Gönderi

Eli Cohen'in Suriye'deki aşk hayatı ve Arap Sosyetesi
Ekim 1962'de Kamil, Muaz, Faruk Ebu Şakir ve Muham­med Hamza küçük bir "Volkswagen" arabayla İsrail-Suriye sınır bölgesine yola çıktılar. İlk durakları Kuneytra'daki sınır ana ka­rargahıydı. Muaz ve karargahtaki bir subay, Kamil'e bölge haritası üzerinden sahadaki durumu özetledi. Muaz ayrıca Kuneytra'da yapılması planlanan yeni askeri noktaların inşa edileceği yerle­ri gösterdi. İsrail ve Suriye'nin pozisyonlarının kırmızı ve mavi olarak işaretlendiği haritayı gözüyle tarayan Kamil, sahadaki du­rumla ilgili en doğru bilgiyi doğrudan temin etmiş oldu. Geziden dolayı Muaz'a defalarca teşekkür etti ve ekledi: "Allah'a şükür, şimdi mutmain oldum. Şam'da gördüklerini ve bildiklerini anlattığına ilave olarak kahramanlarımızın sınırda görevinin başında olduğunu gördüm. Keşke her Suriyeli buraya getirebilse. Ordu­nun faaliyetlerinden dolayı gurur duyarlardı:' Muaz derin bir iç çekerek "problemin Suriye halkı değil, ordunun olduğunu" söyledi. Amcası Genelkurmay Başkanı ile Hava Kuvvetleri Komutanı arasındaki anlaşmazlık gibi birkaç as­keri birliğin amcasına karşı direnişinden bahsetti. Kuneytra'daki askeri lokalde aldıkları öğle yemeğinden sonra Kamil ve arkadaş­ları El-Hama'ya yola koyuldular. El Hama'ya yaklaştıkları sırada tankların olduğu, büyük betonlu bariyerlerle korunan bir kontrol noktasına geldiler. Yol boyunca 1200 mm kalibreli top mevzileri ve piyadelerden oluşan birlikleri gördüler. Kuneytra'daki askeri karargahta harita üzerinde işaretlenmiş yerleri şimdi Kamil ken­di gözleriyle görüyordu. Sınıra yaklaştıklarında, yeşillikler içinde yüzen Kibbutz Ein Gev çıplak gözle, Tiberya yollarındaki hare­ketlilikler askeri dürbünlerle görünüyordu. Sonunda Eli Cohen amirlerine şunu söyleyecekti: "Tiberya'yı ve Ürdün Vadisindeki kibbutzları Golan Tepe­sinden gördüğümde, oradan kaçıp, bir tekne ele geçirip hızlıca güvenli bölgeye gitmek için içimde güçlü bir dürtü duydum. He­men sonra kendimi büyük bir okyanusta yol alan İsrail gemileri­nin deniz feneri olduğumu hissettim:' Mükemmel bir hafızaya sahip Kamil, yol boyunca gördü­ğü ve duyduğu şeyleri adeta film gibi kaydetti. Zaman zaman Ta­beriye Gölü ve etrafındaki Yahudi yerleşimleri içine alacak şekil­de fotoğraf çekti ve arkadaşlarının bölge hakkındaki görüşlerini dinledi. Öğleden sonra Kamil ve arkadaşları El Hamma'ya ulaştı­lar ve Suriyeli askerlerin aileleri için yapılmış bir otelde oda tut­tular. Otel kaplıcalara yakındı ve kaynağın bir kısmı Yarmuk'tan geliyordu. Sınırın Ürdün tarafında Ürdünlülerin bir baraj inşa et­meyi amaçladıkları Muhaybey Köyü vardı. Kamil ve arkadaşları, Tiberius ve lejyonlarının yıkanmak için inşa ettikleri kaplıcadaki kükürtlü su havuzuna girdiler. Daha sonra orada görev yapan subaylarla dolu restoranda akşam yemeği yediler. El Hama askeri bölgeydi, ancak giriş izniniz varsa "herşey yolunda" bir şekilde gezebilirdiniz. Subaylar bölgedeki durum hakkında serbestçe konuşuyorlardı. Bölgedeki durumun nispeten sessiz olduğunu söylediler. Yahudiler sessiz kalıyor ve Suriyeliler de onları kış­kırtmıyordu. Eğer Yahudiler El Hama'ya saldıracaksa onları bir sürpriz bekliyordu: Suriye ordusu iyi mevzilenmiş ve unsurlarını kuvvetlendirmişti. Son aylarda Sovyetlerden yeni gelenler ile Nu­keib'te kullanılan silahlar bölgeye sevk