Gönderi

300 syf.
·
Not rated
Suriye'debir İsrail casusu: Eli Cohen
Eli Cohen’in adını uzun zamandır biliyorum, casuslara ve casusluğa olan merakım sanıyorum mütecessis ruhumun bir dışavurumu, bu yüzden onun adını bilmemek, onu okumamak, ya da duymamak saçma olurdu. Biraz bilirdim ama teferruatına haiz değildim. Kimdi Eli Cohen? Kamil Emin Sabit ismiyle 1962-1965 yılları arasında Suriye’nin başkenti Şam’da Mossad adına faaliyet gösterirken neler yapmıştı? Nasıl Suriye Cumhurbaşkanı Emin Hafız’ın yakın arkadaşı olmuştu? Şüphesiz üst düzey siyasi ve askeri bürokratlarla kurduğu dostluklar sayesinde elde ettiği gizli ve İsrail için hayati bilgileri MOSSAD'a iletirken zorluk çekmişti ama bunu suç üstü yakalandığı güne kadar mükemmel yapmıştı ve bu bilgiler sayesinde İsrail, 1967 yılında Altı Gün Savaşında Suriye’yi mağlup etmişti. Espiyonajı sayesinde devletine toprak ve zafer kazandıran bu ajan gerçekte kimdi? Bugünlerde Filistin'e art arda bomba yağdırarak sivil katliamı yaoan Netanyahu, niçin Cohen'in cenazesinden hiç vazgeçmediklerini belirtip duruyordu? Normalde bir kitabı önce okur sonra filmini ya da dizisini izlerim, oysa bu kitabın tam ortasında açtım Netflix yapımı dizisini ve son bölümün ardından okumamı tamamladım. Öncelikle belirtmeliyim ki dizi daha çok ayrıntıyla güçlendirilebilirmiş ve gerçeğe aykırı kimi noktalar da var. Mesela kitapta Eli Cohen'in avukatı Jaques Mercier'i Cohen'in Fransa'daki akrabası gereği tutuyor zira Suriye'deki prosedür bu yönde, oysa dizide avukatı tutan Nadia Cohen'dir. Kitapta Mossad tarafından kaçırılarak İsrail'de yargılanan Adolf Eichmann'ın kayıp asistanı Nazi Savaş Suçlusu Alois Brunner ve Franz Rademacher'dan bol bol bahsedilirken dizide buna dair hiçbir şey yok. Keşke bu konu biraz daha irdelenseydi... Doğru belgesel çekmiyorlar ama sinematik şölen açısından bu konu da yararlı olurdu. Bu tür farklılıkların sebebi muhtemelen dizinin senaryosunun Samuel Segev'in CASUS'u yerine Uri Dan'ın İsrail’den Gelen Casus (Eli Cohen vakası) adlı kitabından yararlanılarak oluşturulması olabilir. Eseri okurken bazı sitelerde araştırmalar da yaptım. Bu inceleme onlardan da bir kısım iktibaslar içerecektir ama öncelikle uzun bir iktibas yapacağım: Biz Tayyip Erdoğan'ın üniversiteden pek arkadaşını tanımayız ve bu yüzden diploması bile tartışma konusu olmuştur. İşte onun üniversiteden arkadaşıydım diyen sayılı kişilerden ve henüz geçenlerde ölmüş olan Rafael Sadi'nin Eli Cohen'in akrabalarıyla İsrail'de ODA TV adına yaptığı mülakatı buradan belirtmeden geçemeyeceğim. Dünyanın merak ettiği ajan ELİ COHEN’in evine Odatv girdi başlığıyla 11.09.2021 tarihinde yayınlanan mülakat şöyle: "MOSSAD ajanı Eli Cohen’in idam edilişinin ardından 56 yıl geçmesine rağmen halen gündemde bulunuyor ve bu faaliyetinin ardındaki sırları, sebepleri araştırmaya devam ediliyor… Eli Cohen’in naaşı ise halen Suriye’de… Cohen’in cenazesinin nerede olduğunu Suriye makamları dahi bilmiyor olabilir… Ölümü her ne kadar gürültü kopardıysa da na'şının İsrail’e iadesi de o denli gürültü koparacak. Belki de iki ülke arasında olası bir barışın da ilk adımı olabilir. Konuyu derinlemesine araştırmak üzere ünlü MOSSAD Ajanı Eli Cohen’in hayatta kalan son kardeşi olan Avraam Cohen’le