor. İlişkilerde de asıl mesele doğru frekansı bulabilmekte. Öyle günler gelecek ki, kişiler eş seçimini yaparken sadece kan uyuşmazlığına değil frekans uyuşmazlığına da bakacaklar. Dünyanın iki ayrı ucunda da olsa en doğru frekanslar her zaman birbirlerini buluyor. Gelecek pek çok hastalığın tedavisi frekanslarla yapılabilecek. Plasebo etkisi bile aslında frekansların değişmesiyle alakalı. İnanmak denilen şey, hastanın hastalığa karşı tutumu değişince frekansının da değişmesi. Göçmen kuşların yollarını bulması gibi dünyanın manyetik haritasında hepimizin ayarlı olduğu bir frekans var ve kendimize en uygun frekansı bir göçmen kuş edasıyla buluyoruz. Bazen de bulamıyoruz. İşte o zaman hayatımızda problemler ortaya çıkıyor. Bizimkinden daha güçlü bir frekansın etkisine girdiğimizde kendi manyetik alanımızdan kopuyoruz ve kendimizi kötü giden bir evliliğin içinde ya da istemediğimiz bir işi yaparken bulabiliyoruz. _Fromm: Bilinci felce uğratmanın yolu, farklı olaylara ani olarak maruz kalmaktır. Önce acı bir haber, ardından neşeli bir şarkı, sonra yine acı, mutlu, dram, komik… ve bu ani değişimler karşısında zihin yapboz parçaları gibi bölünüp karmaşıklaşır ve kendini kaybeder. Sonuç olarak hayattaki olaylara karşı olan bakışımız sığ, kayıtsız, donuk hale dönüşür. İşlem tamamdır ve insan artık bir robota dönüşmüştür. (Burada frekans değişimlerinin insan zihnine olan olumsuz etkisi bir psikiyatrist tarafından anlatılmıştır) _Jung: Aşırı tutku, büyü’dür ve olayları istediği yönde değiştirebilir. Güçlü bir tutkuya kapılanlar, herkesi büyüsel olarak etkileyebilir. Ruh, şiddetle istediği her şeyi böyle üretir. Sinkronistik (Büyüsel) olayların, duygu patlamalarının etkisine bağlandığını açıkça gösterir. Hepimizde elektiriksel, manyetik güçler var. Karşılaştıklarımızın, hoşlandığımız ya da hoşlanmadığımız bir şey olmasına göre kendi kendimize çeken güç ile iten gücü uygularız. İbni sina büyü hakkında: insan ruhunda şeyleri değiştirmek, başka şeyleri kendine boyun eğdirmek için belli bir güç. Okültist Murry Hope, Telepati; hem zamanı hem de uzayı dışarıda bırakmaktadır ve mesajları, ışık hızının önünden gitmektedir. Her düşüncenin bir enerji parçası taşıması ve bunun sonucunda bir zaman bölgesinden diğerine transfer edilebilmeleridir. Düşünceler, büyük ölçüde soyut ve yönsüz olduklarından, öyle görünüyor ki kuantum dünyalarında yer alabilirler.. _Her şeyin özü enerjidir. Kütle, enerjinin yoğunlaşmış halidir. Düşünce enerjidir. Enerji sürekli titreşerek bir salınım oluşturur. Bizler de insanoğlu olarak sürekli titreşen enerjileriz. Titreşim seviyemiz düşük olduğu için yeryüzünde çökeltilmiş şekilde yani kütle-beden olarak hayatlarımızı devam ettiriyoruz. Bizim titreşimimize uygun şekilde titreşen enerjileri de kendi titreşim dünyamızda kütle olarak görebiliyoruz (diğer insanlar, hayvanlar vs.) İnsan bedeninin doğal titreşim düzeyi saniyede ortalama 300 titreşimdir. Dünya işleriyle fazlaca ilgili olan insanlar bu titreşimin altındadırlar. Frekans yani titreşim düzeyi arttıkça kişilerin doğaüstü güçleri de artmaktadır. Şifa verme gücüne sahip olan kişilerin titreşim düzeyleri saniyede ortalama 500 titreşimdir. 800 titreşim seviyesine gelindiğindeyse medyumik güçler ortaya çıkar. 1000 titreşimin üzerinde telepati kanalı gayet akıcı şekilde açıktır. Saniyede 10 bin titreşim seviyesindeki insan astral seyahat yapabilir konuma gelir. Bizler de şu anda saniyede 300 titreşimle birbirimizi görebiliyoruz ama saniyede 10 bin kez hızla titreşen canlıları göremiyoruz. Onları boyut üstü varlıklar olarak adlandırıyoruz. İçimizden pek azımız yani medyum diye tabir ettiğimiz kişiler onlarla temasa geçebiliyor. Bazen kanal olarak da onlardan gelen bilgileri aldıklarını iddia edebiliyorlar. Bu kişilerin bir kısmı şizofren hastası, bir kısmı dolandırıcı olabilir ama titreşim seviyesini saniyede 10 binin çok üzerine çıkartıp zaman mekân mefhumunu aşan insanların da var olduğu biliniyor. Şifacılar tek bir dokunuşla hastanın hasarlı olan organına en uygun frekansı vererek onu iyileştirebilmektedir. Bir insanı kalbine iyi gelmeyecek titreşimlere maruz bırakırsanız o kişi kalp krizi geçirip ölebilir. Bu şekilde uzaktan suikastların yapılması bile teoride mümkündür. _Her şeyin yapıtaşı atomdur. Atomun içinde ise proton, nötron ve elektron vardır. Pozitif yüklü Proton ve yüksüz nötron çekirdekte bulunur. Negatif yüklü Elektronlar ise çekirdeğin etrafında sürekli dönen hareketli taneciklerdir. Atomdaki elektron ve proton miktarı birbirine eşittir. Bu eşitlik de atomun nötr durumda olmasına neden olur. Atom fazladan bir elektron kazandığında bu onu negatif hale getirir ve denge bozulur. Atom bir elektron kaybettiğinde ise bu kez de pozitif yüklü olur. Bu dengesizlik elektron akımı başlamasına yol açar ve işte bu elektron akımı da ‘elektrik’ olarak tanımlanır. Elektron ve proton sayıları eşit değilse bu parçacık iyon olarak adlandırılır. İyonlar oldukça kararsız yapılardır ve yüksek enerjilerinden kurtulmak için ortamdaki başka iyon ve atomlarla etkileşime girerler. Trilyonlarca atomdan meydana gelen insan vücudu elektronların hareketiyle ortaya çıkan enerjiyle çalışır. _Yunancada bölünemez anlamına gelen atomustan türemiştir. Atomus sözcüğünü ortaya atan ilk kişi MÖ 440'lı yıllarda yaşamış Demokritos'tur. _Einstein: “Maddeyle ilgili olarak hepimiz yanlışız. Madde diye bir şey yoktur. Madde olarak adlandırdığımız şey, titreşimleri duyularımızla algılayabileceğimiz şekilde indirgenen enerjidir.” der. _Nicola Tesla’ya göre evren kocaman bir titreşimdi ve hepimiz bu titreşimin küçük birer yansımasıydık. 3, 6 ve 9, Solfeggio frekanslarının temel kök titreşimleridir. 3, 6 ve 9 rakamlarının ihtişamını ve önemini bilseydiniz, Evren’in kapılarını açacak bir anahtarınız olurdu. Eğer evrenin sırrını bulmak istiyorsan, enerji, frekans ve titreşim açısından düşünmelisin. _Kuantum fiziğine göre, hiçlikten enerji oluşabilir. Hiçlikten var olan parçacıklar, anlık olarak var olup yok olurlar. Bu dalgalanmalardan bir tanesi anlık olarak oluşup yok olmaz ve hızla genişlemeye başlar. İşte Büyük Patlama anı olabilir. _Evrendeki bütün maddenin ve enerjinin toplam enerjisi sıfırdır. * * * * * * Alfa - Beta - Gama Dalgalar _Alfa Dalgalar_( + ) _Frekansları 8-13 ve dalga boyları(amplitütleri) 30-50 mikro volt olan düzenli dalgalardır. Sadece (+) yüklü parçacıklardan meydana gelir. Kağıt veya cilt tarafından durdurulabilir. İnsan gözlerini kapattığında ve tamamen sakin olduğunda görülür. _Alfa dalgaları, sakinlik ve huzur hissine neden olur. Dünyayı olduğu gibi görür ve anlarız. Alfa biri elini diğeride dokununca diğeri de alfa olur. Odaklanmaya ihtiyacımız olan zamanlarda alfa dalgalarına ihtiyacımız vardır. Alfa dalgaları farkındalık, çabuk kavrayış ve dikkat sağlayan dalgalardır. _Okültizm, Yoga ve pek çok inisiyasyon ekollerinde zaten biliniyordu. Bütün bunları deneysel olarak ispatlamayı amaçlayan parapsikologlar en azından Alfa Durumunun Telepati, Duru görü ve Kehanetlerle alakası olduğunu bilmektedirler. Bir atom çekirdeğinin parçalanmasından meydana çıkan helyum çekirdeklerine (2 proton, 2 nötron) alfa parçacıkları denir. _Beta Dalgalar_(+ - ) _14-30 frekanslı ve daha düşük amplitütlü dalgalardır. (+) ve (-) yüklü parçacıklardan meydana gelir. Bu ışınlar metal, cam veya levha tarafından bloke edilebilir. Alfalı birinin dikkati dağıtılırsa ışık dokunmayla dalgalar 4 kat küçülerek betaya dönüşür. _Beta, beynin uyanış ritmidir. Aktif düşünme, ilgilenme, günlük problemleri çözebilmeyi sağlayan dalgalardır. Yüksek beta aktivitesi kaygı ve agresyona neden olur. _Gama Dalgalar_(Y ışınları) _Gama Işınları, en yüksek enerjili ve en tehlikeli radyoaktif ışıma türüdür. Işınları bir gaz içerisinden geçerken bu gazın atomlarına çarparak onları iyonlaştırırlar. 30-50 frekanslı gama ışınlarının dalga boyları çok küçük olduğu için durdurulmaları çok güçtür ve duvardan çok rahat geçebilirler. Dalga boyları çok kısa ama enerjileri çok yüksektir. Gama ışıması hiçbir zaman tek başina meydana gelmez. Mutlaka bir bozunmadan sonra meydana gelen ışımadır. Bozunma: Bir çekirdeğin ışınım salarak değişikliğe uğraması olayıdır. Bazi atomlar bozunmalar sırasında enerjisini dışarıya veremeyerek yüksek enerjili durumda kalırlar. Enerjiden kurtulmak için gama ışıması yapıp kararlı duruma geçer. Alfa ve beta ışınlarından daha fazla giricidir. Yüksüz oldukları için elektrik ve manyetik alanda sapmaya uğramazlar. Kütlesizdirler. Fotoğraf filmine etki ederler. Yüksek enerjili olan gama ışınları, patlayan yıldızların kaotik ortamında, elektronların çift yok olmasında veya radyoaktif atomların bozunumunda ortaya çıkarlar. Gama ışın patlamaları iki tür oluyor: Aşırı büyük kütleli yıldızların patlamasından gelenler ile nötron yıldızlarının birbirleri veya kara delikler ile çarpışmalarından gelenler. Gama ışınlarının enerjisi güneşin merkezini sıcak tutar. Gama dalgaları, algılama bilinç ve entelektüel düşüncenin kaynağı olduğu düşünülüyor. _Ernest Rutherford bunları Yunan alfabesinin ilk üç harfi ile adlandırdı: Kurşun engelden hemen sıçrayan alfa, engelde biraz ilerleyebilen beta ve engelin öte yanına geçebilen gama. Bugün biliyoruz ki, alfa ışını aslında helyum çekirdeğinin aynısı (iki proton ile iki nötron), beta ışını ya elektron ya da pozitron ve gama ışını da bir ışık türü. _Statik elektrik bulutlarda biriktiğinde, bir anda şimşek çakar. Bu statik elektrik dev bir parçacık hızlandırıcı gibi davranarak, elektron-pozitron çiftleri üretir ve bu parçacık-antiparçacık çiftleri de “çift yok olması” ile gama ışınlarına dönüşür. Bu patlamalar sadece uçakları etkileyebilecek yüksekliklerde oluşur _Pozitron, elektronun karşı parçacığı olan artı yüklü leptondur. Antiparçacık kavramının ilk örneği "pozitrondur." _Lepton, temel parçacıklardan birisidir ve maddenin yapı taşıdır. En çok bilinen lepton, atomda bulunarak atomun kimyasal özelliklerini belirleyerek neredeyse tüm kimyayı oluşturan elektrondur. İki temel lepton sınıfı vardır: yüklü leptonlar (ya da elektron benzeri leptonlar olarak da adlandırılır) ve nötr leptonlar (nötrino olarak bilinir). Yüklü leptonlar diğer parçacıklarla birleşerek atom ya da pozitronyum gibi bileşik parçacıklar meydana getirirken nötrinolar diğer parçacıklarla etkileşime girmezler ve bu sebepten algılanmaları çok zordur. _Teta Dalgalar_ _Frekansları 3-5 olan dalgalardır. İyi bir theta aktivitesi öğrenme ve özellikle yaratıcılığın kaynağıdır. Stresin hiç olmadığı, sezgisel olduğumuz bir dalga boyudur. 