Gönderi

Ağaç kabuklarından küçük kayıklar yapıp yüzdürdükleri bir gölde neşeli, kahkahaya boğulsunlar istemişti. Vuslat Bey ormanın çocuğu olsun. Küçük Süreyya da yağmurun. Annesiz, babasız, öncesiz, sonrasız, öksüz ve yetim. Şimdi bildiklerinin yarısından bile haberdar olmadıkları bir dünyada nefes alıp versinler istemişti. İşte böyle bir anda, böyle bir zamanda bir dağ tepesinde gökyüzüne karşı uzanmış dururken kimse kimsenin elini tutmasın; yaban zambaklarından farksız, şuursuz, öylece, öylesine doğal bir şahitlik hepsi bu. Ama büyürken bir şey olmuş, değişmişti. Bir benliği vardı. Kendim dediği bir şey.
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.