Gönderi

Regas’ın en ünlü yapıtı Thourlos adlı şiiridir. Türkçe’ye Marş olarak çevrilebilecek olan bu şiir bir devrimci manifesto görünümündedir. 1796 yılından sonra isyana kalkışan çevrelerde ve devrimci toplantılarda Marş’m, hem şiir olarak hem de şarkı biçiminde okunduğu, Regas’m kendisinin de kavalını çalarak katıldığı bilinmektedir. Şiir, ideolojik içeriği açısından incelendiğinde, etnik değil, sınıfsal ağırlıklı bir anlayış ile kaleme alındığı anlaşılmaktadır. Temel anlayış, “tiranlığm” yıkılmasının gerekliliğidir; bunun sağlanması için ise herkes, din yada etnik özellikleri bir engel oluşturmadan, bir araya gelip devrime kalkışmalıdır. Regas, “Hellen” bilinci taşıyan, Yunanca yazan ve konuşan bir düşünürdü. İçinde yaşadığı, devrimci eylemini sürdürdüğü çevrenin büyük bir bölümü de kendisini Hristiyan Ortodoks, Romios (Rum), Grek yada Hellen olarak algılardı. Regas bu nedenle Hellen ulusçu hareketin bir üyesidir. Ancak düşlediği toplumsal düzen ve yeni devlet yapısı, bugün “çok uluslu” diyebileceğimiz bir yapı görünümündedir. Devrimi de “Hellen” topraklan içinde değil, çok daha geniş bir yörede istemektedir. Devrime çağırdığı kimseler de yalnız “Grekler” yada “Rumlar” değildir; ulus ve din farkı gözetmeden tüm ezilenlerdir. Regas’m ünlü şiirinde bu görüşlerin nasıl dile getirildiğine bakalım. Marş en ünlü dizeleriyle ve özgürlüğü yücelterek başlamaktadır: ' Ne güne dek arkadaşlar darda yaşayacağız, Arslanlar misali, yalnız, bayırlarda dağlarda... Bir saatlik özgür yaşam yeğdir bize Kırk yıllık köleliğe, hapise. Tiranlık herkesi, vezir yada tercüman (Müslüman yada Hristiyari) farkı gözetmeden ezmektedir: Köleysen eğer neye yarar yaşaman? Düşün, ateştesin her an. İster vezir ol, Efendi yada tercüman hep boşa harcar seni Tiran... , Yiğit kapetanyoslar, papazla siviller, ve ağalar, öldü hepsi haksız kılıç altında - öylesine çoktur bunlar, Türkler ve Rumlar, yitirdiler yaşam la servetlerini, nedensiz. Regas, ünlü Rum voyvodalarını anmaktadır: Soutsos, Mourouzes, vb. Özellikle Maurogenes’in 1790 yılındaki idamı, “Tiranlığın” keyfi ve “yasaları” hiçe sayan adaletsiz davranışının simgesi gibi sunulmaktadır. Şiir, herkesi “yasayı önder kılmak için” çağırır. Regas bir yanda devrimcilerin “haç üstüne” yemin etmelerini istemekte, ama öte yanda, zamanın Mason pratiğini anımsatırcasma, “Tanrı” yada “Allah” üstüne değil, “Dünya’nın Kralı” adına yemin etmekte ve ettirmektedir. Amacı herkesi bir araya getirmektir: İnancında herkes özgürce yaşasın, ortak koşalım savaşın şanına Bulgar ve Arnavut, Ermeni ve Rum, (Şiirin başka eski bir baskısında “Ermeni ve Rum” yerine “Sırp ve Rum” denmektedir.) Arapla beyaz, ortak bir güç Özgürlük adına kılıç kuşanalım. Kim düşman? Dost kimdir? Bunu belirleyen ne soydur, ne de din: Bize uyanlar artık düşman sayılmaz kardeş olacak bize, isterse başka bir dinden olsun; Ama cüret edip de karşımıza çıkan - bizden de olsa, varsın yok olsun. Sonra devrime katılacaklara seslenmektedir. Bunlar