konuştum. Cohen ile saygı değer dostum, uzun süre birlikte mesai yaptığımız eski İsrail Kültür Ataşesi ve İsrail’deki Türkiyeliler Başkanı olan Zali De Toledo sayesinde tanıştık. De Toledo üşenmeden beni arabası ile alıp Tel-Aviv’den 20 km kadar uzakta olan Avraam Cohen’in evine kadar götürdü. De Toledo sohbetimizin başından sonuna kadar da yanımda durdu. Eh ne de olsa Avraam Cohen ve eşi, Bayan De Toledo’nun eski dostlarıydılar. Yaklaşık 5 saat süren bu sohbetin neredeyse tamamını kaydettim. Ancak bu kayıttaki her sözcüğü yazacak olsam, bu yazı okunmayacak hale gelir. Bu nedenle sohbetin önemli kesimlerini özetleyerek ve anlaşılabilecek şekilde yazacağım. Belki de bir çoğumuz tarafından bilinmeyen, özellikle de Türk okurunun hiç bilmediği olaylar ve detayları bilginize sunacağım. Eli Cohen kimdi, nasıl Suriye gibi İsrail ile baş düşman olan bir ülkede kendisini o denli sevdirebildi, bir Suriye gazetesinin manşetine göre Suriye Devlet Başkanı olabilecek bir kişi nasıl olur da İsrail casusu olabilirdi? İnanamayacaksınız ama yakalandıktan sonra kendisini yargılayan Yüksek Mahkeme hakimi aslında Eli Cohen’in Suriye’deki yaşamı boyunca en yakın arkadaşlarından birisiydi. Kendisi de onu yargılarken, hatta idam cezası verirken de buna inanmakta zorluk çekiyordu. Bütün bu bilgi kırıntıları ile ortaya oldukça gizemli bir hayat ve ilginç bir kişilik çıkıyordu. Örneğin MOSSAD’ın Eli Cohen ile konuşan istihbarat memurunun kim olduğunu ve kendisinin bile kiminle haberleştiğini bilmediğini kimliğini okuduğunuzda hayretler içinde kalacaksınız… ELI COHEN KİMDİ? Eli Cohen, İskenderiye’de 6 Aralık 1924 tarihinde Şaul ve Sofi çiftinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Toplam 7 kardeştiler. Baba Şaul kravat üreticisiydi ve doğunun en lüks şehri olan İskenderiye’ye bu nedenle göç etmişti. İskenderiye bir zamanlar doğunun Paris’i sayılıyordu ve oldukça büyük bir Yahudi cemaati yaşamaktaydı. Birçoğu Selanik, İzmir ve İstanbul’dan ticaret yapmak için göç etmişti. Hahambaşıları bile Türkiye Yahudi'si Rav Venturaydı… Mısır özellikle Kral Faruk döneminde Yahudiler için oldukça rahat ve antisemitizm olmadan yaşanabilen bir ülkeydi. Çocuklar, Musevi okullarında okuyabiliyor, Yahudi gençlik hareketleri kamplar açarak İsrail bayrakları asabiliyorlardı. Henüz İsrail kurulmadan bayrağın Yahudi gençlik kamplarında kullanılması yasak değildi. Sadece 1948 yılında Siyonizm yasak ilan edildi. Eli Cohen oldukça becerikliydi… Evde konuşulan Arapça ve Fransızcaya ek olarak okulda öğrendiği İbranice ile kendi kendine geliştirdiği İngilizceyle de toplum arasında oldukça saygın bir yer edinmekteydi. Cohen gençlik yıllarında Yahudi Gençlik teşkilatları Maccabi ve Bne Brit organizasyonlarında faaliyetini sürdürmekte ve liderlik kabiliyetini ortaya koymaktaydı. Bu faaliyetler İsrail kuruluşunda ve sonrasında da İsrail’e göçmen gönderme konusunda devlet ile birlikte hareket etmekteydi. İsrail kurulduğunda ailesi 1949 yılında toplu olarak göç ederken kendisi kutsal saydığı görevini idame ettirebilmek için Mısır’da kaldı. Cohen bir taraftan eğitimini tamamlarken diğer taraftan da Mısırlı Yahudilerin göç edebilmeleri için gereken faaliyetlerine devam etti. Bu faaliyetler arasında yapılması gereken bazı eylemlerin