Gönderi

208 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
İzmir ve ona yakın bir ada olan Köstence'nin bir panoramasını çizen bu anlatı hem yirminci yüzyılın başındaki 1. Dünya Savaşı'nın etkisini cepheye giden iki karakterle gösterip hem de Türkiye'de 2. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkacak olan çok partili hayatın ayak seslerini "girişimci" bir karakter olan Eczacı Süleyman özelinde okura sunmaktadır. Anlatı elbette sadece bunlarla sınırlı değildir. Ahmet Büke'nin bu eseri bir deniz anlatısıdır ama deyim yerindeyse denizi özelleştirmenin bir eleştirisidir. Yunuslar başta olmak üzere birçok deniz canlısının kâr hırsıyla katledilmesinin okura sunulduğu bu romanda, sermaye ve "kan" arasındaki doğrusal ilişki çarpıcı biçimde fark edilmektedir. Osman'ın da dediği gibi: "Bakalım Deli İbram'ın Tarihi mi yürüyecek yoksa Eczacı Süleyman'ın düzeni mi sürecek?" (s.199). Bu sebepten ötürü, eserdeki çatışma bir bakıma ezen-ezilen ilişkisi üzerine kuruludur ve asırlardır süren bu sömürü düzeni onu alt etmeye çalışan karakterlerle canlı bir biçimde tasvir edilmiştir. Bu yüzden sermaye olgusunun da doğası okura sunulmuştur. Büyük halk ozanı Karacaoğlan'ın dizelerinde dediği gibi: "Dirilirler dirilirler gelirler / Huzur-ı mahşerde divan dururlar / Harami var diye korku verirler / Benim ipek yüklü kervanım mı var." Bu dizeler de romanla beraber okur için daha da özel bir mana kazanmaktadır. Herkese iyi okumalar dilerim...
Deli İbram Divanı
Deli İbram DivanıAhmet Büke · Can Yayınları · 20211,615 okunma
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.