Gönderi

Peel Komisyonu ve Büyük İsyan
Arap liderliğinin greve son vermesindeki sebeplerden birisi, İngiltere'nin Filistin'e yeni bir komisyon göndermeyi vaat etmesiydi. Lord Peel'in başkanlığındaki bu komisyon, raporunu 1937 Temmuz ayında yayınladı. Raporda mandanın dayandığı varsayımın gerçekleşemeyeceği, Balfour Deklarasyonu'nun içerdiği çelişkili yükümlülüklerden üniter bir devlet yaratılamayacağı belirtiliyordu. Raporda ayrıca şöyle denmekteydi: "Araplarla Yahudiler arasındaki düşmanlık herhangi bir şekilde önlenemezse Manda'nın tam olarak ve şerefle yerine getirilemeyeceği aşikardır. Ancak bu düşmanlığı yaratan ve yaşatan Manda'dır; Manda sürdükçe Arapların ve Yahudilerin milli umutlarını ve korkularını bir yana bırakacakları, ya da farklılıklarını Filistin'e ortak hizmet amacına gömecekleri beklentisini sürdürmek mümkün olmayacaktır." Peel Komisyonu bu bulguların ışığında mandanın sona erdirilmesini, Filistin'in Arap ve Yahudi devletleri olarak bölünmesini tavsiye ediyordu. İngiltere, manda otoritesini Kudüs'ten Akdeniz'e uzanan bir koridorda ve diğer dağınık yerlerde sürdürecekti. İşlemeyen manda sistemi sorununa getirilen bu çözüm iki tarafı da tatmin etmemişti. Arap Yüksek Komitesi, Filistin Araplarının haklarının ihlali olarak bölünmeye karşıydı. Siyonist liderlerse bölünme ilkesini kabul ediyorlar, ama Yahudi devletine ayrılan bölümü yetersiz buluyorlardı. Bu durum 1937 Dünya Siyonist Kongresi'nde benimsendi ve Peel Komisyonu'nun raporunun Siyonistlerce reddedilmesiyle sonuçlandı. İngiltere'nin Filistin labirentinden bir çıkış yolu arayışı hem Arapların hem Yahudilerin muhalefeti karşısında çökünce bölünme fikri tamamen gündemden çıktı. Ancak Filistinli Arapların hoşnutsuzluğu, komisyon raporu kadar kolaylıkla bir yana atılamazdı. 1937 Temmuz ayında Peel Raporu açıklanınca, Arapların şiddet eylemleri yeniden patlak verdi. Bir yıl öncesinin genel grevi gibi bu eylemler de önceden planlanmış ve milli çapta örgütlenmiş değildi. Ingiliz Celile bölge komiseri Ekim'de öldürülünce, İngilizler bu saldırıya Arap Yüksek Komitesi'ni dağıtıp üyelerini tutuklayarak ve sürgüne göndererek karşılık verdiler. Müftü Şam'a kaçtı, orada komiteyi tekrar kurmaya ve isyanı yönetmeye kalkıştı ama Filistin'deki olaylar üzerinde eski hakimiyeti kalmamıştı. Çoğunlukla köylülerden oluşan Arap isyancı çeteleri, saldırılarını demir yolları, köprüler ve İngiliz karakolları üzerinde yoğunlaştırdılarsa da, Yahudi yerleşimcileri öldürmeye ve Yahudi mülklerini tahribe devam ettiler. İsyancıların sayısı 5 bini aşmadığı halde kırsal kesimden yardım alıyorlardı ve 1938 yazında kırsal kesimin büyük kısmı ve pek çok büyük şehir ellerine geçmişti. Devlet hizmetleri durmuş, hatta Kudüs'ün bazı kesimleri isyancıların kontrolüne girmişti. İsyanın içeriği, Ingiltere ve Siyonist karşıtlığının yanı sıra yerleşik soylulara karşı bir köylü toplumsal devrimi niteliği taşıyordu. İsyancı denetimindeki köylerde kiralar iptal ediliyordu, vergi toplayıcılarının köylere girmesi engelleniyordu ve zengin toprak sahipleri isyancılara 'bağış' yapmaya zorlanıyorlardı. Yerel direniş komiteleri Osmanlı yönetici seçkinlerinin başlığı olan tarbuşu yasakladılar ve erkeklerin Filistin milli kimliğinin sembolü olacak kareli bezden kefiye giymelerinde ısrar ettiler. İngiltere isyanı bastırmak için Filistin'e 20 bin asker indirdi ve isyancıları sakladığından kuşkulanılan köylere toplu cezalar uygulamaya koyuldu. Yahudi güçleri de isyancılara karşı askeri harekâtın yanı sıra sivillere misilleme saldırılarda bulunuyorlardı. İngilizler üstün askeri güçlerine rağmen 1939 Mart ayına kadar düzeni sağlayamadılar. İsyanın bilançosu çok ağırdı: 3000 Arap, 2000 Yahudi ve 600 İngiliz öldürülmüştü; Filistin ekonomisi kaos içindeydi Arap liderleri ya tutuklu ya da sürgündeydiler. İsyan İngilizleri mandadan atamamışsa da, Filistin politikasını bir kere daha değerlendirmeye zorlamıştı. İngilizleri bu karara yönelten sadece Filistin içindeki şiddet değil, Avrupa'da giderek yaklaşan savaştı. Herhangi bir çatışmada Arap Ortadoğusu'nun petrol yatakları ve hava alanları İngiltere adına hayati önemdeydi. Arap devletleri giderek Filistin konusuna karıştıkları için, İngiltere gelecekteki işbirliğini garantiye almak üzere onları yatıştırmak zorundaydı.
Sayfa 286 - Agora KitaplığıKitabı okudu
·
46 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.