Medyen kavmi çok dindar müminlerden oluşuyordu.
peygamberleri hz.şuayb (a.s)'dı.
ticaret yolunun üzerinde olan toparklarıyla oldukça zengin ve bereketli bi hayat yaşıyorlardı. içlerinde puta yahut ateşe tapan kimse yoktu. peygamberlerine ise oldukça saygılıydılar. aynı zaman diliminde ise firavun israiloğullarına mısırda işkence halindeydi. onları feci hallerde öldürüyor ve kölesi yapıyordu. onlara 'siz hayvansınız. biz insanız!' diyordu. hz.musa henüz dünyaya teşrif etmemişti. firavunun bu dehşetli zulümden kaçan 10! evet, sadece 10 israiloğullarından insan, gizlice bir kervana takılmış ve kurtuluşu bu mümin medyen kavminin yanında aramıştı. medyen kavmi bunları ilk merhametle karşıladıysa da biz mümin değiliz puta tapıyoruz diyince biraz düşündüler. ne olursa olsun zulmünden kaçan insanları topraklarından kovmaya gönülleri el vermedi ve biraz, kendinizi toparlayana kadar bu topraklarda yaşayın vakti gelince rabbimiz zaten doğru yolu size de gösterecektir dediler.
tahmin ettikleri gibi olmadı. israiloğulları içten içe planlar içindeydi. medyen kavminden yana görünselerde aralarında bi plan yapmıştılar bile. onlar ne dese yapıyor görünselerde içlerine fitne sokacaktılar. bu fitne şirk fitnesi. zina ve içki fitnesiydi. ilk günlerde müminler ilk iş israiloğullarına temizliği öğretti ve öğütledi. tarihin her zamanında olduğu gibi temizlik konusunda iğrençtiler ve insanlar rahatsız olmuştu. ama tuhaf olan, kokuları geçmiyordu. medyen kavmi onlara güzel kokular ve su veriyor temiz elbiseler veriyordu yeter ki bu koku gitsindi. ama gitmiyordu. en son israiloğulları 'bizim kokumuz budur, geçmez' dedi. medyen kavmi sorun çıkarmasın diye de 'biz zulümden geldik, işte ölüm böyle kokar ve insana siner' dediler. tüm bunlar olurken ise hz.şuayb tebliğe devam ediyor ama henüz nedenini bilmediği ve bildirilmediği bi hızursuzluk kaplıyordu onu israiloğulları hakkında. gerekli tebliği onlara da yapmaya çalışmıştı ama pek oralı olmamışlardı.
günler haftaları haftalar ayları derken israiloğullarının medyen kavmine ektiği fitne çoktan filizlenip köklenmişti. artık medyen kavmi de put yapıyor zina işliyor ve gelirleri olan ticaret yolunu kötüye kullanıp yalan ve fahiş fiyatlar sunuyorlardı. yoldan geçen kervanlara saldırıyor ve mallarını yağma ediyorlar. çalıyorlar. güçleri yetmezse çok yüksek fiyatlar söylüyorlar. tartıda hileler yapıyordular.