Mora’da yaşayan Manililer (Manyotlar), Karadağlılar, Arnavutlar, Makedonyalılar, Hristiyanlar, Karadenizliler, Giritliler’le Hydralılar’dır. Bizimle otun siz de, Maltalılar, tek vücut olun, Tiranlık’a atılın hışımla. Hellas sesleniyor sîzlere, istiyor, acıyor size, anacıl sesi ile sizin katkınızı diliyor Ne beklersin Pazvantoğlu, böyle kuşkulu? Atıl Balkanlar’a, kartal yuvanı kur Pazvantoğlu “Müslüman”dır, “Türk’tür”, ama bu şiirde, özgürlüğün yolunu göstermektedir. Tiran’a, yani Sultan’a karşı çıkmıştır; ayaklanmıştır, boyun eğmemiştir. Ancak başarının yolu, Regas’a göre “reaya ile birleşmekten” geçmektedir. Başkaldırmış, ayaklanmış olan başka Müslümanlar’a da seslenmektedir; bunlar zamanın “baş kaldıranlarıdır: Gürcü dediği biri, bir Bursalı, Halep’ten başka biri. Mısırlı’ya “kendi beylerim kendilerine kral seçmelerini” söyler. Bunlar “tiran” İstanbul’un fermanlarını tanımayanlardır. Hepimiz tek yürek, tek görüş, tek ruhla vurun Tiran’ın köküne, yok olsun! Bir ateş yayılsın tüm Türk dünyasında Bosna’dan aksın Arap dünyasına! Dinleyenlerin korkmamalarını telkine çalışır. Üç yüz kırcalı'nın Sultan’a karşı nasıl çıktıklarını anımsatır: iktidar “tavşan gibi titremektedir” korkusundan. Bunu kanıtlayan Pazvantoğlu olmuştu. İnsanları ezen tiranları kovmak için herkesi çağırır ozan Keselim bu kurtları, boyunduruğu elinde tutanları Hristiyanlafla Türkler’e sertlikle acı çektireni. Amaç tüm insanların kardeşçe yaşamasıdır: Boyun eğsin düşman Adalet’e kurtulsun dünyamız bu yaradan özgür yaşayalım, kardeşler, Dünya’mızda! Marş adlı şiirin dili Çağdaş Yunanca’dır; Yunanca konuşan herkesin anlayabileceği halk dilindedir. Edebiyat değeri sınırlıdır. Ama tarihsel ünü ve değeri büyüktür. 1790 yıllarında geçerli olan kimi ideolojik yaklaşımları ve değerlendirmeleri açık bir biçimde yansıtmaktadır. Şiirdeki jargon Fransız Devrimi’nden gelmedir. “Kölelik”, “vatan”, “özgürlük”, “tiranlık”, “yurtseverler”, “yasalar”, “adalet”, “kardeşlik” gibi sözcükler 1789 dünyasının ve ideolojisinin sözcükleridir. Egemen anlayış da zamanın “demokrat” ve burjuva anlayışıdır: Tiran halkı ezmektedir; herkes, kardeşçesine bir araya gelip, özgürlük adına savaşacaktır. Beğenilmeyen durumlar ise “kölelik”tir, “servetlerin kaybolması” yani keyfi olarak gelire el konmasıdır, “tiran yüzünden yurdunu terketme’Terdir. “Hristiyan ve Türk’e sertlikle acı çektiren” tirana karşı bütün Osmanlı uluslar, Maltalılar’dan Araplar’a, bu savaşa davet edilmektedir. - Marş’ta hiçbir ulusa karşı en ufak bir yerme yoktur. “Bizden”ve “onlardan” diye ayırım ulusal temel üzerinde oluşmamaktadır. Acı çekmiş olanlar “Türkler ve Rumlar’dır”, tiranın “harcadıkları” “vezirler ve tercümanlar"dır; haksız ölenlerin içinde hem papazları hem (Türk) ağaları görüyoruz. Tirana karşı çıkanlar “kardeş olacak bize, isterse başka bir dinden de olsun /Ama cüret edip de karşımıza çıkan / bizden de olsa, varsın yok olsun”.
·
112 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.