Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
#qotd Feminizm ve kadının toplumdaki yeri hakkındaki görüşlerinizi yorumlara bekliyorum… #kitapkonusu John Stuart Mill’in, “bir cinsiyetin diğerine olan bağımlılığı” üzerine, eşi Harriet Taylor Mill ile birlikte geliştirdiği düşüncelerin bir ürünü olan ve eşinin ölümünden sonra kızı Helen Taylor’ın desteğiyle tamamladığı Kadınların Köleleştirilmesi (The Subjection of Women) (1869), yayımlandığı tarihsel bağlam içinde, Avrupa’nın geleneksel siyasi, hukuki, ekonomik ve ahlaki sistemi için hakaret dolu bir saldırı olarak görülmesine yol açacak kadar radikal savlara sahipti. Yine de, XXI. yüzyılın dünyası açısından yazarın üzerinde durduğu meselelerde kadınların yasal haklarının IXX. yüzyıla kıyasla genel olarak iyileştirilmiş olması, elimizdeki metni eskimiş (archaic) kılmaz. Tam tersine, kadınların erkeklere olan bağımlılığının, doğrudan “zor yasası”ndan (law of force) kaynaklanıyor olmasından hareketle modern dünyanın temel nitelikleri için söz konusu ilkeyi tarihsel bir çelişki olarak tahlil eden bu metin, yalnızca siyasal felsefenin iç tartışmaları için bir kaynak olmakla kalmaz; aynı zamanda, “kadın meselesi” hakkında kaleme alınmış ilk metinlerden biri olma niteliğinin yanında, günümüzün temel birçok meselesi hakkında hassas bir Aydınlanmacı felsefe sunar; fakat elimizdeki metin, yazarın siyasal felsefesinin sahip olduğu tüm duyarlığına rağmen, sonuna kadar eleştiriye açıktır. Zira yazar, ait olduğu dönemin ve toplumsal sınıfın önyargı ve çıkarlarından azade değildir. Mill’in, Hristiyan ahlakının eleştirisi konusundaki sessizliği, açıktan benimsenen oryantalist bir bakış açısıyla geçiştirilir. Benzer bir şekilde, “faydacılık” ilkesi ile beraber Aydınlanmacı siyasal felsefenin “ilerlemeci” tarihsel bakış açısı, metnin tüm kuramsal yapısını oluşturur. Diğer taraftan, Mill’in “kadınların özgürleştirilmesi” projesi, aslen “mülkiyet sahibi sınıfları” kapsıyor gözükmektedir. Her ne olursa olsun, Mill’in Kadınların Köleleştirilmesi adlı eserinin geç de olsa Türkçeye kazandırılması, hem genel olarak siyasal düşünce disiplini hem de özel olarak kadın meselesi konusundaki mevcut yazına yapılmış esaslı bir katkıdır. #kitapalıntıları “Herhangi büyük bir ülkede, vahşilerden biraz daha uygar olan ve evlilik yasası yoluyla zulm edecekleri bir kurban bulan erkeklerin muazzam sayısını değerlendirdiğimizde, yalnızca bu hâliyle bile söz konusu kurumun suistimal edilmesiyle meydana gelen insani sefaletin genişliği ve derinliği, bizi dehşete düşürmeye yetecektir.” #kitapyorumu "Kadın, tiranıyla yaşamaya mecbur edilmiş bir köledir.” 19. yüzyılda yazıldığına yer yer inansam da yine de Mill günümüze de halen ışık tutuyor aslında. Eser beni oldukça düşündürdü doğrusu. Günümüzde dahi bunca feminizm hareketi gerçekleşmesine rağmen hala 19.yüzyılda yazılan bu eserden izleri yaşıyoruz. Kadının toplumdaki yeri sorunu azalmış ama kesinlikle bitmemiş. Sakin kafayla, düşünerek, sorgulayarak okunması gereken bir eser. Ne kadar ilerledik bu dünyada, hala neleri çözemedik yazar düşündürüyor. Her kadına okumasını tavsiye ederim. Not: Şanslı kadınlar olarak Atatürk sayesinde seçme-seçilme, boşanma, miras gibi medeni haklarımıza kavuştuk tabi ama dünya sadece bizim ülkemizden ibaret değil. Hala bir çok ülkede bu konuların tartışılıyor olması tüm kadınların sorunu olmalı. #bilgekültürsanat #kadınlarınköleleştirilmesi #kitapkolikkafasikitapyorumu @bilgekultursanat
Kadınların Köleleştirilmesi
Kadınların KöleleştirilmesiJohn Stuart Mill · Bilge Kültür Sanat · 2017172 okunma
··
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.