edilmişti. Gezide edindiği bilgileri Kamil 340 numaralı telgrafla 8 Ekim'de İsrail'e iletti. Halbuki son İsrail ziyaretinde "Penas" ma­niple cihazını 14 gün boyunca kullanmaması talimatı vermişti. Suriye'ye döneli 1 1 gün geçmişti. Ancak gördüğü ve öğrendiği bilgiler o kadar zengin içerikliydi ki 14 gün beklemeye dayana­madı ve 8 Ekim'de İsrail'e Şam' a döndükten sonraki ilk telgrafını gönderdi. Daha az önemli olan bilgileri Brüksel'deki Rafımax şir­ketine mektupla gönderdi. Bunu yaparken eşarp ve masa örtüsü göndereceğini söylediği mektupta ayrıca kullandığı görünmez mürekkepten istifade etti. İlerleyen günlerde Kamil, Suriye ordusunun akarya­kıt rezervlerinin tedariki hakkında önemli bilgiler öğrenecekti. 12 Ekim'de Askeri Yakıt İkmal Kam utanı Albay Halil Saffur'un doğum günü partisi vardı ve etrafındaki güçlü kişiler bu parti­ye davet edilmişti. Suriye ordusundaki birçok subay gibi Albay Saffur'un ve misafirlerinin iki şeye zaafı vardı: Şarap ve kadınlar. Kamil'e ilave olarak davette George Seyf ve onun nişanlısı Nadia Zeyt, Kamil'e ayak uydurmaya çalışan Nadia'nın kız kardeşi Clai­re, Enformasyon Bakanlığı Özel Kalem Müdürü ve aynı zamanda George Seyf'in "gizli nişanlısı" Farah Mutarci de vardı. Grupta sadece Nadia Zeyt, Farah'ın Seyf ile ilişkisi olduğunu bilmiyordu. Partiye, yıllara rağmen "gençliğin zevkini" yakalamak için hiçbir fırsatı kaçırmayan Mecid de katılmıştı. Muaz Zahreddin, Kemal El-Hişan, Şam Uluslararası Havalimanı kontrol kulesi amirinin güzel siyah saçlı karısı Meryem El-Maz da gelmişti. Albay Saffur ondan hoşlanıyordu ama nafileydi. Çünkü Meryem, Kamil Emin Sabit'i istiyordu. Albay Saffur'un evindeki parti gerçek bir şölendi. Yemek­ler cömertceydi, viski ve arak şişeleri tek tek boşalıyordu. Müzik baştan çıkarıcı ve uyarıcıydı. Meryem El Maz bütün gece Kamil ile oturdu ve kulağına şunları fısıldadı: "Neden görümcem Roset­te ile nişanlanmayı kabul etmedin? Onunla evlenmek zorunda değilsin ki, Rosette sayesinde seni daha kolay görürdüm. Bu hak­kımda dedikoduyu da önlerdi. Çünkü sen görümcemin müstak­bel kocası olurdun ve seni ziyaret etmem çok normal karşılanırdı değil mi?" Albay Saffur, gösterdiği ilgiye Meryem'in tepkisiz kalma­sından hoşnut değildi. Meryem'e kocasına gidip yabancı erkek­lerle yakınlaştığını söylemeyi düşündüğünü ima etti. Salonun öte tarafındaki zeki ve yakışıklı genç adam George Seyf, Nadia'nın kız kardeşi Claire Zeyt'i Kamil ile tanıştırmaya getirdi. Seyf, Ka­mil'in Claire ile "uçmasını" ve hep beraber dışarılarda gezmesini istedi. Seyf Kamil'e "etrafta büyülü kızlar var biliyorum ancak ni­şanlanmanın da avantajları var: Karşılıksız bir ilişki. Hem evlen -me zorunluluğu da yok. Aleviler için örneğin bir kişinin birkaç yıl bir kadınla yaşaması hatta onunla çocukları olması yaygındır. Ve sonra hasta olması durumunda onu ailesinin evine iade eder­ler" dedi. Ama Kamil' in elbette resmi ve kalıcı romantik ilişkiler­den kaçınması için kendi nedenleri vardı. Seyf'e onunla Claire ve Nadia'nın olduğu ortamlarda görüşmek istemediğini, böyle olursa Claire'i istediği iması oluşacağını ancak kendisinin daimi bir ilişki istemediğini söyledi. "Evime biri gelecekse o kişi ancak benim karım olmalıdır" dedi. O gece Halil Saffur çok içmiş ve sarhoş olmuş, kendini kontrol edemeyecek bir hale gelmişti. Muaz onunla alay etti: "Ya­kıt tankerlerimiz nerede? Onları boşaltmalı ve viski ile doldur­malıyız" Herkes kahkaha attı. Albay Saffur da güldü ve dedi ki "Merak etme canım. Tanklar amcanın söylediği yerlere kuruldu ve ağzına kadar yakıtla dolular:' Sarhoş olmadığını herkese ispat­lamak için bir kağıda Suriye haritasının kaba taslak çizerek askeri birlikler ile yakınlarındaki yakıt depolarını işaretledi. Bunu ya­parken Kamil'in yanında oturan Meryem'den kağıdı tutup misa­firlere göstermede kendisine yardımcı olmasını istedi. Meryem, Saffur'un dediğini yaptı. Muaz ve Kamil, Saffur'un çizdiği kağıdı yakından görmek için ona yaklaştılar. Haritanın çizimini bitirip misafirlere gösterdikten sonra Meryem, Kamil'in yanına gelip kulağına "bu aptalı boşver. Bizi, ikimizi düşün. Rosette ile nişan­lanmaya ne dersin?" dedi. Gecenin ilerleyen saatlerinde birçok misafir çoktan sarhoş olmuş, herkes o kadar kendinden geçmişti ki, kimse Kamil' in Saf­fur'un çizdiği haritayı cebine koyduğunu fark etmedi. Birkaç gün sonra harita Kamil' in Avrupa'ya gönderdiği tavla takımının içine gizlice saklanmış bir şekilde Brüksel'deki Rafimax' a ulaştıracaktı. İki gün sonra 14 Ekim'de Kamil, Muaz'dan duyduğu önemli bir mesajı İsrail'e iletti. Muaz askeri tatbikat onayı ve gizli silah anlaşmaları imzalamak üzere Genelkurmay Başkanı olan amcasının 12 Ekim'de gizli bir toplantı çerçevesinde Moskova'ya gidip döndüğünü söylemişti. Anlaşmaya göre Sovyetler, Suriye'ye 3 Mig-19 savaş uçağı ve 50 adet T-54 tankından müteşekkil bir üs kuracaktı. İlk uçak Şam' a 2 ay içinde gelecekti. Muaz askeri konuda önemli bir kaynak iken George Seyf siyasi alanda önemliydi. Ama Kamil'in Seyf ile ilişkisinde kadın ve şaraplar da vardı. Kamil'in Şam görevi boyunca bu iki konu onu rahatsız eden şeylerin başında geliyordu. Eli Cohen, Yigal Al­lon'un kadın konusu hakkında söylediği şeyi hatırlattı: "Yapma, istersen de istemesen de yapma:' Birkaç yıl sonra, hakim karşısında Kamil, asla içki içme­diğini ancak evinde her zaman misafirleri için içki bulundurdu­ğunu söyledi. Kamil, George Seyf, pilot Adnan El-Cabi ve Turizm Bakanlığı yetkilisi Muin Davud'u evine misafir ettiğinde çoğu zaman güzel bayanları da davet ettiğini itiraf etti. "Şaraplar beyi­ne ulaştığında" misafirlerin içlerini döktüğünü ve sessiz kalmala­rı gereken konularda konuştuklarını söyledi. Bir keresinde Seyf sarhoş olduğunda ordudaki birçok önemli kademedeki askerler hakkında bilgi vermişti. Tabi George Seyf tüm bunları inkar ederek Kamil' in "bü­yük yalancı ve sarhoş şampiyonu" olduğunu söyledi. Seyf, eşin­den kadınlarla olan ilişkisini gizlemek için onları Kamil'in evine getirdiğinde Kamil'in her zaman onları tanımak ve onlarla vakit geçirmek de ısrarcı olduğundan bahsetti. "Bir defadan fazla" dedi Seyf, Farah Mutarci ile olmak için Kamil'in evinin anahtarını al­dım. Ancak sonradan öğrendim ki Kamil de onunla beraber olu­yordu:' Seyf ayrıca genç bir öğrenci ve dansçı olan Avala Ammar'ı Kamil ile tanıştırdığını anlattı. Avala ve Kamil birkaç sefer görüş­tüler. Sonraları Seyf, Şam'da iyi bilinen bir doktorun kliniğinde hemşire olan Şems Muhannek'i getirerek Kamil ile tanıştırdı. Bir hafta sonu George Seyf ve Kamil, tüccar Hasan El-Da­hir, kuyumcu Dorye Bono ve eşi Slyvia Base, Seyf'in Şam radyo­sundaki arkadaşı Ömer El-Şeyh, Meryem El-Maz ve görümcesi Rosette, Şam'ın