Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

504 syf.
·
Puan vermedi
“…sürekli tıkınmak peşinde koşan bir açgözlülük vardı; kiminin yüzüne adeta keskiyle kazınmış, kiminin yüzünün çamuruyla birlikte yoğrulmuş, sert veya yumuşak çizgiler taşıyan, daha bir kötücül veya iyicil izlenimi uyandırabilen, yüzlere kurdu, tilkiyi, kediyi, papağanı ve köpekbalığını çağrıştıran ifadeler veren, fakat şu ya da bu biçimde hep kendine dönük, iğrenç bir hazza dönük açgözlülük; doyuma ulaşması imkansız bir “Daha da, daha da olsun!” tutkusu; mal, para, mevki ve itibar kazanma tutkusu; zenginliğin o başlı başına bir uğraş olan tembelliğine kavuşabilme tutkusu. Her yerde bir şeyler atıştıranlar vardı; için için yanan bir hırs ve açgözlülük ateşi, köksüz her şeyi yakmaya hazır, her yeri ve her şeyi kaplayarak yayılmaktaydı; bu ateşten yükselen pis kokular bütün güverteyi sarıyor, kaçınılması ve engellenmesi imkansız bir biçimde küreklerin temposuyla taşınıp götürülüyordu; bu tutkunun alevleri bütün güverteyi sarmıştı.” Su-Varış, Ateş-Çöküş, Toprak-Bekleyiş ve Hava-Eve Dönüş başlıkları altında dört bölümden oluşan eser Augustus dönemi Roma’sında devrin Sezar’ı Augustus’un doğum günü şenliklerini kutlamak amacıyla Brundisium limanına gelmeleriyle başlar. Yaşamının son on sekiz saatinin konu edildiği büyük şair Vergilius, daha gemi yanaşır yanaşmaz başlar keder içindeki sorgulamalarına. Kendisini taşıyan tahtırevanın üzerinde kalabalıktan sıyrılıp yoksul mahallelere girdiğinde ayaktakımının arasında bulur kendini. Kitlenin ve kitle kültürünün, şan, şöhret, para ve bunlarla gelen hunharca yaşama tutkusunun hakim olduğu çağa acıyarak bakan şairin gözleri, içinde büyük eseri Aeneis’in bulunduğu sandığı taşıyan genç oğlana takılır. “Aeneis’in İtalyanları bunlardı demek” diyerek iç geçirir ve şiirine umut bağlar bir an. “Belki bunun üstesinden yine de ancak ruhun o hafiften yükselen, şarkı diye, şiir diye adlandırılan sesi gelebilirdi!” Kitlenin arasına istemeden de olsa karışarak, yaşamın kötülükle bezenmiş sahteliği karşısında insanlığından utanç duyan Vergilius, şimdi ile özlemin sonsuzluğu arasında iç ve dış sesleri dinlerken bir “Neden” sorusu yankılanır. Tam da bu noktada başlar sanatın ne’liği, iktidar karşısındaki gücü ve şöhret karşısındaki konumu sorgulamaları. Gerçek bilgiyi arayan şair ölümün yansısında hayatı bilmenin şiir olmadığını bilir. Yaşamın yoksulluğunun birkaç estetik dizeyle değişemeyeceğinin farkındadır. “İnsanın elinden çıkma her şey alacakaranlıktan ve körlükten doğmak zorunda,” diyen Vergilius, dışarıda somutlaşan kötülükle yukarıda soyut güzelliğin şiirini yazmış olmanın yetersizliğine tanık olurken bir yandan da şiirin ahlakiliğini sorgular. Soyluların bitmez tükenmez açgözlülüğü ve kölelerin vücutlarına inen kırbaç darbelerinin iniltisinde, sanatıyla, acılar ve adaletsizliklerle dolu bir insanlığa hiçbir şey veremeyeceğine inanır. Roma’yı yücelten ve insanlığa yol göstereceğine inandığı eseri Aeneis’i tamamlamama kararı alır ve duyduğu hayalkırıklığı ile dehşetle haykırır: “Aeneis’i yakın!” Avusturyalı yazar Hermann BROCH’un on sekiz yılda yazdığı eser, ana dilinin özgün kelimeleriyle bezenmiş olması nedeniyle başka bir dile çevrilemezliğiyle ünlü. Ahmet CEMAL’in büyük bir emekle kırk yılda çevirisini yaptığı kitap, yazılışından tam altmış yedi yıl sonra türkçeye kazandırılmış. Peki yazarın yolu Vergilius’la nasıl kesişir? Vergilius’un Roma’nın iç karışıklığına denk gelen gençlik yıllarını, Hitler faşizminin karanlık yıllarında sürgünde geçiren Broch gençliğinden ayrı düşünmemek gerekir. Her iki yazarın da ortak yönü ölüm kaygısıdır kuşkusuz. Ölüm ekseninde hayatı, hiçliği, kitleyi irdelerken, tüm bunlara sanatın katkısını da sorgulamıştır; hatta sanatın sınırlarını genişleterek, onu felsefe boyutuna çıkarmayı hedeflemiştir diyebiliriz. Şiirsel bir dille yazılan Vergilius’un Ölümü’nü oluşturan dört bölümün, felsefenin dört temel kavramı (su, ateş, toprak, hava) ile adalandırılmış olması felsefi boyutunun da belirleyicisi. Sanat ve sanatçı sorununu konu alan, yazarın sanatçı yönü ile kaygılarını, uyumsuzluklarını, gerçek ile sahte dünya arasındaki bağını konu almasıyla bir sanatçı romanıdır da aynı zamanda. İmgelerle dolu eseri okumak ve anlamak zor olsa da, her kitaplığın baş köşesinde olması gereken eserlerden.
Vergilius'un Ölümü
Vergilius'un ÖlümüHermann Broch · İthaki Yayınları · 2012351 okunma
··
761 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.