hz.şuaybı gördükleri yerde kaçıyorlardı çünkü güçlü hitabetiyle onları etkilemesinden korkuyorlardı. medyen kavminin büyükleri peygamberlerinin de izniyle israiloğullarını topladı ve artık yeter. firavun ölmüş. size verilen süre doldu. toprağımızdan çıkın dediler. ilk itiraz edecek gibi olsalarda kabul ettiler ve medyen kavmini terk ettiler. 10 kişi olarak geldikleri topraklardan yüzlerce kişi olarak ayrıldılar. israiloğulları üremekte ve artmakta adeta istilacı böcek gibidirler. yalnız mısıra varamadan bilinmeyen eşkiyalar tarafından suikastte uğrayıp öldürüldüler. medyen kavmine bıraktıları fitneyle öbür dünyaya göçtüler. medyen kavminde ise fitne güçlenmişti. önceden peygamberlerinden çekinen halk gizlice tapsa da puta, artık açıkça yapıyordu. büyükleri uyarsa da artık bu masalları bırakın, hayatımızı yaşayalım bırakın şu tarihi hikayeleri" diyorlardı. hz.şuayb bu sırada oldukça yaşlanmış ve gözlerinin görme yetisi gitmişti. ama allahın hikmeti ile gören gözlerden daha keskin ve emindi halleri. itilip kakılmaya devam edilse de tebliğden vazgeçmiyordu. güngeçtikçe öyle güçlendi ki bu fitne, aralarında kalan azınlık müminler canlarından korkup dağlara sığındılar. geceleri şuayb peygambere gelip yemek getiriyor ve onunda yanlarına gelmesini istiyorlardı. ama peygamber görev yerini terk edemez olduğundan sabırdan başka bişi ellerinden gelmedi. artık iyice çığrından çıkan bi fitne olunca hz.şuayb as. son ve güçlü bir kez onları uyarmak için yanlarına gitti, ► “Rabbinizden bağışlanma dileyip sonra da O’na tevbe edin. Şüphesiz ki benim Rabbim, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm, (kullarını seven, kulları tarafından sevilen, kalplerde sevgi yaratan) Vedûd’dur.”(11/Hûd 90 diyerek onları uyardı. onların bi kısmı güçlü hitabetinden etkilenmemek adına elleriyle kulaklarını kapatmıştı. içlerinden ileri gelen kafirler ise, "Demişlerdi ki: “Ey Şuayb! Söylediklerinin birçoğunu anlamıyoruz. Gerçekten seni aramızda zayıf görüyoruz. Şayet (koruyup kollayan) aşiretin olmasa, seni taşlardık. (Kaldı ki) sen bizim için değerli biri de değilsin.”(11/Hûd 91" diyerek karşılık verdi. artık kendi sonlarını hazırlamıştılar. hz.şuayb'a beraberinde ki müminlerle oradan uzaklaşması emredildi. uzaklaştıkları yerden kavimlerini görebiliyorlardı. tepe/dağ gibi bi yerde oturup ne yapacaklarını düşünüyorlardı. öğlen saatiydi ve halk evlerinden çıkmış puthaneye/tarlaya/yağmaya gidiyordu. sokaklar kalabalıktı ki birden hepsi bağırarak koşmaya başladı. güneş öyle bi sıcaklıkla bastırmıştı ki değil dışarı evde bile sıcaktan durulmuyordu. halk ne yapacağını şaşırmış şekilde çığlık atıyordu. onlardan uzakta olanları izleyen müminler hayret içindeydi. yalnız hz.şuayb neler olduğunu bilir şekildeydi. uzaktan çok büyük bi gri bulut kümesi görüldü. insanlar koşarak altında toplandı. bi gölgelik olduğu için hepsi yerleşti. serinliği bulduklarını düşünüp o bulutun altında da putlarına secde ettiler. ve buluttan ateş yağmaya başladı. büyük bi sarsıntı ve ateş aynı anda geldi. daha neler olduğunu anlamadan diz üstü çöküp can verdiler. sarsıntı durunca az önce sokaklarda iş için koşturan o insanlar yoktu. o kalabalık ve gürültülü şehir yoktu. koca bi ıssızlığa gömülmüştü her şey. hz.şuayb ve müminler şükür secdesi ettiler. işte mümin bir kavmin 10 israiloğulları vesilesi ile helaka gidişinin kıssası.
işte firavun onlara demişti ya hani 'siz hayvansınız, insan olan biziz'. hani ölüm sindi üzerimize demiştiler. bozguncluktan başka işleri olmamış belli ki.
155 görüntüleme
eyke halkına dair net bişi hatırlamadığım için yazamadım sanırım birdiler diye hatırlıyorum. bende silik o kısım
kaynak vereyim: 
Hz. Şuayb
Ya bunu toparlamak için neden uğraştığımı bilmiyorum baya uğraştırdı hatırlamak ama tekrar iyidir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.