2 ile 5 yaşındaki çocuklarda aktivite yoğunluğu yüksektir. Burada bahsettiğimiz bu Delta ve Teta dalgaları epileptiklerde, saralılarda bolca rastlanan dalgalardır. _Delta Dalgalar_ _0-4 Hz frekanslarında yer alıyor. Genellikle uyku da ve nadir olarak görülen derin meditasyonda oluşur. Delta bandı, genellikle bebeklerde yetişkinlerin uykusunun 3. ve 4. aşamalarında meydana çıkar. Gerektiği zamanda delta ve teta dalgaları oluşmazsa, kişide uykusuzluk sorunu oluşmaya başlıyor. __ _Beyin Dalgalarının ve Işınların Keşfi_ _Beyin titreşimlerinin tespiti ilk defa Richard Caton tarafından 1875 yılında yapıldı. Elektroensefalogram (EEG) denen bir aletle ölçülen bu sinyallere doğal olarak "beyin dalgaları" deniliyor. Bu dalgalar, bir voltun milyonda biri kadar düşük bir voltaja sahip. _Hans Berger'in araştırmalarına göre, beyin dalgaları, kişinin bulunduğu bilinç durumuna göre degişmekte ve farklı frekanslarda salınmaktaydı. Bu farklı frekanslardaki beyin dalgaları, 4’e ayrılıyor ve Alpha, Beta, Theta, Delta olarak adlandırıldı. İnsan beyninin çeşitli frekanslarda dalgalar yaydığı çok eski zamanlardan beri bilinir. 1924'de Alman psikiyatr Hans Berger insan kafatası üzerine platin elektrotlar iliştirerek insan beyninin elektriksel dalgalarını kaydetmeyi başardı. Alfa, Beta ve Gama dalgaları normal beyin dalgaları sayılır. Teta ile Delta dalgaları ise beyin özürlü kişilerin yaydığı dalgalardır. _ABD'deki Rochester Üniversitesi bilgisayar bilimleri laboratuvarında geliştirilen bir bilgisayar sayesinde, televizyon beyin dalgalarıyla uzaktan kumanda edilebiliyor. Bilgisayarı açıp kapatmak isterken insan beyninden yayılan dalgalar bilgisayar tarafından algılanıyor. Bilgisayar hangi dalganın açma, hangi dalganın kapama olduğunu ayırt edebiliyor. _Lazer Işınlar: Aynı dalga boyundaki elektromanyetik radyasyondan oluşan ışıktır. 1960 ABD’li Theodore Harold Mainman tarafından keşfedilmiştir. Uzayda mesafe ölçümünde kullanılır. _X Işınları - Röntgen Işınları : Kemikleriniz ve dişleriniz ağır ve yoğun olduğundan, x-ışınlarını engeller. Böylece X-ışını imajında boşluklar oluşur. Bu boşluk bölümlere sayesinde iskeletinizin biçimini tam olarak ortaya çıkar. Elektromanyetik spektrumda Gama Işınlarından bir adım daha uzun dalga boyuna sahiptir. Güneş yüzeyinde oluşan fırtınalarda yoğun şekilde bulunurlar. İyonlaştırıcı radyasyon sınıfına dahil olduklarından zararlı olabilirler. X ışınları 1895'te Wilhelm Röntgen tarafından Crookes tüpü ile yaptığı deneyler sonucunda keşfedilmiştir. Morötesi'nin ötesidir. X Işınlarının ötesi ise Gama ışınları'dır. _Morötesi - Ultraviyole Işık: Dalga boyu 100 ile 400 nm arasındaki ışına denir. Gözümüz, 400 ile 700 nanometre dalga boyları arasına duyarlıdır ve bunun dışındaki ışınımı algılayamaz. Görebildiğimiz en küçük dalga boylu ışınımı mor olarak algıladığımızdan, bundan daha küçük dalgaboyuna sahip olan ışını göremeyiz. Ultraviyole radyasyon, elektromanyetik spektrumun görünür ışıktan daha kısa dalga boylu olan belli bir parçasını oluşturur. _Görünür (visible) Işık: Göz retinasındaki renk pigmentleri ile direk ilişkili olduğundan, görmemize yardımcı olur. Görünür radyasyon iyonize değildir. Atom ve moleküllerle ilişkisi; hemen hemen sahip olduğu tüm enerjiden, başka bir enerjiye dönüşen elektronların sonucudur. _Kızılötesi Işıklar: Moleküller kızılötesi ışınları emdiklerinde atomları daha hızlı hareket eder ve böylece moleküllerin sıcaklıkları artar. Isı lambaları bu prensiple çalışır. _Radyo Dalgaları: En uzun dalga boylarına sahiptir. Radyo dalgaları ilk olarak 1867'de İskoç matematiksel fizikçi James Clerk Maxwell tarafından yapılan matematiksel çalışmayla tahmin edildi.1887'de Alman fizikçi Heinrich Hertz, Maxwell'in elektromanyetik dalgalarının gerçekliğini laboratuvarında deneysel olarak ilk radyo dalgaları üreterek gösterdi. ___ _Ses Dalgaları_ _Ses Dalgaları, mekanik ve elektromanyetik dalgalar olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Elektromanyetik dalgalar, yayılmak için bir ortama ihtiyaç duymazlar ve boşlukta da yayılabirler. Mekanik dalgalar ise, enerjilerini aktarabilmek için ortam taneciklerine ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden boşlukta (örneğin uzayda) yayılamazlar. Ses, bir basınç dalgasıdır. Yüksek frekans değerleri için Hertz'in bin katı olan ‘kilohertz’ (kHz) birimi kullanılır. İnsan kulağının duyabildiği sesler 20 ile 20000 Hz (20 kHz) arasında frekansa sahip olabilir. Eğer bir frekans 20 Hz'in altında ise bu tür titreşimlere ‘ses altı’ titreşimler, frekans 20 kHz' in üzerinde ise bunlara da ‘ses üstü’ titreşimler denilmektedir. Titreştirilen bir gitar teli, yaptığı periyodik salınım hareketi ile, hava moleküllerinin belli bir frekansta sıkışmasını ve genleşmesini sağlar. Bu şekilde teldeki enerji havaya iletilmiş olur. Teldeki titreşim genliği ne kadar fazla ise ortam tanecikleri (hava molekülleri) tarafından taşınan enerji de o kadar fazladır. Enerji ne kadar fazla ise sesin şiddeti de o kadar büyük olacaktır. _Ton: Diatonik (doğal major) gamda bir ‘tam aralık’ olarak tanımlanan ton, belli bir frekansta üretilen saf ses. _Tını: Sesin ‘rengi. Kemanla bir flüt arasındakı temel fark, ‘tını farkı’dır. _Sesin şiddeti, ses kaynağına olan uzaklığın karesi ile ters orantılıdır. Kulağa zarar vermeden işitilebilen en yüksek sesin şiddeti ise, eşik şiddetinin yaklaşık 1 milyon katı kadardır. Eşik şiddetindeki ses ‘sıfır’ desibeldir. _Emar(MR) manyetik rezonans tomografi, canlıların iç yapısını görüntüleme amacıyla daha çok tıpta kullanılan bir yöntemdir. _Müzik aletleri ve sesleri kitlesel histeri yaratmak üzerine akortlanıyor. _Her organa ait özel ses tonlamaları, o organa ait hücrelerin titreşimini artırarak iyileşmesini sağlamaktadır. _Beyin ve kalbin senkronize olması sonucu titreşimlerinin eşitlenmesi anlamına gelir. Bu durum insanın akıl ve duygusunun diğer bir deyişle beynin sağ-sol lobu ile kalbinin senkronize hale gelmesidir. İnsan bu konumda iken duygularını akıl ile, aklını ise duyguları ile dışarıya hissettirir, ruhsal davranışını en üst düzeye çıkarır, aurasındaki renkler en yüksek enerji moduna geçer. İnsan bu en yüksek bu enerji ile daha güçlü olur. Doğuluların 'nirvana' 'erme' 'trans' dediği aşamayı tanımlar. İlahi güc. _İbn-i Sina musikinin tıpta oynadığı rolü, 'Tedavinin en iyi yollarından biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini artırmak, cesaret vermek, ona en iyi musikiyi dinletmek, onu sevdiği insanlar ile bir araya getirmektir' der. _1770’de Rothschild ailesi, İlluminati planlarını başlattı. Amacı bankalar aracılığıyla küresel bir dünya sistemi kurmaktı. Öyle bir güç ki tüm uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti. Bu mutlak güç, biyoenerjetik yolla, belli frekans ayarları ve elektromanyetik manipülasyonlarla “bilincimizi” kontrol altına alırken biyolojimizi, psikolojimizi ve davranışlarımızı değiştiriyor. 1.Dünya savaşı sırasında Rockefeller tarafından yönetilen askeri radyolar devreye girdi. _Schuman rezonansı - Dünyanın kalp atışı_ _Schumann rezonansı, dünya'nın iyonosfer tabakası tarafından geri yansıtılan elektromanyetik dalgaların frekans değerine verilen isimdir. Dünyanın yüzeyi ile iyonosfer tabakası arasındaki boşluk frekans yönlendiricidir. 1953’te alman fizikçi tarafından 7.83 hz.(teta) olarak hesaplandı. _Otto Schuman: Elektrikteki artı ve eksi gibi her yerde olayların seyrini belirleyen 2 prensip görüyoruz; ışık ve karanlık, iyi ve kötü, yaratıcı ve yıkıcı. Bu da ya hep ya hiç demektir. Bu iki soyut prensip, yani yaratıcı ve yıkıcı prensip, bizim teknik vasıtalarımızı da belirler. Yıkıcı her şey şeytani, yapıcı her şey tanrısal kökenlidir. Patlama ve yanmaya dayalı her teknik, şeytani bir teknik olarak nitelendirilmelidir. _Solfeggio Skalası_ _Antik çağlarda keşfedilmiş frekanslar: 528 Hz - Dönüşüm ve mucizeler(DNA onarımı), 963 Hz – İlahi Ahenk, 852 Hz – Ruhani duruma geri dönüş, 396 Hz – Kederi sevince çevirmek, 741 Hz – Kendini ifade ve çözüme erişme, 639 Hz – Bağlantılar ve ilişkileri dengelemek, 396 Hz - Korkulardan arınmamıza, 741 Hz - Farkındalığın artmasına, 582 Hz - Ruhumuzla bağlantıya geçmek, 337 Hz - Kan dolaşımını düzene sokar, 537 Hz - Endokrin sistemini düzene sokar, 625 Hz -Böbrek fonksiyonları, 635 Hz -. Hipofiz bezi, 654 Hz – Pankreas, 662 Hz -Epifiz bezi (pineal), 696 Hz – Kalp, 751 Hz –Karaciğer, 763 Hz – Tiroid, 764 Hz - Sinir sistemi, 835 Hz - Bağışıklık sistemi, 1335 Hz - Adrenalin, stresle mücadele - 1565 Hz: Ruhsal şifa _528 Hz, dna onarıcı ve iyileştirme gücüne sahipken, şu anda dinlediğimiz tüm müzikler 440 Hz frekansına ayarlıdır. Bu frekans ile kitleleri sürü psikolojisi altında tutmanın, insanları asabiyete, kedere sürüklemenin, psikososyal kışkırtmalara açık hale getirmenin zeminini hazırlandı. _432 hertz kalbin doğal atış frekansı. Bu frekans bizi huzura ulaştırır ve çakralarımızı açar. 432 hertz’e göre akort edilmiş müzik daha doğaldır çünkü doğada var olan ”la” sesi 432 hertz’dir. Müzikte ”la” sesini 440 hertz’e göre akortlama müziğin doğallığını kaybetmesine neden olur. Tüm enstrümanlar için ”la” sesi günümüzde 440 hertz olarak belirlenmiştir. _440 Hz, zehirli müzik, petrokimya ve ilaç devleri tarafından 2. Dünya savaşında kullanıldı. Bu titreşimler, beyni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltip egoları tetikliyordu. 3.Göz denen çakranın kapanmasıyla da insanoğlu farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale gelecekti. 440 hz frekansı nazi döneminde insanları nasıl huzursuz ve depresif bir hale sokulacağının araştırmalarının sonucudur deniyor. Şeytanın İntervali: 440 Hz ile 444 Hz arasındaki interval. Nedeni ise ahenkten uzak, iğrenç denilebilecek bir tınının bu iki notanın aynı anda çalınması. _Notalar_Ses Dalgaları_ Solfeggio skalasında 6 ton bulunmaktadır. 1- Do – 396 Hz: Kederden Neşeye Geçiş, Suçluluk duygusunu temizler 2- Re – 417 Hz: Değişimi Kolaylaştırmak. Travma temizler ve geçmişin yıkıcı etkilerinden arındırır. Hücreyi cesaretlendirir. 3- Mi – 528 Hz: Sevgi frekansı. Dönüşüm ve Mucizeler (DNA’yı şifalandırmak) farkındalık, hayal gücümüzü aktive eder, yaratıcılık 4- Fa – 639 Hz: Ahenkli ilişkiler, anlayış, tolerans ve sevgi 5- Sol – 741 Hz: Problem Çözmek. Hücreyi elektro manyetik ışınımlardan, toksinlerden arındırır. Saf ve dengeli bir yaşam 6- La – 852 Hz: Uyanış, Ruhsal Düzene Geri Dönüş. Saklı niyetlerin, ilüzyonların içinden geçip görmemizle ilintilidir. Farkındalık. Si – 963 Hz: İlahi ahenk, tam ve bütün uyanış. Spiritüel dünyanın titreşimsiz enerjilerine yeniden bağlanırsınız. 174 Hz: Tonların en düşüğü olarak doğal bir anestezi olarak karşımıza çıkar. 285 Hz: Dokunun orijinal şekline gelmesine yardımcı olur. Ek frekanslar 3, 6 veya 9’a indirgenebilir. _11. yüzyıl keşişlerinden Guido d’Arezzo, melodi ve müzikal ahengi belirli bir düzeneğe oturtmak adına, o dönemlerde “ut, re, mi, fa, sol, la” olarak şekillenen ve bugünün müzik sisteminin çekirdeğini oluşturan notaları geliştirir. Arezzo bu adları Aziz Iohannes Battista ilahesindeki mısraların birinci hecelerinden alarak takmıştır. Notalar isimlerini John the Baptist’e ithaf edilen “Ut queant laxis Resonare fibris, Mira gestorum, Famuli tuorum, Solve polluti, Labii reatum, Sancte Iohannes” dizelerinin başlangıç hecelerinden alır. Birkaç yüzyıl sonra bu nota dizilimine “si” eklenecek ve “ut” notası “do”ya dönüşecektir. 