Ekolojistler, geleneksel siyasî düşüncenin üzerine kurulmuş olduğu en temel varsayımları eleştirmektedir. Geleneksel doktrin ve ideolojiler, insan merkezlidir. Ekolojistlere göre bunlar, insanın varlığın merkezî olduğuna inanmalarıyla trajikomik bir hataya düşüyorlar. David Ehrenfeld (1978), buna “hümanizmin kibirliliği” adını vermiştir. Örneğin geleneksel düşüncenin dünyayı incelediği kategoriler insanlar ve insan gruplarıdır -birey, sosyal sınıf, cinsiyet, uyruk ve insanlık gibi. Dahası, ebedî değerleri insan ihtiyaç ve çıkarlarını yansıtan değerlerdir -özgürlük, eşitlik, adâlet ve düzen gibi. Eko lojistler, sadece insanların ele alınmasının insan türü ve doğal çevresi arasındaki ilişkiye zarar verdiğinive onu bozduğunu ileri sürerler. Dünyayı ve üstünde yaşayan türleri koruyup onlara saygı göstermek yerine insanlar, John Locke’un (bkz. s. 54) ifadesiyle “doğanın hâkimleri ve sahipleri” olmaya çalışmışlardır. Bu açıdan doğa, “fethedilmeli” ona “karşı savaşılmak” ve “üstünde yükselmelidir.”