de planlayıcısı ve gerçekleştiricisiydi. Şaul ve Sofi Cohen ve iki kardeşi İsrail’e 1949’da göç ettiklerinde büyük abi Moris ve küçük kardeşi Avraam da yanlarında gitti. Eli ailesinden ayrı kalmıştı fakat yalnız değildi… Gençlik organizasyonları ve onu bekleyen göçmenler vardı. Bu onun bütün hayatıydı. Bu arada Cohen, El Farouk Üniversitesinde Elektronik Mühendisliği okuyordu. Ayrıca Fransız Muhasebe Yüksek Okulu’nda da okudu. İsrail istihbarat topluluğuyla ilk bağlantısı 1952’de, yirmi sekiz yaşındayken kuruldu. O sırada IDF’nin istihbarat sistemi Mısır’da gizli hücreleri işletiyordu. Hücrelerden birindeki aktivistlerle olan dostluğu nedeniyle ondan şehirde kendileri için bir oda kiralamasını istediler. Eli, Mısır polisi tarafından sorgulandı ve hemen tutuklandı. Delil yetersizliğinden serbest bırakıldı, ancak adı ve fotoğrafı şüpheliler listesine eklendi. Eli’nin kalbinde, yollarına devam etmek ve ölümlerinin intikamını almak için İsrail istihbaratına katılma isteği vardı. Eli İsrail istihbarat personeli ile temasa geçti. Profesyonel bir kursa gitmesi için gizlice İsrail’e gönderildi ve bu onun sahadaki ilk adımlarıydı. Eli Cohen 1955 yazında yoğun casusluk eğitimi almak için Mısır’dan İsrail’e gitti. 1956’da Mısır’a döndü ancak hemen şüphelenildi ve gözetim altına alındı. 1956 Savaşı’nın başlangıcında, İsrail Sina’yı işgal ettiğinde, Eli Cohen Mısır makamları tarafından gözaltına alındı ve savaşın sonunda İskenderiye Yahudilerinin geri kalanıyla birlikte Mısır’dan kovuldu. 8 Şubat 1957’de İsrail’e geldi. 31 Ağustos 1959’da Iraklı göçmen bir Yahudi ailesinin güzel kızı Nadia Majald ile evlendi ve 3 çocuğu oldu. Evlendiğinde Mashbir Hamerkazi isimli inşaaat malzemeleri satan bir şirkette muhasebe müdürü olarak görev yapıyordu. MOSSAD’a istihbarat elemanı olarak yaptığı müracaat olumsuz sonuçlanmış ve “bize yaramazsın” demişlerdi… Türkçesi yeterinden fazla iyi eleman sınıfındaydı. Onlara daha sönük ve parlamayan birileri lazımdı. Hem de kendisi Mısır makamlarınca tutuklanmış olduğu için herhangi bir görev onun için de sakıncalı olabilirdi. Bundan sonra yaşamını muhasebeci olarak geçirecekti anlaşılan. Ama hayatta onu bekleyen şeyler farklıydı. Dikkatinizi çekerim, MOSSAD bünyesinde çalışan Eli Cohen veya herhangi bir ajan için ajan demez. Bu isimlere “Savaşçı” der… Savaşçı demek ajan demekten daha farklı. Çünkü savaşçı ölüme gittiğini biliyor ve sanki şikayet etme hakkı yok gibi bir anlam da çıkartılabilir. Acı tabi ama durum budur. Eli Cohen de İsrail’in bir savaşçısı olarak işe alınmadan evvel Hamaşbir Hamerkazi isimli şirkette muhasebe müdürü olarak çalışmaktaydı ve ailesini buradaki geliri ile geçindirmekteydi. Eşi ve annesi ile Bat-Yam’daki Amidar mahallesinde bulunan evinde yaşıyorlardı. Mutluydular… MOSSAD gelişen ve değişen Orta Doğu siyasetinde düşman ülkelerde neler olup bittiğini duymak, öğrenmek ve birinci ağızdan anlamak zorundaydı. 