1970’li yılların ortalarında Dr. Joseph Puleo dikkatleri notaların elektromanyetik frekansı konusuna çeker ve bu alanda spesifik araştırmalar yürütmeye başlar. Dr. Leonard G. Horowitz ile birlikte yazdıkları kitabında, Solfeggio Frekansları’nın bir çeşit numaroloji metodu ile oluşturduğunu yazmıştır. Kitabı Mukaddes incelemesinde, bir dizi kutsal sayının 3, 6 ve 9’un, tekrar eden bir kodun modeli olduğunu savunmuştur. Pisagor yöntemini kullanarak bunları deşifre ettiğinde, eski Solfeggio skalasının eksik 6 tonuna karşılık gelen, 6 elektromanyetik ses frekansı ortaya çıkarmıştır. _Ernst Chladni, ses dalgalarının görünür olmasını sağlamak için farklı yollar araştırmıştır. Kumla kaplı düz bir plaka üzerinde, farklı frekanslar vererek çalışan Chladni, bu çalışma sonucunda, plaka üzerinde farklı desenlerin oluştuğunu keşfetti. Her sesin farklı bir şekli olduğu ortaya çıktı. Bugün, bu desenler ve şekillere Chaldni Figürleri denmektedir. _Nörobilimci Dr. Candace Pert, kitabında; “Her hücre, ortamın akustik salınımları ile titreşir, yansıtır ve etkileşir. Dünya ve Güneş bile 160 dakikada bir ana ritme uyarak birlik halinde titreşir.” der ve şu minvalde devam eder; “Her müzik notası, işitilemez notalarla birleşir. Daha yüksek oktavlarda, senfoninin duyamadığımız seslerinde, hücrelerimiz salınır ve muhtemelen rezonansa girer. DNA’nın kendi melodisi vardır. Atomlardan, galaksilere kadar, nükleer maddenin müziksel doğası, artık resmi bilim tarafından da kabul edilmektedir. _Japon Bilim Adamı Masaru Emoto’yu ve onun “Su Deneyi”nde suyun bile bir hafızası olduğunu ve kelimelerden etkilendiğini ve bu kelimelere tepki gösterdiğini. Her kelimenin bir frekansı vardır. Seçtiğimiz kelimelerle, kendi dünyamızı kendimiz yaratıyoruz. Pozitif ya da negatif. _Çakra: Antik zamanlarda, DNA’nın akort edilmesinde doğa sesleri kullanılırdı. Tınılar, bilinçaltı dehlizlerine nüfuz eder, şifalanma ve dönüşüm sağlanırdı. Her frekans, belirli bir renge ve belirli bir çakraya karşılık gelir, buna göre tedavi uygulanırdı. Örneğin kalp çakramız yeşildir. Sevgi çakrasıdır kalp. Yeşil, Gaia’nın rengidir. Yani Doğa Ana’mızın. Kalbimiz yeşil frekansta titreşir. Bu bilgilere sanırım en çok riayet edenler, kadim Türk şamanlar olmuştur. Şamanizm ve dinler tarihi konusunda pek çok kitabı, yazısı olan halk bilimci akademisyen yazar Mihály Hoppál’a göre ekolu, yansımalı sesler, müziğin başlangıcı sayılmalı. Buna göre, Şamanların{Kamların} ritüellerinde kullandıkları müzik{sesler, şarkılar} ilk müzik eserleridir. Tedavi ayinlerinde bu frekansları kullanmışlardır. Hoppál, “her şaman melodisi, hayvansı bir biçime sahip, yardımcı bir ruhun ezgisidir.” der. Ninniler de bize şaman geçmişimizden kalmış, çok değerli bir mirastır. Bir annenin, bebeğine sevgiyle söylediği ninninin frekansı, bebeğe geçer ve onu rahatlatır. Bulundukları alanın enerjsi değişir ve bebek rüya âlemine geçer. __ _Spektrum – Tayf_ _Renklerin, seslerin, elektromanyetik dalgaların ya da diğer fiziksel gerçeklerin birbiri ardına süreklilik içinde sonsuz değişmesi durumudur. Dalga tayfı, çeşitli dalga boylarındaki sinyallerin ve bunların kuvvetlerinin tanımlanmasıdır. Tayf genelde dikey düzlemde genlik ve yatay düzlemde frekans bulunacak şekilde bir grafik olarak verilir. Görünür ışık için (dalga boyu 380 nm ile 800 nm arası) tayf ışıkta beliren renkleri verir. Görünür ışık aslında gama ışımasından radyo dalgalarına kadar uzanan elektromanyetik ışıma tayfının küçük bir bölümünü oluşturur. _Elektromanyetik spektrum (EMS): Evrenin herhangi bir yerinde fizik kurallarınca mümkün kılınan tüm elektromanyetik radyasyonu ve farklı ışınım türevlerinin dalga boyları veya frekanslarına göre bu tayftaki rölatif yerlerini ifade eden ölçüt. Herhangi bir cismin elektromanyetik spektrumu, o cisim tarafından çevresine yayılan karakteristik net elektromanyetik radyasyonu tabir eder. Elektromanyetik tayf, dalga boylarına göre atomaltı değerlerden başlayıp (Gama veya X-ışını) binlerce kilometre uzunlukta olabilecek radyo dalgalarına kadar birçok farklı radyasyon tipini içerir. Elektromanyetik tayf teoride sonsuz ve sürekli olsa da, pratikte kısa dalga boyu (yüksek frekans) ucunun limitinin Planck uzunluğuna, uzun dalga boyu (alçak frekans) ucunun limitinin ise evrenin tümünün fiziksel büyüklüğüne eşit olduğu düşünülmektedir. _Bu spektrumun bir ucunda dalga boyları en büyük, enerjileri ve frekansları ise en küçük olan radyo dalgaları bulunur. Diğer ucunda ise; dalga boyları çok küçük, fakat enerji ve frekansları büyük olan X ve γ ışınları bulunur. En küçük dalga boyuna sahip olan gama ışınları ile en büyük dalga boyuna sahip olan radyo dalgaları arasında 1025'lik (milyar kere milyar kere milyarlık) bir fark vardır __ _Fisyon : Atom çekirdeğinin parçalanmasıdır. Kararlılığı az büyük çekirdeğin, kararlı küçük çekirdeklere dönüşmesine denir. Bu olayda büyük enerji açığa çıkar. Bu enerji Nükleer Enerji Santrallerinde Kullanılır. _Füzyon : Atomik parçaların birleştirilmesidir. Füzyon, fizyonun verdiği cesaretle çekirdeklerin çarpıştırılması sonucunda yapılabilirliği keşfedilen ve aslında güneş ve bilumum yıldızların yakıtlarını karşıladığı ana tepkimeye verilen addır. _Radyoaktif atom : Atom çekirdeklerinin kendiliklerinden ışıma yapmalarına denir. Radyoaktif atomların çekirdekleri kararsızdır. _Foton : Işığın temel birimi ve tüm elektromanyetik ışınların kalıbı olan temel parçacıktır. _Watt : Temel enerji birimdir. Saniyedeki enerji sayısını ifade eder. _Volt-Voltaj - Gerilim : Elektrik akımına neden olan potansiyel farktır. _Elektrik akımı(amper) : İletken malzemeler her zaman hareketli elektrik yükleriyle doludur ve bu yük hareketlerinin toplamına elektrik akımı(amper) denir. _OHM kanunu : Her iletkenin direnci(ohm) vardır. Akım, gerilim ve direnç arasındaki ilişkiyi OHM kanunu ile ifade ederiz. _Frekans : Bir sinyalin, 1 saniyedeki tekrarlanma sayısı. _Dalga boyu : Sinyalin bir döngüsündeki aldığı mesafesidir. _Periyot : Sinyalin bir saykılındaki geçen süredir. _Nm : Nanometre - Newtonmetrenin kısaltılarak ölçü birimi haline gelmiş terim halidir. 1 milimetre, 1 milyon nanometreye eşittir. _Hertz – Hz - Frekans(sıklık) ölçü birimi. Adını Alman fizikçi Rudolf Hertz'ten alır. 1 hz saniyede 1 devir. 1 mhz saniyede 1 milyon. __ _Radyasyon_ _Maddenin yapı taşı atomdur. Atomun çekirdeğindeki proton ve nötron sayısı artıkça, atom karasız bir yapıya dönüşür. Kararsız atomlar kararlı hale geçmek için ışınlar yaymaya ve bozulmaya başlarlar. Bu atomlara radyoaktif atom (Radyasyon) denmektedir. Radyoaktif atomların çekirdeğinde bulunan nötron sayısı, proton sayısından daha fazladır. Işıma işlemi, atomun çekirdeğindeki proton ve nötron sayısını azaltmak için oluşmaktadır. _Radyasyon : Dalga, parçacık veya foton olarak adlandırılan enerji paketleri ile yayılan enerjidir. Radyasyon yayan bu maddelere ise radyoaktif madde denir. Radyasyon,1896’da Fransız fizikçi Henri Becquerel’ın uranyum tuzunun ışınlar yaydığını farketmesiyle keşfedilmiştir. _Radyoaktif bir madde, kurşun bir kap içerisine konarak manyetik bir alana tabi tutulduğunda üç tip ışıma yayabilir. Bazı ışınlar hafifçe sola yönelirler. Bu ışınlar alfa ışınları olarak adlandırılmaktadır. Diğer ışınlar sağa yönelirler. Bu ışınlar negatif yüklü beta ışınları olarak adlandırılmaktadır. Dümdüz bir yol izleyen ışınlar ise, gama ışınları olarak adlandırılan, kısa, elektromanyetik dalgalardır. _Radyasyon 2 ye ayrılır_ _1- İyonlaştırıcı Radyasyonlar_ Girdiği ortamda iyonları ayrıştıran radyasyonlara denir. _İyon (İyonizasyon) : Elektrik yüklü atom’dur. Atomlar kararsız yapılarından kurtulmak ve kararlı hale gelebilmek için elektron alırlar ya da kaybederler. Bunun için de başka bir atomla ya da kökle bağ kurarlar. Pozitif (+) elektrik yüklü iyonlara katyon, negatif (–) elektrik yüklü iyonlara anyon denir. _a- Elektromanyetik radyasyonlar: Gama (Y) ve X ışınları elektromanyetik radyasyonlardır. Gama (Y) Işınları: Manyetik alanda sapmadıkları için belirli bir elektrikle yüklü değillerdir. Gama ışınları elektromanyetik dalgalardan meydana gelmiştir. X Işınları: Hızlandırılmış yüksek atom numaralı elektronlar hedef seçilen atomların çekirdeklerine yaklaştıklarında, yavaşlamalar olur. Bu yavaşlamalar sonucu x ışınları oluşur. _b- Parçacıklı Radyasyon: Alfa (α) Işınları: (+) yüklü parçacıklardan oluşur Bir kağıt parçası veya cildimiz tarafından durdurulabilir. Beta (β) Işınları: (+) ve (-) elektrik yüklerinden meydana gelmişlerdir. İnce bir su, metal levha yada cam tabakası bu elektronları durdurmak için yeterlidir. _2- İyonlaştırıcı olmayan Radyasyonlar_ _Ultraviyole ışınları: Asıl kaynağı güneştir. UV ışınları güneş tam doğarken bolca yayılmaktadır. Deri kanserlerinin %80’i UV ışınlarından kaynaklanmaktadır. Radyo dalgaları, mikrodalgalar, mobil ve cep telefonları, radyo FM ve TV vericileri, radarlar… Zararları: İyonlaştırıcı radyasyon, hücrenin genetik materyali olan DNA’yı parçalayabilecek kadar enerji taşımakta ve DNA’nın parçalanmasıyla hücreler ölmektedir. Bunun sonucunda doğal olarak dokular zarar görür ve kansere yol açabilir. Radyasyon canlıda genetik değişikliklere ya da vücutta kalıcı değişikliklere sebep olabilir. Radyasyonun etkileri zamanla ortaya çıkmaktadır. __ _Kuantum_ _Atomaltı parçacıkları inceleyen bilim dalı. Bu parçacıklara kuanta adı verilir. Elektron, foton, kuark gibi parçacıklar kuantalara örnektir. Quanta kökünden gelir. Enerjinin en küçük birimi. Ünlü fizikçi Richard Feynman’ın açıkladığı gibi; “Şundan emin bir biçimde söyleyebilirim ki; kuantum mekaniğini hiç kimse anlamamıştır.” Birkaç bin yıllık tartışmanın ardından, maddelerin neden yapılmış olduğunu artık biliyoruz; elektron ve kuark adı verilen küçük parçacıklar. Bu arkadaşlar, hidrojen ve oksijen gibi atomları ve H2O gibi molekülleri oluşturmak için, küçük aileler dahilinde birlikte takılırlar. Kuantum dünyasında, her şey seviyelere ayrılmıştır. Örneğin bir atomdaki elektron, tıpkı mutfaktaki raflar gibi, atomdaki birkaç tane enerji düzeyinden birinde yer alır. Fakat kuantum dünyası tuhaftır. Elektrona bir miktar enerji verin, anında bir diğer enerji düzeyine sıçrayacaktır. Buna kuantum sıçraması adı verilir. _Kuantuma göre bir şey yoktan var olabilir ve var olan bir şey yok olabilir. _Kuantumda mutlak doğrular yok, olasılıklar vardır. _Kuant küçük ölçekli, Newton büyük ölçekli fiziktir. _Bir varlığı gözlerken onun mutlaka bir değişime uğradığını savunur. Newton mekaniğinin (klasik mekanik) tersine kuantum mekaniği evrende hiçbir fiziksel olayın kesin ve ortaya koyulabilir ve net ölçülebilirliğinin mümkün olmadığını bunun yerine bütün bilebildiklerimizin istatistiksel veriler olduğunu söyler. _Klasik fizik insanın dışarıdan gözlem yaptığı bir bilimdir ancak kuantum fiziğinde insan bütünün bir parçasıdır, yaptığı hesabın içindedir, bir diğer anlamda, gözlemin içindedir, bu sebepten anlaşılması zordur. _Max Planck ışığın dalga gibi değil, parçacık gibi davranabileceğini düşünerek kuantum mekaniğinin temellerini attı. İçinde yaşadığımız evreni ve bizi oluşturan maddeyi, yani özümü kavramamızı sağlar. Dalga ve parçacık ikilisini kavrarsanız kuantum fiziğini çözdünüz demektir. Fizikte iki temel formdur dalga ve parçacık ikilisi. Işık, aynı musluktan akan su gibi dalga şeklinde hareket eder. Fakat foton denilen parçacıklardan oluşur. _Çift yarık deneyi adı verilen bir deney sayesinde öğrenildi. Yukarıda bahsettiğimiz durgun haldeki gölün ortasına ufak bir taş atın. Taşın atıldığı yerden dışa doğru dalgaların yayıldığını görürsünüz. Bu dalgalar gölün sadece sağında, solunda ya da herhangi bir yerinde değil, her yerindedir. Şimdi, gölde oluşan dalgaları kaldırın ve yerine maddeyi, yani elektronları ya da protonları koyun. Çift yarık deneyi ile, parçacık olarak bildiğimiz elektron, proton gibi maddenin temel taşlarının aslında su dalgası gibi davrandığını ve aynı su dalgalarının gölün her yerinde dağılması gibi bir elektronun da evrenin her yerinde dağılabileceği gibi sarsıcı ve beyin yakan bir gerçekle karşılaşıldı. _Akıllı telefonların dokunmatik ekranları, CERN laboratuvarlarında kuantum deneyleri sırasında ortaya çıktı. _Madde ya da özdek, uzayda yer kaplayan, kütlesi olan tanecikli yapılara denir. 