Gönderi

Kurbanı Olmayan Milletlerin, Bayramı da Olmaz...
"Anacığım selam eder o cennet kokulu ellerinden hasretle öperim. Beni merak etme. Sen dua et anam! Ana bu mektubu kumandanım yazmamı istedi. Buraya gelirken saçıma neden kına yaktın? Arkadaşlarım alay ediyor ama kumandanım da neden kına yaktığını merak ediyor. Oğlun Hasan..." Aradan 3 ay geçer, Sait Bey'in gözüne birkaç mektup ilişir. Gelen mektuplar arasında rastgele birini seçer ve açar okur. Mektup Yozgat'tan Kınalı Hasan'a gelmiştir. (15 yaşında) "Hasan'ım, kınalı kuzum benim. Gönderdiğin mektubu aldım, çok sevindim, Allah da seni iki dünyada sevindirsin yavrum. Nassın, eyi misin? Bizi merak edip tasalanma e mi yavrum? Hasan'ım, kumandanın saçındaki kınayı sormuş. Bunda bilinmeyecek ne var yavrum? Buralarda kurbanlar önce kınalanır, sonra kurban edilir. Ben de seni 4 kardeşin arasında bu vatana kurban seçtim de onun için kınaladım yavrum. İstedim ki Hz. ismail'e benzeyesin de ona kardeş olasın. İstedim ki yarın mahşer yerinde o kınalı saçından tanıyayım da şefaatine sığınayım yavrum. Bunda bilinmeyecek ne var? Hep kurbanlar kınalı olmaz mı?.. Hasretle gözlerinden öperim yavrum. Anan Haçça..." Bölük komutanı 3 ay önce sorduğu ve cevap alamadığı Hasan'ın saçının kınalanma hikmetini öğrenmiştir ama mektubun devamını getiremez, yaverine Hasan'ı bulup mektubunu vermesini emreder. Kınalı Hasan, 3 gün önce şehit düşmüş ve anasının dediği gibi İsmaillere kardeş olup, anasına şefaat etmek üzere mahşerin koridorlarında gezinmektedir.
·
117 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.