"Demek s*vaşa gidiyorsunuz askerler?" "Evet dede, s*vaşa gidiyoruz." "Türk S*vaşına benzemeyecek bu galiba, hiç sanmıyorum benzeyeceğini. Şimdiki silahlar başka!" "Hepsi bir. Hepsi de aynı b.kun soyu. O zamanki silahlar nasıl adam ö.ldürdüyse, bu seferkiler de ö.ldürecek." Don nehri kenarında kazak bir aile yaşıyor. Gayet sessiz sakin bir hayatları var ta ki ailenin oğlu Gregor komşuları Stepan'ın karısına göz dikene kadar. Köy yerinde evli bir kadınla yasak ilişki yaşayan bir genç düşünün. Tabii hemen olay duyuluyor köye ve kadın için neler neler söyleniyor. Kadının da pek sudan çıkmış ak kaşık olduğu söylenemez ama neyse. Okuyunca anlarsınız demek istediğimi. Gregor sadece başlangıç yani. Olay dallanip budaklaninca Gregor uslu dursun diye Natalya adında bir kızla evlendirilir. Vah kızım vah dedim. Bu hikayede yanan sen oldun sanki ya neyse. Kitabın ilk bölümü bu şekilde aşk, evlilik vs üzerine geciyor. İkinci kısımda ise artık savaş patlak vermiştir. İkinci kısmı daha bir soluk soluğa okudum. İkinci kısım çok çok fena idi. Savaş sahnelerini okurken dayanamıyor insan. Düşünsenize yanaginizi kafanizi sıyırıp geçen kurşunların olduğu soğuk karlı bir günde ormanda mücadele icindesiniz. Alıntı ile yorumu sonlandiriyorum. Doğru, savaş ezelden beri devam ediyor ve bizler kötü hükümetleri ortadan kaldırmadıkça da devam edecek. Ama her hükümet, halkın hükümeti olunca savaş da ortadan kalkacak. İşte yapılması gereken şey de budur. Tanrı onların hepsini kahretsin; yapılacaktır da bu! Almanların da, Fransızların da, bütün ulusların da hükümetleri halk ve köylü hükümeti olunca savaşmak için bir neden kalır mı ortada? Sınırlar yok, nefret yok! Bütün dünyanın üzerinde bir tek mutlu yaşam. Ah!

Durgun Don - Cilt 1Mihail Şolohov · Yordam Edebiyat · 20181,371 okunma

·

46 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Meltem Parlak Aydın