5 duyu organımızla algılayabildiğimiz canlı ve cansız varlıklara denir. _Kuantum mekaniği: Madde ve ışığın, atom ve atomaltı seviyelerdeki davranışlarını inceleyen bir bilim dalı. Dalga mekaniği adlarıyla da anılır. Kuantum mekaniği; moleküllerin, atomların ve bunları meydana getiren elektron, proton, nötron, kuark, gluon gibi parçacıkların özelliklerini açıklamaya çalışır. _Kuantum 2 _ _Klasik mekanik, 1800'lü yılların sonlarına doğru, kara cisim ışıması, tayf çizgileri, fotoelektrik etki gibi birtakım olayları açıklamada yetersiz kalmıştır. Klasik fizik, evreni bir "süreklilik" olarak modelliyordu; ancak Max Planck bazı deneysel gözlemleri açıklayabilmek adına, 1900'de enerjinin paketçiklerden oluştuğunu; 5 yıl sonra da Einstein ışığın aynı şekilde paketçiklerden oluştuğunu, yani ışığın da, enerjinin de, süreksizlik gösterdiğini buldular _Elektronun varlığı daha önce 1897 senesinde J. J. Thompson tarafından ispat edilmişti. Bu durumda, eğer negatif yüklü elektronlar pozitif çekirdeğin etrafında dairesel hareket yapıyorlarsa, klasik fiziğe göre, çok kısa bir zaman diliminde enerji kaybederek çekirdeğe düşmeleri beklenirdi. _Kuantum dalgalanması - titreşim: Belirsizlik İlkesi dahilinde, enerji miktarındaki geçici değişmedir. Hiçlikten enerji oluşumuna neden olabilir. Bu yapıların çok ilginç özellikleri vardır: İlk olarak, fiziğin temel ilkelerini ihlal edebilmektedirler. Örneğin zamanda geriye hareket edebilmektedirler. Enerji korunumuna tabi değilmiş gibi davranmaktadırlar ve hatta ışıktan hızlı hareket edebilmektedirler. Bunların hiçbiri, gerçek parçacıklar tarafından yapılamaz. Sanal parçacıkların bunu yapabilmesinin nedeni, varlıklarının madde ve enerji üzerindeki toplam etkisinin her zaman sıfır olmasındandır. Araştırmalar, bu sanal parçacıkların muhtemelen Evren'in her noktasında her an oluştuğunu ve sonrasında hemen yok olduklarını doğrulamaktadır. Hiçlikten var olan parçacıklar, anlık olarak var olup yok olurlar. Bu dalgalanmalardan bir tanesi anlık olarak oluşup yok olmaz ve hızla genişlemeye başlar. İşte Büyük Patlama anı, bu an olabilir. Sonrasında ise, devasa bir "sıfır" şişip genişler ve kendi içinde madde ve anti-madde oluşmaya başlar. Evrendeki bütün maddenin ve enerjinin toplam enerjisi sıfırdır. Kocaman bir sanal parçacık içerisinde yaşıyor olabilir miyiz? Ancak sanal parçacık çiftlerinin çok kısa bir süre için var olabildiğini, sonrasındaysa yok olmak zorunda olduğunu Büyük Patlama'nın bir noktada, müthiş küçük bir hacimde ve bir anda gerçekleştiği ve sonrasında müthiş hızlı bir genişleme (enflasyon) dönemine girildiğidir genişlemenin başlaması için çok çok çok küçük bir miktar enerjinin yeterli olduğudur. Tıpkı bir orman yangını gibi, ufacık bir "enerji", her şeyi başlatabilir. Araştırma, evrenin şekli ne olursa olsun (açık, kapalı veya düz), kuantum dalgalanmanın hiçlik içerisinden toplam enerjisi sıfır olan bir varlığı, kendiliğinden ve durup dururken yaratabileceğini doğrulamış oluyor. "Evren'in dışında ne var?" sorusuna da cevap veriyor olması muhtemel: kuantum dalgalanmalar ile örülü devasa bir hiçlik. Bunun içerisinde, çok sayıda var olmuş ve var olan evren. Biz, evrenin pozitif madde-enerji tarafında bulunan yapılarız. _Mutlak sıfır_ _Doğada bir maddenin ulaşabileceği en düşük sıcaklık -270.15 C. Hiçbir madde bu sıcaklığa sahip olamaz çünkü bu sıcaklığa sahip olursa enerjisi sıfırlanır. Bu sıcaklığın üzerindeki her şey birer enerji ve ışık kaynağıdır. İnsanlar da kızılötesi ışık yayar. Plank, ışığın dalga olarak değil, paketler halinde yayıldığını keşfetti ve bu paketlere kuanta dedi. Kuantum buradan gelir. Atom sistemi güneş sistemine benzer ama atoma enerji verildiğinde elektronlar sıçrayarak yörünge değiştirir ve tekrar eski yörüngelerine dönebilmek için foton yayar. Kuantum sıçraması budur. _Higgs bozonu - Tanrı parçacığı_ _Higgs bozonu, kütleleri olmayan atomlara kütle kazandıran mekanizmadır, yani hiçliğe kütle vermektedir. Cernde kanıtlandı. Atom altı parçacıklara kütle kazandırıyor ve maddenin oluşmasını sağlıyor. Kuarklar evrende serbest halde bulunamazlar. Higgs bozonunun oluşturduğu Higgs alanı kuarkları etrafında toplar. Bu şekilde kuarklar kütle kazanıp proton ve nötronları oluştururken, Higgs bozonu da ortadan kaybolur. Tüm bu süreç saniyenin milyarlarca biri sürede olarak olup bittiği için Higgs parçacığını tespit etmek oldukça zordur. Cernde Işık hızına yakın bir hıza protonlar birbiriyle büyük bir hızla çarpışırlar. Ortaya büyük bir enerji ve protonların yapı taşlarından oluşan bir enkaz olan çıkar. Bilim insanları da bu enkazın arasında Higgs bozonunu ararlar. Fakat bu çok zorlu bir süreçtir. Çünkü dağılan kuarkların tekrar maddeyi oluşturması anlık bir zamandan çok daha kısa sürede gerçekleşir. Bu aynı zamanda büyük patlamanın da ufak çaplı bir simülasyonudur. Higgs alanı dediğimiz şey, bütün evrenin sahip olduğu tüm alanı ifade ediyor. Bu analojide de bir odayı dolduran tüm insanlar Higgs alanı olarak tarif edilebilir. Odaya ünlü biri girer ve herkes ona mıklatıs gibi yapışıp kütle kazanır. Higgs Bozonu da evrendeki bu alan içerisinde ortaya çıkan uyarılmalar sonucunda bazı parçacıkların tek bir yerde kümelenmiş halini ifade ediyor. Evrenin başlangıcı kabul edilen büyük patlamanın, (Big Bang) saniyenin milyonda biri kadar ertesinde ilk parçacıklar da etrafa saçıldı. Bu fizik kurallarını bulmaya çalışan fizikçilere göre ilk çıkan parçacıklar kütlesiz ve saf enerjiliydi. Fakat bilinen başka bir gerçeğe göre de evrende var olan her şeyin bir kütlesi vardır. _2010 Higgs bozonu deneysel olarak ispatlandı. _Fotonlar, durgun haldeyken kütlesiz. Hareket halindeyken, yüksek hızlarından dolayı kinetik enerjileri oluyor. Görelilik kuramıyla enerjiyle maddenin aynı şey olduğunu bildiğimize göre, ‘kinetik enerjisi olan fotonun ölçülebilir kütlesi de vardır’ diyebiliyoruz. Bu bağlamda, ışığın kütlesi olduğuna göre kütle çekimden de etkileniyor diyebiliyoruz. __ _Kaotik - Kaos - Karmaşa_ _İnsanın hesaplamaya muktedir olmadığı, son derece karmaşık, ama kendi iç düzenine sahip süreçleri kasteder. Kaotik sistem, kısaca, “başlangıç şartlarına hassas bağlılık gösteren ve ölçülemeyecek karmaşıklıkta sistemler” olarak tanımlanabilir. Kısacası, kaos bilimine göre, kaotik bir sistemin başlangıç şartlarındaki ölçülemez derecede küçük bir değişiklik, sistemin gelecekteki durumunda ölçülemez ve çok büyük değişikliklere neden olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken iki nokta var: Birincisi, sistemin gelecekteki durumunun başlangıç şartları ile çok sıkıca ve hassas bir biçimde bağlı olması. İkincisi ve daha önemlisi ise, sistem karmaşıklaştıkça, sistemi kaotik duruma sokacak başlangıç değişkenlerinin sayısında ve karmaşıklığında büyük bir artış olması. Kaotik sistemler, sadece düş gücü ürünü olarak üretilmiş veya laboratuvar şartlarında oluşturulabilen sistemler değildir. Evren bizzat (belki de tamamen) kaotik bileşenlerden oluşur. _Entropi – Düzensizlik_ _Fen Bilimlerinin en önemli yasası her şeyin yıprandığını söyleyen yasadır. Canlılar yaşlanır ve ölür, otomobiller paslanır ve evrendeki düzensizlik artar. Bilim adamları düzensizliği Entropi adı verilen nicelik ile ölçerler. Sistemlerdeki düzensizlik arttıkça, entropi de artar. Bu durum da faydalı enerji miktarını azaltır. Faydasız enerjiyi (entropi) arttırır. Eğer bir sistem tamamı ile düzenli ise entropisi sıfır olabilir. _Plazma - İyonlaşmış gaz_ _Plazma, çok yüksek sıcaklık ve basınç altında, elektrik yüklü parçacıklardan(iyon) oluşan bir gazdır. Plazma, maddenin en sıcak halidir. Harekete geçtiklerinde, manyetik alanlarla elektrik akımı oluşturur. Plazma, maddenin dört halinden biridir; diğerleri katı, sıvı ve gazdır. Gaz gibi plazmanın da bir kap içine konulmadıkça belirli bir şekli veya belirli bir hacmi yoktur. Gazdan farklı olarak, bir manyetik alanın etkisi altında lifler, kirişler ve çift katmanlı yapılar oluşturabilmektedir. _Gaz haldeki maddelerin manyetik kutuplaştırmayla oluşan reaksiyonun kontrollü etkileşim süreci. Pozitif ve negatif parçacıkların elektriksel olarak nötr ortamı. _Çoğu yapay plazmalar, elektrik veya manyetik alanların uygulanmasıyla oluşturulur. Ateş, ışıklandırma, elek kıvılcımları, florasan lambaları, neon ışıklar, plazma televizyonlar ve yıldızlar plazma halindeki ışıklandırılmış maddelerin örnekleridir. __ _Albert Einstein_ _Görelilik (izafiyet) teorisi_ _1905 yılında Einstein fizik yasalarının tüm ivmelenmeyen (duran veya sabit hızla ilerleyen) gözlemciler için aynı olacağını ve ışığın boşluktaki hızının gözlemcinin hareketinden bağımsız olduğunu ortaya koydu. Bu özel görelilik kuramıydı. 