1 Eylül 1958’de Suriye ve Mısır arasında toplu bir birleşme ilan edilmişti. Cemal Abdül Nasır ile Suriye Devlet Başkanı Arap Birliği’ni kurmuşlardı. MOSSAD, Suriye’ye yerleştirilebilecek en doğru kişiyi, Eli Cohen’i seçti. Ancak kendisinin de bu işi kabullenmesi gerekiyordu. Kendisi ile temas kuruldu. Eli Cohen de nezaketle teşekkür ederek işi reddetti. MOSSAD’ın elinde daha iyi bir alternatif yoktu. Eli Cohen’i bu görev için istiyorlardı. Başaracağından da emindiler. MOSSAD en kirli oyunlardan birini oynadı ve Hamaşbir Hamerkazi şirketindeki görevinden kovulmasını sağladılar. Eli Cohen bu kez işsiz kalmıştı ve geçindirmesi gereken bir ailesi vardı. Bir kaç görüşmeden sonra Eli Cohen, Suriye işini kabul etmek durumunda kalmıştı. Casus, ajan ya da savaşçı ne derseniz deyin, “Hadi al biletini Suriye’ye gidip casusluk yap” gibi bir durum yok. Eli Cohen’in casus olarak hazırlanması tam 9 ay sürdü. Kendisine bu işleri iyi bilen bir hoca tahsis edildi. Cohen için Tel-Aviv’de gizli bir daire kiralandı ve dersler bu adreste gerçekleştirildi. NATHAN SALAMONM- MOSSAD’IN SAVAŞÇI EĞİTMENİ Nathan 9 ay boyunca Eli Cohen’e nerede ne yapması, ne yapmaması, ne demesi ve ne dememesi gerektiğini öğretti. Mesela bir vitrin aracılığıyla sırtını dönmeden arkasındakileri görebileceği noktaları bile öğretti. Bu arada MOSSAD eğitim merkezi Eli Cohen’e yeni bir kimlik dikiyordu, yeni elbise diker gibi… Eli Cohen’in adı bundan sonra Kamel Amin Tabeet’ti… Kendisi Arjantin’de yaşayan zengin bir işadamıydı ve ailesinin memleketi olan Suriye’ye yatırım yapmak ve ticaret yapmak için ortam aramaya gelmişti. Önce Arjantin’e gidilecek ve orada bir süre bu kimliği oturduktan sonra Suriye’ye geçecekti. Aynen de böyle oldu. MOSSAD bir kişiyi göreve almadan önce bilimsel yöntemlerden de yararlanarak ilginç diyebileceğimiz testler yapıyor. Eli Cohen, göreve alınmadan önce Grafolog Arie Naftali tarafından el yazısı incelenmiş ve kişilik tahlili raporu yetkililere takdim edilmişti. Grafolog Arie Naftali’nin yine kendisi gibi baba mesleğini devam ettiren kızı Michal Naftali, babasının Cohen raporunu açıkladı. Eli Cohen’in el yazısından çıkan kişilik tahlili sonuçlarına göre; sır saklamasını bilen, hedefine odaklanmasını bilen, idealist, baskılara ve imtihanlara dayanıklı, yemlere kanmayacak ve tuzaklara kolaylıkla düşmeyecek biri olarak değerlendirilmiştir. Bütün bunlar bir araya gelince karşımıza mükemmel bir istihbarat elemanı çıkıyor… Eski Mossad Başkanı Tamir Pardo diyor ki; “İstihbarat kurumunun elinde, düşman ülkedeki karar alma mekanizmasının içine kendi adamını yerleştirme imkanı varsa bundan daha iyi bir istihbarat mevcut değildir. Ne elektronik sistemlerin hiçbiri kişisel yeteneklerin üzerinde değildir ve kıyaslanamaz. Bu şekilde hiçbir cihazın duyamayacağı, kaydedemeyeceği, resmedemeyeceği şeyleri öğrenme anlama imkanı olabilecektir. Bu sadece kişisel duyguları anlama meselesidir. Böyle bir elemanınız varsa en iyi istihbaratı elde edebilirsiniz. Tabii yanında getireceği riski de kabullenmeniz gerekir. Eğitimin bir bölümü ise din konusudur. İslam dininin en önemli ifadelerini ve nasıl namaz kılınacağını hangi duaları okuması gerektiği de öğretilmektedir. Bunlar oldukça önemli detaylardır ve hata kabul etmeyen ince noktalardır. Savaşçının bilmesi gereken silahlarıdır adeta…” Ve dokuz aylık eğitimden sonra yeni kimlik hazırdı: 6 Ocak 1930’da Beyrut’ta doğdu Anne ve Babası Suriye doğumlu. Babası: AMİN TABEET Annesi : SAADİYA İBRAHİM 1933 yılında İskenderiye’ye göç ettiler 1948 yılında Arjantin’e geldi Arjantin’deki görevi kendini