''ben janti kelimeler bilmem
öyle
üst perdeden de konuşamam
ben
olmayacakları vaad etmem
gücümün son zerresine kadar savaşır
nefesim yettiğince koşarım
kaslarım izin verdiğince tutarım hayatın ipinden
beni
öyle
kolay kolay öldüremezsiniz
ben
izin vermezsem
bana hiçbir şey yapamazsınız
neden mi?
çünkü ben
sınırlarımı bilirim
yapabileceklerimi anlarım
ama
beni
deliye döndürürseniz
değil dünyanın bileklerini
cehennemin kapıları
hatta
cennetin bahçelerini talan ederim
o yüzden
sizden ricam
beni
deliye döndürmeyin
bu
veli halimle idare edin
ve
mümkünse
şimdi
sahte gülüşlerinizi
yapay sevgilerinizi
o
laçkalaşmış
seni seviyorum cümlelerini
alıp gidin
yoksa
deli yüzümü görmek zorunda kalacaksınız
asla tavsiye etmem!''dedi adam etrafındaki kalablığa ve herkes sustu. o an gök yarıldı sanki. yağmur damlaları bileklerini kesmiş gibi oluk oluk akmaya başladı. yerin yüzü bile buna dayanamayıp yüreği fokurdadı. işte tam o sırada dile geldi kalem şunları yazdı:
''seni özlemenin derin hainliğiyle uyuyorum bu gece
ve yine
seni sevmenin umuduyla göz yaşlarına boğuluyorum
o yüzdendir ki
bu kadar isyankar olup
tevazu göstermem
şimdi
çekilebilirim hayatında
kendine iyi bak!'' ve kalem durdu. adam yer yüzünden kendini çekip herkesi orda kendi yapmacıklarıyla bıraktı.