Hikâyeler, Don Quijote'nin de bildiği gibi, bir topluma kimliğini bahşeder ama bunu herhangi bir hikâye olmakla başaramazlar: Toplumun, başından geçen sayısız hadise arasından seçip biçimlendirdiği, paylaşılan, zaman ve mekâna kök salmış ama yine de akışkan ve sürekli değişen bir gerçekliğe koşut düşmelidirler. Sahtekârlıklar ya da yanlış temsiller anlamıyla kurmaca icatlar olamazlar; anlatının kelimeleriyle gerçekliğe kavuşturulabilecek tarihi toplumsal hakikatleri keşfeden icat edilmiş kurmacalar olmalıdırlar. Kökleşmiş edebi deyimiyle, kulağa doğru gelmek zorundadırlar.