1915 yılında genel görelilik kuramını yayımladı. Bu kuramda, kütleli nesnelerin uzay-zamanda bir çarpıtma yaptığını ve bunun kütleçekim olarak algılandığını ortaya koydu. Einstein’ın genel görelilik kuramı, Dünya çevresindeki uzay-zamanın eğrilmekle kalmayıp, gezegenin dönüşü nedeniyle burgulanacağını da öngörmüştür. NASA’nın Gravity Probe B adlı uzay aracı bunun doğruluğunu kanıtladı. _Maxwell teorisinin zorunlu sonucu ışık hızının sabit olmasıdır. _Genel görelilik: Einstein’e göre kütle çekimi diye birşey yoktur. Kütle çekimi zannettiğimiz şey bükülmeler yüzünden oluşur. Ona göre uzay-zaman doludur. Büyük kütleler de uzayda bükülme yaratır, tıpkı gergin bir çarşafın üzerine koyacağınız bir güllenin çarşafı içeri doğru çekeceği ve etrafında bir bükülme yaratacağı gibi. Dünyamız da işte bu yüzden güneş'in etrafında ister istemez dönüyor. Dünya bu bükümden çıkamıyor çünkü diğer cisimler de o bükümün dışını büküyor. Aynı şekilde dünya da uzayı büküyor ve bu bükmeyle ay'ı tutuyor. Yine aynı şekilde bükülen uzay biz canlıları bastırıyor ve bizler bu sayede bir yere fırlamıyoruz. Yani einstein'a göre kısaca, yer bizi çektiği için değil, uzaydaki bükülmeler bizi bastırdığı için toprağın üzerinde durabiliyoruz. Bu kuramından yola çıkarak, kütlelerin, yakınlarından geçen ışığı da büktüğünü dolayısıyla bizim geceleri gökyüzünde gördüğümüz yıldızların aslında o göründükleri noktada olmadıklarını söyler _Kütlenin ışık hızına ulaştığı taktirde ki bu teoriye göre imkansızdır, kütlesinin sonsuza ulaşacağını söylemektedir. Kütle çekimi, zamanı büker. Kütle çekim kuvveti arttıkça zaman yavaşlar. İlk ilkeye göre iki hareketli cisim varsa bunlar kimin durduğunu veya kimin hareketli olduğunu anlayamazlar. Örneğin siz bir rokettesiniz, arkadaşınızda bir başka rokette. Arkadaşınızın ileri doğru gittiğini gördüğünüzde siz mi geriye hareket ediyorsunuz yoksa arkadaşınız mı ileri hareket ediyor bilemezsiniz. İlk ilkeyle ilgili bir başka sonuç ise zamanın farklı gözlemciler için farklı olmasıdır. Ama kendisi için zamanın yavaşladığını hareket eden cisim anlayamaz, onu gözlemleyen kişi anlar. Bu zaman farkları ışık hızı gibi yüksek hızlarda meydana gelir. Aynı zamanda iki roket var ve bunlardan biri yüksek hızda hareket ediyor. Bu hızlı hareket eden roket diğer rokete göre hareket yönünde kısalır. Yani farklı gözlemciler uzunlukları farklı algılar. İşte buna görelilik ilkesi denir _Görelilik ilkesi, Galileo tarafından bulunmuş bir değişmezlik ilkesidir. Yani fizik yasalarının alabileceği biçime bazı kısıtlamalar getiren çok genel bir ifadedir. Buna göre fizik yasalarının belirli bir koordinat sistemine veya birincisine göre hareket eden bir başka koordinat sistemine göre aynı biçimi korumalarını sağlar. Einstein, savlarını açıklamak için genellikle trenleri ve gar peronlarını kullandı. Galileo ise, aynı konuda gemi ve kıyı örneğini kullanmakla yetindi. _Einstein, ‘önce deney ve gözlem, sonra kuram’ diyen eski bilimsel çalışma yöntemine son ve büyük darbeyi indirdi. Önce hesap yaptı, tahminde bulundu. Deney arkadan geldi. Ve deney, Einstein’i destekledi. Kuantum etkilerinin belirsizliği, çok küçük ölçeklerde anlamlıdır; genel görelilik ise çok büyük ölçeklerdeki uzay-zaman yapısıyla ilgilidir. Newton’ un dehası, kütle çekim yasalarını bulmaya yetti. İki madde, birbirlerini kütleleriyle doğru, aralarındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak çeker. Yerçekimi bir kuvvet değildir, uzay-zaman'ın geometrik eğriliğinden ortaya çıkar. _Eğer kütle uzay-zamanı geometrik olarak eğiyorsa, güneşin çok yakınından geçip gelen uzak yıldızların ışıkları eğrilmiş olmalıdır. Bu eğrilik güneş çektiği için dış bükey değil de uzay-zamanın eğriliğine uygun iç bükey olmalıdır. _Çok çok yoğun kütleler uzay-zamanı öylesine bükebilir ki, uzay-zaman kendi üstüne katlanır ve içine çöker, böylesine yoğun bir kütle görülemez çünkü ışık dahi bu uzay-zaman eğriliğinden, çökmesinden kurtulamaz. _Kütle uzay-zamanı eğiyorsa bu eğilmeden zaman da etkileniyor(göreceli) olmalıdır. Eğilmiş zaman yavaş akmalıdır. Bu kuramın Newton’un kütleçekim kuramından temel farkı, kütleçekimini cisimlerin kütlelerinden kaynaklanan bir kuvvet ile değil, uzayın eğriliği ile açıklamasıdır. Genel görelilik kuramına göre kütle, içinde bulunduğu uzayın bükülmesine neden olur. _Einstein’in özel görelilik kuramının Galilei ve Newton göreliliğinden farkı, uzayın ve zamanın mutlak olamayacağını söylemesidir. Einstein, fizik yasalarının bütün eylemsiz sistemlerde aynı olduğunu gösterdi. Ama bu önemli sonuç onun için yeterli değildi. Fizik yasaları evrensel ise, eylemsiz sistemlerde olduğu gibi, eylemli sistemlerde de aynı olmalıydı. Bunun için gravitasyonu yaratan nedeni bulması gerekiyordu. Bunu bulması tam 10 yılını aldı. 1915 yılında da Genel Görelilik kuramını ortaya koydu. Bu iş, 1800 yıllık Aristo evren modelini 1543 yılında Copernicus’un yıkışından çok daha görkemli oldu. _Maxwell denklemleri elektrik ve magnetizma kuramlarını bireştirdi. Elektromagnetik dalgaların ışık hızıyla yayıldığını, başka bir deyişle, ışığın elektromanyetik dalgalar halinde yayıldığını ortaya koydu. Görelilik kuramının doğuşuna yol açtılar. Galileo ışık hızının yer ve şartlara göre değişebileceğini söylüyordu. Maxwell ise ışık hızının sabit olduğunu kanıtladı. _Maxwell - Ether kuramı : Ses dalgalarının yayılabilmesi için hava, su vb. bir ortamın olması nasıl gerekiyorsa, ışık dalgalarının da boşlukta yayılabilmesi için bir ortama gereksinimi var olmalıydı. Bütün uzay boşluğunu doldurduğu varsayılan bu maddeye ether denildi. Beklentilerin aksine, boşlukta ether olmadığı, ışık hızının gözlemcinin hızına (onun bulunduğu eylemsiz sistemin hızına) bağlı olmadığı, her sistemden aynı hızda göründüğü kanıtlandı. _Zaman aynı hızda akar ama kişilere göre değişir. Güzel bir kadınla bir saar bir dk. gibidir. 1 dk sıcak fırının yanında ise bir saat gibi. Uzayda da böyledir. 60 yaşında birine göre zaman 10 yaşındakine göre 2 kat hızlı akar. _Einsteine göre kütle çekimi ne kadar güçlüyse zaman o kadar yavaşlar. Örn: Karadelik. _Özel görelilik, sabit hızla hareket edenleri inceler. Genel görelilik değişken hızda hareketleri. 20 km ile giden biri 100 km ile gideni görünce kendisinin hareketsiz olduğunu düşünecek. _E=mc2. E =enerji. M = Kütle C2=Kütlenin karesi. Cerndeki deneyde kütleli cisim ışık hızına ulaşamamıştır. _Hawking, Einstein'ın Genel Görelilik Kuramının, Big Bang'le başlayıp karadeliklerle sonlandığını gösterdi. __ _Isaac Newton_(1643-1727) _Bilimin amacını şu şekilde belirtmiştir: “Olgulardan doğanın kuvvetlerini keşfetmek, sonra da bu kuvvetler yardımıyla diğer olayları açıklamak. Oluşturulan kuram, olayları açıklayabilmelidir. Doğa, matematiksel niteliklere sahip bölünemez küçük parçacıklardan yapılmıştır ve doğada her olay bu parçacıkların birleşmesi ve dağılması ile oluşmuştur. Ona göre bilimin amacı deneyler ile birlikte bu olayları matematiksel kuramlar ile genelleştirmektir. _Klâsik mekanik : Cisimlerin hareketlerini hem deneysel hem de matematiksel olarak inceleyen, fiziğin iki ana dalından biridir. _Newton hareket yasaları_ 1. Eylemsizlik yasası: Hareketli bir cisim dışarıdan bir kuvvete maruz kalmazsa doğrusal hareketini sürdürür. 2. İvme-Momentum: Bir cisim üzerindeki net kuvvet, cismin kütlesi ile ivmesinin çarpımına eşittir. 3. Etki-tepki yasası : Her etkiye karşı ona eşit bir tepki vardır. _Newton, evrensel kütle çekimini ve hareketin üç kanununu ortaya koymuş ve sonraki 300 yıl boyunca bu bakış açısı bilim dünyasına egemen olmuştur. Bu yasalar klasik mekaniğin temelini oluşturur. İnsanlar Newton'u tanrıymış gibi görürdü. Tüm bu tabuyu, 250 yıl sonra yıkacak ve bu devrimi tarihin tozlu sayfalarına kaldıracak, newton'un o görkemli fiziğini yerle br edecek adam da dünya üzerine gelecekti. Albert Einstein. _Newton'u, bilim camiasıyla barıştıran adam halley'dir. Halley, newton'un kitaplarını principa adı altında üç ciltle yayınladı. Newton'un denklemiyle hesaplamalar yaptı. Kuyruklu yıldzın ne zaman geçeceğini hesapladı _Çiftlikte kafasına elma düştü ama ay düşmedi. 25 yaşındaki genç profesör. Deney ile matematiği evlendiren ilk kişi newton'du. Matematik artık bir soyutluk değildi ve fizik diye bir kavram ortaya çıkıyordu. Işık kuramı sonrası tüm bilim dünyasının kendisine cephe almasına ve haksız eleştirilmesine katlanamadı ve içine kapandı. Bilim dünyasındaki hırslı dinozorlar tarafından sindirilmişti. Newton, yaptığı çalışmaları bir daha dünya'ya açıklamamak üzere yemin etti. Yeminini 50 yıl boyunca bozmadı. _Dünya üzerindeki bir cisme dünyanın çapının karesi ile orantılı bir şekilde çekim uygulanıyordu. Üstelik bu çekim kuvveti tüm evren'i etkiliyordu. Newton inanılmaz bir keşfe imza atmış, görünmeyen bir ipi görünür kılmıştı. _Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri kitabında ispatlar, geometri ile yapılmış, evrensel kütle çekimi açıklanmış ve cisimlerin kütleleri ile doğru orantılı, mesafeleri ile ters orantılı birbirlerini çektiklerini açıklamıştır. Doğa kanunu, evren kanunudur. İlk yansıtmalı teleskobu geliştirmiş, beyaz ışığın bir prizmaya tutulduğunda farklı renklerden bir tayf yapması gözlemi sonucu bir renk kuramı oluşturmuştur. _Annesi onu çiftçi yapmak istiyordu ama o gökyüzüyle uğraşıyordu. Üvey babayla büyüdü ve hiç evlenmedi. Vebadan dolayı champrice kapandı ve çiftlikte geçirdiği bu iki sene oldukça verimliydi ve bu dönemde kütle çekimi üzerinde düşünmeye başladı. Optik kitabında, yansıma ve kırınım hesapları, beyaz ışığın tayfın renklerine ayrılması, gözün çalışma yöntemi, merceklerle görüntü oluşumu, gökkuşağının renkleri, yansıma, teleskopunun yapımı gibi konulardan bahseder. Eleştirilme ve yadırganma korkusu vardı; bu nedenle buluşlarını ilk düşündükten yıllar sonra yayınladığı düşünülmektedir. Galileo'nun deneyciliğini örnek almış. _Newton doğduğu zaman mucize bebek olarak söyleniyordu. Normalden 3 ay önce doğan newton bir kitaptan daha küçüktü. 9 yaşında annesi tarafından terk edildi. Papaz dayısı oldukça entelektüel bir adamdı ve newton ilk defa orada çok daha geniş bilgi hazinesi olan kitaplarla tanıştı. Eğitim için aile dostları clarke ailesinin yanına taşındı. Clark çok kültürlü bir adamdı, çatı katlarında inanılmaz bir kütüphane bulunmaktaydı. Newton aradığı huzuru işte o kütüphanede buldu. Clark ailesi ünlü düşünürleri ve bilim adamlarını ağırlıyordu. Aradığı yerin bu adamların yanı olduğunu görüyordu. Üvey babası ölmüş ve annesi onu yanına çağırmıştı. Bu kadar okuduğun yeter diyip 3 üvey kardeşine bakmasını söylenmiş… ********* Devamı yorumda
··
2.689 görüntüleme
Onur okurunun profil resmi