güneydoğusundaki tatil kasabası Bevidan' a git­mişlerdi. Bu gezi sırasında Hasan El-Dahir, Lübnanlı bir ailenin çocukları olan Arjantin doğumlu Carol ve Claudia Harşur'ı tanı­dığını ve onları Kamil, George Seyf ve Ömer El-Şeyh ile tanıştı­racağını söyledi. "Buluştuğunuzda üç Arjantinli bir araya gelmiş olacak ve İspanyolca konuşabilirsiniz" dedi Hasan El Dahir. İki genç kadın akrabaların yanında Lübnan'ın Trablus şehrindeydi ve kızlar Hasan El-Dahir'in ayarladığı görüşme için Şam'a gel­meyi kabul ettiler. Birkaç gün sonra Carol ve Claudia Şam'a geldiler ve Ömer El-Şeyh onların güzelliği karşısında büyülendi. Carol be­kardı. Claudia ise evlenmiş daha sonra kocasından ayrılmış ve boşanmıştı. Eski eşi Arjantinliydi. Ömer, Şam radyosunda "İspanyol köşesi"nde sunucu olduğunu kısa bir haber sunumu ve şarkı dinletisinin olduğu bir program sunduğunu söyledi. Carol heyecanlandı ve bir radyo programının nasıl hazırlandığını ve şova katılan sanatçıları görmek için onu stüdyoya götürmesini rica etti. Ertesi gün Cami ve Claudia Suriye Radyo Kurumuna gittiler ve Ömer onları Seyf ile tanıştırdı. İkili stüdyoları gezdi ve yayın sırasında Buenos Aires'teki akrabalarına selam gönderdi. Seyf'in onlardan hoşlandığı aşikardı ve onlarla romantik ilişkiler kurabileceğini düşündü. Claudia ve Cami, Arjantin'e gitmek iste­diklerini ancak paraları olmadığından dolayı para kazanmak için Şam'da iş arayacaklarını söylediler. Seyf onlar için Merce Mey­danında küçük bir otel odası tuttu ve onları Şam Radyosundaki İspanyolca bölümüne alacaklarını söyledi. Programın adı "Çiçek bahçesinden" ve programda Arjantin'deki göçmenlerin arzu et­tikleri parçaları çalınacaktı. Hasan El-Dahir, Claudia ve Carol'u kanatları altına aldı­ğından dolayı Seyf'e şükranlarını sundu ve ancak Seyf onların kendisine iflasa sürüklediğini söyleyip duruyordu: "İkili bir ka­dın giyim dükkanına girmiş, güzel ve en pahalı kıyafetleri satın almış ve parasını "aşk" için Seyf'e ödetmişlerdi. "Aşk"larını his­settirmeleri, Seyf'in erkeklik duyguları için iyiydi. Ancak Seyf yakında bu "aşk"ın para karşılığında olduğunu anlayacaktı. İlk başta otelde yaşıyorlar ve ödemeyi kendileri yapıyorlardı. Ancak daha sonra kuyumcu George Nuno'nun mobilyalı evini kiraladı­lar ve bu evin kirası oldukça yüksekti. Bu lüks evde yaşarlarken, eğlenmek için Kamil' in evine gidiyorlardı. Zaman zaman George ve Kamil, Carol ve Claudia'yı gösterişli restoranlara götürüyor­lardı. Beraber haftasonları Seyf'in arkadaşı ve Kamil' in ev sahibi Hatim El-Kutub'un kardeşi Vahid El-Kutub'un arabasıyla pikni­ğe gittiler. Vahid aniden kibirli ve kaba bir adama dönüştü ve iki kadınla alay etmeye başladı. Bu Kamil'i üzmüştü ve Şam'a döner dönmez Seyf'e şunu söyledi: "Neden Vahid'e katlanmak zorun­dayız? Avukat Mişel Huri'nin de bir arabası var. O en azından bir gün geçirmek için medeni ve daha kibar:' İlerleyen günlerde Kamil, Seyf ve iki Arjantinli kadın Huri'nin arabasına sıkıştılar. Suriyeli avukat, Kamil'e ayarlamak için genç ve güzel bir bayan olan Asyun Muammer ile tanıştırdı. Üçlü beraber akşam yemeği yedi ve gecenin ilerleyen saatlerine kadar bir gece kulü­bünde eğlendiler. Kamil' in Claudia ve Carol ile arkadaşlığı Kamil ile Meryem El-Maz ve görümcesi Rosette arasındaki ilişkiyi ger­mişti.
376 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.