Pantürkizm, Balkanlardan Asya steplerine kadar uzanan geniş coğrafyada yaşayan Türklerin birliğini yani "Büyük Türk Birliği" ilkesini savunan, temsilcisi olmaktan onur duyduğum izmdir. Pantürkizm, İslam sosu başta olmak üzere bütün izmlerden arındırılmış saf Türklüğü tanımlar. Gurur duyduğumuz Teşkilatı Mahsusa'nın da kuruluş ilkelerinden biri sayılır
Pantürkizm temeli büyük Türkçü Yusuf Akçuralı'nın "Üç Tarzı Siyaset" adlı manifestosu ile atılmıştır. Çıkış noktası dil ve kültür milliyetçiliği olmasına rağmen, Osmanlı'nın son döneminde yükselen "Ulusçuluk" fikri ile görece "Irkçı” denebilecek bir çerçeveye oturmuştur. Bir dönem, Atilla İlhan ve Mirsaid Sultangaliyev tarzı birkaç şizofrenin Sosyalizm sosu ekleme çabaları karşılık bulmamıştır. Bu reflekse karşı içimizdeki Arap götü yalamadan duramayan kitle elbette kayıtsız kalmamış; Panislamizm ideolojisi ile ortaya çıkmışlardır.
Tabii acı bir gerçeği bilmemiz gerekiyor. Pantürkizm ideolojisi, yalnızca bir fantezidir. Türk dünyası gerçekleri ile uyuşması, bir araya gelmesi mümkün değildir. Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan gibi birçok Türk ülkesinde yaşayan insanlar; Sovyetler dönemindeki asimilasyon politikalarına kurban edilmişlerdir. Bugün bizim yoğun şekilde bulandığımız İslam sosu yüzünden ülkemizde Türk adı taşıyan Türkler azınlıkta. Saydığım ülkelerde de Sovyet adlarını görüyoruz. Dahası, Azerbaycan ve Türkiye Türkleri en azından kendilerini Türk olarak tanımlıyor. Yukarıda saydığım ülkelerde yaşayan Türklerin büyük çoğunluğu kendilerini "Kazak, Özbek, Kırgız" diye tanımlıyor. “Türk” dediğinizde hakaret kabul edenleri var. Şimdilerde Doğu Türkistan'da yaşanan Çin asimilasyon politikalarına gıkını çıkaramıyor hiçkimse. Birkaç kuşak sonrasında orada da Türk adı kalmayacak. Çin sarayını 40 Türk ile basan Kürşad (Malumunuz bu ad ile biri yok, Atsız'ın yarattığı bir ad Kürşad) gibi azınlığız. Çoğunluk olmamız bu kafayla devam edildiği sürece imkansız.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.