_Nikola Tesla_(1856 – 1943) _Elektro-adam. 1893’te kablosuz iletişim olasılığı hakkında açıklamalar yaptı. Dünya çapında kablosuz elektrik enerjisi dağıtımı. Annesi mekanik aletler yapabilme becerisine sahipti. Askerlikten kaçıp dağlarca avcı oldu. Doğa ile olan bu temasının onu hem fiziksel hem de zihinsel olarak daha güçlü yaptığını söyledi. Prof’den babasına gelmiş mektup buldu. "oğlunuz ilk derecenin yıldızıydı. Mektupta okuldan çıkarılmadığı sürece Tesla'nın çok çalışarak öleceği konusunda uyarılar vardı. İlk zararlarını tekrar kumar oynayarak geri döndürdü. Okul bursu kesilince okulu bitiremedi ve bunun için evi terk etti. Teknik ressam olarak çalıştı. Sinir krizi geçirdi. Edison tesislerinde mühendislik sorunlarını gidermesi için yine onu gönderdiler. Tesla'nın da ABD'ye getirilmesini istedi. Bir yatırımcıyla 1887'de Tesla Electric Company'yi kurdular. Kendi indüksiyon motorunu göstermesi elektrik şirketleri arasındaki aşırı rekabet döneminde gerçekleşti. Nakit kıtlığı nedeniyle tesla motor geliştirilme aşamasında kalmıştı. _Heinrich Hertz'in elektromanyetik radyasyonun varlığını kanıtlayan 1886-88 yılları arasındaki deneylerini öğrendi. Akımın demir çekirdeğini aşırı ısıttığını gördü. Bobinin farklı pozisyonlara hareket ettirilebilen bir demir çekirdek arasındaki yalıtım malzemesi yerine hava boşluklu. Tesla bobini ile çözdü. Tesla bobini ile kablosuz aydınlatma sistemi geliştirmeye çalıştı. Akkor ampullerini yakarak halka açık gösteri yaptı. Buharla çalışan pistonlu bir elektrik jeneratörü geliştirdi. Manyetik armatür yüksek hızda yukarı ve aşağı titreşti ve alternatif bir manyetik alan oluşturdu. Bu, tel bobinleri bitişik olarak yerleştirilen indüklenmiş alternatif elektrik akımıydı. Ama elektrik üretmek için uygun bir mühendislik çözümü olmadı. Hidroelektrik santralleriyle alternatif akımın çok büyük güç meydana getireceğini tararladı. Niagara şelelaesi hayallerini süsledi. _Kendi deyimiyle zihninde çakan şimşekler rehberi olmuştur. Bu ışık patlamalarını hâlâ zaman zaman yaşıyorum. Yeni bir fikrin zihnimde parıldayıvermesi gibi durumlarda ortaya çıkıyor. Ama artık eskisi kadar heyecan verici değil bu, eskiye nazaran daha etkisiz. Gözlerimi kapattığımda, ilk önce mutlaka çok koyu ve tek tonlu bir mavi fon görüyorum. Tıpkı açık ama yıldızsız bir gecede olduğu gibi. Birkaç saniye içinde bu alan parıltılar saçan ve bana doğru ilerleyen yeşil ışıltılarla doluyor. Neden sonra sağ tarafımda birbirine paralel ve yakın ışınların oluşturduğu iki ayrı sistem görüyorum. Bu iki sistem birbirleri ile dik açı oluşturacak şekilde duruyorlar; sarı, yeşil ve altın renklerinin hakim olmasına karşın, her türlü rengi içeriyorlar. Sonra bu çizgiler daha da parlaklaşmaya başlıyor ve her yere parıltılar saçan belirgin noktalar serpiliyor. Bu resim yavaş yavaş görüntü alanımdan çıkıyor ve sola doğru kayarak yok olup gidiyor, yerini pek de hoş olmayan ölü bir griliğe bırakıyor. Burayı çabucak kabaran ve kendilerine canlı formlar vermeye çalışıyormuş gibi duran bulutlar doldurmaya başlıyor. İşin ilginç yanı şu ki, ikinci aşamaya geçilinceye değin bu griliği belirgin bir şekle benzetemiyorum. Her seferinde, uyuyakalmadan az önce, gözlerimde kimi şeylerin ya da insanların görüntüleri canlanıyor. Onları gördüğüm anda anlıyorum ki bilincimi yitirmek üzereyim. Eğer ortaya çıkmıyorlarsa ya da bunu reddediyorlarsa biliyorum ki bu uykusuz bir gece geçireceğim anlamına geliyor. _New york’taki gösterisinde 1 metrelik bir tekneyi uzaktan kumandayla kontrol etti. Mekanik ve fiziksel titreşimlerle çalışırken, Houston Caddesi'ndeki yeni laboratuvarının etrafında hakiki bir depreme neden oldu. Floresan, radar, MRI… Dünya çapında telsiz. Mantara benzeyen yapı, 62 metre yukarısındaki tepe noktasına doğru daralan, kafes şeklinde bir iskelete sahipti. Yüksek gerilim ve yüksek frekanslı elektrik iletimi konusundaki araştırmalar, dağın üzerine Dünya'nın en güçlü radyo vericisini kurup çalıştırmaya yöneltti. İlk insan yapımı şimşeği oluşturdu. 40 km uzaklıktaki kasabalarda bile bu gök gürültüsünün işitildiği kaydedilmiştir. 100 milyon Volt değerinde gerilim kullanılıyordu. _İyonosferin insanlığın yararına kullanabileceğini söyleyen ve bunu ispatlayan bilim adamıdır. İyonosfer, 19. yüzyılda keşfedilmiştir, elektrik enerjisinin ve radyo, ses ve elektro manyetik dalgaların kablosuz olarak çok uzak bir noktadan diğer noktaya taşımasını sağlamaktadır. Tesla yüksek frekans alternatif akım üreteçlerini yapmıştı. 1898 yılında ilk defa uzaktan kumandayı bota uygulamış ve herkes bunu teslanın beyin gücüyle yaptığını düşünmüş. Bir sene sonra Nikola Tesla uzaydaki hayatın varlığı ile de yakından ilgilenmiş ve uzaya ses dalgaları göndermiştir. Uzaydan kozmik ses dalgalarının kaydını yapmıştır. Bunun duyurusunu yaptığında bilim çevresinden ilgi ve destek görememesinin sebebi o yıllarda kozmik radyo dalgalarının bilim camiasında yeri olmamasıdır. 1917'nin Ağustos'unda uzaktaki cisimlerin üzerine kısa dalga darbeleri gönderip, yansıyan kısa dalga darbelerinin bir flüoresan ekran üzerinde toplanmasıyla izlenebileceklerini açıklamıştır. _Kusursuz giyinişli, birkaç dilde yaptığı kültürlü konuşması ve medeni davranışıyla gösterişli centilmen Nikola Tesla, New York sosyetesinin gözdesi oldu. _Nikola Tesla hiç evlenmemiştir. Bekar ve aseksüel olmasının bilimsel yeteneklerine yardımcı olduğunu düşünüyordu. Gittikçe garipleşti, gerçeklerden uzaklaştı, aldatıcı hayalciliğe yöneldi. Not alma alışkanlığı edinmemişti. Her zaman tüm araştırma ve deneylerine ait tüm bilgiyi aklında tutabildiğini iddia ve ispat etti. II. Dünya Savaşı sırasında öldüğü zaman, kasasına askeri yöneticiler el koydular. 150 yıl yaşamaya kararlı olduğunu ve 100 yaşının üstüne eriştiği zaman, araştırma ve deneyleri sırasında topladığı bütün bilgiyi etraflıca anlatarak, anılarını yazacağını söyledi. Thomas Edison'un 40.000 dolarlık Nobel Ödülü'nü paylaşmaya seçildikleri açıklandı. Nikola Tesla, bu ödülü de reddetti. _Beş duyusunun aşırı hassaslaşması ve bundan dolayı çektiği sıkıntılar. Karanlıkta bir yarasa kadar duyarlı olabiliyordum, metrelerce uzaklıktaki bir nesnenin varlığını alnımda hissettiğim bir ürperti sayesinde fark edebiliyordum. _Edison ona iş verir ama para konusunda ise Amerikan şakası olduğunu söyleyrek ücret ödemez ve aralarında bir rekabet başlar. Tesla'nın en büyük destekçisi J.P. Morgan bu kablosuz enerji iletimi ile şirketin ekonomisinin batacağını anlamış ve finansman desteğini kesmiştir. _Gelecekle ilgili öngörü: Telgraf, telefon, haber yayını, borsa görüşmeleri, deniz ve hava trafiğine yardım, eğlence ve müzik yayını, saat ayarı, resimli telgraf, telefoto ve teleks hizmetleri ile, Nikola Tesla'nın sonradan oluşumunu gördüğü radyo sitesi anlatılıyordu. Hayatının son yıllarını borçlarından kaçmak için sürekli otel değiştirerek geçirdi. __ _Beden ve Elektirik_ _İnsan vücudu yaşamsal fonksiyonlarını yerine getirebilmek için elektrokimyasal bir enerji sistemi kullanır. Vücudumuzun elektrikle işleyen bölümünü sinir sistemi oluşturur. Bir kaza veya sakatlık durumu olduğunda bile vücudumuz elektrik üretimini gerçekleştirir ve ürettiği elektrik enerjisiyle yaşamsal faaliyetlerini sürdürür. Trilyonlarca atomdan meydana gelen insan vücudu, elektronların hareketiyle ortaya çıkan enerjiyle çalışır. İnsan vücudundaki sinyal iletisi, sinir sistemini oluşturan nöronlar tarafından iletilen atkılardan oluşur. Bu sistem, bir AC ya da DC güç sistemlerinden çok, bir telgraf sistemine benzetilebilir. Telgraf sistemi, çeşitli kodlar kullanılmak suretiyle mesafeler arasında elektrik sinyalleriyle yazılı bilgi gönderilmesini sağlayan bir cihazdır. _Vücuttaki trilyonlarca hücrenin ürettiği elektrik toplanırsa elde edeceğimiz enerji, 40 watt’lık bir elektrik ampulünün aydınlatmasına denk bir enerjidir. _Biyoenerji_ _Kozmik doğal olan enerjidir. Sağlık ve canlılık akımı’dır. Biyoenerji, frekanslar ve enerjetik dalgalar halinde devamlı olarak dalgalar halinde kainata akan bir hayat akımıdır. Kainatın ve onun içinde yer alan tüm unsurların hayat hareketlerine devam etmesi buna bağlıdır. Bir atomun elektronlarının çekirdek etrafındaki yörüngelerinde hareketleri de buna bağlıdır. Bilim, insan organizmasının yalnız moleküllerden oluşan, fiziksel bir yapıya sahip olmadığını, tüm kainatta olduğu gibi bir enerji alanına sahip olduğunu doğrular. Vücut içerisinde devamlı bir titreşim ve düşük voltajlı elektromanyetik akım; bireysel enerji alanımız ve enerji sistemimiz vardır. Kısacası fiziksel, zihinsel ve ruhsal üç enerji alanımızın bileşkesiyiz. _Çeşitli metal cisimlere dokunduğumda elektrik çarpıyor. Bunun Biyoenerjiyle hiçbir ilgisi yoktur. Negatif enerjidir. Bu tamamen vücudun statik elektrik üretmesidir ve her insanda olur. Vücudumuzdaki bu statik elektriği boşaltmamız gerekmektedir. Bu elektrik enerjisi boşaltılmadığı takdirde, vücut son derece elektrik yüklü olacak ve insanın stresini daha fazla arttıracaktır. Bunun için böyle durumlarda, çıplak ayakla toprağa basarak vücuttaki statik elektriği boşaltmak gerekir. Hayvan severek de bu enerjiden kurtulmak mümkündür. _Statik enerji (Durağan). Kinetik (Hareket sonucu oluşan). _Yüklerin birbirleriyle etkileşimi sonucunda ortaya çıkan kuvvete elektrostatik kuvvet veya statik elektrik denmektedir. İki cisim arasında pozitif ve negatif elektronların serbest bırakılması ve işaretlerinin değişmesi ile kendiliğinden oluşur. Yıldırım, saç tarak… _Yıldırım : Bulutlar içerisinde hidrometorlar olarak adlandırılan parçacıklar çarpışma ve sürtünme sonucunda yüklenir. Bu parçacıklar, bulutun yukarı bölümünün tamamen pozitif yük kazanmasına ve bulutun aşağı kesimlerinin negatif olarak yüklenmesine sebebiyet verir. Etkiyle elektriklenme sonucunda bulutların altında kalan toprakta zıt yükle, yani pozitif olarak yüklenir. _İnsanlarda birbirlerine dokununca elektrik çarpar. _Fizik biliminde bir yasa vardır: Enerjinin Korunumu. Bu yasa der ki: Enerji yoktan var edilemez, yok edilemez fakat enerji başka şekillere dönüşebilir. Basit örneklerle rüzgar ve güneş enerjisinin elektrik enerjisine dönüşmesi gibi tüm hücrelerin, organların ve bedendeki fonksiyonların enerjiye ihtiyaçları olduğu gibi, dönüştürerek etrafa yaydıkları bir enerji de vardır. _İnsan manyetik bir alana sahiptir. Bu alan aura ismiyle de adlandırılmaktadır. Her insanın bir aurası vardır. Bu aura alanı çevreyle iletişim halindedir. Enerjinin dönüştüğü bir başka alanda duygulardır. Mutlu, olumlu, pozitif bir enerji alanı bir anda yerini mutsuz, olumsuz, negatif bir enerji alanına bırakabilmektedir. Bunun kaynağı bir kişi ile karşılaşmak, bir olaya tanık olmak, bir telefon görüşmesi yapmak, bir yerlerden bilgi almak, bir ortamda bulunmak ve niceleri olabilmektedir. _Evinizdesiniz, her şey yolunda, film keyfi yapmaktasınız. Telefon çaldı ve karşıda çok sevdiğiniz bir arkadaşınız var. “Naber? Nasılsın? İyiyim film izliyorum sen nasılsın? Bırak filmi de ne olacak bu ülkenin hali?” film dondurulmuş ekranda sizi bekliyor fakat siz en sevdiğiniz arkadaşınızla ülkenin hallerini tartışırken buldunuz kendinizi. Arkadaşınız belli ki bir şeyler tarafından olumsuz etkilenmiş, enerjisel olarak berbat bir duruma gelmiş, kurtuluş yolu olarak size sarmış. Bu telefon konuşmasının ardından enerjiniz ne hale geldi? Filmi izleyecek aynı enerjiye sahip misiniz yoksa dışarı çıkıp biraz hava almak mı istiyorsunuz? Bunun sebebi arkadaşınızın o anda yanınızda olmasa bile olumsuz enerjisini size yüklemesidir. Metrobüslerde ve trafikte de durum böyledir. Adeta bir virüsün yayılması gibi olumsuz ruh halleri kişilere yayılmaktadır. Bunlara “enerji vampirleri” denilmektedir _Ortamların da enerjisi vardır. Bir hastanenin enerjisi ile okulun enerjisi aynı değildir. __ _Mıknatıs – Manyetizma_ _2800 yıl önce Manisa’ya o zamanlar Magnesia deniyormuş. Burada yaşayan Eski Yunalılar bazı demir cevheri parçalarının demir parçalarını çektiğini