En sevdiğim kitaplardan birisi olan Locke Lamora'nın Yalanları'nı anlatmaya nerden başlasam bilemiyorum bu nedenle çevirmeni, daha hiçbir kötü kitabına ve işine rastlamadığım Cihan Karamancı'ya teşekkür ederek başlayayım.
Centilmen Piç serisi yedi kitap olması planlanmış ve henüz üç kitabı yayınlanmış Scott Lynch tarafından yazılmış bir fantastik seri. Locke Lamora'nın Yalanları da serinin ilk ve bana kalırsa en güzel kitabı. Bu kitapla tanışmam yaklaşık sekiz yıl önce lisede kütüphane görevlisiyken üstünde Patrick Rothfuss'un yorumu ve ön sözü olduğunu fark etmemle başladı. Rothfuss'un 'Geçen hafta Locke Lamora'nın Yalanları'nı yeniden okumaya başladım ve kitabın güzelliği karşısında tam manasıyla 'sersemledim'. Kitabın yapısı... dili... yaratılan dünya... zekası... nüktedanlığı...' (sayfa 5) dediği bir kitabı bulup da okumamam imkansızdı. Aslında Rothfuss'tan yaptığım bu alıntı kitabı tamamen açıklıyor.
Kısaca konusuna değinecek olursak, bir yetim ve oldukça zeki olan Locke pervasız davranışları nedeniyle basit hırsızların olduğu bir güruhtan, planlı dolandırıcılıklar yapan Peder Zincir'e satılarak Centilmen Piçler ekibinin bir üyesi olur. Kitap içinde Locke'un ilk zamanları ve ekipteki diğer üyeler ikizler Calo ve Galdo Sanza, Jean Tannen'nın (ve diğer kitaplarda Sabetha'nın) çocukluktaki eğitimlerine geri dönüşler yapılırken bir yandan da artık 24 yaşlarında oldukları yani onlar için 'günümüz' olan zaman anlatılıyor. Kitap için yaratılan üç aylı, kendi loncaları olan hırsızların, rüşvetçi Sarı Ceketlilerin, soyluların, Bağlıbüyücülerin, kendi tanrılarının ve adetlerinin hatta köpekbalığı dövüşlerinin olduğu fantastik dünya da oldukça etkileyici.
"Genç olmak elinde değil, fakat artık aptal olmaktan vazgeçmenin zamanı geldi." (sayfa 108)
Kitabı bir hırsız çetesinin ağzından okumama rağmen bir kere durup bunun kötü bir şey olduğunu düşünmeden direkt Centilmen Piçler'in tarafına geçip okudum. Ayrıca işlerinde çok iyi olan, kendileri hakkında bolca övünen ve havalı ya da etkileyici sözler sarf eden çetede hiçbir cümle abartılı ya da yapay gelmedi bana. Çoğu kitapta sırf o 'havalı' cümleler söylenebilsin diye sahneler yazılmış gibi gelir ama bu kitapta yalan söylerken çok fazla 'ah' demeleri dışında rahatsız olduğum tek bir kelime bile yok. Her şey yerinde ve doğal geliyor. Scott Lynch'in espri anlayışını da çok sevdiğimi söylemeliyim. Durum inanılmaz kötü olabilir ama Piçler'den birinin söylediği bir şey gene de sizi gülümsetebilir.
İşlerin önce tamamen karışmasını ve yavaşça daha da kötüye gidip sonra çözülmesini ya da yetenekli kitap kahramanları okumayı sevenler bu seriye bir şans verebilir.