Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Eli, Buenos Aires'te iyi iş çıkarıyordu ve Arjantin'in baş­kentinde güzel vakit geçiriyordu. Günden güne İspanyolcasını geliştiriyordu. Florida caddesindeki gösterişli mağazadan kıya­fet aldıktan sonra zengin bir Arjantinli olarak görünmeye baş­lamıştı. Yüksek sıcağa rağmen klasik bir Arjantinli gibi hafif bir ceket ve kravat takmayı ihmal etmiyordu. Eli'yi zorlayan tek şey "portnos" olmak için bıraktığı bıyık idi. Esasında dudaklarının üstünü kapamasıyla Arap ülkelerindeki alışılmış bıyık modasına uymakla birlikte "portnos"lar gibi bıyıklarını aşağıya sarkıtmayı seviyordu. Arjantinliler 19. Yüzyılda güçlü liderleri Juan Manu­el de Rosas'ın bıyık bırakılmasını zorunlu kılmasından bu yana bıyık bırakmanın bir güç ve şeref tezahürü olarak görmektedir. Eli şehri sevmişti ve kısa sürede ona ve sokaklarına aşina olmuş­tu. İlk başta şehir gri ve ruhsuz görünmüştü. Daha sonra onun canlı ve ilginç yaşamını keşfetmeye başlamıştı. Özellikle Ceno­valı birçok İtalyan'ın yaşadığı mahallelerde dolaşmayı seviyordu. Dünyada tüm limanlar gibi eski bir limanı olan, hareketli ve ka­labalık bir bölgeydi. Dar sokakları, kaçak mal yüklü dükkanlar ve müşterilerinin ayakkabılarını birkaç kuruş için boyamaya çalışan çocuklar... Gürültüsü sağır ediciydi ve ona İskenderiye'yi hatır­latıyordu. Otomobiller dikkatsizce yol boyunca gidip geliyordu. Küçük kafelerden, ünlü İspanyol ve Fransız şarkılar çalıyordu. Eli, politik güç sahiplerinin evlerinin, büyükelçiliklerin, banka, sinema ve gece kulüplerinin bulunduğu lüks mahallele­rinde gezinmezdi. Arjantin halkına karışmayı, onların sevinçleri­ne ve üzüntülerine duygudaşlık göstermeyi tercih ederdi. Umutla beklemeyi ifade eden "esper" hissiyatını seviyordu. Arjantinlilerin umut besledikleri için "esper" ifadesini kullandıklarını görmüş­tü. Aynı niyetle kullanılan "bukra" (Arapça'da yarın veya sonra manasına gelen) kelimesine Mısır'dan aşina olduğundan dolayı, konuyu "yarın" gündeme getireceklerine söz verdiklerinden ve umut ettiklerinden dolayı kendini evinde hissetmişti. "Avraam", bir Arjantin nüfus cüzdanı ve doğum yeri Bey­rut olarak işlenecek Arjantin pasaportu için Kamil'den vesikalık fotoğraf çektirmesini ve kendisine 6 adet vermesini istedi. Pasaportunun kısa sürede hazır olacağını söylediğinde, Eli hiç kuşku duymadı. Onun parası ve önemli bağlantıları olduğunu biliyordu. Adolf Eichmann'ın yakalanışı ve İsrail'e götürülerek orada yar­gılanması sonrası Arjantin-İsrail arasında yükselen tansiyona rağmen fırtına biraz durulmuştu ve Arjantin güvenlik güçleri İs­raillilere artık kuşkuyla bakmıyordu. Pasaport almak için Arjan­tin polisinde etkin bir adamını ayarladı, daha sonra Kamil Emin Sabit, Buenos Aires emniyet müdürlüğüne giderek başvuru for­munu doldurdu. 24 Nisan 1961 tarihinde 6150148 numaralı Ar­jantin pasaportu, Kamil Emin Sabit ismiyle sahibine tevdi edildi. Şimdi Kamil Emin Sabit imajının oluşturulmasındaki en önemli adıma geçebilirdi. Avraam, Kamil'e evini değiştirmesi ge­rektiğini söyleyerek Suriyelilerin mahallesinde mobilyalı lüks bir daire araması talimatını verdi. Avraam'ın da yardımıyla Tkuari Sokağı, 1485 numarada böyle bir daire buldu. Telefon numarası 154929 idi. Evin sahibesi geçimini sahip olduğu bu evden gelen kira getirisiyle sürdüren Carmen Ehrenbady isimli bir duldu. Carmen'in kızı İtalya'da yaşıyor ve zaman zaman annesini ziyare­te geliyordu. Kamil ev sahibesine "Transporto Donaldo Alvarez" isimli bir nakliye şirketinde çalıştığını söyledi. Avraam'ın talima­tıyla Eli şirketin ortaklarından biri olan Garcia'ya gitmiş ve işi öğ­renmek için şirketlerinde ücretsiz çalışmak istediğini söylemişti. Çünkü Kamil büyük bir miras bekleyen biriydi ve çalışmasına gerek yoktu. Kamil patronunda kendi adının yazılı olduğu şirket kartviziti bastırılmasını istedi. Garcia bu talebe olumsuz yaklaş­madı. Avraarn'ın emirleri uyarınca Kamil, Türklerle de ilişkiler kurmaya başladı. Yerel bir Arap bankasında hesap açtı, önemli bir tutarda para yatırdı. Banka müdürü Musa Aziza ile arkadaş olmuştu. Kendini zengin bir Arap tüccar olarak yansıtmak için geniş bir Amerikan Ford araç satın almış ve düzenli olarak lüks restoranlara ve kulüplere gitmeye başladı. Filistinli mülteciler için düzenlenen bağış gecelerinde yüklü bağışlar yapıyordu. Kısa bir süre sonra "büyük Arap vatanseveri" ve "Filistinlilere eli so­nuna kadar açık bir hayırsever" olarak anılmaya başlanmıştı bile.
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.