gözlemişler. Bu taşlara da manyetit (demir oksit) “mıknatıs taşı”adını vermişler. Kendiliğinden oluşan bu tür mıknatıslara doğal mıknatıs denir. Her mıknatısın çevresinde manyetik alanı vardır. Manyetik madde, bir mıknatısın manyetik alanına girdiğinde bölgecikler düzenli hale gelir. Böylece madde mıknatıslanır. Manyetik bölge kuramı. Mıknatıslık özelliği atomların yapısındaki elektronların hakeretlerinden kaynaklanır. Sıradan bir manyetik maddede her biri mıknatıs gibi davranan milyonlarca atom gruplarının oluşturduğu küçük bölgecikler düzensiz şekilde bulunur. Madde, bir mıknatısın çekim alanına girdiğinde atomların oluşturduğu o küçük bölgecikler düzenli hale gelir ve bir dizin oluşturur. Böylece manyetik malzeme mıknatıslı hale gelir. Eğer dizin bozulursa madde mıknatıslılık özelliğini kaybeder. _Manyetizma Vektöreldir. _Manyetik: Kendinde mıknatıs özellikleri bulunan, mıknatıs gibi çeken. Tüm canlılar manyetik kuvvet etkisi altındadır. Manyetik olmayan maddeler : bakır, alüminyum, plastik, sıvı oksijen ve gazlardır. Manyetik alan çizgileri, bu manyetik N kutbundan çıkar, ortamda yayılır ve manyetik S kutbuna geri dönerler. Dünyanın manyetik kuzey kutbu pusula ignesinin manyetik güney kutbunu çeker. Bu nedenle, pusula iğnesinin manyetik güney kutbu dünyanın kuzey kutbunu işaret eder. Elektriksel yükler yüksek potansiyelden alçak potansiyele doğru hareket ederler. Bu hareket manyetik çift kutupları oluşturur. _Elektrik alan ve manyetik alan birbiriyle ilişkilidir. Bir elektrik alandaki değişiklik yakındaki bir manyetik alanda değişikliğe neden olur, Michael Faraday'ın çalışmalarını inceleyerek geliştirmiştir. Maxwell daha önceleri birbirinden ayrı olarak düşünülen elektrik ve manyetik alanların, aslında aynı fiziksel varlığın değişik yönleri olduğunu göstermişti. Manyetik alanın başlangıcı ve sonu yoktur. Elektrik alanın başlangıcı ve sonu bellidir artı(+) kutbundan eksi (-) kutbuna doğrudur. _Çinli bilim insanı Shen Kuo (1031-1095) manyetik pusula-navigasyon için doğa mıknatıs pusulasını kullanan Çinli olarak tanındı. Alexander Neckam 1187 de Avrupa da pusulayı ve pusulanın navigasyon için kullanımını tanımlayan ilk kişiydi. _Elektro Manyetizma : Elektrikle yüklü parçacıklar arasındaki etkileşime neden olan fiziksel kuvvet'tir. Bu etkileşimin gerçekleştiği alanlar, elektromanyetik alan olarak tanımlanır. Michael Faraday tarafından gözlemlenen, James Clerk Maxwell tarafından genişletilen ve Oliver Heaviside ile Heinrich Hertz tarafından kısmen yeniden formüle edilen kavram. Bu başarı, ışığın doğasını anlamak gibi uzun erimli sonuçlar doğurmuştur. Işık ve diğer elektromanyetik dalgalar, kuantize olan, kendi kendine yayılan manyetik alan titreşimleri diyebileceğimiz foton formunu alır. Farklı salınım frekansları, elektromanyetik radyasyonun farklı biçimlerini doğurur; en düşük frekanslardaki radyo dalgalarından, orta frekanslardaki görünür ışığa, en yüksek frekanslardaki gama ışınına. Elektrik ve manyetizma iki ayrı kuvvet olarak düşünülüyordu. Bu görüş, 1873'te basılan, James Clerk Maxwell'in, içinde pozitif ve negatif yüklerin etkileşimlerinin tek kuvvetle düzenlendiği gösterilen yayınıyla değişti. _William Gilbert : Eliabeth in zamanından bir doktor. Elektriklenen cisimler diğer tüm maddeleri rastgele çekiyorken, aksine mangetin yalnızca demiri çektiğini de fark etti. Bu doğadaki pek çok keşfi Gilbert'a elektrik bilimi kurucusu unvanını kazandırdı. Nemin ve ıslatılan cisimlerin elektriklenmeyi önlediğini de keşfetti. Franklin uçurtma ile deney yaptı. 1800’de Alessandro Volta büyük elektrik akımı üretmek amacıyla ilk aracı yaptı, daha sonra bu elektrik bataryası olarak bilinecekti. _1864'te James Clerk Maxwell ışığın elektromanyetik kuramıni duyurdu. Maxwell, Faraday’dan daha ilerisini görebiliyordu. Ona göre eğer ışık elektromanyetik bir olaysa ve cam gibi dielektrikler boyunca geçiş yapabiliyorsa, olay dielektrik içinde elektromanyetik akımın doğallığı içinde olmak zorundadır. _1887’ de, Alman fizikçi Heinrich Hertz, var olan elektromanyetik dalgaların gerçekliğini bir deney serisinde, Maxwell ve Faraday’ın tahmin ettiği gibi çaprazlama serbest uzay elektromanyetik dalgaların bazı uzaklıklar üzerinde hareket edebileceğini göstererek kanıtlamıştır. Uzaydaki elektromanyetik dalgaların keşfi 19.yüzyılın kapanış zamanlarında radyonun gelişimine neden oldu. Röntgen ya da X-ışınlarının keşfine de yol açacaktır. _1889’ Nicola Tesla 1889'da Evrensel bir sergide Hertz'in yaptığı deneyleri öğrendi ve böylece bu öğrendiklerini onun kendi deneyleri içine yerleştirdi. Çok yüksek frekansta ve çok yüksek potansiyel akım içinde gelişen yüksek-frekanslı ateşleme jeneratörü ortaya çıkarmış oldu. Bu ateşleme jeneratörü yaklaşık 15.000 hertz'de çalıştırıldı. Mxwell ve Hertz'in havayla gelen elektromanyetik dalgaların varlığı hakkında yanlış düşüncelere sahip olduklarını ileri sürüyordu. Maxwell'in iddiası içinde yüksek bir potansiyel gördü; Buna göre ışık ve elektrik aynı olgunun parçasıydı, o yeni tür olan kablosuz elektrik ışığının yaratılma yoluydu. _1880’lerde 2. Endüstriyel devrim – manyetizmanın gelişimi, alternatif akım rekabeti arttıdı. Elektriğin çeşitlendirilmesi, 1871 öncesinde elektriksiz hayatın varlığına inanılmasını güç hale getirdi. Graham Bell, sayesinde icat edilen telefonun ticareti samimiyet ile başlamıştı. İskoçyalı elektrik mühendisi olan James Blyth 1887 ilk defa elektrik üretimi için rüzgar gülü inşa edildi. 1900 birçok bilim adamı doğanın bütün kuvvetlerinin elektromanyetik orijin(bu elektromanyetik dünya görüşü) olduğuna inanıyorlardı. _Einstein: Alman fizik dergisinde yayınlanan Mükemmel Yılın Yazıları =1- Işık, enerjinin ayrık paketleri (kuanta) olarak madde ile etkileşime girer. Bu iddia 1900’de Max Planck tarafından tamamen matematiksel olarak tanıtılmıştı. 2- Küçük nesnenin rastalantısal hareketlerini açıkladı. 3- Hareket halindeki cisimlerin elektromanyetiki üzerine yazdığı yazıda radikal özel görecelik kuramını tanıttı. Buna göre, gözlemcinin hareket durumu üzerindeki gözlemlenilmiş ışık hızının bağımsızlık durumu eş zamanlılık kavramı açısından temel değişiklikler gerektirdi. Bunun sonuçlarına hareket halindeki cisimlerin zaman-uzay durumunu da dahil eder. Bu hareket halindeki cisimler gözlemcinin durumuna göre yavaşlar ve temasa geçer. 4- Kütlenin çok küçük miktarları büyük miktarda enerjiye dönüştürülebilir. _21.yüzyıl başlamadan önce, elektromanyetik bağlamalar gezegen ve nesne arasında belli bir açıdaki yerel dikey doğrultusunda yönlendiriliyordu. Manyetik alan Dünya’nın manyetik alanın kesmekle birlikte akım yarattı; böylece dönen cisminin birkaçının kinetik enerjisini elektriksel enerjiye dönüştürdü. Tetherin sonu yüzey katmanını terk edebilir, böylece iyonosfer ile elektriksel bir bağ yaratılır ayrıca jeneratör yaratır. İtici güç sistemin bir parçası olarak, uzay araçlarının yönünü değiştirmek amacıyla güçlü ve uzun iletkenler kullanılabilir. Bu durum uzay seyahatini önemli ölçüde ucuzlaştıracak bir yoldur. O düşük bütçe ile manyetik yelken ile basitleştirilebilir. O ya hareket halindeki uzay aracını frenlemek ya da hızlandırmak amacıyla kullanılabilir. _2010 Higgs bozonu deneysel olarak ispatlandı. _Robert Boyle: Kimyanın babası İrlandalı mimar.(1627-1691) Modern anlamda ilk "element" tanımını yapmıştır. Gazın basıncıyla hacmi arasında bir bağlantı olduğunu açıklamıştır. Bu bağıntı "Boyle – Mariotte Yasası" olarak bilini. Doğar doğmaz anne diye ağladığı ve 6 aylıkken konuşmaya başladığı 1,5 yaşında ileri derecede okur yazar olduğu bilinmektedir. Tanıdıklarına, "çok sıra dışı bir durum olmadığı müddetçe" Salı-Cuma öğleden sonraları ve Çarşamba-Cumartesi de öğlenleri rahatsız edilmek istemediği haberini saldı. _Robert Hooke: (1635 -1703), İngiliz doğa filozofu. Çabuk öfkelenen, gururlu ve entelektüel rakiplere gücenme eğilimde olan birisiydi. Biyografi yazarı onun içn: “aşağılık bir herif, efkârlı, güvensiz ve kıskanç” olduğunu söylüyor. Ölümünden sonra itibarı kötüye gitti ve bu genellikle, Isaac Newton ile yerçekimi, gezegenler ve ışık üzerindeki çalışmaları ile olan saygınlığı konusundaki anlaşmazlığına bağlanıyor. Günlüğü ise fikirleri biraz değiştirdi. Hooke’un günlüğü, sık sık kahve evlerinde, meyhanede ve Robert Boyle ile birlikte akşam yemeklerindeki buluşmalarıyla ilgiliydi. Çay davetleri, çocuklara matematik dersleri… Esnek yaydaki uzantılı gerilimin doğrusal dönüşümünü tanımlayan esneklik kanununu keşfetti. Mikroskop ve teleskopta olduğu kadar biyolojiyle de ilgili. Hücre ifadesini türetti. Yıldıza olan uzaklığı ölçmek. Çift-yıldız sistemlerini ilk gözlemleyendi. İnsan hafızasıynı inceledi. Şifreleme, hafıza kapasitesi, yineleme, geri alma, unutma ve bileşenlerine değindiği modeldi. Kraliyet Greenwich Gözlemevi, Londra’nın Büyük Yangın Anıtı ve kötü şöhretli Bethlem Kraliyet Hastanesi’nin dizaynı üzerinde çalışmış. _Pusula: Manyetik veya cayroskopik olarak ya da bir yıldıza göre yön belirleme prensipleriyle çalışırlar. Cayro pusulalar, dünyanın dönüşüne göre ayarlıdır. Geminin metal aksamından etkilenmediğinden manyetik pusulalara göre daha sağlıklı sonuç vermektedirler. __ _ÇAKRA_ _Etten kemikten olan maddi bedenimizden başka bir de enerji bedenimiz var. Kanın bedenimizde dolaştığı gibi, enerji de bu enerji bedenimizde dolaşıyor. Enerji düzgün akmadığında fiziksel ve ruhsal hastalıklar ortaya çıkabiliyor ve tedavi de akışın tekrar sağlanması ile gerçekleşiyor. Enerji beden kuramına göre bedenin dışında aura, magen gibi koruyucu katmanlar var. Teşhis, tedavi ve koruma çalışmaları buradan yapılabiliyor. Asıl enerji istasyonları ise çakralar. Enerji merkezleri. Çakra, Sankskritçe çark demek. Enerjinin bu merkezlerde çark gibi döndüğüne inanılıyor. Çakralarımız uyumlu dönmediğinde de enerji akışı sekteye uğruyor. Buna neden olan sebepleri bulup, yok etmek gerekiyor. _1_ Kök çarka_ Kırmızı. Temel yaşam enerjisidir. Özgüven, cesaret, cinsel güç, sakinlik, sabır. Maddiyat ile ilişkimiz. Sembolü 4 yapraklı lotus. Kontrol ettiği yerler: salgı bezleri, kemikler, dişler, mesane, ayaklar, böbrekler, omurga. Tıkanıklıkta, tatminsizlik, maddi ve manevi, yeme uyku bozuklukları, sinirlilik, acelecilik...