Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Mükemmel ve ötesi bir roman... Toplumsal patlamayı ve yozlaşmayı, azgın merak tatmini tatmin etmek isteyen ve bu uğurda ölen insanın elini uzatmak yerine onun nötral çekirdek yiyerek verilip koyulan hızı; bu kadar başarılı ve alegorik bir şekilde, postmodernist tekniklerle anlatan, Kafka'msı bir dille eleştiren başka bir yazar yok bu ülkelerde sanırım. Roman postmodernist tekniklerle ince ince işlenip basit bir akıcılığıyla okuru yormayan bir biçeme sahiptir. Yazar, klasik bir olay örgüsü oluştursa da anlatım düzeyinde şiirsel dili bırakmamış ve postmodernizmin ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalır. Yerin yapılan geriye dönüşler (Dursun ve Muzaffer'in Ankara'ya ilk gelişi ve bulundukları evi sıfırdan yapışı, Halil'in Amsterdam'da gidişini anlatması vs.) ve zamanın belirsizliği, taş kesilmeyen motifi, ironi ve alegori, çoğul anlatıcının olması gibi, düş ve gerçeğin tamamen birbirine karışması, birbirinin içinde erimesi gibi çok etmenler bu duruma örnektir. Ayrıca yer yapılan genel yaşam tasvirleri de buna uygun. Romanın temel unsuru merak olgusu ve yozlaşmış insanlığın ve insanlığın ölümü üzerinedir. Yazarımız bunu yer alegorik bir dille, yer yer de gerçekle hayali bir potada eriterek gerçekleştirmiştir. Güldiyar'ın gözlerinden nasıl taş döktüğünü merak eden ve “seyretmek” isteyen onlarca kişinin ne yeteneğini, kızcağızın o anda nasıl bir durumda olduğunu önemsemeden, düşünmeden yalnızca çekirdekle çitleyerek, arada gülerek izlemeye odaklanmıştır. Zamanda bu seyir hali öyle farklı bir boyuta sahip ki seyredenleri izlemek için gelen başka bir grup dahi oluşmuş. İnsanlar vahşi bir yaratığa dönüşmüş gibiler ve sadece merak tatmini için Güldiyar'ı görmeye gelmişlerdir. İnsanlar bunları birleştirirken yardım etmek yerine o anı ölümsüzleştirmek için kamerayla çekim yapmak isteyen, cenaze törenlerine fotoğraf çekmek için gelen yapmacık insanlar, insanların yaşadığı acı olaylar üzerine program parçaları bunun üzerinden para kazanan, çıkar sağlayan, kapitalist düzende en büyük güç olarak toplanan gören insansı yaratıkları eleştirmiştir. yazar. Güldiyar'ı ve babasını bu kurtaracak bir kişi çıksa bile onun katledilişi bu aklını yitirmiş ve merak azgını toplumda korku yaratmıştır. Toplumsal bölünme tüm hızıyla devam etmektedir. Son dönemlerde ortaya çıkan felaketlere; kör, sağır ve dilsiz kalan, öyle kaldığı gibi de destek değil köstek olan Türk birikimidir yazarın eleştirdiği. Aynı zamanda bozulan kurum ve kuruluşlar da eleştirildi yazar. Polislerin Halil'in dilekçesiyle eve gelip (sözde teftiş için) sırttan bıçakla deşilen Güldiyar'ın değiştirilmeden, yandan ayrılmadan gitmesi, rüşvetler sonra oradaki simitçi çocuğu kurallarına uymadığı diye pataklaması bu durumun göstergesidir. Toplumda bu durumdayken kurumlardaki insanlar da toplumda bağımsız bireyler için belirtilerek kurumlarda bu yozlaşma ve patlamadan nasibini bu şekilde almıştır. parçaların polisleri de kendi birimlerine yani insani zaaflarına yeni gelen bireylerdir. Bozuk kurumsal yapıların bulunduğu ülkelerin bedeli yine zavallı ve biçilmiş insanlar çekmiştir. Bu kötülüğünden şikayetçi olmak