Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

541 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Her devrin adamı Abdülhak Hamit Tarhan
Roman, her ne kadar, Abdülhak Hamid Tarhan’ın, Belçika’da tanıyıp, sevip, evlendiği, Lüsyen’in adını almış olsada, ağırlıklı olarak Hamid’in hayatını anlatıyor. Tarihi belgesel niteliğinde bir roman. Can Dündar romanını, belgesel romandan ziyade, Roman-tik belgesel olarak tanımlıyor. Yani , “Lüsyen” aynı zamanda 18 yaşındaki Lüsyen ile 60 yaşındaki Hamid’in aşkını konu alan Roman-tik bir eser. 18 yaşındaki genç Lüsyen’in, 60 yaşındaki yaşlı Hamid’e karşı duyduğu, ilgisinin kaynağı ne olabilir. Ailesini , geçmişini ve geleceğini gözden çıkararak, neden hamid’le evlenir. Lüsyen’in çocuk yaştaki ruh halini ve duygularını gerçekten anlayabilmeyi çok isterdim. Kim bilir belki de Lüsyen’in ilgisini, şair Hamid’in ihtişamlı duruşu ve hareketli çevresi çekmiş, olabililir. Hamid Lüsyen’e olan hislerini, şairliğinin de vermiş olduğu yetenekle , şairane bir dille ifade ediyor oluşuda , Lüsyeni etkilemiştir diye düşünüyorum. Lüsyen evlilikleri boyunca bir çok ünlü insanı yakından tanımış. Başta Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü, Tevfik Fikret, Nazım Hikmet, daha bir çok yazarla aynı ortamda bulunmuş. Lüsyen İstanbul’a yeni geldiği yıllarda sokağa çarşaf giymeden çıkmaz. Çünkü sokaktaki insanlar çarşaf giymeyen kadınlara iyi gözle bakmazlar. Bu yüzden çarşaf giymek zorunda kalır. Hamit onun kıyafetine karışmaz. Hamid’in bu yönünü çok sevdim. Can Dündar ünlü kişilerin , yazarların , şairlerin, eserlerini, yaşadıkları hayattan ayrı düşünülmesi, gerektiğini özellikle vurguluyor. Eğer ayırmazsak onların eserlerinede uzak durabileceğimizi, söylüyor. Sonuçta onlarında insan olduğunu zaaflarının, hatalarının olabileceğini, doğru davranışlarının yanı sıra yanlışlıklarının da olabileceğini özellikle vurguluyor. Doğrusu ben bu görüşe tam anlamıyla katılamıyorum. Zaaflar, hatalar olabilir. Fakat gelişmeye açık kararlı bir duruş, halktan , emekten ve ezilenden yana bir duruşla örnek bir kişilik olması gerekir diye düşünüyorum. Her devrin adamı diye tanınan Abdülhak Hamid Tarhan’ın bunu nasıl ve niye başardığını anlayabilmiş değilim. Her gece içen (içtiği sorun değil tabiiki) içtikten sonra, küfür eden , sıradan bir insan gibi davranan halleri bir handikap değil mi? Edebi yönden ise Hamid Divan şiirinin katı kurallarını yıkmış, düzyazıyı, şiiri serbest ve özgür bir tarzda yazmıştır. Döneminin yazarlarından çok daha ileride olmuştur. Üst makamlarda görevler almış , yurtdışılarında elçilik görevlerinde bulunmuş, bu sayede bir çok ülkeye gezmiştir. Lüsyen’den önce evlenip kaybettiği eşi Fatma’nın ölümünden sonra yazdığı, Makber şiiri ise unutulmazdır. Frenk dilleri ile Arapçayı, Farsça eski Türkçeyle ahenkle buluşturmuş. Fuat köprülüye göre Hamid birkaç neslin yapamayacağı işi tek başına yapmıştı. Genç Lüsyen Hamidle evliyken tanıştığı başka bir gençle evlenir. Bu ilişkiden Hamid’in de haberi olur. Kendi eliyle bir baba havasında Lüsyeni evlendirir. Fakat bu ayrılığa ikiside dayanamaz. Yedi yıl boyunca birbirlerinden ayrı kalırlar. Bu esnada birbirlerine devamlı mektup yazarlar. Lüsyen de Hamid de birbirlerinden ayrı durmayarak Tekrar bir araya gelirler. Atatürk Hamid ve eşi Lüsyen’i bir toplantıya davet eder. Burada Hamid Atatürk’ Lüsyen’i Türk kadınına örnek olacak, çağdaş bir kadın olarak takdim ettiğinde , Atatürk sinirlenerek bumu Türk kadınına örnek diye Hamid’e bağırır. Hamid bu olaya çok bozulur. Belliki de resmi nikahımız olmadığı için böyle sinirlendiğini düşünür. Hemen Lüsyen’le yeniden evlenirler. Atatürk ikinci kere karşılaştıkları Lüsyen’i bu kez dansa kaldırır. Aradaki buzlar erimiştir. Atatürk Türk kadınını, Türk yüzünü tanıtmak amacıyla güzellik yarışması yapılmasını ister. Keriman Halis’in seçildiği yarışmada Lüsyende Hamidle birlikte Jüri üyesidir. Lüsyen Türkiye’nin ne büyük aşamalardan geçtiğinin tanığıdır. Çarşaf giymeden sokağa çıkamayan Lüsyen şimdi mayolu genç kızların katıldığı, güzellik yarışmasında jüri üyesidir. Hamidi yok sayan , onun kalemini, şiirlerinin anlaşılmazlığına karşı savaş açan Nazım Hikmetin düşüncesinin de değişmesi ilgimi çeken anılardan biri oldu. Nazım’ı evine davet eden Hamid ona gayet anlayışla yaklaşır. Biz geçmişe savaş açarak bugünlere geldik. Elbette sizde bu savaşa devam edeceksiniz, yıkılacak olan ben de olsam , deyip bir de Nazım’ın bir şiirini ezberden okuyunca , Nazım Hikmet şaşkına dönerek evden ayrılır. Ve buna benzer bir çok anılar bu romanda yer almış. Can Dündar, ayrı ayrı basılan bu aşkın mektuplarını , oyunlarını, şiirlerini bu romanla bir arada okurla buluşturuyor. Lüsyen Hamid’in ölümünden sonra Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başlıyor. Lüsyen de Hamit kadar olmasa da yazan biri. Can Dündar hep Hamid’in gölgesinde kalan Lüsyenin öldükten sonrada yok sayıldığını, mezarının Hamide yakın fakat aralarda bir yerlerde. bir tümsek şeklinde olduğunu görür. Hamid’in ihtaşamlı mezarının yanında, Lüsyen’in bir mezar taşı bile yoktur. Etkilenerek, eleştirerek, bazen şaşırıp, bazen kızarak bazen de anlamayarak, okuduğum , Roman-tik bir belgesel oldu. Tavsiye ederim. Sonuçta tarihte yaşananları , tarafsız, olduğu gibi olduğuna emin olduğum, değerli gazeteci Can Dündar tarafından akıcı bir dille kaleme alınarak,okurla buluşturulmuş. Büyük bir araştırmanın ve emeğin ürünü olduğu kesin, teşekkürler, Can Dündar.
Lüsyen
LüsyenCan Dündar · Can Yayınları · 20101,260 okunma
·
403 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.