Çocukluktaki travmalar güvensizlikler çakrayı bloke eder. _Yoga: dağ duruşu: eller birleşik füze gibi gökyüzüne. Savaşçı duruşu: 2 kol öne ve arkaya uçak gibi dizin üzerine gerinenem.ceset duruşu. meditason oturuşu yönlendirmeli. Müzikle şifa. Olumlama…Kırmızı ışığın kuyruk sokumundan ayaklara doğru yavaşça indiğini düşünüp, kök çakranızı tıkayan bütün blokajların sevgili dünya anaya topraklanarak aktığını hayal edebilirsiniz _2_ Mide çakrası Sakral. Libido._ Turuncu. Göbek deliğimizin iki parmak altında. Sakral çakra, duygu merkezimizdir, enerji bedeni olarak astral beden ile ilişkilidir. Böbrek üstü salgı bezleri. Dolaşım boşaltım sistemi ile de sorumludur. Cinselliğimiz, iştahımız, yaratıcılığımız yumurtalıklar ve testisler ile beraber üreme sistemimizi kontrol eder. Dengesiz bir sakral çakra insanda, idrar sorunları, böbrek taşları, sırt bölgesinin alt kısımlarında ağrı, prostat. Kendimizi utangaç, çaresiz ve güçsüz hissedebiliriz. Sakral çakra dengede olduğu zaman, herhangi bir insana ya da nesneye kendimizi muhtaç hissetmeyiz yeniliklerden çekinmeyiz ve korkmayız. _3_Güneş sinirağı çakrası (solar pleksus)_ Sarı. Kişisel gücün merkezidir. Göbek deliğimizin üç parmak yukarısında. Güçlü sezgiler 3. göz çakrasından çok karın çakası daha çok önem teşkil etmektedir. Güç ile ilişkilidir. Az çalışması depresyon, çok çalışması kontrölcülük, empati yoksunluğu ve şişmiş ego. Pankreas. Karın çakramızın dengeli oluşu bizleri gayretli, kendimizden emin, sakin, neşeli ve özsaygı bakımından yukarılara çıkartır. Karın çakramız otonom sinir sistemimizi, midemizi, safra kesemizi, kalın bağırsağımızı, karaciğerimizi ve pankreasımızı yönetir. Başkaları benim hakkında ne düşünür? _4_ Kalp çakrası: Sevginin adresi_ Yeşil. Göğüs kafesimizin ortasında kalbimizin yanında yer alır. Çok aşırı çalışan bir kalp çakrası ise aşırı hassasiyet ve başkaları için kendini feda eden bir karakter geliştirmeye yol açar. Koşulsuz sevginin merkezidir. Kalp çakrası, yaşamımızın en önemli yaşam gücü olan akciğer, kalp ve kan dolaşımını yönetir. Bağışıklık sistemimizin güçlü olmasını sağlayan T-Hücrelerini salgılayan timüs bezi, yukarıda da bahsettiğim gibi kalp çakrasının ana salgı bezidir. Dengezizlikte solunum güçlüğü çekebiliriz, yüksek tansiyondan muzdarip olabiliriz, üst solunum yollarında ve akciğer hastalıklarına yakalanmada açık olabiliriz. Her şeyi severek bizi üzecek şeylere karşı anlaşıyşa yaklaşılıp güçlendirirlir. Sinir şikayet dengeyi bozacaktır. Bencillik, paranoyak yaklaşımlarımız, yalnızlık, aşırı savunmacı davranışlar, dengesiz kalp çakrasının neticeleridir. Geçmişten ders almak, yaşamımızın bu anında en önemli eğitmenimizdir. Sizi üzen ve kızdıran insanları bağışlayın. Şimdide dönüştürülecek olaylar için kabullenebilmenin yolu da, affetme yolu üzerinden geçer. Geçmişe karşı katı duruşu devam ettirmek, benzer olayları kendimize çekmemize sebebiyet verebilir. _5_ Boğaz çakrası: İletişim_ Mavi. İfade ve iletişim merkezidir. Çok çalışması dedikodu yaparak enerji tüketmekle, az çalışması ise ifade sorunları ile ilişkilidir. Tiroit bezleri. Yalan-dolan konuşmalarımız bu çakramızın dengesini bozacak. Kendimizi saldırganca ve öfkeli bir şekilde dışavurmamız, nefret ve acı duygularımız dengesiz bir boğaz çakrasının neticeleridir. Bilinçaltımıza bir yönden bağlıdır, rüyalarımızın durumu ile ilişkilidir. Aşağılık ve kompleks duyguları, boğaz çakramız dengesizken. Sözlerin ve duyguların dışarı çıkamaması, boğaz çakrasını kilitleyici bir etmendir. İçinizden geleni söyleyin. _6_ 3.Göz çakrası_ İndigo-mavi-mor renktedir. Sezgiler. İki kaşın ortasından bir iki parmak yukarıdadır. Sezgiler, öz farkındalık, düşünce sağlığı ile ilişkilidir. Az çalışan bir üçüncü göz manevi eksikliği, hayal gücü yoksunluğunu ve basiretsizliği getirir. Çok çalıştığında ise fazla hayalci, aşırı maneviyat peşinde ve orada olmayan şeyleri de görebilen biri olma tehlikesini doğurur. Epifiz bezi. Burun, göz, kulak ve iskelet sistemimizden sorumludur. _Epifiz bezinin ana işlevi uykumuzu düzenleyen, mevsimsel fonksiyonları etkileyen, yaşlanmamızı öteleyen ve zihnimizin düzenli olmasına yardımcı olan melatonin hormonu üretmesidir. Gözümüz ışığa duyarlı iken, epifiz bezi ışık kesildiğinde işlev kazanmaktadır. Ayrıca dünyamızın elektromanyetik alanı da bu bezi uyarıcı niteliktedir. Düzensizlikte, Kadercilik, kötü talik, hayali bir dünya, kaygo, sosyal bozukluklar 3. Göz, çakrasının ana duygusal işlevi affedici ve hoşgörülü olmaktır. 2 yönlüdür. Manevi ve dünyevi. Kalp temizlenince zihin kalbin kontrolüne geçer ve 3ç göz açılır _7_Taç çakrası: Ruhaniyet_ Menekşe rengi veya beyaz -altın sarısı. Kafamızın tepe noktasında, gökyüzüne doğru uzanan bir enerji sütunudur. Bedenimize giren evrensel enerjilerin giriş kapısı denebilir. Bu çakra edebi gerçek, ruhsal olgunluk, yüksek benlikle ilişkilidir. Taç çakranın dengeli çalışması hayat amacını bulmak ve ona uygun yaşamakla ilişkilidir. Fazla çalışan bir taç çakranın dünyadan el etek çekmeye götürdüğü söylenir. Az çalışması ise yaşamın anlamsızlıklar silsilesi olarak görülmesi, ruhaniyatın ve maneviyatın reddi, maddiyata aşırı düşkünlük olarak tezahür eder. Diğer çakralarımıza oranla daha enerjitik olgularla ilişkilendirilen bir çakradır. Taç çakramızın dengesizliğinde, aşırı materyalist saplantılar, ruhsallığa kapalı bakış açıları… Beyin ve sinir sistemimizden sorumludur. Hipofiz bezi. Anksetiye bozuklukları, histeri ve depresyon Taç çakramızın dengede çalışması ile yüksek ilahi enerjileri mıknatıs gibi kendimize ve hayatımıza çekebileceğimizi söyleyebilirim. Yaşamsal farkındalıklarımızın yüksek olması, derin anlayış kapasitesi, taç çakramızın dengeli olmasıyla ilgilidir. _Özgüven ve egoist olmak arasında fark vardır. Özgüven, bilginin kabulü ile gerçekleşirken; egoistlik güvensizlik tetiklenmesiyle tezahür eder. _Çakra dengeleme: Bileşik kaplar yasası_ Enerjinin çok olduğu çakradan az olduğu çakraya akış gerçekleşir. Önce tek elimizi çakralarımızın üzerine koyarak teker teker çakraları hissetmeye başlayalım. Derin nefes alıp avuç içlerimizi birbirine sürtersek daha rahat hissederiz. Çakraları dönen toplar olarak hayal etmek de etkili bir yoldur. İmajinasyon hissiyatı arttırır.Ellerimizden birini rengi mor olan 3. gözümüze diğerini ise kırmızı renkli kök çakramıza koyuyoruz. Ellerimizin altında mor ve kırmızı iki enerji topu var. Kollarımızı içi boş borular gibi düşünerek, enerjinin çok olan çakradan az olan çakraya doğru aktığını hayal ediyoruz. Mor ve kırmızı enerjilerin kollarınızda birbirine karıştığını görebilir, akışı da duyumsayabiliriz. İçimizden maddiyat ve maneviyatım dengeleniyor diye tekrarlayabiliriz. Çakralarımız dengelendi ama ufak tefek işlerimiz var. Evrendeki dişil ve erkek pensipleri de enerji bedenimizde dengelemek gerekiyor. Sol elimizi kafamızın ol yanına, sağ elimizi sağ yanına koyup “Erkek ve dişi enerjim dengeleniyor” diye tekrarlıyoruz. Sağ ve sol lob dengeleniyor diye de düşünebilirsiniz. Bir elimizi 3. gözümüze koyuyoruz, diğer elimiz ise kafamızın arkasında, ensemizin bitip kafamızın başladığı yerden iki parmak yukarıdaki çıkıntıda (Matriks filmindekilerin Matrikse bağlanmak için kafalarının arkasındaki fiş sokulan yer.) “Gerçek ve gerçekliğim dengeleniyor” diye tekrar ediyoruz _Çakralar, salgı bezleriyle uyumlu çalışır En eğlenceli ve zevkli yöntemlerden biri neşeli, ritmik müziklerle 10-15 dakika boyunca kontrolü bırakarak, size saçma gelebilecek hareketlerle, kendini kaybederek dans etmektir _Eterik beden- enerji bedeni. Alanı. Et been- ruhsal ve eterik beden _İmgeleme yöntemleri ile negatif enerjiden korunma_ Taç çakranızdan (kafanızın üzeri) beyaz yada mor bir ışığın vücudunuza girdiğini imgeleyin. Bu ışık omurganız boyunca ilerleyerek tüm vücudunuza yayılıyor. Ardından ayaklarınızdan çıkarak evrenle birleşiyor. Ayaklarınızı bir ağacın kökleri gibi düşünebilirsiniz. Yüksek katlı binalarda olabilirsiniz fakat bu köklerin toprağa kadar uzandığını imgeleyebilirsiniz. Işık içinizden geçtikte sizin üzerinizdeki tüm negatif enerjiyi de alıp götürüyor. Artık topraklandınız _1. Yöntem: En klasik olanı budur. Siyah, gri, kahverengi gibi karanlık ve koyu renkler dışında bir renk belirleyin. Bu rengin bir yumurta gibi sizi içine aldığını düşünün. Renk parlak ve çok güçlü. Dışarıdan gelen tüm olumlu, pozitif enerjileri ve titreşimleri içine geçiriyor. Size zararı dokunacak enerji ve titreşimleri ise dışarıda tutuyor. Hayalinizde oluşturduğunuz bu baloncuğu gün içerisinde sürekli düşünerek güçlendirebilirsiniz. Beyaz, mor ve pembe baloncuklar en çok tercih edilenlerdir. _2. Yöntem: Aynı şekilde bir baloncuk düşünün ancak bu kez çeperinin ateşten olduğunu imgeleyin. Dışarıdan gelen tüm negatif enerji ve titreşimler bu ateşe değdiği anda yok olup gidiyorlarlar. Aynı zamanda daha güçlü olması açısından 1.yöntemdeki sistemi uygulayıp üzerine bir de bunu yapabilirsiniz. _3. yöntem: Duş altıktan sonra içerisine sirke karıştırılmış bir kova suyu üzerinize dökebilirsiniz. Sirke iyi bir temizleyicidir. Auranızı ve enerji alanınızı temizlediği gibi vücudunuza da iyi gelecektir. Kokusu ise kısa sürede gidecektir. (1 kovaya yarım çay bardağı yeterlidir. _Sevdiklerinize onların haberi olmasa bile bu tip bir imajinasyon ile kalkan göndererek onlarında korunmasını sağlayabilirsiniz _Yaşam alanlarında negatif enerji temizliği ve korunma _Yöntem: Bu yöntemi sevgili Fadime Emir’in “Psişik Korunma” isimli kitabında okudum. Evinizi korumak için kapınızın veya pencerelerinizin önünde bir güç hayvanı imgeleyebilirsiniz. Mesela jaguar, aslan, kaplan gibi bir hayvan evinizi koruyabilir. Bunun dışında bir bekçi, polis, asker veya mitolojik bir varlık düşünebilirsiniz. Evinizin etrafının vahşi köpek balıklarıyla dolu bir nehir tarafından çevrelendiğini de hayal edebilirsiniz. _________ _Watt – Volt_ _Güç (Watt) = Akım (Amper) x Gerilim (Volt) 1000 Watt = 1 Kilowatt _Watt formülünde Amper akım şiddetini, Volt ise iletkenin iki ucu arasındaki elektrik yükü farkını ifade eder. _PetaWatt, bir Watt’ın bir katrilyon katıdır. Çok büyük, evrensel güç tanımlamaları için kullanılır. Güneş ışığından dünyanın atmosferine yansıyan güç yaklaşık 174 petaWatt’tır. _TeraWatt, bir Watt’ın bir trilyon katıdır. Genellikle tüm dünyanın tükettiği elektriği hesaplamada kullanılır. Bir şimşeğin çaktığı andaki gücü 1 teraWatt’tır fakat bu sadece 30 milisaniye sürer. _GigaWatt, bir Watt’ın bir milyar katıdır. Genellikle hidroelektrik santralleri gibi büyük güç üretim tesislerinin kurulu gücünü ifade etmek için kullanılır. Örneğin Atatürk Barajı’nın kurulu gücü 2,4 GigaWatt’tır. GigaWatt, GW ile gösterilir. _MegaWatt, bir Watt’ın bir milyon katıdır. Hastane, alışveriş merkezi gibi büyük yapıların, uçak gemisi ve kruvazör gibi büyük taşıtların elektrik tüketimini hesaplamada kullanılır. MegaWatt, MW ile gösterilir. _KiloWatt, bir Watt’ın bin katıdır. Günlük elektronik aletlerin belirli periyotlarda tükettiği elektrik gücünü ifade etmekte kullanılır. KiloWatt, kW şeklinde gösterilir. _MiliWatt, bir Watt’ın binde biridir. İşitme cihazları bir miliWatt’tan daha az, lazer işaretçiler ise yaklaşık 5 miliWatt güç kullanır. _MikroWatt, bir Watt’ın milyonda biridir. EEG ve EKG gibi teknolojilerde ölçüm amacıyla kullanılır. _NanoWatt, bir Watt’ın milyarda biridir. 1 m2 genişliğindeki bir toprak parçası, görünen durumdaki tek bir yıldızdan 1 nanoWatt güç alır _PikoWatt, bir Watt’ın trilyonda biridir. Radyo ve radar alıcıları ile radyo astronomide kullanılır. *******************
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.