Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

152 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
"yazmak hayatı deşmektir"
HAT bin hüzünlü haz Yazmanın hazzı Bu roman tipik roman okuyucusunun beklentilerini karşılamayan, onu beklentilerini bırakıp dolambaçlı fantastik yollardan götürüp, sürükleyip, umut verip, düşkırıklığında, harika imgeler, resimler, düşlerle avutan bir kitap. Hani sanki enstrümantal bir müzik parçası gibi. Tanıdık ezgilerin olduğu ama onların da değişip başka ezgilerle karıştığı dokuz parçadan oluşan bir konçerto. 1. bölüm: yalnızlığın penceresinden suça suçluya insanlar ve kayıp bir kahraman (boşluklar, kırılan tümceler.. ile yazar okuyucuyu şaşırtıyor) 2. bölüm: arayışın arayışı sokakta mı 3. bölüm: o var mı yoksa serap mı? 4. bölüm: kıvıl kıvıl hikayelere bulanmış insanlar, kendi arayışını izleyen yazar 5. Bölüm: kaleye doğru, türbede zaman, geçmiş zaman, dağ meditasyonundan izlenimler gibi 6. Bölüm: ormanda masal ve roman kahramanlarıyla karşılaşma 7. Dağdan indik bozkıra, köye, savaşa yağmaya, şehirleşme, gecekondulardan genelevlere, ortaçağdan mı şimdiki zamandan mı öldüğü billinmeyen bir genç ölüsünün başında, ölü bir şehzade ölüsü mü? Adı da Alaaddin midir? 8. Şehzade Alaadin, abisi, tatar kızı 9. Ah Alaadin! Bu romanı (uzun şiiri) ya sever, tümcelerin imgelerinde fantastik dünyasında hazzın, yalnızlığın, arayışın kleidostopik değişimine dalar gidersin, ya da hastir ya hiç bir hikaye yok, deyip romanın herhangi bir yerinde hatta sabırlı bir okuyucu isen en sonunda keyifle bırakırsın. HAT romanlarında okuyucusunu da okurken seçiyor, yazar, okuyucu ile roman uyum sağladığında birbirini yazıyor gibi. Bu yoldaşlık falan değil, sanki birlikte ayrı ayrı sürükleniyorlar gibi bir durum. Dili, tümceleri, yazım sanatı, imgelerin ortaya çıkışı ve başka bir anlatıma evrilmesi, düşüncelerin kıvıl kıvıl kımıldaması özellikle yazar heveslisi okuyucuları beğenirler herhalde. Romanda okunan bir hikayelerden çok ortamın değişen farklı farklı havası ilginç. Olayların kişilerin romanı değil, evet başka bir ad verilemezdi, bin hazzın hüzünlü ezgisi. Keyifle okunan bir roman değil, keyifle okunan tümceler, duyumsamalar, düşünce dolanbaçları, labirentler, izlekler, imgeler, filmparçaları.... "Ama ben, tahmin edeceğiniz gibi, burada anlattıklarımdan çok daha fazlasını görmekteyimdir." S100 "Bütün bunların hiçbiri olmaz da, siz neden anlatıldığını bile unutup belki yalnızca hikayeyi izler ve kendinizi tıpkı benim gibi, onsuz süren onun akışına bırakırsınız." S106 "Bu ses, şekil olup göze de seslenir üstelik; ısı olup tene, korku olup yüreğe, düşünce olup akla, hayal olup geçmişe ve geleceğe de seslenir" s 109 Keyif almak için iki kez okunacak bir roman. İlk okumada roman konusu izleğini ve alanını belleyip, ikinci okumada yalnızca tümceler denizinde salınmak için. Konudan konuya, zaman ve yerden başka yerlere, fantastik kişilerden tarihsel kişilere, köyden şehre, şehirden dağa, bozkıra, saraya... Bir söyleşisinde böyle anlatışının kökeninin annesinden geldiğini söylüyor. "Bir komşuya gidişini anlatırken farkında olmadan bir başka hikayeye, oradan bir başkasına, oradan bir başkasına geçer ve farklı zamanları bir araya getirerek sonuçta yüz metrelik bir yürüyüşü anlatıyorum diye tutar koskoca bir kasabanın hikayesini anlatır. En heyecanlı yere geldiğinde, dinleyeni oracıkta koca bir merak dağı gibi bırakıp başka bir hikayeye geçer hatta ve uyarır, dur bekle, oraya döneceğim diye. Yinelemelerle bir resim oluşturur, anlattıklarının üzerinde çeşitli sorular sorarak bir siz perdesi oluşturur, bazı noktaları açık bırakır vs." S86 Romanda anlatılan, kimi zaman anlatılanın arasında yazarın kendi kendisiyle söyleşisi var: "bunca ürkünücü şeyin arasında, bana benzeyen başka başka cümleleri de peşime takmış, sırf doğru yolu yitirmenin zevkini yaşayabilmek için bile isteğe oyalanıyordum sanki.... Sonra işte böyle oyalana oyalana belki doğru yolu yitireceğim diye başkalarının doğru yollarından o yardımsever cengaverlerin adlarını sürüp gittikleri çok uzak yerlerden.... " s 86 kimi zaman okuyucuyla takışıyor, " ...şehir ahalisiyle birlikte onun sesini siz de işitip işte şimdi bir şeyler olacak beklentisine kapılırsınız. Kapılırsınız, çünkü kelimelerin gölgeleri arasından yavaş yavaş belirmeye başlayan hikayedeki şehrin en ücra köşelerinde bile, o sırada insanı böyle bir beklentiye sürükleyecek yeni gelişmeler yaşanmaktadır zaten." S111 Yazar söyleşilerinde Bin Hüzünlü Haz ile roman anlayışında yeni bir dönemin başladığını belirtiyor. S61 Yazarken yalnız... "Bin hüzünlü haz 'da bu, benim için olağan seyrin dışına çıktı sanki, birdenbire bir sıçrama oldu. S61... "(Bin hüzünlü haz romanını) yazarken Roman sanatına dair bir aydınlanma anı yaşadım ben S. 71 "Benim romandan ne anladığımı, ne beklediğimin, nasıl olmasını istediğimin de romanı .... Romanın, okurun elinden tutup tanrısal bir tavırla parmağını uzatarak işte gerçek şudur, işte gerçek budur, dediği dönemin kapandığını düşünüyorum. Gerçeğin her yerdeliğine ve her şeydeliğine inanan bir bakış kazandı artık roman. Dolayısıyla, belirsizlik, roman sanatının temel özelliklerinden biri bana göre." Başlarken yalnızsın S. 148 "Hiç kuşkusuz, yazmak deşmektir biraz da. Hayatı deşmektir, kendini deşmektir, anlamları, anlamsızlıkları, yapıları, dağınıklıkları, kalıpları değişmektir. Başka bir deyişle, bir şeyin içine girip çıkmak, bunu yaparken yararlanmak, içlenmek, ağlamak, burkulmaktır... Yazmak trajik bir şey aslında. S194
Bin Hüzünlü Haz
Bin Hüzünlü HazHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 20194,460 okunma
·
58 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.