zengin iş insanı olarak tanıtıp Suriye cemaatinin içine sızmaktı. Eli, yeni ismi Kamel A. Taabet ile Buenos Aires’te usul usul ve vakit kaybetmeksizin Suriyelilerin gittikleri gece kulüplerine ve restoranlara gitmeye başlamıştı… Bu eğlence gecelerinden birinde de aslında Arapça yayın yapan bir gazetenin sahibi ve genel yayın yönetmeni olan Abed Alatif Al-Hassen ile tanışır. Bu tanışma ileride ona oldukça büyük kapılar açacaktı. Gazetenin adı ise El Alem El Arabi… Yani Arap dünyası… Avraam Cohen, Arjantin’de yaklaşık 500 bin kadar Suriyeli göçmen olduğunu izah ediyor sohbetin arasında… Bende, Türkiye’de 10 kat fazla Suriyeli olduğunu söyleyince bayağı şaşırdı… Cohen, bu davetler ve toplantılar sayesinde gelip giden Arap dünyasının temsilcileri ile tanışmaya başlar. Bunlardan biri ise Suriye Askeri Ataşesi Amin El Hafez’di… Maged Sheid El Arad, Eli Cohen’i Suriye’ye sokan adamdır. Maged veya Türkçe okursak Macit Bey oldukça büyük arazileri olan zengin bir Suriyeli adamdır. Ancak Eli’nin kardeşi Avraam, Macit Bey’in aslında CIA ajanı olduğunu belirtiyor. MOSSAD ise bu konuyla ilgileri olmadığında ısrarcı… İkisinin buluşmasına biz aracılık etmedik diyorlar. Macit Bey aslında CIA ajanı olmasına rağmen aynı zamanda MOSSAD ile de çalışmaktaydı ancak Eli Cohen bu durumdan haberdar değildi galiba… Önemli olan Eli Cohen’in Almanya’dan alınmış olan ve İskenderiye’den Beyrut’a oradan da Suriye’ye getiren gemide bulunan Opel Kapitan marka bir aracın kapılarına gizlenmiş savaşçı Eli Cohen’in casusluk aletlerini gümrükten araba ve valizleri kontrol edilmeden geçirilmesini temin etmiş olan kişidir. Casusluk araçları daktilo dahil. Hepsi valizler ve aracın kapılarında gizli olarak gümrükten geçti. İçinde casusluk aletleri bu valizler araba kapılarının gizli bölmelerindeydi. Suriye istihbarat subaylarından biri olan Nasser A-Din Vanalli, bu aracı gümrük muayenesinden geçmeden geçirmişti. Tabi Macit Bey’in ödediği tahmin edilen rüşvet sayesinde… 1962 yılında Eli Cohen artık Suriye’nin başkenti Şam’daydı. Cohen’in mahkeme salonunda anlattıkları ise yüzde yüz doğrulardı. Şam’a varmadan önce bu şehirde yaşamış olanların ağzından şehri neredeyse tanıyor gibiydi. Nerede kim dükkanı olduğunu bile biliyordu. Arjantin’de tanıştığı ve yakın dostluk kurmuş olduğu gazeteci arkadaşının vermiş olduğu tavsiye mektubu bir çok kapıyı açıyordu. Abed El Latif Haşen ismi sihirli bir anahtar gibi idi. Gazetesi El Alem El Arabi ve kendi sütünü Bandera Arabe (Arap Bayrağı), Arap aleminde saygın bir isimdi. Onu yargılayan yüksek mahkeme hakimi Salah Zali aslında yargılamakta olduğu Kamel Amin Tabeet’i oldukça iyi ve yakından tanımaktaydı. Zali yayınladığı kitapta Kamel Abed Taabet’i bütün detayları ile anlatmaktaydı. Avraam Cohen, bu kitabı büyük zorluklar ile MOSSAD kurumundan temin etmiş ve İbraniceye tercüme etmiştir. Kitap henüz İbranice olarak yayınlanmış değildir. Ancak Avraam Cohen kitabın Arapça versiyonunun kapağının resmini takdim etti. “SAVAŞÇI 566” Kamel Amin Tabeet adı ile bilinen “Savaşçı 566”, Şam’da kaldığı sürece zengin bir iş insanını canlandırıyordu ancak sekiz ay geçmesine rağmen henüz yaptığı bir ticaret görülmemişti… Bu durum değişik şekillerde yorumlanmakta hatta “Nasıl bir milyoner bu sorusunu” akıllara