yamalı yüreğim ecnebidir emana
hiç bilmem ki sıcak çorba kokusu, anne terliği
güneş celali çocukluğumun sâfi duyguları
yaş gözlerimin gayba dildadeliği
ne o battaniye ısıtır beni ne buharı tüten demli çayım
ne de kitabımın acı sayfalarında kuruyan kiraz çiçeği
bazen sahrada görülen bir serap bazen muamma-yı
müşkül-küşa olur dört duvar
kimi zaman muğlak, kimi zaman müphem olan yastık
kabz mı bast mı anlamadığım o divan
memluğu olduğum o küf kokusu, o soba közü
her dünyaya ara verdiğimde bulutların içindeki heyulalar
yetmezmiş gibi gri duvarlar.
gerek olan ne kiremitti ne tuğla aslında
sıva çatlağından önemli olmadı hiçbir şey
sobanın telinde kuruyan formam gibi kurudu her gün yeşeren umudum
ve balkonuma dolanan sarmaşık gibi sardı ümitsizlik bedenimi
patlayan borudan, açık pencereden, kirli halıdan önemli olamadım bugünde
kan çanağı gözlerime bakıp süpürge verirlince elime
anladım ne kadar değersizleştiğimi
ve elem dolu gözyaşlarımın ıslaklığıyla bir kez daha silindi o sokak
ve bir kez daha anlaşıldı ki hiçbir zaman bir evim, bir babam, bir nefesim olmayacak