isteyen Halil'in kollarının ve bölümlerinin kesilip ibretialemi için ayrıntılı konması, simit şeytanın polisler tarafından tartışılması bunlara birkaç örnektir. Öte yandan gerçekle gerçekle hayali bir potada eriten yazarımız, yer yine halk hikayelerinde bulunan motiflerden, eski Türk geleneğine ait motiflerden faydalanmayı da bilmiştir. Muzaffer'in şarap içtikten sonra dağıtımları duvarda dağıtılan geyikli battaniyedeki geyiklerin hareket etmesi (eski Türk motifi ve aynı zamanda geyiklerin hareket etmesi gerçek gerçeküstü anlatımın işaretidir) buna örnektir. Yine de farklı gözlerden yaşın yerine taşın gelmesi halk hikayelerinde taş kesilme motifini anımsatır. Bana göre yazarın romandaki temsilcisi Amsterdam'da sevgilisi tarafından ihanete uğrayan (ölü mü diri mi belli değil; gerçekle hayal iç içe) Halil'in olduğu kesitlerdir. Bir gece üzeri bu karanlık adamlarla birlikte ateşin başında oturan Cabir Dayı, Halil'i ağacının üstünde donmuş bir şekilde aralık bulurlar onu uyandırırlar. Sonra Halil'e neden konuşmadığını sorunca bu sıralarda dönen diyalog yazarının listelerini ifade eder: “Ben kötülüğe girmeyen kötülüğe maruz kalana aynı yüz ifadesiyle bakamam, onun ikisine de gülümse diyemem boyutu. Bunu yapıyorum o zaman da kendi yüzüme bakamam diyorum.''. Bir aralık Güldiyar'ı kurtarmak için bir plan olduğunu söyler Halil ama daha önceleri Güldiyar'ı çok yedi ve ona görüldüğünde kızı gibi sarılan ihtiyar Cabir Dayı bunun mümkün olmadığını, çalışan birinin öldürüldüğünü söyler(polise şikayet dilekçesi veren başka biri onun da adı Halil ama aynı kişi değiller). Bunun üzerine yine Halil: “Sen diyorsun ki, kötüler gelip bize kötülük Edinceye kadar iyiler, başımızın üstünde yerleri vardır'' diyerek aslında durmasını belli eder yazar. Öte yandan Cabir Dayı tiplemesi eski Türklerdeki ''Bilge ''yaşlı tiplemesine de örnek olabilir(Güldiyar'ın kitlenmesinden sonraki zamanlarda gelen Aksakallı ihtiyar da bu tiplemeye örnektir) fakat bu motif olumsuz özellikler taşır. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da Halil'in Cabir'e '' İçerideki sınıfın özelliklerini içermesi değil mi? '' demesi ve Cabir'in sinirlenmesi ve şaşırması merak verici bir noktadır. Son olarak da romanın sonlarına gelinse de hala Güldiyar'ın neden bu durumda olduğu yazar tarafından açıklanmaz. Bahriye bize çeşitli yollar ayette burada bir kesinlik yoktur. Bir ara klarnet çalan Cevher'in siyahlı adamlara '' ben Güldiyar'ı çok seviyorum onu ​​için ayrılırım'' gibi ifadeler kullanılır ve deli gibi gecenin bir vakti dağın başında klarnet çalması akıllara bazı durumlar getirse Güldiyar'ın neden böyle bir net sonucu yoktur. Bunu yazar yaparak aslında başlangıçta seyir merakını eleştirdiği çürümüş ve yozlaşan topluma yönelttiği eleştiriyi ironik bir şekilde kendi okurunu da yöneltmiştir. ''Acaba bu romanı okuyan okurlarım da mı Güldiyar'ın izlediği kayıtsız bir şekilde izlenecekti. Acaba onların da doyumsuz seyir merakı bazı özelliklere karşı tepkisiz kalması sağlanırdı ''diye düşünebilir...''
Beni Kör Kuyularda
Beni Kör KuyulardaHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 202010,2bin okunma
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.