getiriyordu. Kendisine sorulduğunda ise “Doğru işi yapmak için pazarı öğrenmeye devam ediyorum” diye cevap veriyordu. Bu arada ilişkilerini geliştirmek için Orient Club isimli yüksek sosyetenin merkezi olan mekanda davetler vermekteydi. Bu davetler sayesinde de askeri ve siyasi mevkilerdeki kişiler ile sıcak ilişkiler kurma imkanı buluyordu. Bu mevkilerdeki kişiler de aslında bilmeden kendisine çok kıymetli bilgiler aktarmaktaydı. Kendileri de aslında Suriye kökenli olan bu zengin ve hovarda adam ile ülke meselelerini ve stratejilerini konuşmakta beis görmüyorlardı. İstihbarat kaynaklarından en önemlisi ise Şam Radyosu yorumcularından George Seif’di. George Seif ile dostluğu ona bir çok kapıyı açmaktaydı. En başta da Radyo Damesek… Yani Şam Radyosu’nun kapıları Kamel Amin Tabeet’e ardına kadar açılmıştı… Hatta radyo programlarında George Seif, Kamel Amin Tabeet ile siyasi yorumlar yapıyor ve kendisinin daha da ünlenmesine neden oluyordu. Programlar yüksek siyasi sosyete içerisinde aranmasına sebebiyet verdi. George Seif, Suriye diplomasisinde ve askeri istihbaratından bile öğrenilmesi zor bilgileri kendisine dostça aktarmaktaydı. Savaşçı 566’nın MOSSAD merkezine ilk gönderdiği telgrafta Rusya’nın Suriye’ye uzun menzilli toplar sevk ettiği ve Mısır ile birleşen Suriye’nin bir savaş hazırlığı içinde olduğunu belirtti. Bu sırada Suriye içinde de yer yer siyasi patlamalar yer almaktaydı ve bir iç savaş çıkma ihtimali oldukça yüksekti. Arap ülkelerinde iç siyaseti dengelemenin bir yolunun da İsrail’e saldırmak olduğunu MOSSAD ve İsrail çok iyi bilmekteydi. Bu nedenle olası bir saldırıya hazır olmanın yolu doğru istihbarat edinebilmekti. Savaşçı 566 tesis ettiği ilişkileri sayesinde Genelkurmay Başkanlığı’ndan Golan tepelerini istediği zaman ziyaret edebileceğini beyan eden bir izin belgesi aldı. Bunu almak adeta imkansızdı. Ancak Kamel Amin Tabeet için Suriye’de imkansız bir şey yoktu neredeyse… Eli Cohen mahkemede casus ve vatan haini olarak suçlanmıştı. Kendi savunmasında ise kendisinin casus olduğunu kabul etmesinin yanı sıra vatan haini olmadığını ve vatanına ihanet etmediğini izah etti. Cohen, “Ben İsrailliyim ve vatanıma bu şekilde hizmet ettim. Karıştırmayın ve Suriye vatandaşı değilim ki Suriye devletine ve vatanına ihanet etmiş olayım” dedi. MOSSAD, Eli Cohen için avukat bulma telaşına düştü ve Fransa’dan Suriye kanunlarını iyi bilen Jaques Mercier ile temas kurdu. Jaques Mercier, Suriye devlet erkanı ile bir dizi görüşmeler yaptı ve avukatlığı için izin almaya çalıştı. Hatta Eli Cohen’in serbest bırakılması için bazı öneriler de getirdi. Ancak hiçbiri fayda etmedi. O dönemdeki Suriye Devlet Başkanı Amin El Hafız, Mercier’in avukatlığını kabul etmesine rağmen Mahkeme Hakimi Zali, bunun hukuken doğru olmadığını ve daha 2 ay önce asılarak idam edilen 2 Suriyeli için avukat bulundurulmasına izin verilmezken bu kez İsrailli bir casus için avukat onaylamak hukuki açıdan usulsüzdür diyerek avukatın talebini ret etti. Aslında hakim de Kamel Amin Tabeet’in Orient Club dostlarındandı. Ancak adam görevini yapmak durumundaydı. Mahkeme günlerce sürdü ve 500 kişi tutuklandı. Hepsinin suçu İsrailli casusa bilgi aktarmaktı. Tutuklananlar arasında George Seif de vardı. Hakim