Yaser Arafat 1926'da Kudüs'te doğmuştu. 1948'de Arapların yenilgisinden sonra ailesiyle beraber Mısır'a göç etmişti. Kahire Üniversitesi'nde mühendislik okudu. Fakülte döneminde Filistinli Öğrenciler Birliği başkanlığını yaptı. İsrail'e karşı tavizsiz durumundan dolayı Müslüman Kardeşlere katıldı. 1954 yılının Ekim ayında Müslüman Kardeşler tarafından Nasır'a suikast girişiminde bulunulmasının ardından Mısır'dan sürüldü ve Kuveyt'e geçerek orada bir örgüt kurdu. Ancak oradaki Filistinliler ve körfez emirleri çok ilgi göstermediler. Bu arada FLN'nin33 Cezayir' in bağımsızlığı için mücadelesindeki zaferi, Filistinlilerin İsrail'e karşı benzer bir zafer elde etme hususunda umutlandırdı. Arafat, Cezayir'e gitti ve örgütünün bir şubesini kurdu. Cezayir'deki temas noktası Muhammed Haydar idi. Ancak Cezayir'de patlak veren iç savaşta Haydar'ın Ahmed bin Bella tarafından öldürülmesinden sonra Cezayir'de El Fetih büroları kapatıldı ve Arafat ülkeden kovuldu. Birkaç ay boyunca Lübnan, Kuveyt, Tahran arasında dolaşan Arafat, örgütü için para toplama ve eleman devşirmeye çalıştı. 8 Mart 1963 tarihinde Şam'daki Baas Darbesinden sonra İsrail'e karşı bir ortam olduğunu düşündüğü için Suriye'ye gitti. 1964 yazında Suriye ordusunda genç ve Baas'ın solcu subaylarını güçlenmeyi sürdürdüğü bir dönemde Arafat, Salah El Cedid'in himayesine girdi. Eli Cohen, El Fetih'in kuruluşunu Tel Aviv'e raporlamıştı ancak İsrail buna o kadar önem vermemişti. Çünkü ana gündem maddesi Ürdün Nehri projeleriydi. Şam'da sıcak yaz günlerinde Kamil Emin Sabit Cumhurbaşkanı Emin El Hafız'ın da katılacağı Şam Uluslararası Fuarı'nın açılışına davet edildi. Kamil fuarda Çin'den gelen fuarcılarla beraber fotoğraf çekindi ve onu İsrail'e gönderdi. Kardeşi Albert fotoğraf konusunu şöyle açıklıyor: "Eli, Çinli firmanın kızlarıyla gördüğümde fotoğrafı nerede çekindiğini sordum. Çin Başbakanı Zhou Enlai'nin de katıldığı bir Çin fuarında çekindiğini söyledi. Eli tabi ki fotoğrafın gerçekte nerede çekindiğini söylememişti:' 1964 yılının ikinci yarısında Ürdün Nehri kaynakları meselesinde gelişmeler yoğunlaştı. Eylül 1964'te İskenderiye'deki İkinci Arap Zirve Konferansında nehir yataklarının değiştirilmesinin hızlandırılması ve gerekli meblağın tahsis edilmesine karar verildi. Plana göre Suriye, kuzeydeki Banias pınarlarından Suriye-Ürdün sınırındaki Yermuk Nehrine kadar 70 kilometrelik kanal kazılacaktı. Bu kanal, Banias suyundan 120 milyon metreküp su ile Hasbani pınarının fazla suyunu pompalayacaktı. Yaz sonuna doğru Kamil, Muaz Zahreddin ve Mecid Şeyhülard ile ortak arkadaşları olan Fuad Numan ile Türkiye sınırı da dahil ülkenin kuzeyine üç günlük bir seyahate çıktılar. Fuad Numan mahkemede, tur sırasında Türk sınırına ulaştıklarında Kamil'in sınırda Abbas adlı bir çobanla görüştüğünün söyledi. Numan, bu ismin gerçek isim olup olmadığını bilmediğini, ancak daha sonra Abbas'ın Suriye sınırını fotoğraflamak için sürüsüyle Suriye sınırına sızan bir casus olduğunu öğrendiğini anlattı. O günlerde Kamil, askeri konulardaki bir kaynağı ve arkadaşı olan birini kaybetti. Pilot Adnan Cabi, Mig-17'den Mig-21 'ye geçişte uçuş izni alabilmek için aldığı eğitim uçuşu sırasında ölmüştü. Şam'da filo üyelerinin ve üst düzey hava kuvvetleri komutanlarının katıldığı bir askeri törenle gömüldü. Kamil cenaze törenine katıldı. Burada Mig-21 filosunun operasyonel bir filo haline geldiğini ve eğitimin Ürdün Nehri projesi için hazırlandığını öğrendi. Sovyetler Birliği, su konusunda çıkarılabilecek bir savaş konusunda çekinceleri olsa da, Genelkurmay Başkanı Salah Cedid öncülüğündeki Baas'ın sol kanadını güçlendirmek için Suriye'ye silah sevkiyatını hızlandırdı. Kamil, Şam'a dönüşünden Ağustos 1964'ün sonuna kadar İsrail'e yüze yakın telgraf göndermiş, gönderdiği her telgrafın süresi 9 dakikadan fazla olmuştu. Tel Aviv'e gönderdiği telgraf sıklığı ve çeşitli raporlardan dolayı, Suriye yayın kuruluşu "Şam gazetesi" ve "Baas gazetesi"nin teknisyenlerini çağırarak muhabirleriyle telgraf akışları soruldu. İkinci Arap Zirvesinden sonra Kamil, üst düzey Suriyeli yetkililerin kamuoyu açıklamalarında daha ihtiyatlı davrandıklarını fark etti. Askeri görevlilerin tavırlarının sertleştiğini gözlemledi. Ürdün nehri kaynaklarının yataklarının değiştirilmesi faaliyetlerinin başlaması tahmin edilen bu dönemde İsrail sınırını gözlemlenmesinin önemi artıyordu ve bu arada Suriye istihbaratı, casus avına başlamıştı. Bu durum Kamil Emin Sabit'in Suriye güvenlik güçlerinin takibi altında olabileceğinin başka bir kanıtıydı. Kamil bunu hissedemiyordu. Aksine oldukça güvende olduğunu düşünüyordu. Bu güven duygusuyla Kamil arkadaşlarına yakında iş için Avrupa'ya gideceğini ve büyük ihtimalle sonbaharda Şam'a döneceğini söyledi. Eğer Kamil kendisine yönelik tavır değişikliğini hissetseydi muhtemelen hareketlerini daha gizli tutar ve Suedani onu yakalamadan önce ülkeden kaçardı. Onun kendine fazla güvenmesi tehlikeyi sezme yeteneğini engellemişti.