Gönderi

“İstanbul’un fethinden itibaren Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde kilise inşa etmek yasaktı. Tamiri için bile Divan’a müracaat edip ‘hükm-ü şerif almak gerekiyordu”; “Osmanlı yönetimi tebaasının, merkezi kendi toprakları dışında olan bir mezhebe girmesine karşı idi” (65- 66); Müslümanların “hakim millet”, gayrimüslimlerin “mahkum millet” olduğu açıklanıyor; “hakim millet içinde, yani yönetici sınıfta, zorbalık yanlılarının bulunduğu bir gerçektir” (217); Hristiyanlara kaldırımda yürümeleri, ata binmelerinin yasak olduğu, istedikleri giysiyi giymekte serbest olmadıkları (218) yazılmaktadır. Ve hemen aynı paragrafta “din ve mezhep ayrımına dayalı özel bir uygulama kesinlikle söz konusu değildir” de denilmektedir (217); “kötü yönetim bütün tebaa üzerinde aynı sertlikle olmuştur” denmektedir. Hem “mahkum milletlerden söz edilmekte, hem de bu uygulamalar “çağdaş ve medeni bir uygulama” olarak değerlendirilmektedir (216). İhtilaller olmamışçasına “Gayrimüslim topluluklar, Osmanlı yönetiminin verdiği statüden memnun olmalılar ki, devlete isyan etmek gibi bir davranış içine girmediler” gibi çelişkili cümleler okuyoruz (217). Genel değerlendirme “mahkum millet”in iyi bir konumda olduğu yönündedir: “Osmanlı Devletinde, gayrimüslimlere tanınan haklar, ta baştanberi, istikrarlı bir gelişme göstermiştir... bunlara yenileri eklenmiştir” (220).
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.