Zali yazdığı kitapta, Kamel Amin Tabeet’in yakalanmasından önce Ürdün’ü ziyaret ettiğini ve İsrail sınırına yakın Kalkiya şehrini ziyaret ettiğini belirtiyor ve “İsrail kendi casusunu kurtarmak isteseydi sınıra gelip beni esir almalı ve bu mahkeme ile idam kararı olmadan benimle takas ederek Kamel’i kurtarmalıydı” diye yazdığını Avraam Cohen samimiyetle belirtmektedir. Bu neden yapılmadı kimse bilmiyor tabii. Eli Cohen İle birlikte yargılananlardan ikisi idam edildi. Bu kişilerin suçu ise bir Rus füzesini Amerikalılara satma çabasıydı. Bu alışveriş için sözüm ona Amerikalılar 50 bin dolar ödeyeceklerdi. Teklifi getiren de Eli Cohen’di. Avraam Cohen de bu iddiya gülerek, “Eli Cohen nereden nereye… Amerikalıların cebinden hovardalık edip böyle bir teklif yapabilirdi” diyor. “Bu hikayenin içinde ve mahkemede doğruları söyleyen tek kişi Eli Cohen’di” diyor kardeşi. Çünkü Cohen, yalan konuşmasını bilmezdi… Sonuç oldukça trajik bir şekilde Eli Cohen’in idamı karar bağlandı. Eli Cohen 18 Mayıs 1965 günü Şam’da asılarak idam edildi. Savaşçı 566’nın idamı öncesinde son duasını yapması için Şam Hahambaşısı getirildi ancak hahambaşı heyecandan duayı unuttu ve fenalaştı. Eli Cohen, hahambaşını rahatlatmaya çalıştı ve son duayı kendisi söyledi. Şam 6. Hahambaşısı Eli Cohen’in son duası için hapishaneye gelmişti ancak fenalaştı ve duayı Eli Cohen tamamladı. İdam sehpasından indirilen cenazesi bilinmeyen bir yere gömülmek üzere götürüldü. Ve kısa bir süre sonra cenazenin Suriye sınırından geçirilmeye çalışıldığı sınır bölgesindeki bir çoban tarafından ihbar edildi. Cenaze ve kaçıracak olanlar tutuklandı. Cenaze bu kez kimsenin bilmediği bir yere nakledildi ve yeniden gömüldü. Soruşturma esnasında Yahudi hahambaşısı gözaltına alındı ve cenaze yerini kendisinin söylediği düşünüldü. Sonrasında adamın bir şeyden haberi olmadığı ortaya çıktı ve serbest bırakıldı. Yazımın başında Savaşçı 566’nın istihbarat memurunun kim olduğunun şaşırtacağını belirtmiştim. Gerçekten de çalışma sistemine göre mors alfabesi ile yazılan mesajları alan ve deşifre eden istihbarat memurları mesajın nereden geldiğini bilmelerine karşı karşısındaki savaşçının kimliğini bilmezler, sadece numarasını bilirler. Eli Cohen ile yazışan istihbarat memuru ise Eli’nin kardeşi Moris Cohen’di ve kardeşi ile yazıştığını bilmiyordu. Son yazışmalarından birinde Savaşçı 566, şöyle bir mesaj göndermişti: Nadia (eşi) kendisine gönderdiğim Singer dikiş makinesini aldı mı? Kızım Sofi’nin yaş gününü kutladığımı bildirin. Moris sonrasında heyecanla yengesinin evine gitti ve Singer makineyi gördü. O anda mesajın abisinden geldiğini anladı, ancak bir şey diyemedi. Demesi de yasaktı zaten… Moris önceleri polis teşkilatında görevli iken sonraları istihbarat birimi 188’e transfer olarak gelen mesajları tercüme etmeye başladı. Eli Cohen’in cenazesi konusu oldukça ilginç sonuçlar yaşattı ailesine. Aile aradan 56 yıl geçmesine rağmen cenazenin İsrail’e getirilmesinin devletin görevi olduğunu biliyor. Avraam Cohen, “Cenazeye bağlı değilim. Bağlı olduğum benden 21 yaş büyük olan Eli’nın hatırasını yaşatmak ve anlatmaya devam etmektir” diyor… Yazının tam da burası ekstra mühim; Avraam Cohen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Olmert’in