Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

172 syf.
·
Puan vermedi
Teknik Dil Problemleri ve İçeriğe Dair Ufak Şeyler
Bruce Albert'in Hücrenin Moleküler Biyolojisi adlı bir kitabı vardır. Bir ders kitabı olarak neredeyse bütün akademik çevrelerden kabul görmüştür. Ve sanırım, her dile de çevirisi vardır. Türkiye'de bu kitabın çevirisine katkıda bulunmuş kimselerden biri o dönem derslerimizden birinde hocaydı. Ve kitapta bazı ilginç çeviri örnekleri vardı. Replication: Tıpkı yapım, trancription: yazılım gibi. Ben de kendisine bir soru sorarken sanırım; yazılım ya da okunum gibi bir ifade kullandım. Kendisi dedi ki; lütfen böyle ifadeler kullanmayalım. Çünkü ne demek istediğin konusunda anlaşamayız. O an ki tenakuz benim için çok ilginçti açıkçası. Belki yayınevi politikasından öyle olmuştur, emin değilim. Evet, ben "Rastlantı ve Zorunluluk" kitabınının okuyucuları arasında konuya yakınlık olarak hiç fena olmayan bir noktada olduğumu söyleyebilirim. Ama, çevirisi sonucunda kitap tamamen anlaşılmaz bir noktaya gelmiş ( kesinlikle çeviri teknik açıdan başarısız ya da başarılı demiyorum; bu benim anlayamayacağım bir nokta). Pek çok ifadenin ne demek istediğini anlamak için sözlükler karıştırdım durdum ve o zaman dahi bazı yerleri anlamakta zorluk çektim. Ki kitabın aslında ağır bir biyoloji kitabı olmadığı hatta deneme türünün bir örneği olduğunu düşününce bu işte bir yanlışlık var diye düşünmeden edemiyorum. Kitabın çeviri sonrasında aldığı hal şu, Türkiye'de sadece konuya ilgi duyan felsefecilerin ve biyoloji felsefesine kafa yoran insanların anlayabileceği bir eser. Litera Yayıncılık'da tanıştığım biri ile de İslam felsefesine dair eserlerin Türkçe'ye çevrilmesi üzerine oluşan problemleri konuşmuştuk. Biz de anlayamıyoruz; çeviri sonrasında kitabın aldığı hali demişti bana. Dolayısıyla bu sınıflamaları ve tartışmaları Batılı yollar ile yapacaksak; bu dile uygun kabul edilebilir bir terminolojinin oluşturulup kabullenilmesi gerekmektedir. Ki bu konuda herkes tutarlı olmalı ve okuyucuya samimi bir şekilde bu çaba yayıncılar tarafından açıklanmalıdır. Yoksa "dirimyuvar","sayılamalı", "dirimsel","koyut", "bölüt" ve şu an aktarmaya üşendiğim onlarca örnekle birlikte ne okuduğumuzu anlamadığımız bir noktaya geliyoruz. *** İçeriğe gelince de Monod bu eseri ömrünün sonralarına doğru yazıyor. Tanık olabildiği döneme kadar olan tartışmaları ve bazı verileri göz önüne sürdükten sonra bir kaç paragraf ile öyle çokta karmaşıklaştırmadan işi kendi fikrini ortaya koyuyor. Biyolojinin doğasındandır muhtemelen bu durum. Herkes elindeki veriyi istediği gibi bir önkoşula bağlayabilir. Benim bakıp gördüğümde "mükemmel" olarak adlandırdığım ve ancak yaratılmış olacağını düşündüğüm obje; Monod için benzeşik olan unsurundan atomik farklılıklarla ayrılarak bambaşka bir şey oluşturması akılsaz bir fikre dayanamayacağı için rastlantı eseri oluşuyor. Aslında bakacak olursak, Monod kavgasını "İlerlemeci Evrimcilere" karşı vermiş. Gelecekteki Richard Dawkins gibi insanlara yani... Yaratılış meselesi tartışmada ağırlık oluşturmuyor. Benim yarınıma taşıyacağım yani aklımda kalacak olan tek görüşü muhtemelen şu olacaktır. Bilim etiği ve felsefesi ekseninde tartıştığı bir bilginin edim oluşturması onun kudretini gösterir. Basitçe açıklamaya çalışacak olursam; insan bir fikre sahip olur ya da bir şeyi bilir (bazen bu kişide aynı şey olabilir) bunun kendisinde yol açtığı değişim ve devinim kişinin kendisiyle alakalıdır. Eğer bir fikir güçlü kimliklerin olduğu bir toplumda hızlıca yayılmışsa bu muhtemelen fikrin sağlamlığından değildir ya da eğer öyleyse ise bu bir analiz sonucu anlaşılabilecek bir durum değildir. Sonuç olarak, Monad erişebildiği insanlara biraz da şöyle sesleniyor. Bilmin üstünlüğü ve etiği önünde saygı ile eğildikten sonra onun bizi ve toplumu değiştirmesine öncülük edenlerden olalım. Çünkü yaşamaya değer tek gerçek budur.
Rastlantı ve Zorunluluk
Rastlantı ve ZorunlulukJacques Monod · Dost Kitabevi Yayınları · 199735 okunma
·
73 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.