Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

481 syf.
·
Puan vermedi
·
65 günde okudu
Neredeyse her okurun haberdar olduğu oldukça popüler bir kitap Serenad. Hem bu denli popüler olması hem de kendimi kitap incelemesi yazacak seviyede görmemem sebebiyle bu incelemeyi yazmayacaktım ama dönüp kitaptan aldığım notlara bakınca benim için ne kadar yoğun, tatmin edici bir okuma olduğunu gördüm ve incelemeden çok öğrendiklerimi başka okurlara da aktarabileceğim bu yazıyı paylaşmak istedim. Birçok incelemede belirtildiği gibi kitap en temel aile içi sorunlardan dünya çapındaki Yahudi soykırımı, Ermeni sürgünü, Kırım Türkleri gibi birçok konuya değinip görüşlerini anlatmış. Bunların hepsi hakkında zaten hepimizin fikirleri var, ben biraz daha kıyıdaki köşedeki konular üzerinden konuşmak istiyorum. Kitap adını Max William Wagner'in eşi Nadia'ya bestelediği Serenade Für Nadia parçasından alıyor. Serenade Für Nadia ise adını Schubert'in 1826'da yazdığı Serenade bestesinden geliyor. "Schubert bir yaz günü pazar sabahı dostlarıyla dolaşırken yakın arkadaşı Tieze'nin Zum Bierstack bahçesinde bir masada oturduğunu görüp yanına gitmişti. Tieze 'nin önünde açık bir kitabı vardı. Schubert kitabı alıp sayfalarını karıştırdı. Bir sayfada durdu, o sayfadaki şiiri gösterdi ve "Aklıma çok tatlı bir melodi geldi, keşke yanımda bir nota kağıdı olsaydı." dedi. Arkadaşı Doppler, bir tren biletinin arkasına birkaç nota çizgisi çiziktirdi. Schubert o bahçede çalınan kemanların oradan oraya koşan garsonların ve eğlenen insan kalabalığının arasında bu ölümsüz melodiyi yazdı. Eserin orijinali şan için bestelenmişti." Kitap Serenade'lardan başka müzik alanında Türkiye'nin müzik eğitim sisteminin kuruluşu hakkında kısacık Paul Hindemith tarafından kurulduğundan bahsediyor. Biraz googlelayınca Paul Hindemith'in 1930larda Türk hükümetinin ve özellikle Atatürk'ün özel daveti üzerine Türkiye'ye gelerek Ankara Devlet Konservatuarı'nın ve Ankara Devlet Operası'nın kurulmasında büyük rol oynadığını öğrendim. Serenad Türkiye'nin şahit olduğu, gizlediği, dehşete düşüren geçmişiyle bizi sarsıyor olsa da beni İstanbul'un camileri, sokakları, semtleri hakkında verilen bilgileri de epeyce şaşırttı. Örneğin Beyoğlu'na Beyoğlu denilmesinin sebebi şöyle anlatılıyor kitapta: "İstanbul'daki Venedik elçisine Venedik doçu denilirdi. O sıradaki Venedik doçu Andrea Gritti ve Pargalı bir Rum olan İbrahim, Şehzade Süleyman'ın en yakın arkadaşlarıydı. Gece gündüz hiç birbirlerinden ayrılmazlardı. İbrahim keman, Gritti ise gitar çalarak velihadı eğlendirirlerdi. Alvisa Gritti'nin Pera'da büyük bir konağı vardı ve bir bir beyin, Andera Gritti'nin oğluydu. Kitabın başka bir bölümünde de İngiliz Konsolosluğu Dolmabahçe sarayı yapılırken Britanya İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu'nun bu iki bina üzerinden yarıştığını, taş ocakları ve taş ustaları konusunda tartıştıklarını söylüyor. İçinde çok daha fazla kitap alıntısı beklediğim halde dikkatimi çeken yalnızca iki kitaptan bahsedildi romanda: 1) Erich Auerbach- Mimesis Bu kitabı başkarakter Maya Duran'ın çevirdiği söyleniyor romanda. Gerçekten de hikayenin Mimesis'in çevirmenleriyle bir ilgisi olup olmadığı konusu bende merak uyandırdı fakat bu konu hakkında internette bir şey bulamadım. 2)Yasunari Kawabata-Uykuda Sevilen Kızlar Okuma listeme ekledim. Bende nasıl hisler uyandıracağını Maya'nınki ile benzer olup olmayacağını yine buraya yazacağım. Benim kitaptan yakalayabildiklerim bunlardı, iyi okumalar dilerim.
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020136,2bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
73 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.