yakın oldukları ve ofisinden Beşar Esad ile görüşmelerinden sonra bir Türk basın elemanından yardımcı olabileceğini ve Sayın Erdoğan’ın cenazenin iadesini Beşar Esad’tan isteyebileceğini belirten bir mail aldığını söyledi. Avraam Cohen bu mailin kopyası ile doğru Başbakan Omert’e koştu. Olmert’in cevabı olumsuzdu. Beşar Esad bile cenazenin nereye gömüldüğünü bilmiyor. Bu tür haberlere itibar etmeyin demişti. O sırada Olmert ile Erdoğan’ın da Gazze Operasyonu sebebi ile arası bozulmuştu ve bu olay o zaman için kapanmıştı. Peki şimdi bu talebi yinelemek ve Erdoğan’ın bu konuda yardımını talep eder misiniz diye sorduğumda, “Benim kimseden bir şey talep etme konumum yok maalesef. Bu devletler arası bir ilişkidir. Tabii ki bu konuda bir netice alınabilirse kendisine müteşekkir oluruz ailece. Kuşkusuz böylesi bir adım iki ülkem arasındaki ilişkileri olumlu yönde etkileyeceğinden kimsenin kuşkusu olamaz” ifadelerini kullandı. Sayın Erdoğan’ın yardımcı olabileceği ve halen iyi ilişkiler içinde olduğu Hamas örgütünden ellerindeki iki asker cenazesi ile iki sivilin iadesi de olasıdır. Tabi tarafların istemesidir önemli olan… Saygılarımla Rafael Sadi – Tel Aviv Faik Bulut'un Independent Türkçe'de belirttiği gibi: Hepimizce bilinmektedir ki; ajanlık gibi pek çok yönü karanlıkta kalan veya “milli güvenlik” hesaplarıyla “karanlıkta” bırakılmaya mahkûm edilen tarihi gerçekler, hemen hiçbir şekilde tam olarak kamuoyuna sunulmaz, sunulmak istenmez. Gerçek diye sunulanlar ise, tartışmaya açıktır ve asla kesinlik kazanmazlar. Mesela Mısır’daki “İsrail casusu” diye bilinen Abdülnasır’ın damadı milyoner işadamı Eşref Mervan olayı, günümüzde bile açığa çıkmış değildir. İsrail’e göre Mervan; “Onların süper ajanlarından biri olup, Siyonist davanın kahramanıdır.” Mısır resmi görüşüne inanılırsa, aynı Mervan: İsrail casusuymuş gibi misyon üstlenmiş bir köstebektir; vatanı Mısır uğruna çok şey yapıp İsrail casusluk şebekesini çökertmiş milli kahramandır. Keza İsrail’in Filistin örgütleri arasına ajan sızdırması türünden doğru veya yanlış birçok hikâye yayımlanmıştır. Buna karşılık, 35 yıl önce, Filistin hareketleri adına İsrail’in eski Başbakanı Golda Meir’in evlatlığını ajanlaştırma hikayesini de okumuştuk. Suriye ve İsrail arasında herhangi bir diplomatik ilişki bulunmuyor. Bu sebeple Rusya ve Türkiye bu tür konularda hep aracı olmuşlardı. Rafael Sadi ölmeden önce bu konuya tekrar girdi mi bilmiyorum ama ölümü sonrasında Hamas'ın İsrail'de sivillere saldırısı ve İsrail'in orantısız güç kullanarak Gazze'yi yok etmesine karşılık Erdoğan Hamas'ı "mücahidler" olarak tanımlaması bu yöndeki tüm ümitleri kırmış olmalı. Bu arada bir diğer merak ettiğim husus, kitapta da dizide de pek ayrıntısına girilmeyen Suriye'deki üst düzey asker ve bürokratların seks partileri ve şantaj. Eli Cohen'in elinde kimlerin kaydı vardı acaba? Gerçi bu tür pislik hadiseler bile Orta Doğu toplumunda erkekliğin şanından sayılıyor, ortaya çıksa da pek bir şey değişmezdi sanırım. Nitekim Türkiye'de de iki partide benzer hadiseler fırtınalar koparması gerekirken sükunetle karşılanmadı mı?
Eli Cohen - Casus
Eli Cohen - CasusSamuel Segev · Altınordu Yayınları · 201937 okunma
·
547 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.